UEFA özellikle Platini dönemi ile başlayan süreçte, aldığı radikal kararlar ile organizasyonlarında yapı ve kural değişiklikleri yaptı. Şampiyonlar Ligi’nin ülke bazlı kontenjanlarından, Avrupa Futbol Şampiyonası’na katılım prosedürlerine kadar olan süreçlerdeki değişiklikler, kapital futbol dünyasında futbolun ekonomik açıdan daha fazla büyümesi ve önemsenmesini, zengin kulüplerinde gün geçtikçe kasalarını daha fazla doldurmasını sağlamaktadır.
Bugün, Avrupa futbolunun en fazla izlenen organizasyonu Şampiyonlar Ligi’dir. Şampiyonlar Ligi 1997 yılına kadar, ülke liglerinde şampiyon olan takımların katıldığı bir organizasyonken, bu yıldan sonra lig 2.leri ve ülke puan sıralamaları dahilinde 3. ve 4.lerin de katıldığı bir turnuva konumuna gelmiştir.
2003 yılında yapılan son değişiklik ile 1-3. sıradaki ülkeler 4,4-6. sıradaki ülkeler 3,7-15. sıradaki ülkeler 2, 16. ve daha aşağıdaki ülkeler 1’er takımla şampiyonada temsil edilmektedir.
2005 yılından, 2015 yılına kadar olan süreçte bu turnuvada final oynayan takımların dağılımı 4 ülkeye dağılmıştır. Bu ülkeler Almanya, İngiltere, İspanya ve İtalya’dır.
Bu genel bilgilerden sonra sorum şu şekildedir;“Şampiyonlar Ligi, Avrupa’nın lokal liglerinde şampiyon olan takımların yarışması için oluşturulmuş bir lig midir, yoksa UEFA’nın ülke sıralamasında en üst sırada yer alan, zengin ve gelişmiş futbol ülkelerine tanınan ek kontenjanlar ile belirlenen kulüplerin sene içerisinde birbirleri ile daha fazla maç yapmasını sağlayan ve seyirci – lisanslı ürün satışı – TV yayın ve reklam gelirleriile beraber bu kulüplerin daha fazla kazanmasını sağlayan bir platform mudur?”
Şampiyonlar Ligi, yapısı itibari ile Avrupa’da ülke şampiyonlarının katılması gereken bir organizasyon olmalıdır. Bu şekilde, ülkelerin ligleri hem daha değerli hale gelecek, hem de Avrupada tüm kulüpler eşit seviyede yarışma ve turnuvaya bağlı ekonomik girdi sağlama şansı yakalayacaktır. İspanya, Almanya, İngiltere, İtalya gibi futbol ülkelerinin bu turnuvaya 3 ve 3’den fazla takım ile katılım yapmaları, bu ülkelerin adaletsiz olarak futboldan sürekli daha fazla ekonomik gelir elde etmesini ve artı puan kazanmasını sağlamaktadır. Bu durum sonucunda özellikle Türkiye, Belçika, Avusturya ve Kuzey Avrupa gibi ülkelerin lokal futbol takımları mevcut seviyelerde kalıp, mucize sonuçlar çıkmadıkça grup karşılaşmalarının ilerisine kendilerini taşıyamamaktadır. Bu UEFA tarafından futbol içerisinde, soyut olarak 1. ve 2. sınıf futbol ülke ayrımının göstergesi olup, belirlenen bu sistem ile futbolun gelişmiş ülkeleri ile gelişebilecek ülkeleri arasındaki çizgi sürekli aynı hizada ve birbirinden aynı uzaklıkta kalacak şekilde tutulmaktadır.
Şampiyonlar Ligi’nin tüm kademelerinde dağıtılan ödül parası
2005 yılından beri en çok İngiliz, Alman, İspanyol ve İtalyan takımları ödül parasından pay almıştır (Toplam dağıtılan paranın % 41,2)
Şampiyonlar Ligi’nin 2003 yılından beri uyguladığı bu statü kuralı, domino etkisi yaratarak, UEFA’nın bir diğer organizasyonu olan UEFA Avrupa Ligi’ni de değersizleştirmektedir. Kendi ülkelerinin 8. ve 9.’larının bile katıldığı bir turnuva haline gelen Avrupa Ligi, Şampiyonlar Ligi’nde grup aşamasında 3. olanların bu turnuvaya katılması ile heyecan değerini yükseltsede, hem futbol kalitesi hem de ekonomik gelir açısından Şampiyonlar Ligi’nin çok uzağında kalmaktadır.
Burada şunu açıkça belirmek isterim ki, UEFA yapısal süreçte her organizasyonunu aynı değer içerisinde yaşatmalıdır.
Futbol bir zincirdir. Halkalardan birini değerlendirirken, diğerinin parlaklığını sonlandırmak futbolun tümüne zarar verir. Ayrıca, futbol yöneticileri eğer ki futbolu yalnızca parasal açıdan değerlendirirlerse, bu güzel oyuna büyük haksızlık yaparlar ve futbolun ana başlangıç noktası olan, taraftarı stadyuma çeken rekabet ve yarışma duygusunu ortadan kaldırırlar. Futbol sürekli kazananın aynı olduğu döngüde manevi değerini her zaman yitirecektir.