3-5 sene önce okuduğum ‘Tuncay Ruhu’ diye bir yazı vardı. Yazı genel olarak kötü giden oyuna, skora isyanın üzerinde duruyordu. Kupa, lig, Avrupa maçları derken yıpranan yorulan takım sahada ne yaptığı bilmeden hareket ederken, içerde 40 bin kişi sizi ıslıklarken buna dur diyecek takım arkadaşlarına dönüp biz bu değiliz, bu maç bu şekilde kaybedilemez diyecek adamlara ihtiyaç duyulduğunda bu işi en güzel şekilde yapanların başında gelirdi Tuncay. Euro 2008’den de hatırladığımız gibi herkes çökmüşken sahneye çıkan adam olurdu.
Uzun soluklu başarıların ardında hep isyankar futbolcular, kaptanlar vardır. 2000’de finalde omzu çıkan Bülent KORKMAZ’ ın hakemle girdiği tartışma onun o finalin kazanılacağına olan inancını simgeler benim gözümde. 2005′ te İstanbul finalinde attığı golden sonra orta sahaya koşan Gerrard bu tarz futbolcuların önde gelenlerinden. Turu kaybedeceğinden eminken bile tekmeye kafa sokan Thomas Muller, ya da milli takımdan arkadaşı Puyol’ u tokatlayacak kadar ileri gidebilen Ramos’da bu ekolden. Galatasaray’ da şu an Melo ve bazen Selçuk bu görevi yapıyor. Sezonun en büyük beklenti oluşturan ve belki de en büyük hüsranı yaşayan takımı Beşiktaş’ ın en büyük sıkıntısı olumsuz skora isyan edecek oyuncu eksikliğiydi. Lider girilen haftalarda maç kaybedilirken buna isyan eden, arkadaşlarına moral veren kimse yoktu. İki sezon önce Ordu ve Mersin maçlarında geriye düşen Galatasaray’ ın mağlubiyete, skora gösterdikleri reaksiyonu gösterecek bir futbolcuları yoktu. Evet Bilic gerçekten değerli bir hoca ama saha kenarından bu noktalarda katkısı ne yazık ki yetersiz kaldı. Beşiktaş İstanbul’ da Brugge’ a kaybederken ıslıklanan Tolga’ya kimse sahip çıkmadı, skora isyan etmeyen 1-1’in ardından turdan ümidini kesen bir takım vardı. Şampiyon olan, başarıya ulaşan takımların tamamında bu tarz futbolcular vardır. Önce Tuncay, Tuncay’ dan sonra da Emre bu rolü gayet iyi üstleniyordu.
ve Emre Belözoğlu
Emre Belözoğlu Tuncay’ ın Fenerbahçe’ den ayrılmasından 1 sezon sonra Newcastle United’ dan Fenerbahçe’ ye transfer oldu. Galatasaray’ ın 90’ların sonunda yaşadığı rüya sezonların en önemli oyuncularından biri olan Emre, Galatasaraylı genç yıldız olarak ayrıldığı İstanbul’ a sarı lacivert formayla döndü. İşte bu noktada 2002 Dünya Kupası’ ndan bu yana Milli kahraman olarak görülen Emre bir anda Avrupalıların moda tabiri “Judas” a dönüştü. Boğaz’ ın bir tarafı için Judas olarak görülen Emre, bir taraf için tam manasıyla bir kahramana dönüştü. Şike soruşturmasının ardından Aykut KOCAMAN’ la beraber takımın ayakta kalmasını sağlayan en önemli faktördü. Bir sonraki sezon Emre’ nin kaptanlığında şampiyonluğa yürüyen Fenerbahçe, bu sezon yaptığı (ve görülen o ki devamı da gelecek) onca transfere rağmen Emre’ nin misyonunu yerine getirecek bir futbolcu bulamazsa Emre’ nin eksikliğini hissedecek gibi.