Jan Breydel Stadyumu’nda yaklaşık 15 bin futbolseverin izlediği maçta Avrupa’daki tek temsilcimiz Beşiktaş, öne geçtiği mücadelede Belçika temsilcisi Club Brugge’e 2-1 mağlup oldu. Deplasman için bilet satışı olmamasına rağmen stadyumu inleten Beşiktaşlılar dışında hafızalarımıza kazınan tek şey Gökhan Töre’nin mükemmel golü oldu. Beşiktaş avantajlı bir skor elde etse de kaçan balığın büyük olduğu çok net ortada…
Club Brugge
Preudhomme’un maça defansif bir kadroyla çıkmasına rağmen galibiyeti hedeflediği çok belliydi. Club Brugge kendi futbolundan taviz vermeden oynadı. Uzun top oyununu 90 dakikaya yayamadılar. Özellikle ilk yarıda tamamen bir güç dengesi vardı. Daha doğrusu bir güç savaşı… İki takım da dinamik orta saha oyuncularıyla orta saha kontrolünü ele geçirmeyi çalıştı. Beşiktaş kontrolü eline almadan golü atmasaydı işler Club Brugge için çok daha kolay olabilirdi. Hücumda Sutter’in Beşiktaş set oyununu bozmaya yönelik taktik faulleri göze battı. Sertliği ön planda olan bir maç izledik.
Gökhan Töre’nin hücumdaki aktifliği savunmaya olumsuz yansıdı. Serdar bu maçta Gökhan’ın açığını kapatmak için daha fazla efor sarf etti. İki oyuncunun da iyi iş çıkardığı ortada lakin Club Brugge ataklarının sol kanattan gelmesi ve iki golün de o taraftan yaratılması tesadüf değil. Club Brugge ikinci maçta da aynı noktaya çalışacaktır.
Oyuna sonradan dahil olan Felipe Gedoz, Club Brugge adına iyi işler yapan oyunculardan biriydi. 21 yaşındaki Brezilyalı oyuncu Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda oynanacak rövanş maçında da Club Brugge’ün güvendiği isimlerden biri olacak.
Beşiktaş
Atiba’nın sakatlığı, rakibin uzun ve duran top avantajı derken Beşiktaş’ta kadro bazı değişikliklere uğradı. Öncelikle Bilic’in Necip-Ersan tercihi kesinlikle anlaşılabilir ve mantıklı bir tercihti. Orta saha – hücum koordinasyonunun sağlanamaması ise Beşiktaş adına çok ciddi bir sıkıntı haline geldi. Beşiktaş golü ve gol pozisyonlarını Gökhan’ın bireysel yetenekleri sayesinde buldu. Gökhan için tam anlamıyla bir vitrin maçı oldu.
Beşiktaş’ın koordinasyon sıkıntısının en önemli sebeplerinden biri Oğuzhan’ın performansıydı. Oğuzhan attığı birkaç şık çalım dışında oyuna etki edemedi. Oynanmaya çalışılan set oyununun başrollerinden olması gerekirken Oğuzhan maçın en isabetsiz oyuncularındandı. %75 başarılı pas yüzdesiyle oynayan Oğuzhan Beşiktaş’taki geleceğini ciddi şekilde sorgulamak zorunda.
Yan yana oynadıkları Tolgay’ın maça etkisi Oğuzhan’ın etkisinden daha fazlaydı. Geriden oyun kurma görevini üstlenen Tolgay %95 başarılı pas yüzdesiyle oynadı.
Avrupa Ligi’nin en fazla dripling yapan futbolcusu olan Gökhan Töre bu maçta da Beşiktaş’ı sırtlayan isimdi. Gökhan’ın attığı Robben’vari PES golü Beşiktaş için bir umuttan fazlası anlamına geliyordu. Maç boyunca iki kanatta da topla etkili işler yapan Gökhan Töre kendisini izlemeye gelen İngiliz scoutlara da göz kırptı adeta.
Beşiktaş’taki duran top sıkıntısı tam gaz devam ediyor. Maçın orta saha mücadelesine dönüştüğü, ciğeri yetenin kazandığı maçlarda duran toplardan daha büyük bir gol umudu var mı? Bence yok. Beşiktaş Sosa’yla da Sosa’sız da duran topları verimli kullanamıyor. Duran topları verimli kullanmanın yanı sıra duran top savunmasındaki sıkıntılar da giderilmiş değil.
Yoğun fikstürün olumsuz etkileri ise en çok Demba Ba’ya yansımış durumda. Senegalli golcünün bir an önce dinlendirilmesi gerek. Beşiktaş’ta yedeği olmayan tek isim olması ise takımın en büyük handikabı durumunda. Cenk Tosun sakatlığı atlatıp kondisyonunu kazanınca Demba Ba’yı yedekleyebilir lakin Beşiktaş’ın önünde çok ciddi 3 maç var. Demba Ba’ya duyulan ihtiyaç ciddi boyutlarda yani…
Preudhomme’un istediği Bilic’in izlediği bir maç oldu. Hırvat teknik adam Liverpool maçındaki performansının yanına bile yaklaşamadı. Bir teknik direktörde aranan en önemli özelliklerden olan devamlılık konusunda Bilic’in başarısız olduğunu görmek çok zor değil. Bunlara rağmen Beşiktaş turu geçecek kapasiteye sahip. Ortada kötü bir skor yok. Ortada “öne geçilen maçlarda Beşiktaş neden skoru koruyamıyor, geriye çekiliyor?” gibi mantıklı bir soru var. Bu soruyu da Bilic’ten daha iyi cevaplayabilecek biri yok.
Liverpool maçındaki gibi birden fazla ciğer isteyen bir rövanş maçına şahit olursak Beşiktaş’ın Fenerbahçe maçında çok ciddi şekilde zorlanacağını söyleyebiliriz. Önceliğin lig olduğunu her fırsatta dile getiren Beşiktaş’ta önceliğin hangi kulvar olduğunu fiilen göreceğiz.