Neymar, Brezilya’nın gelmiş geçmiş en iyi oyuncularından. Dünya futbol tarihinin de en etkili figürlerinden biri olarak anılacak. Ama birkaç yıldır futbol meziyetlerinin önüne geçen şeyler var…
25 Ocak’ta “Neymar: The Perfect Chaos” ismiyle yayına giren Netflix belgeseli vesilesiyle Neymar’ın hayatına daha yakından bakalım istedik.
Ekim ayında DAZN’da yayınlanan belgesel röportajında; “Futboldaki gerginliğin zihinsel olarak ona zarar verdiğini ve devam etme konusunda şüphelerinin olduğunu” söyleyen Neymar, 2022 Dünya Kupası’nın son Dünya Kupası olabileceğini şu cümlelerle anlatmıştı;
“Sanırım bu benim için son Dünya Kupası. Bunu son olarak görüyorum çünkü artık futbolla uğraşacak gücüm var mı, bilmiyorum. Bu yüzden elimden gelen her şeyi yapacağım.”
Neymar milli takımı bıraktı mı? Hayır. Emekli olacak mı? Pek öyle gözükmüyor. Öyleyse Neymar neden böyle açıklamalar yapma ihtiyacı duyuyor?
Neymar benzer cümleleri aslında daha önce de kurmuştu. Brezilya’da düzenlenen 2014 Dünya Kupası’nda yaşanan Almanya hezimetinin sonrasında, 2018 Dünya Kupası’nda da elenmelerinin ardından Neymar göz yaşlarını tutamamış ve maçtan sonra; “Kariyerimin en üzücü anı, çok acı… Sonuna kadar gidebilirdik, bunu yapabileceğimizi biliyorduk, çok daha fazlasını yapabilirdik; tarih yazabilirdik… ama olmadı. Yeniden futbola dönebilecek gücü bulmak zor.” demişti.
Tunuvadan sonraysa şöyle bir açıklama yapmıştı; “Bir daha futbol oynamak istemedim diyecek kadar ileri gitmeyeceğim, ama top görmek ya da futbol karşılaşması izlemek istemiyordum, yas tutuyordum, gerçekten üzgündüm…”
O zaman o kadar ileri gitmedi ama 2019 yılında Mirror’a verdiği röportajda iyileşme döneminde “sağlıklı bir zihin yapısında kalabilmenin” ne kadar önemli olduğunu vurgularken, geçmiş zamandaki hatalarından ve “kendisinin akıl sağlığından” bahsedip şöyle dedi;
“Bence zihnen iyiyseniz her şey kendiliğinden halloluyor. O zaman daha doğru seçimler yapıyorsun, hata yapma ihtimalin daha az. Ama zihinsel olarak iyi bir noktada değilsen işler beklediğin gibi gitmiyor.”
Bunu bir kenara koyalım…
Son olarak 2021’in başlarında yaşadığı ağır sakatlığın ardından Neymar, Instagram’da bir mesaj yayınlamıştı. Bu mesaj yukardaki röportajdan daha çok ve daha içerden şeyler anlatıyordu;
“Çok üzgünüm, çok acı çekiyorum. Bir kez daha bu hayatta yapmayı en sevdiğim şeyden bir süreliğine uzak kalmak zorundayım, futbol oynayamayacağım. Bazen oyun tarzımdan dolayı kendimi rahatsız hissediyorum, dripling yapıyorum, çalım atıyorum, sonra sürekli faulle durduruluyorum. Sorun ben miyim sahada yaptıklarım mı bilmiyorum. Bu beni gerçekten üzüyor.
“Diğer oyuncuların, antrenörlerin, yorumcuların falan ‘Kendini yere atıyor.’ ‘Sürekli mızmızlanıp ağlıyor.’ ‘O hala bir çocuk’ ya da ‘Şımarık’ demelerine üzülüyorum. Gerçekten buna daha ne kadar dayanabilirim bilmiyorum. Ben sadece futbol oynayıp mutlu olmak istiyorum o kadar.”
Bunu da aklımızda tutup Neymar’ın son dört yılına hızlıca bir göz atalım.
İlk olarak 2017 yılındaki Barça-PSG maçı… 4-0’dan geri dönen tur, Katalanlar için eşsiz bir başarı ve ömürlük bir övünç kaynağıydı. O dönem Barcelona’da oynayan Neymar, PSG karşısındaki efsanevi geri dönüşün ana kahramanıydı. Öyle ki maçtan sonra Brezilya efsanesi Romario; “Neymar hem Barça hem Brezilya’yla inanılmaz maçlar çıkarıyor. Artık Neymar’ın devri başlıyor.” diyordu.
Ama o günden sonra Barça için de Neymar için de işler rast gitmedi. Barcelona turu geçti ama geri dönüşün devamı gelmedi. Katalanlar Juventus’a elenirken La Liga’yı da kaybetti ve sezonu kupasız kapattı. Neymar’sa o maçtan sonra sakatlandı ve tedavisi için Brezilya’ya gitti, gitmişken kız kardeşinin doğum gününe katılmayı da ihmal etmedi…
Barça’nın muhteşem geri dönüşü, Romario’nun da altını çizdiği gibi, Neymar’ın dünyanın bir numarası olmak için başlangıç noktası olabilirdi. Neymar’ın etrafındakiler de öyle düşündü; Neymar artık Messi’den ayrılmalı ve kendi başına kanatlanmalıydı. O da öyle yaptı…
Messi’nin gölgesinden çıkması doğru karardı, ama uygulaması o kadar başarılı olmadı. Paris’te Neymar’dan beklenen; bir lider olarak öne çıkması, Fransa Ligi’ni domine etmesi, sahada spektaküler işler yapması ve takımı Şampiyonlar Ligi’nde zirveye taşımasıydı. Ama bir türlü olmadı ve Neymar istikrarlı bir performans gösteremediği gibi anlık parlamalar dışında tarihe geçecek işlere imza atamadı.
Maalesef Neymar’ın Paris macerasında altı çizilecek büyük başarılar, şaşaalı manşetler yok. Onun yerine kötü istatistikler ve tatsız rakamlar var.
Neymar daha transfer olduğu ilk sezonda dahi 21 maçta yoktu. Paris’teki ilk iki sezonunda da sağ ayak tarak kemiği sakatlığı yaşadı. İlk iki sezonunda ligin ve özellikle Şampiyonlar Ligi’nin en önemli maçlarında sakatlığı yüzünden sahada olamadı. 2019 yazında da diz sakatlığı yüzünden Copa America’da Brezilya’yı yalnız bıraktı.
4 yıldır PSG’de forma giyen Neymar, Paris’te geçirdiği hiçbir sezonda 30 maçın üstüne çıkamadı ve takım arkadaşı Mbappe’nin sezonluk gol ortalamasını aşamadı. Neymar’ın, Paris’teki sezonluk gol ortalaması 14 golü bile bulmuyor.
Neymar, Barcelona da dahil olmak üzere, Avrupa’ya geldiğinden beri hiçbir sezon takımının en skoreri olmayı başaramadı. Messi’li Barcelona’da belki anlaşılabilir ama bir numarası olmak için gittiği takımda kabul edilemez.
2018-19 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde son 16 turunda Manchester United’a elendikten sonra sosyal medya üzerinden maçın hakemleri hakkında yaptığı küfürlü açıklamalar yüzünden Şampiyonlar Ligi’nde 3 maçlık ceza aldı. Aynı sezonun nisan ayında Fransa Kupası’nda kaybettikleri final maçından sonra da rakip takım taraftarıyla giriştiği kavgadan dolayı yine cezalıydı.
2019 yazına gelindiğindeyse Neymar’ın Barcelona’ya dönmek istediği biliniyordu. Ama sözleşmesindeki serbest kalma bedelinin ödenmesi ve PSG’den aldığı maaşın karşılanması mümkün değildi. O yüzden Neymar çok istemesine rağmen, geri dönüşü mümkün olmadı. Neymar hiçbir zaman açıkça PSG’de mutsuz olduğunu ve Barça’ya dönmek istediğini deklare etmedi ama yeniden Messi’yle oynama arzusunu dile getirmekten de çekinmedi.
O dönem Messi’nin yanına gidemedi ama şimdi yine bir aradalar…
İyi ama Neymar Barcelona’dan ne için ayrılmıştı?
Evet, “Neymar ailesi” Neymar’ın Messi’nin gölgesinden çıkmasını ve takımın gerçek lideri ve dünyanın bir numarası olmasını istedi. Aslına bakılırsa dünyanın en iyisi olmak isteyen biri için Barça’dan ve Messi’den ayrılmak doğru karardı, ama bu Neymar’ın kararı mıydı?
Neymar gerçekten en iyi olmak istiyor muydu? Ya da şöyle soralım; Neymar’ın derdi gerçekten dünyanın en iyisi olmak mı?
Söylentiler doğruysa Neymar aslında Barcelona’dan ayrılmak istemedi. Ama babasının Neymar üzerindeki etkisi, karar mekanizmasının onun elinden geçmesi; PSG yöneticilerinin ısrarlı çabaları, Baba Neymar’ın hem ekonomik sebepler, hem de futbol hedefleri açısından ayrılık vaktinin geldiğini düşünmesiyle birlikte Dani Alves’in ve yakın çevresinin yönlendirmeleriyle Neymar, PSG’nin teklifini kabul etti.
Neymar’ın görünürdeki hedefi; dünyanın en iyi oyuncu olmak olsa da Messi hayranlığını ve Barça’da oynarken Messi’nin liderliğini kabul eden söz ve davranışlarını hatırladığımızda, üstüne bir de Neymar’ın hayatı ve futbolu eğlence olarak gören halini düşündüğümüzde, bu hedef çok ona aitmiş gibi durmuyor. Zaten onun Messi ve Ronaldo’yla ilgili sözleri de bunu gösteriyor;
“Dünyadaki en iyi oyuncu benim. Messi ve Ronaldo başka bir gezegenden. O yüzden onları saymıyorum.”
Neymar, Paris’e geldiği ilk sezon Ronaldo ve Messi’nin ardından Ballon d’Or oylamasını 3.sırada bitirmişti. Sonraki yılsa 12.oldu, ondan sonraysa 30 kişilik kısa listede Neymar yoktu. Takım arkadaşı Mbappe’yse artık bir Dünya Şampiyonu’ydu ve oylamayı 6.sırada tamamlamıştı. Aynı yıl FIFA Best ödüllerinde de Neymar aday gösterilmedi.
Geçtiğimiz 4 yılda PSG’de istikrarlı bir performans yaratamayan Neymar, kendi devrini başlatamadan Messi’yle Ronaldo’nunkinde hapsoldu. Sanki son 4 yılda zamanda geriye gitti; yine Messi’yle aynı takımda ve önünde bir de Mbappe var. Dört yıl önce bu dünyanın en iyisi olan Neymar, artık kendi takımında bile ilk ikide değil.
Peki yanlış olan neydi?
Başka bir yazıda Neymar’ın neden “en iyi” olamadığını somut ve fiziksel birçok veriyle açıklayabiliriz. Sakatlıklarını sıralayabiliriz, neden bu kadar çok sakatlandığını; oyun tarzından mı kendine iyi bakıp bakmadığından mı böyle olduğunu yoksa Fransa’da antrenmanları mı ciddiye almadığını tartışabiliriz. Hatta partilerle ve “eğlencelerle” dolu hayat tarzını, düzenli bir ilişkisinin olmamasını ve Paris’e getirdiği kalabalık Brezilyalı arkadaş grubunu da konuşabiliriz. Ve bunların hepsi de doğru olabilir.
Ama tüm bunlar 6-7 yıldır her sene Mart ayında ortadan kaybolmasını, geçen 4 sezonun son 3 ayında yalnızca birkaç maça çıkmasını, takım arkadaşlarıyla ilişkisini, gerginliğini ve son dönemlerdeki sinirliliğini ne kadar açıklayabilir?
Zico, Neymar için; “Ronaldo ve Messi futbol için yaşıyor, tamamen profesyoneller. Neymar’ın da öyle olması gerekir. Neymar’ın dikkatini dağıtan çok fazla şey var, futbola daha çok odaklanması gerekiyor.” demişti. Zico bunları Neymar’a bizzat da söylemiş, ama Neymar’da bir değişiklik yok gibi…
Neymar’ın DAZN’a verdiği röportajda geçmişteki söylemlerinden farklı olarak bu kez “Artık futbolla uğraşacak ‘mental güce’ sahip miyim bilmiyorum.” diyor.
Neymar’ın sosyal medya hesaplarında ve her daim açıklamalarında “mutluluk” vurgusu var. Mutlu olmak istediğini, futbolu da onu mutlu ettiği için sevdiğini; hayatının amacının mutlu olmak olduğunu söylüyor. Neymar bugün itibariyle sırf reklam ve sponsorluk anlaşmalarından elde ettiği ve ömrünün sonuna kadar elde edeceği gelirleriyle Beckham gibi yaşayabilir. Hatta belki futsal oynamayı ya da sahilde top oynamayı tercih edebilir. O zaten kazanmaktan çok gösteriş ve kendini mutlu hissetmek için oynuyor.
25 yaşında Fransa’ya gelip Premier Lig’i tercih etmeyeceğini, İngiltere’de çok fazla fizik gücün ve fiziksel temasın olduğunu söyleyen birinden bahsediyoruz. Üstelik sonra eklemişti; “Ama Fransa da çok farklı değilmiş.”
Fransa’da da, Neymar’ın hayatında da rekabet yüksek değil; nitekim Neymar da Ronaldo ve Messi gibi rekabetçi ve azimli biri değil. Çocukluğu boyunca da öyle olması gerekmedi; Messi ve Ronaldo’yla hiç yarışmadan onların üstünlüğünü doğrudan kabul etmesi de bunun göstergesi.
Oysa onları zorlayacak biri varsa bu da onların hemen ardından gelen en iyi 3. değil midir?
Neymar 13 yaşındayken Real Madrid’e transfer olabilir ve Messi gibi yetiştirilebilirdi. Tabii Odegaard ya da diğerleri gibi kaybolabilirdi de ama Santos’tan doğrudan Barcelona A takımına gelmesi, onun rekabet ve mücadele açısından eksik kalmasına sebep oldu. Daha çocukken Brezilya’da bir stardı ve orada ona hep öyle davranıldı. Brezilya’da kimseyle yarışmadı, en iyi olmak için rekabet etmedi. Zaten öyleydi. Herkes ona Avrupa’ya ithal edilene kadar başına bir şey gelmemesi gereken kıymetli bir şey olarak bakıyordu.
Hayatı en başından beri bu şekilde şekillenmişti. O karar veren değil, koruyup kollanandı. O yüzden hala herkesten; hakemlerden ve hatta rakiplerinden bile bunu talep ediyor. Messi’ye olan tutkusu ve bağımlılığı da belki burdan geliyor. Sorumluluğu alacak biri daha, başı sıkıştığında sığınabileceği bir liman daha.
Neymar küçükken kendini aşan gerçek bir mücadeleye girmediğinden ve daha zorlu, rekabet dolu bir çevrede yetişmediğinden zorlanıyor ve gittiği her yerde Brezilya’daki o ortamı arıyor. Bu yüzden zora gelemiyor. Bu yüzden yeni bir sözde “meydan okuma” için Fransa’ya gidiyor ve belki de bu yüzden artık Dünya Kupası’ndan kaçıyor.
Neymar’ın yetiştirilme şekli ve kurduğu hayat, tamamen mutluluk ve rahatlık üzerine. Futbola da böyle bakıyor. En iyi olmak gibi bir derdi yok aslında. Fransız eski futbolcu Guily, Neymar’ı eski takım arkadaşı Ronaldinho’yla kıyaslayıp şöyle demişti; “Her şeyleri var, ama daha iyi olmak için uğraşmıyorlar.” Çok yerinde bir tanımlama…
Neymar Paris’e geldiğinde zaten kendini bir futbolcunun olabileceği en iyi yerde, Messi ve Ronaldo’nun arkasında “ilk sırada” görüyordu. Şampiyonlar Ligi’ni kazanmıştı, dünyanın en pahalı futbolcusu unvanını almıştı, gelirleri iyice artmıştı, moda ikonuydu, hayranları vardı; reklamları, partileri, oyunları ve eğlenceleri. O zaten bir yıldızdı. Kendi zirvesindeydi ve Dünya Kupası dışında içinde gerçekçi bir içsel hedefi kalmadığı için yerinde saydı. Ve yerinde saydıkça da geri kaldı.
Aslında onun derdi “en iyi futbolcu” olmak değil. Bu ona dışarıdan babasının, çevresindekilerin ve “Neymar markası”nı inşa edenlerin verdiği göstermelik bir hedef. O sadece futbol oynamak ve mutlu olmak istiyor; bunu yaparken Ballon d’Or kazanıp kazanmadığı ve aslına bakarsanız sıralamada en iyi olarak anılıp anılmadığının çok bir önemi yok.
Fakat bir yanı sürekli olarak en iyi olma baskısıyla baş etmeye çalışıyor, kendisine ait olmayan bir hedefi söylemlerine yansıtıyor ama öyle davranamıyor; bu yüzden de Şampiyonlar Ligi’nden elendiklerinde ya da kaybedilmiş bir lig kupası finalinde sinirden deliye dönüyor. Çünkü insanların ona koyduğu hedefi gerçekleştirememek onu mutsuz ediyor. Ve işin acısı şu ki o hedefleri başarsa da onu mutlu eden bu olmayacak.
Başa dönersek, Neymar’ın dönem dönem yaptığı açıklamalar, jübile ya da veda sinyali değil. Bu aslında bir destek arayışı ve üzerindeki baskıyı kırma aracı.
Neymar 2016 Olimpiyat Oyunları’nda kaptan olarak sahaya çıkması eleştirildiğinde Brezilya’yla altın madalyayı kazandıktan sonra kaptanlığı bıraktığını açıklayarak eleştirileri yapanlardan intikam almıştı. Neymar hayatı böyle görüyor ve bunu kendi lehine kullanmaya çalışıyor.
Bu son dünya kupam olacak demiyor, kesin konuşmuyor: “Ne kadar dayanabilirim bilmiyorum, belki bu son olabilir.” diyor.
Neymar futbolu bırakmayacak, milli takımı da. Ekim ayındaki malum röportajdan sonra Brezilya’yla son maçında 1 gol attı, 3 de asist yaptı. O bu dramadan hoşlanıyor ve bunu da aslında üstündeki yükü hafifletmek için kullanıyor. Dünya Kupası’nın baskısından ve sorumluluğundan kurtulup turnuvayı kendisine bir saygı geçidine çevirmeye çalışıyor.
Neymar aslında kendini rahatlatmaya çalışıyor; partiler, doğum günleri, sakatlıklar, kendini yere atmalar ve “Ben artık yokum.” çıkışları bundan. “Bana iyi davranın.” diyor, “Hem ben mutlu hissedeyim, hem de siz eğlenmeye devam edin.” Galiba Neymar’ın buna ihtiyacı var…