1994 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan 15.Dünya Kupası organizasyonu öncesi, özellikle Avrupalı futbolseverler, beyzbol ve basketbol ülkesi olarak tanımladıkları Birleşik Devletler’de, yapılacak maçlar öncesinde, “Birleşik Devletler futboldan ne anlar ki?”şeklinde yorumlar ile A.B.D futbolunu küçümsemekteydiler. O turnuvada ev sahibi ülke grubunu en iyi 3. olarak bitirdikten sonra, son 16’da turnuva şampiyonu Brezilya’ya 1-0 yenilerek elenmişti.
Bu turnuva, A.B.D futbolu için bir devrim dönemi olmuştu. Turnuvanın ardından, 1996 yılında kurulan MLS ( Major League Soccer ) ile Amerikan halkı, Avrupa’nın oynadığı bu oyunu benimsemeye başlamış ve stadyumlarda yer almaya başlamışlardı.
Bugün MLS, 20 takımın yarıştığı ( 2020 yılına kadar bu sayının 24 olması hedeflenmektedir ), 16 resmi sponsor ile dünyanın en hızlı şekilde büyüyen ve pazarlanan futbol ligi konumuna gelmiş durumda. Sponsorları arasında Adidas, Allstate, AUDI, Coco Cola, Continental US, EA Sports, Etihad, Heineken, Windows gibi uluslararası markaların yer aldığı, 2014-2015 sezonunda maç başına ortalama 19.000 seyirci rakamına ulaşan lig, David Beckham ile başlayan yıldız futbolcuları kıtaya getirme politikasına günümüze kadar Kaka, Raul, Henry, Keane, Marques, Lampard, Gerrard gibi birçok ismi de katarak, kıta dışarısında da takip açısından önemli bir yol katetti. Daha 10 yıl öncesine kadar futbol maçları için bilet satmakta zorlanan ligde, örneğin New York City FC bu sezon için 14.000 kombine sayısına şimdiden ulaşmış durumda.
MLS pazarlama planlarında, büyük resmi görerek her adımında planlı bir şekilde hareket ettiğini net olarak ortaya koyuyor. Öncelikle amaç olarak 2022 yılında dünyada Premier League ve La Liga ile birlikte en fazla konuşulan lig konumuna gelme hedef olarak konuldu. Bu hedefe ulaşmak için hazırlanan imaj çalışmasında, uyguladığı 3 yıldızlı logo kavramı ile “Kulüp için, ülke için ve halk için” kavramını ortaya koyarak, A.B.D halkının ilgisini çekmeyi başarmış ve bu spor dalına özel taraftar olgusu yaratmaya çalışıldı. Özel taraftar olgusu olarak 30 yaş altı kitle hedef alınarak, bu taraftarın takip gücü için kontent oluşturma, etkileşim sağlama ve digital dünyada pozitif varolmak için önemli çalışmalar yapılmaya devam ediliyor.
MLS resmi olarak 8 farklı sosyal medya kanalında yer alıyor. Bu şekilde taraftarlar, lig-takımlar-futbolcular hakkında anlık haberlere sürekli ulaşabiliyor, özellikle bu haberlerde kullanılan görsel yaratıcılık – bu işi şu an en güzel yapan İngiltere Premier League ve takımları kadar başarılı.
Sosyal medyada en farklı uygulamaları ise etkileşim konusunda. “Kazan Kazan” stratejisi doğrultusunda resmi blog, resmi taraftar sayfaları ile insanların lig hakkında konuşmaları sağlanıyor. Böylece taraftar için sürekli değer yaratılıyor.
Twitter üzerinden yapılan bir araştırmaya göre, şu an MLS bu mecrayı en etkin kullanan lig konumunda. Anlık skorların aktarımı, kulüplerin birbirileri arasında dialog kurması, taraftar ve futbolcuların aktif kullanımı, maçlardan anlık görüntülerin paylaşımı konusunda ve kontent yaratılması alanında başarıları ön planda.
Bir futbol liginin değerlenmesindeki en önemli maddelerden biri de TV yayınlarıdır. MLS 2014 yılında, A.B.D içerisinde yayınlar için ESPN ve FOX Sports ile yaptığı 8 yıllık antlaşma ile görünürlülük ve izlenme paylarını arttırdı. Özellikle NBA, NCAA, NFL ve MLB izlenme payları bakımından, son yıl periodunda % 12’lik artış sağlandı. MLS bu esnada, ürünün değerini arttırmak için kıta dışında da Eurosport ile 4 yıllığına anlaşarak yayın ağını genişletti. Bu genişleme MLS’in AUDİ gibi yeni bir sponsora sahip olmasını da sağladı.
Sonuç olarak; MLS akıllı pazarlama süreçleri ile yalnızca son 10 yılda dünyada konuşulan bir futbol ligi konumuna geldi. Bu pazarlama süreci içerisinde, günümüz dünyasının modern pazarlama teknikleri aktif olarak kullanılıyor ve Lig-Kulüp-Futbolcu ve taraftar ilişkisi merkez konuma konulup, aşağıdaki bileşkenler ile ürün “değerli bir lig” konumuna getirilmeye devam ediyor.
*Kaynak bilgiler Marijan Palic – The Rise of MLS