Alanyaspor ve Fenerbahçe, Süper Lig’in 29. haftasında bir araya geldiler. Özellikle Fenerbahçe için kritik olan maçı ev sahibi Alanyaspor 1-0 kazandı.
Her hafta Fenerbahçe’nin oyunu ile ilgili yazılarımı paylaşıyorum, belki de yazmak konusunda en çok zorlandığım hafta bu oldu diyebilirim. Zaten genel olarak her hafta yaşanılan problemleri tekrar yazmak yerine, bu karşılaşmada takımda olumlu gördüğüm ancak ne maçın geneline, ne de ligin geneline yayıl(a)mayan, aslında olması gerektiğini düşündüğüm noktalara vurgu yapma gayret edeceğim.
Yerden oyun kurma
Fenerbahçe’nin sezon başından beri yapamadığı yerden 1. bölgeden geçiş oyunu, bu maçta da kendini gösterdi. Alanyaspor teknik direktörü Sergen Yalçın’ın da maç sonunda belirttiği gibi, Alanyaspor rakibini yüksek baskı yaparak karşıladı. Bunda çoğunlukla da istediklerini aldılar.
34. dakikda kaleci-stoper- defansif orta saha-sağ bek-ofansif orta saha-sağ bek şeklinde ilerleyen bir zincir gördük. Önde yüksek baskı yapan rakibe karşı, doğru pas açılarında, hareketli, kararlı bir oyun oynandığında nasıl sonuç alınabileceğini gösteren bir pozisyon oldu. Ancak tekrar etmem lazım ki bunları sezon boyunca eser miktarda görebildi Fenerbahçe taraftarı.
Oyun geneline yayılması beklenen ancak bir türlü süreklilik sağlanamayan geçişler.
Yüksek baskı bir anda çözülüyor. pic.twitter.com/3tsJ2X8zxo
— İvan Kile (@IvanKile) April 22, 2019
Bir başka pozisyon daha; Stoper, ön oyuncusunun 2. bölgeye gelip top istediğini görünce sert, kararlı, isabetli bir pas atıyor. Önde basan rakip için sıkıntı yaratabilecek anlar.
Bu da savunmadan öne, derin, tempolu, isabetli pasla çıkılabilirse önde rakip baskısından nasıl kurtulunabileceğine güzel bir örnek.
Bu sefer de Isla çok basit bir şekilde ofsaytta kalıyor.
Birşeyler hep eksik. pic.twitter.com/ilaEePs9bO
— İvan Kile (@IvanKile) April 22, 2019
Evet bu oyuncu grubu bu oyunu oynamak için en elverişli ekip olmayabilir, ancak bu sezon bu kadar “aciz” kalınmasını sadece oyuncu profilleri üzerinden açıklamak bizi doğruya götürmez diye düşünüyorum.
Harun, bu karşılaşmada da duran topları önemli ölçüde uzun oynamayı tercih etti.
Top kayıpları
Hareketsizlik, birlikte oynama bilinci, konsantrasyon hatta iletişim problemleri bir arada bulununca bir takımın saha içinde sağlıklı işler yapması tesadüflerden öteye gidemiyor.
Fenerbahçe bu karşılaşmada toplam 79 top kaybı (17’si kendi yarı sahasında) ile bu hafta ligin Kasımpaşa’dan sonra (82) en çok top kaybı yapan takımı oldu. Ayew’in topla yaptığı toplam aksiyon sayısı (63, %48 başarı) baz alındığında 16 olan top kaybı sıkıntılardan biri – sezon ortalaması 7-. Kendi perfomansını sorgulamak dışında bu top kayıplarına sebebiyet veren durumlar takım ile de ilgili olabilir, şu noktada bu detaya girmeye gerek görmedim. Valbuena’nını da keza yapmış olduğu 11 top kaybının 4’ünün (kendi yarı sahasında takımın en çok top kaybedeni) kendi yarı sahasında olması da takım içi organizsyon sıkıntıları noktasında bana bazı ipuçları veriyor.
Alanyaspor’un ise toplam top kaybı 65 olurken, bunların toplam 6 tanesi kendi yarı alanlarında.
Fenerbahçe sadece en çok top kaybeden 2. takım olmadı, belki de daha da önemlisi bu top kayıplarının rakip kaleye ortalama mesafesi (ne kadar önde olursa o kadar iyi denebilir) 42.3 metre. Haftanın ortalama top kaybetme mesafesi rakip kaleye en yakın takımı Bursaspor’un 31.6 metre olduğunu düşünürsek (fark 10.7 metre), önemli bir problem olduğu söylenebilir.
Bu top kayıplarının bazıları atak olgunlaşacağı ya da 3. bölgede çoğalma imkanı olan pozisyonlarda olunca gol bulma beklentisi – ki şut bazlı gol bulma beklentisi (xG) Fenerbahçe’nin 0.83, Alanyaspor’un ise 2.56- ciddi anlamda zayıflıyor.
Birkaç örnek vermek gerekirse, 13. dakikada Valbuena için çok da zor bir top gibi gözükmese de, topu sağ kanattaki arkadaşlarına aktaramayarak muhtemel bir gol pozisyonundan olunuyor.
24. dakika; Tolgay, kendisinden beklenen dikine toplardan birini deniyor, ancak top çok hızlı olunca pozisyon oluşamadan bitiyor. Tabiki birkaç pozisyoın ile bir oyuncunun performansını ölçmek doğru olmaz, ancak en azından şu ana kadar kendisinden beklenen bu tarz pasları verimli olarak kullandığını söyleyemem.
Başka bir pozisyon, aslında vakti de var, sağ tarafta Isla’nın bindirmesini görebilir, veya el pozisyonundan açısının uygun olduğunu anlayabilceğimiz Ayew’e bu pası aktarabilirken Elif’in ters ayakta yakalandığı bir top atıyor. Bu kayıpların dönüşleri de ayrı problem. Fark ancak bu şekilde yaratılır, maç bu şekilde domine edilir. Ancak bu tarz pozisyonların çoğunluğunda tercih ya da pas kalitesi problemleri oluyor.
Biraz da savunma
Fenerbahçe’nin takım olarak doğru pozisyon alamama, alan paylaşım sorunları, özgüven problemlerinden oluşmuş olabilecek sezgi problemlerini sıklıkla yazmaya gayret ettim. Bu konuda gelişim yok denecek kadar az. Buna bir de iletişim problemi eklenince sonuçlar zaten istenilen gibi gelmiyor.
60. dakikada Fenerbahçe savunmaya geçişte problem yaşıyor. Ancak ne olursa olsun arkada neredeyse absurd diyebileceğimiz şu boşluğu açıklamakta zorluk çekiyorum. Kimse birbiriyle konuşmuyor, kimse birbirini uyarmıyor. Fenerbahçeli oyuncular savunma yaparken bir tarafta kümelenmiş insan topluluğu şeklinde gözüküyor.
Bu tabirimin en dramatik karşılığı ise 82. dakikada yaşandı. Bu görüntünün sadece anlık bir görüntü olmadığını, birkaç saniye gibi futbolda uzunca sayılabilecek bir süre devam etti (görüntülerden analiz yapılmazı savunanlara selam olsun).
Sadece Zajc, durumu fark edip beyhude bir çaba ile koşusunu sürdürüyor ancak pozisyonun içinde bulunan 5 arkadaşı ne olup bittiğinden tamamen habersiz, hepsi sadece topa bakıyor, biz seyirciler gibi. Topu karşılayan oyuncu var, onun kademesi için bir oyuncu daha var, tamam artık. Sadık’ın amacı ne? Arkasındaki iki oyuncu neyi seyrediyor? gibi cevaplarının kimselerde olmadığını düşündüğüm sorular sorulabilir.
Sonuç
Fenerbahçe, her geçen hafta daha da silik bir görüntü içinde olmaya devam ediyor. Son 5 haftada alınabilecek bir galibiyet ve birkaç beraberlik bu sezon için yeterli olacaktır diye tahmin ediyorum.