Analiz | Çaykur Rizespor 1-2 Fenerbahçe

Süper Lig’in açılış maçında Fenerbahçe, Çaykur Rizepsor’u deplasmanda 2-1 yendi. Her iki takımın da yeni direktörleri ile çıktıkları ilk resmi maç olma özelliğini taşıyan karşılaşmayı iş ortağımız InStat’ın verileri eşliğinde inceleyeceğiz.

Hayal kırıklığıyla noktalanan geçtiğimiz sezonun ardından yeni sezona Erol Bulut ile giren Fenerbahçe, geçtiğimiz sezon ağırlıklı olarak kullandığı dizilişi değiştirmese de takımın hem kadrosunda hem de oyun anlayışında çeşitli farklılıklar göze çarptı. Karşılaşmaya ilk 11’de geçtiğimiz sezonu bitirdiği kadrodan beş farklı oyuncuyla başlayan Fenerbahçe maça Erol Bulut’un da sezon öncesi ifade ettiği gibi 4-2-3-1 dizilişiyle başladı.Sezona uzun süredir ülkemizde görev yapan Hırvat futbol adamı Stepjan Tomas ile başlayan Çaykur Rizespor ise maça 4-3-3 / 4-1-4-1 diyebileceğimiz bir dizilişle sahaya çıktı.

Fenerbahçe’de takıma bu yaz katılan oyunculardan Gökhan, Caner ve Thiam ilk 11’de sahaya çıkarken, geçtiğimiz sezonu kiralık olarak farklı takımlarda tamamlayan Frey ve Zanka da ilk 11’de görev yaptı.

 

İlk yarı

Sarı-Lacivertli takımda maçın büyük bölümünde geriden topla çıkarken iki orta saha oyuncusundan birinin iki stoperin yanına kaydığını gördük. Bu isim Tolga Ciğerci olduğunda gurbetçi futbolcu genellikle Zanka-Serdar ikilisinin arasına girerken, Gustavo olduğunda ise Brezilyalı futbolcu solak olmasının da etkisiyle Serdar’ı ortada bırakacak şekilde Zanka-Serdar-Gustavo üçlü zinciri oluşturdu.

4-2-3-1 oynayan takımlarda genelde bu gibi durumlarda santrfor arkasındaki üçlünün ortasında görev yapan ve 10 numara diye tabir edilen oyuncunun da merkezde tek kalan oyuncunun yanına yanaşarak, ileri çıkan beklerle beraber 3-4-3 şeklinde bir yerleşim oluşturduğunu görürüz. Fenerbahçe ise bu mevkide oynayan Deniz’i merkezde tek kalan oyuncuya yaklaştırmayı tercih etmeyince hem Rizesporlu oyuncular merkezde önemli bir sayısal üstünlük kurdu hem de Fenerbahçe’nin merkezden hücum gücü oldukça azaldı.

Savunmadaki üçlü zincir bu defa Tolga ile oluşuyor ancak Gustavo kalabalık Rizespor orta sahası arasında topu kaybediyor.

Tottenham’ın Mauricio Pochettino döneminden bu yerleşimin çalışıldığı bir antrenman örneği

Fenerbahçe maçın büyük bölümünde rakibini 4-4-2 şeklinde karşılamayı tercih ederken, hatların arasındaki mesafenin oldukça kısa olması dikkat çekti.

Özellikle ilk yarıda rakibini daha geride karşılamayı tercih eden ve muhtemelen savunma arkasına atılacak derin toplarla ilgili bir sıkıntı yaşamamak için savunma çizgisini geride kurmaya dikkat eden Fenerbahçe’de bu anlayışın bir sonucu olarak rakip yarı alanda kazanılan top sayısı da oldukça azdı. Erol Bulut’un takımı ilk yarıda rakip yarı sahada atak başlatan sadece dört top kazanırken, bu topların sadece bir tanesi üçüncü bölgede kazanıldı.

Maç boyunca akan oyunda 75 atak girişiminde bulunan Fenerbahçe’de bu atakların 54’ü kanatlardan gelişirken, Sarı-Lacivertli takım 4’ü isabetli olan 19 orta girişiminde bulundu.

Rizespor ceza sahasına 21 pas girişiminde bulunan Caner bu denemelerinin 11’inde isabet buldu.
Fenerbahçe’nin maç boyunca yaptığı 19 orta girişiminin 6’sında imzası bulunan Caner, Erol Bulut’un çalıştırdığı Alanya’nın geçtiğimiz sezon ligin en fazla orta yapan takımlarından biri olduğunu düşünüldüğünde sol bekteki ilk tercih olacak gibi görünüyor.

Rizespor’un Brezilyalı futbolcusu Baiano maç boyunca üçü kendi yarı sahasında olmak üzere yaptığı beş başarılı dribblingle takımını birçok pozisyonda atağa kaldırmayı başardı.

 

90 dakikanın bütününde de Rizesporlu futbolcular 25 dribbling denemesinin 14’ünde başarı sağlarken, Fenerbahçe ise 15 kez denediği dribblinglerde 8 defa isabet buldu.

Maç boyunca girdiği 32 ikili mücadele ile sahanın en fazla ikili mücadeleye giren oyuncusu olan Frey, ilk yarıda Fenerbahçe’nin gole yaklaştığı pozisyonlarda yaptığı servislerle öne çıktı. 90 dakika boyunca takım arkadaşlarından aldığı 45 pasla, 46 pas alan Serdar Aziz’in ardından en güçlü pas istasyonu olan Frey mücadeleyi de 68 aksiyon ve 269’luk index puanıyla tamamladı.

İlk yarıda dikkatimi çeken bir diğer detay ise Fenerbahçe savunma çizgisini ortaya sahaya kadar çektiğinde kaybedilen topların ardından gelenler fauller oldu.

Erol Bulut’un takımı savunma arkasındaki büyük boşlukların problem yaratmaması için birçok kez gerçekleşmesi muhtemel Rizespor atağını başlamadan faulle kesti. Maç boyunca toplam üç faul yapan Serdar-Zanka ikilisinin bu faullerin ikisini rakip yarı sahada yaptığını görüyoruz. Öte yandan Fenerbahçe’nin muhtemelen rakibine etkili duran top şansı vermemek için kendi kalesine yakın bölgelerde fazla faul yapmamış olması da dikkat çekiyor.

Maç boyunca savunma çizgisi önde yakalanmamak için çok gayret eden Fenerbahçe’de buna rağmen Serdar’ı bire bir yakalayan Boldrin yaptığı güzel ilk dokunuşla önemli bir gol şansı yakalasa da sezona oldukça iyi başlayan Altay Bayındır takımının geriye düşmesini önlüyor.

Az önceki bire birin kısa bir süre sonrasında Serdar Aziz, Boldrin’i bir kez daha kaçırıyor ancak pozisyonu iyi takip eden Altay kaleden zamanında çıkarak bu atağı da önlemeyi başarıyor. Skoda’nın golünde de Çek futbolcunun kafa vuruşuna engel olamayan Serdar Aziz maç boyunca rakipleriyle girdiği 12 ikili mücadelenin 6’sını kazanırken, altısını kaybetti. 243 index puanıyla karşılaşmayı maça ilk 11’de başlayan Fenerbahçeli oyuncular arasında en düşük puanla tamamlayan milli futbolcu, girdiği 7 kafa topu mücadelesinin 4’ünü kaybetti.

İkinci yarı

Maç boyunca sıklıkla topu üçüncü bölgeye taşıyarak bu bölgeden yapılan ortalarla sonuca gitmeye çalışan Fenerbahçe ikinci yarıya da böyle başladı. Gökhan’ın sağdan ortasında Deniz topla buluşsa da bu pozisyonda gol gelmedi. Üçüncü bölgeye 23, rakip ceza sahasına ise 4 isabetli pas gönderen ve her iki istatistikte de Caner’in ardından sahanın en iyisi olan Gökhan, maç boyunca rakip ceza sahasında 11 aksiyona girerek bu istatistikte zirvede yer aldı. Takımının beraberlik golünü atan tecrübeli oyuncu maçı 344 index puanıyla tamamlayarak sahanın en iyisi oldu.

Fenerbahçe adına dikkat çeken farklılıklardan bir diğeri ise stoperden üçüncü bölgeye atılan toplardı. Erol Bulut’un takımı Rizespor karşısında 40 metreyi aşan 31 pas girişiminde bulunurken, bunların 25’inde başarılı oldu. Zanka maç boyunca final bölgesine 11 pas atmayı denerken, bunların 10’unda başarılı oldu. Takım arkadaşlarından 45 pas alan Frey’in bu pasların 9’unu Zanka ve Caner’den, 10’unu ise Gökhan’dan almış olması Fenerbahçe’nin savunmadan üçüncü bölgeye atılan uzun topları önümüzdeki haftalarda daha çok kullanabileceği ve yapılacak santrfor transferinin de bu doğrultuda gerçekleşebileceğinin sinyali olabilir.

Fenerbahçe’de geçtiğimiz sezona nispeten bir diğer farkılık ise takımın aut atışlarında savunmadan kısa toplarla çıkmak yerine Altay’ın uzun vuruşlarıyla çıkmasıydı. Hatırlanacağı gibi geçtiğimiz sezon Ersun Yanal yönetiminde bu gibi pozisyonlarda pas yaparak çıkmaya çalışan Fenerbahçe, Alanya deplasmanında Jailson’un hatasıyla Erol Bulut’un takımından bu şekilde bir gol de yemişti. Rize’de hemen her aut atışında uzun çıkmaya çalışan Fenerbahçe’nin yediği gol de bu şekilde bir pozisyonun hemen ardından geldi. Altay’ın kullandığı uzun vuruşta Frey’in indirmek istediği top Rizespor’un kontrolüne geçti ve atağın devamı Skoda’nın golüyle sonuçlandı. Tabii gol öncesinde faul beklentisiyle topu ve rakibi çok erken bırakan Ferdi’ye de dikkat çekmek gerekiyor. Genç oyuncunun faul bekliyor bile olsa rakibini bu kadar kolay bırakmaması gerekiyordu.

Kişisel fikrim bu gibi pozisyonlarda topa sahip olan takımın, top kaybıyla sonuçlanma olasılığı oldukça yüksek olan uzun toplardan kaçınmasının daha doğru olacağı şeklinde ama bazı teknik adamlar geride yapılacak pasları riskli olarak değerlendirip, takımlarının bu risklerden kaçınmasını tercih edebiliyor. Fenerbahçe ilk hafta itibarıyla bu riskten kaçınmayı tercih ederken Guardiola’nın bu tarz pozisyonları tarif ederken kullandığı, “Risk almamak daha büyük bir risk” sözünü doğrular nitelikte bir gol yedi. Erol Bulut’un bu pozisyonlardaki tercihinin önümüzdeki haftalarda değişip değişmeyeceğini merak ediyorum.

FIFA’nın geçtiğimiz yıl yaptığı kural değişikliğiyle topa sahip olan takımın aut atışlarında ceza sahasında da topla buluşabiliyor olması takımlara çeşitli alternatifleri de beraberinde getirmişti. Fenerbahçe bu gibi pozisyonlarda auttan uzun çıkmaktaki kararlığını sürdürecekse aut atışı yerine kaleci degajına dönmesi riskten daha da fazla kaçınmasını sağlayabilir. Geçtiğimiz yaz Benfica ile Milan arasında oynanan hazırlık maçında Benfica kalecisi Vlachodimos stoperinin kafasına attığı topu elle kontrol etmiş ve oyunu eliyle başlatmıştı. Fenerbahçe de benzer bir başlangıcın ardından oyuna kaleci degajıyla başlamayı tercih edebilir belki.

Öte yandan Fenerbahçe’nin risk almamak adına savunmadan uzun çıktığı bu pozisyona ilişkin olarak iki takımın bölgelere göre topa sahip olma sürelerine baktığımızda Fenerbahçe’nin birinci bölgede topa 6 dakika 45 saniye sahip olduğunu görüyoruz. Maç boyunca geriden topla çıkmaya gayret eden Rizespor’da ise bu süre 12 dakika 55 saniye. Savunmada yapılması muhtemel top kayıplarından çekinen sarı-lacivertliler oyunu mümkün olduğunca ikinci ve üçüncü bölgede oynamaya gayret etmiş gibi görünüyor. Erol Bulut’un takımı bu oyun yapısı doğrultusunda üçüncü bölgeye ve rakip ceza sahasına giriş sayılarında da rakibine büyük üstünlük kurdu.

Maç boyunca oldukça mobil bir görüntü sergileyen Frey bu pozisyonda da sağ kanattan atağa destek veriyor ancak ortasında top Ozan Tufan ile buluşmuyor.

90 dakika sahada kalan Frey’in Rizespor yarı sahasındaki hemen her bölgede aksiyona girdiğini görüyoruz.