Siz hiç Arap şeyhlerinin ve ya Rus oligarklarının ihtilal yaptığını gördünüz mü?
Görmediyseniz, sizi bu sezonki Şampiyonlar Ligi’ne göz atmaya davet ediyorum. PSG ve Monaco’nun iki İngiliz devini turnuvanın dışına yollayarak çeyrek finale adını yazdırmaları Avrupa’da büyük yankı uyandırdı. Son 16 kuraları çekildiğinde PSG-Chelsea ve Monaco-Arsenal eşleşmelerinde çoğu otorite, müsabakalar sonunda Manş Tüneli’nden çıkanın Londra sakinleri olacağını düşünüyordu. Fakat Fransız ekipleri eşleşmeler sonunda İngilizleri Britanya’da yalnızlığa terk ederek, bizleri 1996’dan beri ikinci kez Premier Lig ekiplerinden yoksun bir Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline tanık olmaya çok yaklaştırdı. Bugün Katalunya’da City mucizesi gerçekleşmezse, Premier Lig son 19 yılda ikinci defa Şampiyonlar Ligi’nde Nisan ayını göremeyecek.
Fransızların bu başarısındaki en büyük etken, kuşkusuz lige gelen milyarder yatırımcılar. Her ne kadar yaptıkları yatırımların sebebi pek masum olmadığı konuşulsa da Fransız futboluna heyecan ve kalite kattıkları yadsınamaz bir gerçek. Platini ailesi ve Katar sermayesi arasındaki duygusal yakınlaşmanın bir çiçeği olan PSG ile Rus oligarşisinin önde gelen isimlerinden Rybolovlev’in eski eşinden kaçırmak istediği servetinin ufak bir kısmıyla şaha kalkan Monaco, Fransız İhtilalinin öncüleri oldular.
İki ekibi karşılaştırdığımızda PSG projesinin sekteye uğramadan devam ettiğini görüyoruz. Katar sermayesinin kulübü ele geçirdiği ilk günden beri kadrodaki gelişim süreklilik kazandı. Fakat aynısını Monaco için söylemek zor. 2011 Aralık ayında kulübün %66’sını alarak gerçek bir Monte Carlo’lu olan Rybolovlev, Ligue 2’ye düşen takımı hızla toparlayarak ait olduğu yere geri getirdi. 2013 yazında harcanan 140 milyon £ ile gelen Falcao, James Rodriguez ve Joao Moutinho gibi yıldızlar tek tek Cote d’Azur manzarası eşliğinde kırmızı-beyazlı formayla poz verirken, PSG-Monaco rekabetinin Ligue 1’e katacakları merakla bekleniyordu. Fakat Rybolovlev’in boşanma davasından kötü haberlerin gelmesi ile geçen yaz James ve Falcao gibi isimlerle yollar ayrıldı. Ancak Portekiz’de Sporting Lisbon’u tekrar Devler arenasına sokan Jardim’in göreve gelmesinin yanı sıra, Ligue 1’in kaliteli isimleri ve genç yetenekler kadroya katıldı (Bakayoko, Abdennour, Bernardo Silva, Fabinho).
Kadrodaki bu değişimin Monaco’yu nasıl etkileyeceği düşünülürken, lige yapılan felaket başlangıç Jardim için tehlike çanlarının çalmasına neden oldu. Portekizli teknik adamın takımı gol yollarında Sahra Çölü kadar kurak fakat defansta da bir o kadar geçilmezdi. Takım Ligue 1’de düşe kalka yoluna devam etse de Şampiyonlar Ligi macerasında savunmadaki başarısının semeresini aldı. Grup maçlarında 6 maçta sadece 1 gol yediler ve en az gol yiyen takım oldular. Les Monegasques için en ilginç istatistik ise 6 maçta 4 gol atıp, 11 puan toplayarak gruptan lider olarak çıkmalarıydı. Grup lideri olmalarına rağmen Arsenal gibi şansız bir kura çekmelerinden sonra Londra ekibinin en formda olduğu dönemde karşılaşmaları Monaco’ya verilen şansı iyice azaltmıştı. Fakat Emirates’te alınan 3-1’lik galibiyet futbol dünyasını şoka soktu. 25 Şubat akşamına kadar Şampiyonlar Ligi’nde 540 dakikada 4 gol atmayı başarabilen Monaco, Londra’nın soğuğunu ısıtan bir lodos gibi eserek 56 dakikada 3 gol atmayı başardı. Deplasmanda atılan 3 golün avantajıyla dün akşamki rövanşta son 10 dakikada ecel terleri dökmelerine rağmen çeyrek finale kalmayı son 26 yılda beşinci kez başardılar (1989,1994,1998,2004,2015).
Monaco’nun sahadaki oyunu ve elde ettiği sonuçlar 2004 Yunanistan’ı hatırlatırken, 2004 ve 2015 arasındaki enteresan tesadüfler dikkati çekiyor;
*Monaco’nun finale kaldığı 2003/2004 sezonunda da Fransa’dan iki takım son sekize kalmayı başarmıştı (Monaco ve Lyon).
*2003/2004’te Ligue 1’de Lyon şampiyon olurken, bu sezon da Lyon ligin zirvesinde en büyük favori durumunda.
*1993 yılında Marsilya’nın finale kalmasından 11 yıl sonra 2004’te Monaco da finale kaldı. Aradan yine 11 yıl geçti ve iki Fransızın tekrar çeyrek finalde olması Monaco ve PSG için hoş bir alamet olabilir.
*Fransızlar Şampiyonlar Ligi seviyesindeki en başarılı 3 sezonundan birini yaşıyor. 2003/2004 sezonunda Monaco ve Lyon, 2009/2010 sezonunda da Lyon ve Bordeaux’nun çeyrek finale kalmasının ardından 2014/2015 sezonunda PSG ve Monaco bu başarı gösteren ekipler oldular. Fransızlar bunu son kez başardığında Lyon-Bordeaux eşleşmesi kuradan çıkmış ve gülen taraf Lyon olmuştu.
Fransız futbolunun bu sezonki başarısının süreklilik kazanıp kazanamayacağını önümüzdeki yıllarda göreceğiz. PSG ve Monaco gibi bütçeli takımların yanı sıra Bielsa ile hayat bulan Marsilya, Euro 2016 için yapılan yeni stadlarıyla Lyon, Bordeaux ve Lille gibi takımların da Avrupa sahnesinde başrolü çalmayı zorlamaları halinde, Fransızların Avrupa’daki yükselişini engellemek zor olacak. Bunun yanında akademilerden her geçen gün daha fazla genç yeteneğin çıkması da bir başka avantajları. 2013 U-20 Dünya Kupası’nda gördüğümüz jenerasyon, Fransız futbolunun geleceği konusunda Avrupa’nın büyük futbol ülkelerine korku salıyor.