12 Ağustos 1981 tarihinde Fransa’da dünyaya gelen Djibril Cissé, 8 yaşında girdiği Arles-Avignon Futbol Akademisi’nde 7 sezon futbol oynadı. Nimes Olympique aktarmalı olarak Auxerre’e imza atan oyuncu, 15 yaşında genç takımda oynamaya başladı. 17 yaşındayken kendisini profesyonel yapan imzayı attı ve A takım ile idmanlara çıkmaya başladı. Profesyonel kariyerinin ilk maçına 1998/1999 sezonunda PSG karşısında çıktı. Bir sonraki sezon da 2 maçta forma giydi. 2000/2001 sezonunda, henüz 20 yaşındaki genç Djibril tam 27 maça çıktı ve 8 gol attı. Artık takımının ileri uçtaki ilk tercihi haline gelen Cissé, 2001/2002 ve 2003/2004 sezonlarında Fransa Ligue 1 gol kralı oldu. Bu başarısı sonucu Fransa Milli Takımı’na çağırıldı. 2002 Dünya Kupası’nda forma giydi ancak takımı gruplardan çıkamadı. Auxerre’de çıktığı 140 maçta attığı 71 gol ile Avrupa devlerinin dikkatini çekti ve 2004 yazında £14M karşılığında Liverpool’a transfer oldu.
Transferinin ardından henüz çok zaman geçmemişken, Ekim ayında Blackburn Rovers ile oynanan maçta korkunç bir olay gerçekleşti. Topa rakip takım oyuncusu Jay McEveley ile aynı anda hamle yapan Cissé’nin ayağı çime takıldı ve feci şekilde kırıldı. Kulüp doktoru oyuncunun tibia ve fibula kemiklerinin kırıldığını, sezonu kapattığını üzülerek duyurdu. Daha sonra yapılan bir röportajda Cissé “Ayağımı hissetmiyordum. Kulüp doktorları elleriyle kemiklerimi düzeltti, acımı dindirmek için bana birtakım ilaçlar verdi. Sahadan çıkarıldıktan sonra onların yaptığı müdahale kariyerim açısından çok kritikti. Eğer hastaneye götürülene kadar bekleselerdi ayağımı kaybederdim.” ifadeleriyle minnettar olduğunu belirtiyor. Ancak Cissé sezon sonuna doğru bir sürpriz yaptı ve Nisan ayında Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final’nde Juventus ile oynanan maçta oyuna sonradan girerek tedavisinin tamamlandığını gösterdi. İlk lig maçında 2 gol attı, İstanbul’da oynanan ve penaltılara giden efsanevi 2005 Şampiyonlar Ligi Finali’nde penaltı atışını gole çevirdi ve zaferde pay sahibi oldu. 2005/2006 sezonunda tüm müsabakalarda 54 maça çıkan Cissé, 19 gol atarak yeteneğini kaybetmediğini gösterdi.
Uzun süren transfer dedikoduları sonunda somutlaştı ve Haziran 2006’nın başında Marsilya ve Liverpool kulüpleri Cissé’nin transferi konusunda anlaştı. O sırada 2006 Dünya Kupası öncesi son hazırlık maçı için Çin karşısına çıkan Fransa Milli Takımı’nda planları alt üst eden bir sakatlık yaşandı. Çin kaptanı Zheng Zhi tarafından dengesi bozulan Cissé, yere kontrolsüz bir şekilde düştü ve henüz 24 yaşındayken 2. kez ayağı kırıldı. Dünya Kupası Elemeleri’nde attığı 4 gol ile takımının en golcüsü konumundaydı ve Marsilya’ya transferi konuşuluyordu, bu sakatlık şok etkisi yaratmıştı. Ancak buna rağmen Temmuz ayında Marsilya’ya kiralandığı duyuruldu. Ekim ayında idmanlara çıkmaya başladı ve Aralık ayında yeni takımıyla ilk golünü attı. Sezonun geri kalanında 21 maça çıktı ve 8 gol attı. 2007 yazında kendisiyle birçok kulüp ilgilense de Marsilya bonservisini Liverpool’dan €8M karşılığında aldı. 2007/2008 sezonunu oldukça başarılı geçirdi ve 47 maçta 20 gol attı. EURO 2008 Elemeleri ile milli formaya yeniden merhaba dedi ancak turnuvanın finallerinde kadroya seçilemedi.
2008 yazında Sunderland’e kiralanan Cissé, Avrupa futbolunun gezginleri listesine adını yazdırıyordu. 38 maçta 11 gol atıp Marsilya’ya dönen golcü, Haziran 2009’da Yunanistan’ın köklü ekiplerinden Panathinaikos’a transfer oldu. Kısa sürede kendini taraftara sevdirdi ve bir kulüp efsanesi haline geldi. 2 sezonda 89 maça çıkıp 55 gol attı ve tecrübesiyle takımına liderlik yaptı. Bu başarısı kendisine yeniden Fransa Milli Takımı’nın kapılarını açtı ve 2010 Dünya Kupası final kadrosuna seçildi. Evsahibi Güney Afrika ile oynanan maça ilk 11 başladı. 2011 yazında 30 yaşındayken yaklaşık €6M karşılığında Lazio’ya transfer oldu. Ancak İtalya macerası fazla sürmedi, yarım sezonda 27 maça çıkıp QPR formasıyla Premier Lig’e geri döndü. Ocak 2012’de yeni takımıyla 2,5 yıllık sözleşme imzalayan Cissé, kariyerinde birçok kez yaptığı gibi ilk maçında golünü attı. İlk 5 maçında 2 kırmızı kart görerek agresif bir kimliğe büründüğünü gösterdi. Ocak 2013’te ise gezgin oyuncu bir kez daha kulüp değiştirdi; bu kez daha uzaklara, Katar’a doğru yola çıktı. Yarım sezon kiralık olarak Al Gharafa takımında forma giydi, sezon sonunda QPR tarafından serbest bırakıldı. Katar macerasının ardından kısa süre Kuban Krasnodar’da oynayan oyuncu, hâlen ülkesinde Bastia takımında oynamaktadır.
İlginç İmajıyla Hep Dikkat Çekti
“Geriye dönüp baktığımda kariyerimin en mükemmel anı hiç şüphesiz sakatlığımdan geri dönüp Şampiyonlar Ligi’ni kazandığım andı” diyor Fransız oyuncu. Yaşadığı 2 feci sakatlık, ilginç imajı, Taxi 4 filminde aldığı rol, kariyerinin zirvesindeyken gösterdiği inanılmaz hız ve bitiricilik. Bunlar Djibril Cissé’nin adı geçtiğinde bir çırpıda akla gelenler. Evinde barındırdığı en önemli madalya olan 2005 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’nun yanına birçok Avrupa ve Lig zaferi ekleyebilirdi ancak sakatlıklar ve sabırsızlıklar buna müsade etmedi. Avrupa futbolunun efsanelerinden Thierry Henry ile milli takımda yakaladığı uyum ile uluslararası arenada da başarı yakalayabilirdi ancak milli takım forması altında yaşadığı sakatlık ona pahalıya mal oldu. Djibril Cissé futbolseverlerin içinde kalan ukdelerden biri olarak ne yazık ki yarım kalan kariyerler listesine adını yazdırdı.
Alexandre Pato
Henüz 25 yaşındaki bir futbolcunun bu yazı dizisinde yer alması acı bir durum ancak yaşadığı sakatlıklar ve kariyerinde meydana gelen düşüş ile Pato, ibretlik bir hikayenin baş kahramanı. 1989 doğumlu Brezilyalı oyuncu, tam adı Alexandre Rodrigues da Silva olsa da dünyaya geldiği Pato Branco’yu lakap olarak kullanıyor ve “Ördek” anlamına gelen “Pato” kelimesiyle anılıyor. Futbolcu cenneti Brezilya’da 11 yaşında Internacional akademisinde oynamaya başlayan Pato, 16 yaşına kadar eğitim aldı ve 2006 yılında profesyonel sözleşmeyi imzaladı. Profesyonel kariyerinin ilk maçına Palmeiras karşısında çıktı ve maçın ilk dakikasında ilk profesyonel golünü attı. Olabilecek en iyi şekilde başlayan kariyeri büyük bir potansiyel vaad ediyordu. Profesyonel olduktan sonra çıktığı 11 maçta 6 gol atarak Avrupa’nın büyük kulüplerinin dikkatini çekmeyi başardı ve 2007 yazında transfer gündemini meşgul eden isimlerden oldu.
2006/2007 Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olan AC Milan, sezon başında Chelsea’ye sattığı Ukraynalı efsane Shevchenko’nun yerini dolduramamıştı. Sezon sonunda ise Brezilya’dan bir genç yetenek transfer edilecekti: 17 yaşındaki Alexandre Pato, €22M karşılığında İtalyan devine transfer oldu. Takımıyla çıktığı ilk hazırlık maçında golünü attı, ilk resmi maçına ise 13 Ocak 2008’de Napoli karşısında çıktı. 2 hafta sonra Milan forması altında ilk resmi golünü kaydetti. Sezonu 20 maçta 9 gol ile kapatarak güzel bir başlangıç yaptı. 2008/2009 sezonu ise çok daha güzel geçti, 19 yaşındaki Pato oynadığı 42 maçta 18 gol atarak takımının en skorer oyuncusu oldu. Artık adı Real Madrid ve Barcelona gibi kulüplerle anılmaya başlanan oyuncu 2008 Olimpiyat Oyunları için milli takıma çağırıldı ve milli forma altında ilk maçında ilk golünü kaydetti. 2009/2010 sezonuna da iyi başlayan genç golcü, sezonun ilk yarısında başarılı bir performans gösterse de ikinci yarısında talihsiz sakatlıklar yaşadı. Üst üste önemli maçlar kaçıran Pato, hamstring problemi nedeniyle sezonun geri kalanında düzenli forma giyemedi. Buna rağmen sezonu 30 maçta 14 golle kapatmayı başardı.
Brezilya Milli Takımı’nın Forvet Sorununa Çare Olamadı
2010/2011 sezonunun ilk iki maçında gollerini sıralayan Pato için kabus yeniden başladı. Bir kez daha hamstring problemi yaşayan genç oyuncu 6 hafta daha forma giyemedi. Formasına kavuştuktan sonra gerçek yeteneğini gösterdi ve o sezon 33 maçta 16 gol atarak sakatlıklara rağmen takımına katkı sağlamayı başardı. 2011/2012 sezonunun başlarında Barcelona karşısında oynanan Şampiyonlar Ligi maçının 24. saniyesinde attığı golle turnuva tarihinin en hızlı 5. golüne imza attı. Eylül ayında kalçasından sakatlandı ancak bu onu formadan uzun süre uzak tutmadı. Zlatan Ibrahimovic ve vatandaşı Robinho ile iyi bir uyum sağlayan Pato için PSG ve Manchester City gibi devlerden teklifler geldi ancak genç oyuncu kariyerine Milan’da devam etmek istediğini açıkladı. Sezonun 2. yarısında yeniden kalçasından sakatlandı ve sezonun geri kalanında forma giyemedi. Bu nedenle yalnızca 18 maça çıkan genç oyuncu 4 gol atabildi.
Barcelona karşısında 24. saniyede attığı gol ;
2012/2013 sezonunun hazırlıkları sürerken bir kez daha kalçasından sakatlanan genç oyuncunun vücudunda bir şeyler yolunda gitmiyordu ve oyuncu 6 hafta boyunca takımından ayrı kaldı. Formasına yeniden kavuştuktan sonra gollerine devam etse de çok sık yaşadığı sakatlıklar onun Milan’daki yerinin sorgulanmasına neden oldu. Bunun neticesinde oyuncu kulüplere önerildi ve Ocak 2013’te Brezilya’nın önemli kulüplerinden Corinthians, £12M karşılığında Pato’yu transfer ettiğini açıkladı. Yeni takımıyla çıktığı ilk maçta topa ilk dokunuşunda golünü atan Pato, bir kez daha kendini kanıtlamayı başardı. 37 maçta 12 gol atsa da gerek sakatlıklar gerekse yüksek bonservis bedelinin üzerinde yarattığı baskı nedeniyle iyi bir dönem geçiremedi. Şubat 2014’te Brezilya’nın bir diğer güçlü ekibi Sao Paulo, Pato’yu renklerine bağladıklarını açıkladı. Yeni takımıyla 2. maçında ilk golünü kaydeden golcü 29 maçta 9 gol attı. Hâlen Sao Paulo forması giyen Pato, bu yıl sahaya çıktığı 29 maçta 12 gol attı.
Geçen yılların ardından Milan forması giyerken yaşadığı sakatlıklardan kulüp doktorlarını sorumlu tutuyor Alexandre Pato. “Kulüp doktorlarının her dediğini yaptım ancak tedavi olmayı denedikçe kendimi yeniden sakatladım. Dünyayı dolaşıp çare aradım ancak onlar her şeyi aceleye getirdi, beni sahaya çok erken yolladılar ve sakatlanmaya devam ettim.” sözleriyle isyanını dile getiriyor. Corinthians’a transfer olurken AC Milan yetkililerinin sakatlıklarını gizlediği haberleri, Corinthians’ta geçen sıkıntılı sürecin ardından kulüp başkanının “Pato’yu satmak için dua ediyoruz.” açıklamaları canını oldukça sıkmış olmalı. 17 yaşında adını dünyaya duyuran; hızı, yeteneği ve bitiriciliği ile büyük bir gelecek vaat eden oyuncu sakatlıklar nedeniyle potansiyeline ulaşamadı. Ancak henüz 25 yaşında ve elinde bir şans daha var, bu şansı iyi değerlendirebilirse Şampiyonlar Ligi’nde yeniden oynama hayalini gerçekleştirebilir.
Yazı dizisinin ilkini okumak için TIKLAYIN
Yazı dizisinin ikincisini okumak için TIKLAYIN