Belkide tarihi bir derbiye tanıklık ettik. Vodafone Park’ta oynanan 23. hafta mücadelesinde iki ezeli rakip birer devreyi sirküsale edip üçer gol buldu ve karşılaşma 3-3 berabere bitti.
Bu yazı Fenerbahçe kanadı ile ilgili olacak. Beşiktaş ile ilgili yazıyı da ayrıca Futbol Akademı’de bulabilirsiniz.
Ortalama pozisyonlar
Ortalama pozisyonlarak kısaca bakacak olursak; Fenerbahçe’de belki de her oyuncunun 4-2-3-1 formatında ortalama olarak topla buluştuğunu söyleyebiliriz.
Karşılaşma başlar başlamaz Beşiktaş ön alan presinin yapacağının sinyalini özellikle rakibin top kurma görevini üstleneceğini düşündükleri Tolgay’a ikili baskı yaparak gösterdiler. Bu tarz maç başı yönlendirmelerinin önemli olduğunu düşünüyorum. Fenerbahçeli oyuncuların da Bu pozisyonda Tolgay’ı yanlız bıraktığını söyleyebiliriz, tek opsiyon sol bek Hasan Ali idi.
Beşiktaş’ın baskılı oyunu karşısında Fenerbahçe oyunu kendi yarı alanının fazlaca derininde karşılamayı tercih edince, sıkıntılı süreç başlamış oldu.
Aslında Beşiktaş oyunu rakip yarı sahaya tamamen yıkmış olsa da, pas hızını çok yüksek tutamadıkları için 8. dakikada duran toptan gelen gole kadar Fenerbahçe’nin iyi pozisyon aldığını düşünüyorum. Hatların 3-4 metre öne çıkabilmesi durumunda Fenerbahçe bu kadar baskı yemeyebilirdi.
İlk golün erken gelmesi ile birlikte taraftarının da desteğini alan Beşiktaş baskısını korumaya çalıştı. 13. dakikada güzel bir korner organizasyonu uyguladılar. Kagawa, 6 pastan koşarak pas aldı ve oyunu rakibi eksik yakalayarak akan oyuna döndürdüler. Sonrasında tek pasla Güven’e oynandı.
Fenerbahçe savunması bu çalışmaya hazırlıksız yakalanmış gözüktü. Kornerden dolayı çizgi halinde yakalandılar. Burak tamamen demarke, Skrtel ile Sadık birbirlerini tutuyor. Buna rağmen bence Güven’in içeri doldurduğu zorlama topun sonrasında (çok rahat Burak’a yerden oynayabilirdi. Ancak Mirin’e şişirip onun topu yere indirebileceğini düşünmüş olabilir) penaltı pozisyonu oluştu. Güven, orta yapmadan önce durdu, düşündü, baktı, ortasını öyle yaptı. Herhangi bir Fenerbahçeli müdahale etmedi, etmeye çalışsalar da geç kalındı.
Ceza sahasına şişirilen topta Fenerbahçeli Futbolcular tamamen topa odaklandıkları için Burak’ın farkına varamadılar. Bunun sebebinin de bence baskı dolayısı ile yaşanan panik diye düşünüyorum. Mahalle maçlarında çocukken bu şekilde top peşinde koşardık.
Bu kadar baskı , sonrasında panik sonucunda Fenerbahçe bir türlü pasla çıkamadı. Peki Ersun Yanal maç öncesinde kafasında nasıl bir senaryo ile maçı oynamış olabilir? Bundan farklı bir senaryo düşünüyor muydu? Yoksa tam düşündüğü gibi oldu ancak oyunculardan istediği dönüşü mü alamadı. Bunları elbette bilme şansımız yok, ancak ilk yarı bu baskı altında en azından akla ilk gelecek şekilde rakip yarı alana uzun oynayıp seken toplar sonrasında rakip sahaya yerleşmeyi bile birkaç defa dışında denemedi, deneyemedi Fenerbahçe.
İlk yarıdaki belki de en önemli örnek Topal’ın stoperlerin arasına gelip top alıp Beşiktaş 1. bölgesine oynadığı uzun top oldu.
Fenerbahçe’nin etkili olabileceği ilk pozisyon olabilirdi. Beşiktaş önde basmanın zaafını yaşamış gibi görünse de, Moses tek oynamak yerine topu ayağında geveleyip, bir de üzerine geriye doğru hatalı bir pas atınca, ilk defa öne çıkan Fenerbahçe yine sıkıntı yaşadı.
18. dakikada 2-0 geriye düşen Fenerbahçe, bu şoku 25. dakikadan sonra artarak üzerinden atmaya başladı. Topla oynama oranlarına baktığımızda da özelikle 30-45. dakikalar arasında %71’lik bir Fenerbahçe üstünlüğü gözüküyor. Bunda mutlaka Beşiktaş’ın vites düşürmesinin payı olabilir. Maçı ilk izlediğimde de bu baskının maç boyu sürmesinin mümkün olmayacağını düşünmüştüm.
Maç boyunca Fenerbahçe, 3. bölgeye rakibinden daha fazla girmiş (31-41), ceza sahasına da aynı şekilde (12-14).
40. dakika; Fenerbahçe 8 oyuncu ile rakip alana geçti, İki bek oyuncusu oyunu enlemesine genişletmiş şekilde, çizgideler. Tolgay, uygun pozisyonda, yüzü rakip kalede olacak şekilde stoper ile bek arasındaki iç koridor’a (Halfsapace) koşu yapan Dirar’a oynadı. Isla’nın çizgiye basmış olması Adriano’nun stoper arakadaşı ile arasındaki mesafenin artmasına yol açmış olabilir. Futbol, boş alan yaratma, alanı kullanma ve rakibi mümkün olduğunca eksik yakalamak ise Fenerbahçe’nin 40. dakikadaki bu planı işe yaramış gözüktü.
Fenerbahçe, sağ kanadında Isla-Dirar-Zajc ile etili bir üçgen oluştudu, bu üç oyuncu da hareketli olunca kendi aralarındaki pas opsiyonları çoğaldı. Bu anlamda Zajc’ın oyun bilgisinin, özellikle 3. bölgede yapabilecekleri ile ilgili umutlu olmak gerektiğini düşünüyorum.
Buraya kadar herşey güzel gibi gözükse de maçın tekrarını izlediğimde bir sıkıntı gördüm. Mehmet Topal, öne çıkıp pas opsiyonu olmak yerine, nedenini bilemediğim bir şekilde öne doğru eğilmiş, ellerini dizlerinin üzerine koyup kısa bir süre de olsa bekledi. Önündeki boş alanı görüyorsunuz. Pas opsiyonu olmak, top size gelmese dahi oyunun akışını değiştirebilecek bir olgu.
Zira Dirar, ters ayağı ile içeriye orta yaparak gol üretme ihtimalini neredeyse şansa bırakıyor. Halbuki Topal bu pozisyonda çok hızlı bir şekilde 4-5 metrelik bir alanı kat etse, Dirar için çok iyi bir pas opsiyonu oluşturmuş olabilirdi. Küçük detaylar gibi gözükse de önemli olduklarını düşünüyorum.
Fenerbahçe’nin oyunu rakip yarı alana yıkmaya çalıştığı, hatta Dirar ile de önemli bir fırsattan yararlanamadığı ilk yarının son dakikalarında basit bir top kaybı ile yenen 3. gol işleri iyice zora soktu.
Ersun Yanal, ikinci yarıya 2 oyuncu değiştirerek başladı. İşlerin skor anlamında da bu kadar kötü gittiği bir dönemde mutlaka bir şok gerekiyordu, Ersun Yanal da iki oyuncu değiştirerek bunu gerçekleştirmek istedi. Maç sonrasında yaptığı açıklamada da şunları söyledi;
“Isla ile Moses kötü oynadıkları için çıkmadılar.Bir refleks gerekli idi, ikinci yarı bu refleksi gösteren takıma ödül vermek gerekir. İki oyuncunun değişmesiyle olacak birşey değildi bu, sadece bir dokunuş, uyarıydı.”
Tam olarak bu şekilde düşünyorum. Tıpkı Topal için sosyal medyada neredeyse söylenmedik laf kalmamışken, tam tersinin de, bir-iki oyuncunun oyuna girmesi ile tek başına tüm oyunu değiştirebileceğine inanmıyorum. Koskocaman bir yeşil alanda, sadece 11 kişi ile savunma ve hücum yapmaya çalışılan bir oyun futbol. Takım olarak, birbiri ile iletişim içinde, bir plan dahilinde yapılmazsa sonuç alınması tesadüflere kalabilir. Mesele sadece ilk 11’in bizlere göre iyi ya da kötü olması da değil. Bana göre önemli olan, sahadaki 11’in birbiri ile olan uyumu.
Fenerbahçe ikinci yarıya topa sahip olarak başladı. Tüm oyuncuların çok daha hareketli olduğunu, birbirlerine yardıma gittiklerini gördük. İlk golün erken gelmesi de takım içinde olumlu bir etki yaratmış olmalı.
Dakika 54; Beşiktaş savunması çizgi halinde. Sol kanatta Ayew ve Zajc ellerini kaldırmış top istiyor, Soldado da, yine stoper ile bekin Dirar’dan dolayı açılan arasına top istiyor.
Ceza sahasında Beşiktaş adına bir eşleşme probleminden bahsedebiliriz. Bunda Mehmet Topal’ın ceza sahasına girmesinin ve Zajc’ın bu koşulardaki meziyetinin de etkisi var. Empoli döneminden 4 maçını izlediğimde belki oyuncu ile ilgili tam bir yargıya varmak yanlış olsa da , ceza sahasında hareketli olduğunu, ceza sahası koşularını iyi yaptığını ve sürekli pas istediğini, oyunun içinde kalmak istediğini belirtmiştim. Bu golde özgüven var, boş alanı bulmak var, zayıf dense de fiziğini doğru kullanmak var, son vuruş var.
7 dakika sonra, 61. dakikada Sadık ile duran toptan ikinci golü bulunca, zaten ikinci yarıya iyi başlayan Fenerbahçe için rüzgar dönmüş oldu. Beşiktaş 65-70’e kadar oyunu en kötü 3-1’de tutabilseydi Fenerbahçe’nin sahadan beraberlikle ayrılması oldukça zor olurdu diye düşünüyoruım.
Beşiktaş, bir türlü Fenerbahçe’nin kanat oyunlarına çare bulamadı. Bulamadığı gibi rakibi karşılarken de çok dağınık bir görüntü çizdiler.
Üçüncü golün hemen öncesi; Valbuena ceza sahasına orta yapıyor. Penaltı noktası çevresinde 3V3 bir durum var. Ancak arkada Lens geç kalmış görünüyor. Yapılan ortada top ön direkteki Soldado ile buluşuyor. Soldado da iyi bir maç çıkartmamasına rağmen yaptığı en iyi işlerden birini yapıyor; sırtı dönük olarak Hasan Ali’ye güzel bir servis yapıyor.
3-3’ten sonra iki tarafta skoru değiştirecek şanslar yakalasalar da skor değişmedi.
Fenerbahçe ilk yarıda sadece 1 şut çekerken, 2. yarıda 10 şutta 4 isabet sağladı. Bu 11 şutun da 7’si ceza sahası içinden. Şut ortalama mesafesi ise 16.9 metre, oldukça iyi bir ortalama olduu söylenebilir.
Sonuç
Fenerbahçe için belki 3 puan gelmedi, ancak moral ve mental olarak çok fazla kazanımı olan bir maç oldu, önümüzdeki hafta Rizespor karşısında etkisinin nasıl olacağını göreceğiz.
Beşiktaş için ise şampiyonluk yarışında kaybedilen önemli bir iki puan oldu.