Fransa’da düzenlenecek olan EURO 2016’ya gidecek takımlardan 20 tanesi geçtiğimiz hafta tamamlanan grup maçlarıyla belli oldu. Ülkemizin de son maçta Fransa biletini elde ettiği grup aşamasında en çok dikkat çeken takımlardan biri de İngiltere Milli Takımı idi. İsviçre, Slovenya, Estonya, Litvanya ve San Marino’nun bulunduğu grupta oynadığı 10 maçta 10 galibiyet elde eden takım, yaklaşan finaller öncesinde İngiliz halkına umut aşıladı. Peki İngiltere’ye bu başarıyı getiren ne oldu? Teknik direktör Roy Hodgson’ın tercihleri nasıl şekillendi? Grup aşamasındaki başarı finallere taşınabilecek mi? Bu yazıda bu soruları cevaplandırmaya çalışacağım.
Arka Plan
Simon Kuper’in Futbolun Şifreleri kitabında detaylı bir şekilde incelenen bir sorudur: İngiltere neden hep kaybeder? Futbolun doğduğu ülke olan ve ulusal ligi, dünya futbolunun en prestijli liglerinden biri olarak gösterilen İngiltere’nin uluslararası alanda tek başarısı, 1966 Dünya Kupası. Özellikle 2000 sonrası turnuvalara bakarsak İngiltere’nin hayal kırıklığı yarattığını söyleyebiliriz. Ülkenin Avrupa Şampiyonası’nda performansı şu şekilde: 2000 yılında grup aşaması, 2004 yılında çeyrek final, 2008 yılında turnuva dışı kalma, 2012 yılında çeyrek final. Dünya Kupası performansı da İngiltere halkını memnun edecek seviyede değil. 2002 yılında çeyrek final, 2006 yılında çeyrek final, 2010 yılında son 16, 2014 yılında grup aşaması.
İngiliz Taraftarlar İçin Sıradışı Bir Akşam Değil
Bu süre zarfında Kevin Keegan, Sven-Göran Eriksson, Steve McClaren, Fabio Capello ve son olarak Roy Hodgson zor görevi üstlendi ve umutlar hep bir sonraki turnuvaya aktarıldı. Özellikle 2002-2006 arası Manchester United jenerasyonu ile birlikte yükselişe geçen takım, çeyrek finalden öteye gidemedi. Bu tarihten sonra yeni jenerasyondan kalıcı bir kadro çıkarılamadı ve her oyuncu seçimi döneminde farklı isimler denendi. Kulüplerinde harika kariyerlere imza atan Steven Gerrard, John Terry, Frank Lampard ve Wayne Rooney gibi isimlerin uluslararası arenada final görememesi birçok futbolseverin içinde ukde olarak yer etti.
2014 Dünya Kupası Elemeleri ve Grup Performansı
2014 Dünya Kupası Avrupa Elemeleri H Grubu’nda yer alan İngiltere’nin rakipleri Ukrayna, Karadağ, Polonya, Moldova ve San Marino oldu. Doğu Avrupa deplasmanlarının zor geçmesi bekleniyordu ve öyle de oldu. İngiltere; Ukrayna, Karadağ ve Polonya deplasmanlarından birer puanla eve döndü. Evinde oynadığı Ukrayna maçında da 2 puan kaybeden İngiltere, grupta oynadığı diğer 6 maçı kazandı ve 22 puanla, 2. Ukrayna’nın 1 puan önünde Brezilya biletini kaptı. 10 maçta 31 gol atıp 4 gol yedi. Bu 31 golün içinde San Marino ve Moldova’ya atılan 22 gol olduğunu belirtmek gerek.
Dünya Kupası grup kuraları çekildiğinde ve İngiltere D Grubu’nda İtalya, Uruguay ve Kosta Rika ile eşleştiğinde genel kanı İngiltere-Uruguay-İtalya arasında 1-2. sıra mücadelesinin olacağı yönündeydi. Ancak turnuvaya fırtına gibi başlayan Amerika kıtası takımları D grubunu da etkiledi. İlk maçlarda Kosta Rika Uruguay’ı 3-1 yendi. İngiltere ise İtalya’ya 2-1 yenildi. İkinci maçlarda Kosta Rika İtalya’yı 1-0 yendi, İngiltere ise son bölümde Suarez’e engel olamadı ve sahadan 2-1 mağlup ayrıldı. Bu maç, İngiltere’nin %62 topa sahip olduğu ve Uruguay’ın kaleyi bulan 2 şutunun da gol olduğu maç olarak akıllara kazındı. Grubun son maçlarında İtalya’yı yenen Uruguay gruptan 2. olarak çıkmayı başardı, Kosta Rika ise İngiltere ile 0-0 berabere kalarak grubu lider tamamladı.
İngiliz futbolu bir kez daha erken vedayı tadıyordu. 3 maçta da 4-2-3-1 tercihini kullanan Roy Hodgson, göze hoş gelen bir futbol oynatsa da skor gelmiyordu. Zaten çok uzun bir süredir İngiliz futbol takımında bu ikisinini bir araya geldiğini söylemek zor olurdu. Kağıt üzerinde de bu 11’in çok can yakması beklenirdi zira Avrupa’nın en iyi kalecilerinden Joe Hart, Premier Lig’in kıdemli savunma oyuncularından Jagielka ve Cahill, birbirini çok iyi tanıyan Henderson ve Gerrard, ülkenin en önemli futbolcularından olan Rooney ve Avrupa’nın en iyi genç yeteneklerinden olan Sterling gibi çok önemli oyuncular kadroda yer alıyordu.
Uruguay Karşısındaki 11
EURO 2016 Elemeleri
Dünya Kupası hezimetinden yaklaşık 2,5 ay sonra İngiltere Milli Takımı yeniden toplandı. Amaç yaraların sarılması, yeni bir yapılanma ve EURO 2016 biletini doğrudan kazanma idi. E Grubu’nda İsviçre, Slovenya, Estonya, Litvanya ve San Marino ile eşleşen İngiltere’de yeni oyuncular göze çarpıyordu. Grubun ilk ve İngiltere için en zor maçı olarak gösterilen İsivçre deplasmanında Brezilya’da bulunmayan Phil Jones, John Stones ve Fabian Delph ilk 11’de başladı. Süre almasalar da Danny Rose, Andros Townsend ve Calum Chambers da yeni oyuncular olarak kadroda yer aldı. İngiltere bu kritik maça Delph-Wilshere-Henderson’dan oluşan dinamik orta saha üçlüsü, önlerinde topu ileriye taşıyan Sterling ve ileride Rooney-Welbeck ikilisiyle başladı. Oldukça ortada geçen maçta İsviçre bulduğu pozisyonları gole çeviremedi ve İngiltere sahadan 2-0 galip ayrıldı. Bu, sayısını artık herkesin unuttuğu yeni İngiltere Milli Takımı yapılanmasının ilk meyvesi oldu.
Ekim ayında yeniden toplanan takım, Wembley’de San Marino ile ve deplasmanda Estonya ile oynayacaktı. Görece zayıf olan bu iki rakibe karşı oyun planını bozmayan Hodgson, Kieran Gibbs’i kadroya dahil etti ve Gibbs, Milner ve Chambers’a ilk 11’de şans verdi. Bu maçta Alex Chamberlain ve Andros Townsend de süre buldu. İngiltere beklenildiği gibi bol pozisyon bulduğu maçta 5-0 ile rakibini geçti. Daha ciddi bir sınav olan Estonya deplasmanında Gibbs-Baines, Milner-Delph ve Sterling-Lallana değişiklikleriyle çıkan İngiltere, topa %76 oranında sahip oldu ve maç boyunca 589 başarılı pas yaptı. Kaleye 25 şut gönderen takım, 74. dakikada kaptan Rooney’in golü ile sahadan 1-0’lık zaferle ayrıldı. Gruba 3’te 3 ile başlayan İngiltere’de yüzler gülüyordu.
Tam Anlamıyla Bir Kaptan: Rooney
Kasım ayında Slovenya ile Wembley’de karşılaşan İngiltere’de ligdeki performansı dikkat çeken Clyne sağ beke, Gibbs ise sol beke monte edildi. Orta üçlüde Wilshere ve Henderson ile birlikte yer alan oyuncu bu kez Lallana oldu. Sterling ise Rooney-Welbeck ikilisinin arkasında yerini aldı. Maç beklenildiği gibi İngiltere üstünlüğüyle geçti ve 3-1’lik skorla İngiltere galip gelen taraf oldu. 3’lü orta sahaya yardımcı olan bekler ve geriye gelip hücuma topu aktarım görevini üstlenen Sterling sayesinde topa sahip olan İngiltere, Roy Hodgson’ın istediklerini sahada uyguluyordu. Mart ayında Litvanya ile oynanan grubun 5. maçında Hodgson, bu kez 4-3-3 sistemini denedi. Orta sahada daha defansif bir oyuncu olan Carrick tercih edildi. Henderson-Delph ikilisi ise bir dinamo gibi git-geller yaptı. Sterling-Rooney-Welbeck hücum hattı ise delici özellikleriyle gol arayacaktı. Bu plan tuttu ve İngiltere %68 topa sahip olma isabeti ve 9 isabetli şut ile sahadan 4-0 galip ayrıldı. İleri üçlünün birer gol attığı maçta formda oyuncu Harry Kane de oyuna girdikten 1 dakika sonra golünü attı.
Gruptaki 6. maçlara gelindiğinde İngiltere tüm rakipleriyle birer maç oynamıştı ve Hodgson’ın rakibe göre takım oluşturma fırsatı eline geçmişti. Kalan 5 maçta belirli bir sistem üzerinde takılmayan Hodgson, zaman zaman hızlı kanatlarla ve beklerle tek santraforu beslemeye çalıştı, zaman zaman 3 forvetli sistemi tercih edip merkez orta sahayı kalabalık tuttu. Bu maçlarda birçok oyuncuya şans veren Hodgson, bu cesur tercihlerinin meyvesini 5 galibiyet ile aldı. Kalan 5 maçta İsviçre maçı bir kenara bırakılırsa topa sahip olan, bol pozisyon bulan hep İngiltere oldu. Bununla birlikte, bu 5 maçta pek çok oyuncu forma şansı buldu. Örneğin sol bek pozisyonunda iki kez Gibbs, iki kez Shaw ve bir kez Bertrand tercih edildi. Stoper pozisyonunda 5 farklı oyuncu denendi. Bütün bunlarla Hodgson’ın kaliteli ve bol alternatifli bir kadro oluşturmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Bu riskli yatırımının meyvesini misliyle alan Hodgson’ın İngiltere’si, grubu 10 maçta 10 galibiyet ile tamamladı, 31 gol attı ve 3 gol yedi. Bu sayede Fransa biletini doğrudan elde etti.
Finaller ve Gelecek
İngiltere, Dünya Kupası hezimetinden sonra oynadığı 10 resmi, 4 dostluk maçında yenilgi görmedi ancak Hodgson için asıl test Kasım 2015 ve Mart 2016’da oynanacak maçlar olacak. 13 Kasım’da İspanya deplasmanına gidecek olan takım, 17 Kasım’da Wembley’de Fransa’yı ağırlayacak. 26 Mart 2016’da ise son Dünya Kupası şampiyonu Almanya deplasmanına gidecek olan İngiltere, bu maçlarda alacağı sonuçlar ile yüksek seviyelerde var olup olamayacağına dair ipuçları verecek. İlk sınava 3 haftadan az bir süre kala Hodgson’ın oyuncu tercihlerini kimden yana kullanacağı merak konusu.
Premier Lig’de gol krallığında zirvede bulunan Jamie Vardy’nin milli takıma çağırılması bekleniyor. Jordan Henderson sakat ve yetişip yetişmeyeceği belirsiz. Leighton Baines ağır bir ayak sakatlığı geçirdi ve forma bulması beklenmiyor. Fabian Delph de sakatlığı bulunan oyunculardan. Arsenal’in müzmün sakatı Jack Wilshere ve forvet oyuncusu Danny Welbeck de Hodgson’ın Kasım ayında şans veremeyeceği oyunculardan. Hazırlık maçları bir kenara bırakılırsa, Premier Lig’de sezonun geri kalanı Roy Hodgson için çok önemli olacak ve yakından takip edilecek. Aralık ayında çekilecek olan EURO 2016 kuraları ise planları belirleyecek ve daha net tahminler yapmamızı sağlayacak. Yıllardır tekrarlanan klişeyi kullanmak istemiyorum ancak bu kez bazı şeyler İngiltere adına daha farklı olabilir. Çünkü Hodgson sahaya istediklerini yansıtıyor ve Rooney takımı bugüne kadar hiç olmadığı kadar sahipleniyor.
Son olarak belirtmek gerekir ki İngiltere Futbol Federasyonu’nun paylaştığı verilere göre İngiltere’nin EURO 2016 Elemeleri’ndeki yaş ortalaması 25,6 ve bu alanda en genç 3. takım konumunda. İlk iki sırada ise 25,4 ile Norveç ve 25,5 ile Almanya bulunuyor. İngiltere’nin uzun vadede kadrosunun iskeletini oluşturabilecek oyuncular arasında Phil Jones (23), Clyne (24), Shelvey (23), Chamberlain (22), Barkley (21), Sterling (20), Kane (22), Chambers (20) ve Stones(21) yer alıyor. Fakat bu parlak geleceğin önünü açmak için EURO 2016 çok büyük önem arz ediyor. Hodgson’ın tecrübeli isimlerin yanına monte edeceği bu oyuncular, alınacak bir başarı ile birlikte yeni jenerasyonun temel parçaları olacaklardır.
İngiliz Futbolunun Geleceği Parlak Görünüyor