2000’li yılların sonlarından itibaren gerek kulüp, gerekse milli takım bazında yükselişe geçen İspanyol futbolu, tarihinin altın çağlarını bu dönemlerde yaşadı. Xavi, Iniesta, Ramos, Casillas gibi yıldızlar milli takımları ile 2008-2012 arası üst üste 3 büyük turnuva kazanırken aynı dönemde Barcelona da Avrupa futbolunun en baskın ekibi konumundaydı. İki ekibin de yüksek topa sahip olma oranı ve pasa dayalı futbolla başarı yakalaması “İspanyol ekolü”nü tüm dünyaya yaymışken 2012 sonrası bu hegemonya sert bir düşüş yaşadı. Yıldız isimlerin yaşlanması sonucu dinamizm eksikliği yaşayan ve topa sahip olsa da bunu pozisyona çevirmekte zorlanan Matadorlar, 2014’te gruptan çıkamazken 2016 ve 2018’de de son 16’dan ötesini göremedi.
2018 sonrası ise Luis Enrique yönetiminde yeni bir yapılanmaya giden İspanyollar, Pique, David Silva ve Diego Costa gibi isimler yerine Inigo Martinez, Dani Parejo ve Morata gibi isimlere yöneldi. Enrique’nin kızının sağlık sorunları nedeniyle görevi bırakmak zorunda kalmasıyla takımı devralan yardımcısı Robert Moreno, eleme grubunda başarılı bir grafik sergiledi. Oynanan 10 maçta 8 galibiyet 2 beraberlik alan ve yalnızca 5 gol yiyen İspanyollar 26 puanla grubunu lider bitirerek Avrupa Şampiyonası vizesi almayı başardı.
Elde edilen bu başarı sonrası Monaco’nun teklifine evet diyen Moreno Fransa’nın yolunu tutarken milli takımın başına bir kez daha Luis Enrique getirildi. Bir anlamda kendi başladığı işi bitirme fırsatını elde eden Enrique’nin hedefiyse şüphesiz şampiyonluk olacak. Önceki turnuvalara nazaran takım üstünde daha az başarı baskısı olması, Torres, Olmo, Rodri gibi yıldız adaylarının seviye atlama istekleri ve 2014/15 sezonunda Barcelona’yla; Şampiyonlar Ligi, La Liga ve İspanya Kral Kupası üçlemesi yapmasına karşın o başarıda Enrique’nin isminin Messi-Neymar-Suarez üçlüsü kadar anılmıyor olması İspanyol teknik adama bu turnuvada kendini yeniden ispatlama iç güdüsü aşılıyor olacak.
Yenilenen kadrosuyla İspanyol milli takımını ve Euro 2020 öncesi oyun yapılarını global iş ortağımız Metrica Sports’un geliştirmiş olduğu Play yazılım ile birlikte analiz edeceğiz.
Kadro
Yeniden yapılanmayla birlikte birçok yeni oyuncunun A milli takım formasını giymesi ve alt yaş kategorilerinden gelen isimler İspanya milli takım havuzunu bir hayli genişletti. Bu konuda Fransızların eline su dökmek pek mümkün olmasa da sosyal medyada karşımıza “Kadroya dahil edilmeyen İspanyol futbolculardan kurulu en iyi 11” çıkarsa da şaşırmamak gerek. Zira milli formayı en çok giymiş isim olan Ramos dahi kendine turnuva kadrosunda yer bulamadı. Kaptanın haricinde Nacho, Isco, Asensio, Inigo Martinez, Saul Niguez, Canales, Aspas ve Jesus Navas gibi isimler dışarıda kalırken süper yıldız adayı Ansu Fati de sakatlığı dolayısıyla turnuvayı kaçıran isimler arasında.
Pandemi dolayısıyla kadrodaki oyuncu sınırının 23’ten 26’ya çıktığı ortamda bu geniş oyuncu havuzundan kadrosunu 24 kişiyle oluşturan Luis Enrique’nin bu tercihi ve Real Madrid’den hiç oyuncu davet etmemesi çokça tartışıldı. Tüm bunlara rağmen göze çarpan zayıf pozisyonu bulunmayan ve dengeli bir kadroya sahip olan İspanya’nın önceki dönemlerinin aksine mevkisinde dünyanın en iyilerinden biri diyebileceğimiz bir oyuncuya sahip olmaması da dikkat çekici bir diğer unsur.
Sahaya çıkacak muhtemel 11’e gelince ise Enrique hoca önceki takımlarında olduğu gibi 4-3-3 yapısından vazgeçmeye niyetli değil. İleri 3’lünün Olmo-Morata-Torres’ten kurulması ve arkalarında Thiago-Koke ikilisinin olması kesin gibi. Savunma önünde Busquets ile Rodri forma rekabeti içerisinde olsa da Rodri bir adım önde. Savunma hattındaysa durumlar bu kadar net değil. Sağ bek için kulübünde orta saha oynayan Llorente ilk adayken sol bekte de aynı şekilde Alba bir adım önde. Stoper bölgesinde Pau Torres ile ilk kez milli formayı giyecek olan Laporte ön plana çıkıyor fakat sürpriz bir Eric Garcia hamlesi de şaşırtmaz diyebilirim. Kaleci olarak ise elemelerde 3 farklı isim denenmesine karşın form durumu ve takımın oyun yapısına uyumu itibariyle son maçlarda Simon görevi devralmış durumda.
Oyun planı
Yıllardan beridir sürdürdükleri futbol ekolünün gereği olarak Enrique’nin bu İspanya’sı da önde baskıyla rakibi uzun topa zorluyor ve topa sahip olarak rakiplerine kendi oyunlarını dikte ediyor. “Rakip, topa sahip olamazsa gol atamaz.” felsefesini benimseyen Matadorlar, topu rakiplerine bırakmadıkları için aynı zamanda kalelerinde çok az şut görüyorlar. Öyle ki geçtiğimiz sonbaharda Almanya, İsviçre ve Ukrayna’ya karşı oynanan 6 Uluslar Ligi karşılaşmasında ortalama %67 topla oynadılar, 651 isabetli pas yaptılar ve kalelerinde yalnızca 2.5 isabetli şut gördüler.
Felsefelerinin gereği olarak geriden kısa paslarla çıkmayı tercih eden İspanya’da oyun kurulumu kaleciden başlıyor. Yukarıdaki görselde de görüldüğü gibi top Simon’un ayağındayken stoperlerini kanatlara, beklerini de çizgilere açan İspanyollar, merkezde ise orta sahalarına geniş bir hareket alanı yaratıyor. Ayrıca diziliş olarak Rodri ve önünde Koke-Fabian Ruiz ikilisi olsa da oyun içerisinde Koke daha çok geriye gelirken Ruiz forvet bölgesine topsuz koşular yapıyor.
Ayrıca rakibe dikte etmeye çalıştıkları bu toplu oyunun sürdürülebilirliği için gerekli olan bir başka unsur ise topu çabuk geri kazanmak. Bu amaçla uyguladıkları agresif ön alan presini de yukarıdaki videoda görebiliyoruz. Top henüz rakip kalecinin ellerindeyken ön alana yerleşmiş durumda olan İspanya’da sağ kanat Torres ikinci stoper ile eşleşiyor ve sağ bek Roberto rakip sol beke, sağ stoper Ramos da rakip sol kanat oyuncusuna baskıya geliyor. Zincirleme şekilde kayarak yapılan bu eşleşmeler sonucu stoper Ramos’un rakip sol kanat Werner’i aut çizgisine kadar sürüklemesi sonucu Almanya pas yapmakta zorlanıyor ve topu şuursuzca ileriye göndermek zorunda kalıyor. Böylece top İspanya’ya geçiyor ve yeniden yerleşik hücum düzenine geçiliyor.
Morata’nın bağlantı rolü
Savunmadan çıkarken baskı yenilen anlarda ise Morata’nın derine gelerek sırtı dönük topla buluşmaları İspanya için kritik bir önem arz ediyor. Görüntülerde farkı dakikalarda Almanya’nın kaleci Simon’a kadar yapmış olduğu adam adama baskıyı ve Simon’un bu baskıyı kırmak için Morata’ya attığı pasları görüyoruz. Morata da savunmacısından aldığı topları iyi saklayarak 3 pozisyonda da faul aldı ve takımını ön bölgeye taşıdı.
Morata’nın derine gelip yaptığı bu servislerin en büyük getirisiyse stoperini kendisiyle sürükleyip boşalttığı alana takım arkadaşlarının yaptığı topsuz koşular. Örneğin yukarıdaki videoda İspanya geriden topla çıkarken az önce değindiğim gibi sahaya yayılıyor. Ardından Koke ve Morata’nın derine gelerek yaptıkları tek paslar Almanya’nın savunmasını kırıyor ve stoperlerin boşalttığı alana bir diğer orta saha olan Fabian Ruiz topsuz koşu yapıyor. Final pasında biraz daha dikkatli olunsa tam anlamıyla çalışılmış bir gol izlemiş olacaktık.
Aynı maçın ikinci devresindeyse tam anlamıyla çalışılmış bir gol izledik. Önceki pozisyonun Koke rolünü bu kez kanat oyuncusu Olmo üstlenirken yine Morata derinde topla buluşturuldu ve stoperini sürükleyerek boşalttığı alana Fabian Ruiz aynı koşuyu yaptı. Final pasını bekleyen isim de yine bir önceki pozisyonda olduğu gibi yine Ferran Torres’ti ve bu kez topla buluşan yıldız oyuncu şık bir vuruşla topu ağlarla buluşturdu.
Ek olarak Morata’nın Almanya maçındaki topla buluşma noktaları da bir hayli dikkat çekici. Derine gelerek kurduğu bu bağlantıların sonucu olarak okuyabileceğimiz bu grafik bir santrafordan çok oyun kurucu bir merkez orta sahayı andırıyor.
Kanatlarda Olmo&Torres farkı
Oyuncu profili olarak benzerlik gösterseler de Olmo ve Torres verilen görev itibariyle saha içinde birbirinden ayrışıyor. Az önce değindiğim Torres’in golle sonuçlanan görüntüsünden de anlaşılabileceği gibi Olmo daha içte konumlanan ve zaman zaman derine gelerek oyun kurulumuna katkı sağlayan bir kenar oyuncusuyken Torres tam bir çizgi oyuncusu olarak görev alıyor.
Olmo’nun içte konumlanıp oyun kurulumuna sağladığı katkının bir başka örneği de Yunanistan maçından. Yunanistan’ın ön alan presi sonucu İspanya yine geriden pasla çıkıyor. Çıkarken Almanya maçında olduğu gibi savunmanın kenarlara açıldığını ve merkezin 3 orta saha oyuncusuna bırakıldığını görüyoruz. Olmo ise içe kat ederek rakip sağ stoperle eşleşiyor ve savunma hattının bozulmasını sağlıyor. Oluşan boşluğu iyi gören Morata topsuz koşuyu yapsa da hem sol stoper Tzavellas duruma çabuk uyanıp yetişiyor hem de kötü bir uzun pas geliyor.
Az önce değindiğim Torres’in saha içindeki çizgi oyuncusu rolünü ise yukarıda iki farklı karşılaşmadan alınmış 3 pozisyondan okuyabiliyoruz. Görüntülerde oyun sola yıkılmışken Torres ters kanatta çizgiye basıyor. Böylece oyunun sıkıştığı anlarda atılan ters toplar ile yetenekli oyuncu savunucusuyla 1’e1 eşleştirilerek pozisyon üretmesi sağlanıyor.
Sizler de dilerseniz Play analiz programını ücretsiz olarak aşağıdaki görsele tıklayarak indirebilirsiniz.