Hırvat teknik adamla ülke olarak ilk ilişkimizi Euro 2008’de kurmuştuk. O gün bugündür ülkede hangi takımın teknik direktörlük koltuğu boşa çıktıysa adı o takımla anıldı. Kötü geçen Lokomotif Moskova günlerinden sonra Önder Özen’in futbol direktörlüğü görevine gelmesiyle Beşiktaş’ın teknik direktörlük koltuğu için en önemli adaylardan biriydi. Sonunda Slaven Bilic ile yollar kesişti ve Hırvat teknik adamın 2 yıl sürecek Beşiktaş macerası başladı.
Bilic; Edin Terzic ve Nikola Jurcevic ile kolları sıvadı ve Beşiktaş için çalışmaya başladı. Bilic’in Beşiktaş’ın kimyasına çabuk alışması taraftarı heyecanlandıran etkenlerin başında geldi. 2 yılın sonunda kimyadan tam puanla geçen Bilic takım geometrisinden kaldı!
Bilic’in çok iyi başlayan Beşiktaş kariyeri olaylı geçen bir Galatasaray derbisinin ardından durakladı. Futboldan sorumlu herkes Beşiktaş’ın o gün sadece 3 puan kaybetmediğinin farkındaydı. İlk sezonunda oynattığı pozitif futbol ve takım savunmasıyla Bilic uzun vadede neler yapabileceğini ispatlamaya çalıştı. O dönem Fernandes’i idare ediş şekli de onun oyuncu ilişkilerindeki başarısını gösterdi. Bu etkenler derbi alamamasına rağmen Beşiktaş’ta 1 sezon daha kalmasına yetti.
İkinci sezonuna daha yalnız başladı Bilic. Futboldan sorumlu tek isim olmasına rağmen yetki ve fırsat verilmeyen Önder Özen’in kulüpten ayrılmasının ardından Bilic yeri geldiğinde sırtını sıvazlayacak yeri geldiğinde ise hatalarını tereddütsüz ona bildirecek bir isimden yoksun kaldı. Kısa vadede Bilic’in rahatladığı düşünülse de sezonu erken açan takımda formun uzun vadeye yayılmasına Önder Özen ciddi katkı sağlayabilirdi. Bilic dışında gelişen bu etkenin Bilic’i bu kadar etkileyeceği kimsenin aklına gelmedi.
2. sezonunda Slaven Bilic’i daha büyük sınavlar bekliyordu. Beşiktaş, Avrupa’ya onunla beraber kanatlandı. Bilic, 180 dakika boyunca Arsenal’e boyun eğmeyen, Arsenal’i ön eleme geçtiğine çimleri dövecek kadar sevindiren bir futbol oynattı. Lige ilk sezonunda olduğu kadar iddialı başlayamasa da ekonomik galibiyetler alıyordu Bilic’in Beşiktaş’ı. İlk sezondaki derbi sıkıntısı tüm sezon boyunca devam etti ve Beşiktaş; Fenerbahçe ile Galatasaray’ı toplam 4 maçta da yenemedi. İlginç detay ise Fenerbahçe ve Galatasaray’ın yenemediği hatta mağlup olduğu Trabzonspor’u iki maçta da her anlamda yenen derbi kazanamayan Bilic’in takımıydı.
Avrupa’da Arsenal ile başlayan İngiliz “katliamı” Tottenham ile devam etti. Biliçc yılların intikamını da 210 dakika Liverpool’la başa çıkarak aldı. Ne olduysa da ondan sonra oldu…
Beşiktaş zorlu ve sıkışık fikstüre yol yorgunluğunu da ekledi ve Liverpool zaferinden sonra puan kaybetmeye başladı. Birçok Beşiktaş taraftarı için Bilic’le ipler Club Brugge mağlubiyetinden sonra koptu.
Arsenal’le, Tottenham’la, Liverpool’la nasıl başa çıkılacağının dersini veren Bilic “Club Brugge’e karşı nasıl oynanmamalı?” sorusunun cevabını verdi. Rakibin uzun hücum hattına Pedro-Necip’le reaksiyon gösteren Bilic Beşiktaş’taki en büyük ve somut hatasını yapmıştı.
Hırvat teknik adam Beşiktaş’ta kaldığı 2 yıl boyunca en çok 4-2-3-1 dizilişiyle sahaya çıktı. Bilic’in en önemli kozu Veli-Atiba ile kurduğu dinamik orta sahaydı. Rakibi karşılayan da, atağı başlatan da bu ikili oldu. Yaratıcılık sorununa da Sosa ve Gökhan ile çözüm bulunmuştu. Bilic, Sosa ve Gökhan’ın kıramadığı savunmalara karşı Kerim’i oyuna daha fazla sürseydi işler farklı olabilirdi. Kerim, son Galatasaray maçında bunu anlatır gibi oynadı. Bilic, Olcay’ın savunma tarafını Kerim’in hücum tarafına tercih etti. 2 yıldır söylediğimiz gibi Beşiktaş Bilic’le istisnalar dışında 4-5 golü bir maçta atamazdı, çünkü Bilic’in skoru koruma ve oyunu tutma aşkı ağır bastı. Buradaki sıkıntı ise Bilic’in artık bunları da yapamamasıydı. Bu kontrollü futbol takımı öne geçtiği maçlarda da bocalamayı başarıyordu(!)
Bilic’in Beşiktaş’a kazandırdığı başka bir sistem ise asimetrik 4-4-2 idi. Sosa’nın sakatlığı Demba Ba’nın yorgun ve formsuzluğu Bilic’i bu taktiğe yöneltti. Beşiktaş 4-4-2 oynadığı maçlarda gole daha yakın oldu. Mustafa Demba’nın yükünü çekerken ve onu sadece gole odaklandı. Tolgay, Sosa’nın hücumdaki yaratıcılığına çözüm oldu. Beşiktaş bu taktikle bir maçta 5 gol atmayı da bildi. Beşiktaş öne geçtiği maçlarda Necip’i alıp maçı kontrol altına almak ya da aldığını zannetmek yerine bu cesur taktikle rakibin fişini çok daha önce çekebilirdi. Bilic’in derbilerde oynattığı futbol ve hatalı Brugge maçları dışındaki en büyük handikabı öne geçtiği maçlarda 2 puan kaybetmesi oldu. Takımda her maç görülen kırmızı kartlara çözüm bulamaması da bu kervana dahil oldu.
Beşiktaş taraftarı “Böyle olmamalıydı sonumuz.” diyor. Taraftar rahatlayacaksa “Severek ayrıldık.” diyelim ancak burası Türkiye ve Türkiye’nin en köklü camialarından birinde 2 senede önce direkt CL’ye gitme fırsatını sonra da 10 gün önce favoriyken 10 gün sonra 3. olan Beşiktaş’ta sorumlu belli. Hırvat teknik adam da geldiği günden bu yana sergilediği duruşla beraber sorumluluğu zaten üstlenmişti. Bilic aranılan karakterden biriydi. Ülke futboluna renk kattı, ezeli rakiplerden ebedi dostlara kadar herkesin sevgisini kazandı.
Yolun açık olsun Slaven. Umarım Türk futbolu senin karakterinden bir şeyler öğrenmiştir.