Pereira’nın Fenerbahçe’si | Neler istendi, neden olmadı?

Geçtiğimiz sezonun sonunda Emre Belözoğlu ile yollarını ayıran Fenerbahçe yönetimi, uzun süren bir teknik direktör arama sürecine girdi. Çok farklı teknik direktörlerin isminin geçtiği bu dönemde yönetim, takımın başına hiç beklenmedik bir şekilde Vitor Pereira’yı getirdi. Pereira, Fenerbahçe’deki 2. döneminde kendi deyimiyle “yarım bıraktığı işi” tamamlayarak şampiyon olmak istiyordu.

Pereira’nın Fenerbahçe’den gönderildiği 2016 yılından beri geçen 5 senede kulüp, başkanından oyuncularına büyük bir değişim geçirdi. Keza Vitor Pereira da artık aynı Vitor Pereira değildi. Fenerbahçe’deki bir önceki döneminin aksine 3’lü savunmayla oynamaya ağırlık veren Pereira, Çin’de kazandığı başarıların da katkısıyla, taktiğine güveniyordu. Sezonun ilk maçlarında taktiğinin karşılığını da görmeye başladı. Ligde art arda alınan galibiyetlerin yanı sıra Muhammed, Arda gibi genç oyuncuların da sık sık katkı verdiği bir Fenerbahçe izliyorduk. Oynanan oyun da günden güne gelişiyordu.

Üst üste oynanan maçlar ve milli takım maçlarının yoğunluğunda Pereira çok sayıda sakatlık ve cezalı oyuncu problemiyle uğraşmak zorunda kaldı. Sakatlıkların yanı sıra Pereira’nın büyük kadro rotasyonları yapmasıyla Fenerbahçe ideal 11’ini bulmakta zorlandı. Trabzonspor maçından sonra saha dışı problemlerin saha içine etkileri artmaya başladı. 3’lü-4’lü savunma tartışmalarının arasında Fenerbahçe’nin lider Trabzonspor ile olan puan farkı daha da fazla açıldı. Pereira’nın ligin ilk yarısını tamamlaması beklenirken yönetim, Beşiktaş maçının ardından yine ani bir karar alarak Vitor Pereira ile yolları ayırdı.

Peki bu süreçte Pereira saha içinde ne hedefledi? Hedeflediklerini ne kadar başarabildi? Nerelerde başarısız oldu? Bu soruları global iş ortağımız Metrica Sports’un geliştirmiş olduğu Play yazılımı ile birlikte açıklamaya çalışacağız.

Kutu Orta Saha

Pereira’nın taktiğini sadece 3’lü savunmadan ya da 3-4-3, 3-5-2 gibi dizilişlerden ibaret görmemek gerekir. Fenerbahçe sezon boyunca Kutu Orta Saha(Midfield Box) konseptiyle oynadı. Öyle ki Pereira, 4’lü savunma ile oynadığı maçlarda dahi bu konsepti kullanmaktan vazgeçmedi.

Bu taktik konsept kabaca çift pivot(6 numaralar) ve çift forvet arkasının(10 numaralar) bir kutu şeklinde dizilmesiyle oluşuyor. Pivotlar merkezde birbirlerine yakın ve dar bir şekilde konumlanırken, 10 numaralar iç koridorlarda daha geniş bir şekilde konumlanıyorlar. Kanat bek oyuncuları da ileri çıkıyor ve çizgide genişliği sağlıyorlar. Böylece hücumda 3-2-5 yapısı oluşuyor. İlerideki 5’li hem oyunu olabildiğinde genişletiyor, hem de 4’lü savunmalara karşı sayısal üstünlük oluşturuyor. Gerideki 3-2 yapısındaki 5 oyuncu da rakibin hücum geçişlerini engellemeye çalışıyor.

Bu taktik konseptte – özellikle Fenerbahçe’nin oynadığı şekliyle – ana amaç, kenarlarda ve koridorlarda sayısal olarak çoğalıp oyunu mümkün olduğunca kenarlardan kurmak. Çift pivotların ve 10 numaraların konumları çapraz pas açıları oluşturuyor. Bu çapraz pas açıları topun dikey olarak ilerleyişini kolaylaştırıyor. Rakip savunma çizgiye doğru genişlemek zorunda kalıyor. Böylece oyun yönü değişimleriyle ve çizgiden içeri penetrasyonlarla pozisyon üretilmeye çalışılıyor.

Whoscored.com verilerine göre Fenerbahçe sezonun ilk yarısında hücumlarının %36’sını sol kanattan %41’ini ise sağ kanattan gerçekleştirdi. Fenerbahçe’nin hücumlarının sadece %23’ü merkezden gerçekleşti. Fenerbahçe sezonun ilk yarısında merkezden en az hücum eden 4. takım oldu.

Oyun Yönü Değişimleri

Fenerbahçe’nin kenarlardan hücum etmesindeki ilk amaç rakibi kenarlara çekip oyunun yönünü değiştirmekti. Oyun yönü değişimlerinde Fenerbahçe’nin stoperlerinin de önemi büyüktü. Oyun bir kanada yığıldığında Fenerbahçe’nin topa uzak tarafta bulunan stoperi öne doğru çıkıyor ve oyun yönünün değişimi için bir opsiyon oluşturuyordu. Bunun örneklerini yukarıdaki pozisyonlarda da görüyoruz.

Fenerbahçe, topa yaklaşan 6 numaraların da yardımıyla oyunu öncelikle sol tarafa yığıyor. Sonrasında sağ stoper Tisserand’a oyun yönü değişimi için büyük bir alan açılıyor. Nazım’ın aldığı geniş pozisyon sayesinde rakip bek oyuncusu Tisserand’a prese çıkamıyor ve Tisserand topu rahatlıkla ilerletiyor.

Uzun Toplar

Pereira sadece kısa paslarla hücum eden bir topa sahip olma takımından ziyade, birçok farklı hücum repertuarı olan bir takım oluşturmak istiyordu. Bu repertuara uzun toplar da dahildi. Fenerbahçe bu sezon sık sık özellikle ters kanada çapraz atılan uzun toplarla pozisyon üretmeye çalıştı. Fenerbahçe’nin sahaya yayılımının bu uzun toplara katkısı büyüktü.

Fenerbahçe’nin hücumda ön tarafta oluşan 5’lisi, özellikle 4’lü savunma ile oynayan rakiplere karşı sayısal üstünlük kurabiliyordu. Bu sayısal üstünlük özellikle çizgide daha çok belirginleşiyordu. Fenerbahçe’nin kanat bekleri takip edilmediğinde Fenerbahçe’nin 10 numarası ve kanat beki, rakip beke karşı 2’ye 1 sayısal üstünlük oluşturuyordu. Bu uzun top organizasyonları Fenerbahçe’nin daha rahat oyun kurmasına da yardımcı oluyordu.

Oyun Kurulumunda Pivotlar

Pereira, çift pivot(6 numaralar) kullanarak maksimum savunma güvenliği istiyordu. Bu çift pivotlar savunmayı güçlendirirken aynı zamanda oyun kurulumunda da derine iniyorlardı. Bu çift pivotun aynı yatay düzlemde bulunması normal şartlar altında Fenerbahçe’nin oyun kurulumunu zorlaştırabilirdi. Çünkü birbirine çapraz pas açısı oluşturamayan pivotlar topun ilerlemesini sağlayamazdı.

Fenerbahçe’de merkezden oyun kurulurken pivotlar hiçbir zaman aynı yatay düzlemde bulunmamaya çalıştı. Pivotlardan biri derine inerken diğeri mutlaka öne çıkıyordu. Bu nedenle Fenerbahçe’nin hücum yerleşimi zaman zaman 3-1-5-1 gibi görünebiliyordu. Pivotların sürekli farklı düzlemlerde bulunmalarıyla Fenerbahçe merkezden de oyun kurabiliyordu. Pivot oyuncularının sürekli hareket halinde olması, bu oyuncuların marke edilmesini ve bu oyunculara pres yapılmasını da zorlaştırıyordu.

Rotasyonlar ve Hareket Kombinasyonları

Pereira’nın takımı topa sahipken oldukça hareketli bir görüntü çiziyordu. Pereira’nın bir röportajında yüksek lisans tezinin Cruyff’un Barcelona’sı üzerine olduğundan bahsetmişti. Nitekim Pereira’nın takımı salt bir topa sahip olma takımı olmasa da alan boşaltma-alan doldurma konusunda bir topa sahip olma takımı kadar başarılıydı. Pereira, A Takım’a yeni çıkan genç oyuncular dahil birçok oyuncudan bu anlamda verim alabildi.

Yukarıdaki pozisyonda Fenerbahçe’nin sıkça kullandığı rotasyonlardan birini görüyoruz. Top sol kanat beki Muhammed’teyken, 10 Numara İrfan Can çapraz bir koşuyla alan açıyor. Muhammed topu İrfan Can’ın açtığı alana sürerken aynı anda pivotlardan Gustavo da o alanı dolduruyor. Bu rotasyonla ligin en iyi pres takımlarından biri olan Sivasspor’un birebir presi kırılıyor ve İrfan Can’ın önünde büyük bir alan açılıyor fakat Gustavo topu İrfan Can ile buluşturamıyor.

Benzer bir rotasyonu Alanyaspor karşısında da görüyoruz. Top kanat beki Nazım’dayken bu kez pivotlardan Gustavo, Nazım’a alan açıyor. Nazım topu merkezde açılan alana sürüyor. 3. bölgede de Pelkas ve Rossi’nin ters hareketlenmesiyle Rossi’ye alan açılıyor.

Ters hareketlenmeler de Fenerbahçe’nin çok kullandığı kombinasyonlarından biriydi. Yukarıdaki pozisyonda Fenerbahçe’nin ön 3’lüsünden Mesut derine inerken Rossi, Mesut’un boşalttığı alana doğru hareketleniyor. Böylece rakip savunma manipüle edilirken 2 pasla rakip savunmanın arkasına penetre edilebilecek pozisyonlar oluşuyordu. Nitekim Fenerbahçe’nin bu sezon ligdeki ilk golü de Serdar Dursun ve İrfan Can’ın ters hareketlenmesiyle oluşan bir pozisyonla gelmişti.

Hücumda Sorunlar

Fenerbahçe ilk yarı itibariyle ligin en fazla gol beklentisi üreten takımı oldu. Yine de Fenerbahçe’nin hücum problemlerinin olmadığını söyleyemeyiz. Hücumdaki problemler başlıca takımın birbiriyle uyum sağlayamaması üzerineydi.

Pereira sakatlıklar, geç gelen transferler ve Avrupa Ligi maçlarıyla nedeniyle sık sık kadro rotasyonu yaptı. Bu rotasyonlar Fenerbahçe’nin ideal 11’ini bir türlü bulamamasına neden oldu. Öyle ki Fenerbahçe ligin ilk 8 haftasında 8 ayrı hücum 3’lüsüyle sahaya çıktı. Bu nedenle Fenerbahçe rahatlıkla 3. bölgeye ulaşan ama 3. bölgede bir türlü istenilen sonuçları alamayan bir Fenerbahçe izledik.

3’lü Savunma

Fenerbahçe’nin 3-4-3 (5-2-3) ile yaptığı savunma, bu sezon en fazla tartışılan konulardan biriydi. Fakat savunmanın dizilişinden ziyade savunmadaki aksiyonlar ve hücum geçişleri daha fazla incelenmeye değerdi.

Fenerbahçe’nin savunmadaki ilk amacı merkezi kapatıp rakibi çizgiye yönlendirmekti. Bir manada Fenerbahçe kenarları riske ediyordu. Fakat bu bir çeşit pres tuzağıydı. Amaç, Guardiola’ya göre dünyanın en iyi savunmacısı olan taç çizgisinin yardımıyla rakibi kenarda sıkıştırmaktı.

Rakip takım topu çizgiye sürdüğünde kanat bek oyuncusu öne çıkarak rakibi karşılıyordu (böylece geride 4’lü bir savunma hattı kalıyordu). Defansif orta saha oyuncusu merkezdeki pas opsiyonunu kapatırken ileri 3’lünün kenar oyuncusu da geri pas opsiyonunu kapatıyordu. Böylece rakip çizgide sıkıştırılmış oluyordu.

Savunma Şeklinin Hücum Geçişine Katkısı

Fenerbahçe 11 oyuncunun tamamen topun gerisine geçtiği bir savunma düzeniyle oynamıyordu. Fenerbahçe’nin savunma organizasyonunda da birçok oyuncu farklı yatay düzlemlerde bulunuyordu.

Fenerbahçe’nin geri pası savunan ön 3’lüsü top kapıldığı anda birer kontratak opsiyonuna dönüşüyorlardı. Orta saha ikilisinden birisi ya da kanat beklerinden birisi hücum geçişlerine destek verdiğinde Fenerbahçe bir anda kalabalık bir şekilde kontratağa çıkabiliyordu. Nitekim Pereira’nın Fenerbahçe’si lig standartlarına göre çok hızlı olmayan oyuncularla bile çok etkili kontrataklar yapabiliyordu.

Pres Tetikleyicileri

Fenerbahçe 90 dakikanın tamamında aktif bir şekilde rakibe pres yapmaya çalışan bir takım olmadı. Pereira oyuncularının doğru zamanlarda ve doğru yerlerde aktif presler yapmasını istiyordu. Böylece oyuncularının fiziksel gücünü de maç boyunca korumaya çalışıyordu. Fenerbahçe’nin presini tetikleyen faktörlerden biri, yukarıda yazdığım gibi, rakibin topu çizgiye oynamasıydı.

Fenerbahçe’nin presini tetikleyen başka etmenler de vardı. Örneğin geri paslarda Fenerbahçeli oyuncular rakiplerine aktif bir şekilde pres yaparak topu kapmaya çalışıyorlardı. Keza rakip kontrol edilmesi zor, kötü paslar attığında da Pereira’nın takımı rakibe agresif bir pres uyguluyordu.

Savunmadaki Sorunlar

Pereira’nın takımı detaylı bir savunma organizasyonuna sahip olmasına rağmen, hücuma oranla, savunmada daha fazla sorun yaşıyordu. Bu sorunlarda oyuncu tiplerinin rolü büyüktü.

Örneğin Fenerbahçe merkezi iki orta saha ile kapatmaya çalışıyordu. Bu iki orta sahanın sahanın her yerine hızlıca destek vermesi gerekiyordu. Fakat merkezdeki oyuncuların birçoğu bu hızlı reaksiyonları verebilecek oyuncular değildi. Bu reaksiyonları verebilecek Mert Hakan, Zajc gibi oyuncular da alanlarını savunurken sorunlar yaşıyorlardı. Fenerbahçe’nin hem alan farkındalığı yüksek olan hem de hızlı reaksiyon verebilen tek orta saha oyuncusu Crespo da kadroya çok geç monte edilebildi.

Fenerbahçe’nin riske ettiği alanlardan rakipler de istifade edebiliyordu. Beklerini geriye yaklaştırarak oyunu Fenerbahçe’nin riske ettiği alanlardan kurmaya çalışan takımlar Fenerbahçe’yi savunmada oldukça zorladı.

Derine inen bek oyuncusu Fenerbahçe savunmasının hem ileriye, hem de çizgiye doğru genişlemesine neden oluyordu. Böylece Fenerbahçe savunmasının arasında alanlar açılabiliyordu.

Hem kanat oyuncusunu hem de bek oyuncusunu çizgide konumlandırarak oyunu çok fazla genişleten takımlar Fenerbahçe’ye büyük problemler oluşturabiliyordu. Örneğin yukarıdaki pozisyonda Başakşehir’in hem kanat oyuncusu Visca hem de bek oyuncusu Şener geniş alanda konumlanıyor. Şener’in bindirmesi Ferdi’yi manipüle ederken Visca’nın önünde topla oynayabileceği alan açılıyor.

Fenerbahçe kenarlarda savunma yaptığında oyun yönünü iyi değiştiren rakiplere sık sık pozisyon verdi. Örneğin Pereira’nın son maçı olan Beşiktaş maçında Önder Karaveli’nin Beşiktaş’ı bu oyun yönü değişimlerini sık sık kullandı. Nitekim Beşiktaş maçtaki 2 golünü de oyunun yönünü hızlıca değiştirerek buldu.

Sonuç

“Kutu Orta Saha” yapısı Euro 2020’de dikkat çeken bir yapıydı. Nitekim Pereira’nın Fenerbahçe’si de kutu orta saha yapısını incelemek için oldukça iyi bir “vaka” oldu. Bu vakada Pereira, 4’lü savunma ile kutu orta saha yapısı oluşturmak gibi farklı deneyler de yaptı. Bu nedenle Fenerbahçe istenilen başarıyı elde edemese de Pereira’nın ikinci Fenerbahçe dönemi yakından takip edenler için oldukça öğretici bir dönem oldu.

Pereira’nın Fenerbahçe’si özellikle savunmada sorunlar yaşasa da bize farklı detaylar izletebilen bir takımdı. Tüm diziliş ve taktiklerden ziyade Pereira’nın takımı, kötü giden süreçlerde dahi alan ve hareketlilik konusunda iyi işler çıkaran bir takımdı. Umarım Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörüyle de farklı detaylar izleyebiliriz. Daha da önemlisi umarım Fenerbahçe’nin yeni teknik direktörünün farklı detaylar sunabileceği bir ortam oluşabilir.

Sizler de dilerseniz Play analiz programını ücretsiz olarak aşağıdaki görsele tıklayarak indirebilirsiniz.