Oysa bir deliyi sevmişti Fenerbahçeli

11061231_37d46

Unutulmaması icap eden şeyler yitip gider. Tarih efsaneleşir, efsaneler masal olur. O masallar musikiye dönüşür. Şarkılarda söylendiği gibi Fenerbahçe’nin geri dörtlüsü hep çelikten duvar olmuştur. Uche ile Högh rakiplere korku salarken, Cem Pamiroğlu ve Erdoğan Arıca çubukluda efsaneleşmiştir. Son model Fenerbahçe’de stoperler son 30 yılın en fiyakalı ve pahalısı olsa da, benim gözüm hep birini aramıştır. Kadim Fenerbahçeliler iyi bilir. Bahsettiğim adam kendisinin de altını çizdiği gibi bir ‘Deli’dir. Yumruk şova ilk çağrılandır. Nezihi Tosuncuk’tan başkası değildir bu adam…

Endüstriyelleşmenin futbolda bir takım getirileri var. Bedenler artık daha narin. Futbolcu ‘ekmeğine’ bakıyor. Hâşâ bir eleştirim de yok bu duruma. Sadece ülkemizde değil, üst seviye futbol oynanan her ligde futbolcu önce kendini düşünüyor. Aidiyet şahsa. Futbolcuların evleri yeşile boyalı. Şair Hetfield’ın da dediği gibi.

Ancak geçmiş günlerde durum öyle değildi. Taraftar tekmeye kafa uzatan futbolcuyu severdi. Kelimenin tam anlamıyla deliydi Nezihi. Sakatlanma pahasına girerdi pozisyonun tam ortasına. Evelallah bacağı orada bırakırdı ama rakibini de iyi bir benzetirdi. Tamam Rıdvan seviliyordu ama, Deli Nezihi bir başka sevilirdi. 2012’de kendisiyle iki lafı belin kırarken sormuştum, “Niye yumruk şova ilk siz çağrılıyorsunuz” diye. Buyurun kendinden dinleyelim:

“Deli kime denir? Fazla aklı beynine sığmayana deli denir. Demek ki bende de fazla akıl varmış. Saha içindeki agresif futbolum dışında özel hayatımda öyle değilim. Yumruk şova da ilk beni çağırırlardı. Tribünle seyirciyle iletişimim çok iyiydi. Benim tekmeye kafa uzattığımı görürlerdi. Seyircin aslında senin müşterindir. Onları memnun etmek zorundasın. Sıcak kanlıydım, taraftar o nedenle beni çok sevdi.”

1

 

Vapurdaki homurdanmalar

O taraftar Fener kötü gittiğinde söyleyecek bir şeyler bulurdu elbet. O zamanlar futbolcular halkın içindeydi. Futbolcu halktı. Nezihi ‘Artık vapura binmesem iyi olacak’ dediği dönemi de anlatıyor, “Fenerbahçe’ye geldiğim ilk sezon arabayla Bakırköy’den Kadıköy’e gitmek çok zordu. Hem trafik nedeniyle, hem de deniz havası iyi gelir diye vapuru tercih etmeye başladım. Ancak takım benim oynadığım o dönemde iyi gitmiyordu. Çevremizdeki homurdanmaları görünce kendi kendime dedim ki, “Nezihi sen en iyisi trafiğe katlan.”

Aynı Nezihi, gel zaman git zaman cakayı düzeltti. Topkapı Sarayı’nı, Kız Kulesi’ni izleye izleye vapurdan idmanlara gitmeye hak kazandı. Artık o idmanlarda neler çektiyse, Aziz Yıldırım için hayır duasında bulunmuş, şöyle paralamıştı kendini aynı sohbette:

“Dereağzı elbette çamur deryası değildi ama Aziz Yıldırım geldikten sonra her şey değişti. Öncelikle vizyonunu değiştirdi. O sadece Fenerbahçe’ye değil, Türk futboluna çağ atlattı. Onun girişimci ve üretken yapısı Türk futbolunun gelişmesini sağladı. Şu anda gelirlerin artması, tesisler ve kurumsallaşma diyebiliyorsak onun vizyonuyla oldu. Allah benden ömür alsın ona versin. O Fenerbahçe’nin kurtarıcısı…”

Şimdilerde Fenerbahçe’de stoper sorunu çok konuşuluyor. Kjaer sakat, Bruno Alves sakat, Ba yetersiz, falan filan. Taraftar da çok üzülmüyor aslına bakarsanız. Onlar da artık alıştı paranın hüküm sürdüğü bu diyarlarda fazla bir şey beklemenin. Kadıköy’de Nezihi’yi izleyenler biraz hayıflanıyordur arz-ı endam eden haleflerini gördükçe. Nerede bizim Deli Nezihi, nerede “Rockstar” Kjaer dercesine. Evet son yıllarda hiç olmadığı kadar taraftar Fenerbahçe’nin stoperlerinden pek memnun değil. Oysa öyle miydi geçmiş dönemde. 80’lere girilirken, henüz darbe olmamışken taraftarlar tüyleri diken diken edercesine bağırırdı; “Kalemizde İvançeviç var, geri dörtlü çelikten duvar, orta saha hepsi canavar, ileride Selçuk Yula var” diye…

12

 

Her şeyi anlatan bir telefon melodisi

Zamane topçuları bunu iyi anlayamaz. Taraftarın da beklentisi başarıya dayalı. Öyle ya şimdilerde top koşturan faal futbolculardan hangisi 20 yıl sonra telefon melodisini takımının marşı olarak ayarlayacak?

Nezihi Tosuncuk’un telefonu hâlâ Fenerbahçe Marşı’nı söylüyor. O Fenerbahçe’yi bir başka sevmiş, “Şampiyonluk önemli değil. Ben Fenerbahçeli olduğum için Fenerbahçeli’yim. Şampiyon o olmuş, bu olmuş umurumda değil. Tabii ki Fenerbahçe’nin şampiyon olmasını isterim. Ancak en sevdiğim spor yazarı olan İslam Çupi’yi hatırlatırım. “Fenerbahçe büyüklüğü ne şampiyonluk büyüklüğü, ne kupa büyüklüğüdür. Onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür işte, adı konamaz!” diyor.

Sarı lacivertliler yeni bir kadro kurulduğunun farkında. Dönem de 35 yıl önceki dönemden çok farklı.  Ama ‘Çubuklu’ya gönülverenler Robin van Persie’leri, Nani’leri, Kjaer’ları görmekle birlikte Nezihi Tosuncukları da görmek istiyor. Neden Fenerbahçe’ye transfer oldun sorusuna, “Fenerbahçeli olduğum için, Fenerbahçe’ye transfer oldum. Zaten bizim ailemizin kökleri Papaz’ın Çayırı denilen yer. Yani F.Bahçe Stadı’nın olduğu yerde. Aslında Fenerbahçe’ye daha erken gelecektim. Ancak o dönemde 1 yıla yakın ceza aldığım için Balıkesirspor’dan Fenerbahçe’ye transfer olamadım.” diyen adam Rio Ferdinand olsa ne, olmasa ne. Büyük ustanın söylediği gibi Fenerbahçe’nin büyüklüğünün adı kıçıkırık bir kupayla mı konulacak?