Süper Lig’in 21. haftasında Beşiktaş evinde Trabzonspor’u ağırladı. Ligin iki formda ekibini karşı karşıya getiren mücadelede kazanan Bordo Mavili taraf oldu. Bu sonuçla birlikte son 6 maçındaki 5. galibiyetini alan Trabzonspor puanını 36’ya yükseltti, Beşiktaş’sa ligde tam 9 maç sonra kaybetti ve liderliği de Fenerbahçe’ye kaptırdı. Bu mücadele aynı zaman da Sergen Yalçın’ın, Beşiktaş’ın başında kaybettiği ilk derbi oldu.
Derbiyi global iş ortağımız Metrica Sports’un geliştirmiş olduğu Play yazılımı ile birlikte analiz edeceğiz.
Ortalama Pozisyonlar
Beşiktaş maça beklediğimiz 11’i ve topa sahip olma oyunuyla başladı. Geçen ay oynanan Galatasaray maçına kadarki derbilerde topu rakibine vererek, kontra atak üzerine inşa ettiği bir oyunla – yani bir nevi kendi topa sahip olma oyunundan taviz vererek – çıkan Sergen Hoca, Galatasaray maçına ise alışık olduğumuz, topa sahip olarak üretmeye çalışan futboluyla çıkmıştı. Bu maça da Galatasaray’a karşı olduğu gibi kendi ana planından taviz vermeyerek çıkan bir Beşiktaş gördük. Topa sahip olmak ve oyunu rakip yarı sahada oynamak isteyen bir Beşiktaş vardı.
Oyunun kurulumu aşamasında klasik Beşiktaş şablonu vardı. 3-4-3 şeklinde sahaya yayılan Beşiktaş’ta, Josef stoperlerin arasına ya da yanına gelerek geriden topu çıkartan iki isimden(Montero’yla birlikte) biri oldu. Genelde Atiba, nadirense yukarıda gördüğümüz gibi Mensah bu üçlüye yaklaşarak ekstra bir pas opsiyonu oluşturarak topun çıkartılmasına destek verdiler.
Takım rakip yarı sahaya yerleştiğindeyse Mensah, bildiğimiz gibi savunma ve orta saha hatlarının arasına yerleşerek o bölgede topla buluşmaya ve hem rakibin düzenini bozmaya, hem de orta saha-hücum bağlantısını kurmaya çalıştı. Aboubakar gerek derine gelerek bağlantı oluşturdu, gerekse ceza sahasının içinde pozisyonlara girdi. Larin solda bir kanat forvet, Ghezzal ise bir oyun kurucu gibi oynadı. Yani Beşiktaşlı oyuncular yine bildiğimiz rollerindeydi, takım da bildiğimiz oyununu oynamaya çalıştı. Mensah ve Ghezzal’in durumuna birazdan daha detaylı bakacağız.
Trabzon cephesine geçmeden önce son olarak Beşiktaş adına kaybetseler de çok da eleştiri yapamayacağımız bir maçı geride bıraktık. Siyah Beyazlılar saha içinde istediklerini yaptı ve gol pozisyonlarını da buldu ancak bu noktada devreye giren Uğurcan faktörü işleri tersine döndürdü. Sergen Hoca ilk defa bir derbi kaybetse de, güçlü oyununu derbilerde de oynatabileceğini bize ikinci kez gösterdi ki, bu da Beşiktaş açısından oldukça kıymetli.
Ligin 9. haftasında takımın başına geçen Avcı, bildiğimiz idealist futbolundan uzak, “faydacı” olarak tanımlayabileceğimiz bir oyunla Trabzon kariyerine başlamıştı. Ligin ilk 8 haftasında yalnızca 1 galibiyet alabilen ve özellikle savunması alarm veren Karadeniz ekibi, Avcı’nın gelişiyle birlikte topu rakibine bırakan ve orta sahada ya da önde baskıyla rakibini karşılayan, kontra ataklar üzerinden de gol arayan bir ekip haline gelmişti. Bu plandan kısa vadede sonuç alan ve bu şekilde kendi kredisini de arttıran Abdullah Hoca, Trabzonspor-Galatasaray maçının ardındansa bildiğimiz Avcı oyununa geçişin sinyallerini vermiş ve topa sahip olarak oynamaya çalışan bir Trabzon görmeye başlamıştık. Galatasaray derbisinden sonra çıktığı 5 maçta ortalama %63 topa sahip olan Trabzonspor, bu mücadelede ise yine “faydacı” olarak niteleyebileceğimiz oyun planına geri döndü.
Beşiktaş deplasmanında topu rakibine bırakan Trabzonspor, buna karşın Siyah Beyazlılar’ı önde karşıladı ve rahat oyun kurma imkanı vermedi. Presi önde başlatan Trabzonspor, rakibini ilk etapta 4-4-2 şeklinde karşıladı. Bu anlarda Flavio’nun ileri gittiğini ve Djanini’yle birlikte ön hattı ikilediğini gördük. Bu şekilde Vida-Josef-Montero’dan oluşan Beşiktaş geri üçlüsüne karşı 2 kişiyle baskı yapıldı ve Siyah Beyazlılar’ın topu geriden rahat çıkartmasına imkan tanınmadı. Beşiktaş, öndeki baskı hattını kırıp rakip yarı alana geçtiğindeyse Flavio’nun orta sahaya yanaştığını ve dizilişin 4-1-4-1’e döndüğünü gördük.
Beşiktaş’a karşı önümüzdeki haftalarda bu tip savunma düzenlerini daha da fazla göreceğimizi, en azından görmemiz gerektiğini düşünüyorum. Sezon başında kapanan savunmaları aşmakta zorlanan Siyah Beyazlılar, haftalar ilerledikçe oyununu gözle görülür bir biçimde geliştirmiş ve kapanan takımları da açmaya başlamıştı. Buna karşın ezberin dışına çıkarak Beşiktaş’ı önde karşılayan iki takımdan biri olan Hatayspor, rakibinden 1 puan almış(hatta maçı kazanabileceği bir noktaya getirmiş), Alanyaspor’sa sahadan 2-1’lik galibiyetle ayrılmıştı.
Avcı’nın Trabzonspor’u da, Hatayspor ve Alanyaspor gibi rakibini önde karşılayıp rahat top yapma imkanı sağlamayarak Vodafone Park’tan galibiyetle çıktı. Beşiktaş’ın ortalama pas serisi(topu kaptırmadan üst üste yapılan pas) sayısının da 6 olduğunu eklememiz gerekiyor. Yani Siyah Beyazlılar, maç boyunca ortalama olarak topu rakibine kaptırmadan üst üste 6 pas yapabilmiş.
Bu noktada Trabzonspor’un rakibini Vida üzerinden top kulanmaya yönlendirmemesine de değinmek gerek. Vida-Montero tandeminde topu daha iyi kullanabilecek oyuncunun Montero olduğu aşikar. Buna karşın Trabzonspor, rakibini Vida üzerinden oyun kurmaya fazla zorlamadı. Montero’nun zaman zaman rahat şekilde top kullanabildiğini gördük ve bu anlardan biri de gole sebep oldu. Montero’nun derin pasıyla başlayan ve devamında N’Sakala-Larin verkaçıyla şekillenen hücum Beşiktaş’ı 1-0 öne geçirdi.
Tabi burada Ghezzal faktörünü de göz ardı etmemek gerek. Hatta bana göre Montero üzerinden top kullanma riskinin alınmasının birinci sebebi de Ghezzal. Cezayirli sağ kanat Beşiktaş’ın ana oyun kurucusu ve aynı zamanda en yaratıcı ismi. Hal böyleyken Beşiktaş’ı sağ stoper Vida üzerinden oyun kurdurmaya yönlendirmek doğal olarak Ghezzal üzerinden oynatmak anlamına gelecekti. Montero üzerinden sol kanattan rakip yarı alana geçişlerle bu opsiyon doğal olarak baypas edilmiş oldu. Nitekim Ghezzal’in oyundan çıktığı 64. dakikaya kadarki Beşiktaş hücumlarının neredeyse %44’ü sol kanattan gerçekleşmiş.
Bana göre bu noktada artık Sergen Hoca’nın Welinton-Montero tandemini de düşünmesi gerekiyor. Stoperlerin arasına giren Josef’le de birlikte üç iyi pasörle geriden oyun kurabilen bir Beşiktaş, bu tip yönlendirmelere karşı da elini güçlendirir. Özellikle Trabzonspor, Hatayspor ya da Alanyaspor’un oynadığı benzer futbolun ilerleyen maçlarda Beşiktaş’a karşı kullanılmaya devam etmesi – ki muhtemelen kullanılacak – böyle bir tandemi daha da gerekli hale getirecektir.
Bunları söylerken işin savunma tarafını da göz ardı etmemek gerek tabi. Vida, hem Montero, hem de Welinton’dan daha iyi ve daha hızlı bir savunmacı. Beşiktaş gibi savunmasını önde kuran bir takımın iki ağır stoperle oynaması da şüphesiz büyük bir handikap olacaktır. Dolayısıyla Welinton-Montero tandeminin getirdiği bu büyük riski de göz önünde bulundurmak gerekli. Ancak işin diğer tarafında da başka bir risk var ki, bu konuda da Beşiktaş’ın biraz önce bahsettiğimiz üç maçtan yalnızca 1 puan aldığını hatırlamak gerek. İlerleyen haftalarda diğer takımlar da benzer savunma kurguları uygulayıp Sergen Yalçın’ı farklı tedbirler almaya zorlayacak mı bunu hep beraber göreceğiz.
Son olarak Futbol Akademi Scouting(FAS) tarafından hazırlanan Aksiyon Değeri(AD) grafiğine bakarak bu bölümü bitirelim. Aksiyon değeri(AD), kısaca oyuncuların yaptığı aksiyonların takımların gol atma ya da yeme ihtimallerini ne kadar arttırıp azalttıklarını gösteren bir veri. Burada Akiyon Değerleri’ne değinmek istediğim iki oyuncuysa Montero ve Berat. İspanyol stoperin pasörlüğünden az önce bahsetmiştik, nitekim attığı paslarla da Beşiktaş’ın gol atma ihtimalini %30 civarında arttırmış. Trabzonspor’un gizli kahramanı olarak niteleyebileceğimiz Berat da grafiğin dikkat çeken bir diğer ismi. Genç futbolcu attığı paslarla takımının gol ihtimalini %25-30 arasında arttırmış.
Aksiyon Değeri(AD) hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.
Trabzonspor’un geçiş hücumları üzerinden gol aradığını söylemiştik, buradaki bir diğer önemli faktör de rakibi geniş alanda yakalamaktı. Bunu zaman zaman başaran Trabzonspor, yukarıdaki pozisyona benzer fırsatlar yakaladı.
Hemen hemen her Trabzon atağında olduğu gibi burada da odak noktası olarak Nwakaeme’yi görüyoruz. Nwakaeme, merkezdeki boşluğa hareketlenen Berat’a pasını atarak topu dar alandan çıkarıyor. Berat’ın, topu bekletmeden sağda demarke durumdaki Djaniny’ye oynamasıyla konuk ekip bir gol fırsatı yakalıyor.
Trabzonspor’un ilk golünde de Nwakaeme ve Berat ikilisi üzerinden gelişen bir hücum görüyoruz. Nwakaeme’nin sadece bu pozisyon özelinde değil, maçın neredeyse hiç bir bölümünde Rosier’i takip etmediğini gördük. Avcı, bekini takip ettirmek yerine Nwakaeme’ye saha içinde bir serbestlik tanımış gözüküyor ki bunun sonucunu da aldı. Bekini sürekli takip etmeyerek enerjisini hücuma daha çok saklayabilen Nwakaeme’nin, Trabzonspor’un galibiyetinde önemli bir payı vardı. Yukarıdaki iki örnekte de gördüğümüz gibi Trabzonspor hücumlarının neredeyse tamamında başrolü Nwakaeme oynadı.
Goldeki büyük şans faktörünü de atlamamak gerek tabi ancak burada golden bağımsız kontra atakta rakibini 4’e 4 yakalayan bir Trabzonspor görüyoruz. Bu da bize Trabzon’un istediği gibi, başarılı bir hücum gerçekleştirdiğini gösteriyor.
Son olarak bir parantez de Berat’a açalım. AD grafiğindeki pas başarısıyla dikkat çeken genç oyuncu gerek golde, gerekse incelediğimiz diğer atakta merkezdeki karar verici olarak karşımıza çıkan isimdi.
Son olarak yazının başında değindiğimiz Mensah’ın rolüne örnekler üzerinden bakalım. İki pozisyonda da Trabzonspor’un savunma ve orta saha hatları arasında pozisyon alan Mensah, burada buluştuğu topları ön bölgeye aktarıyor ve Beşiktaş iki pozisyon buluyor. Yani Mensah, Beşiktaş’ta orta saha-hücum bağlantısını sağlayan isim. Ganalı futbolcu bu bölgelerde aldığı topları alan bulursa dripling, bulamazsa pasla rakip tehlike bölgesine taşımaya çalışıyor.
Kaynaklar: mackolik.com, whoscored.com
Sizler de dilerseniz Play analiz programını ücretsiz olarak aşağıdaki görsele tıklayarak indirebilirsiniz.