Sergen Yalçın’ın Beşiktaş’ı 40 maç sonunda ulaşılan 84 puan ve +1 averajla şampiyonluğa ulaştı. Böyle bakıldığında şampiyonu averaj belirledi diyebiliriz, en azından görünürde… Ancak Sergen Yalçın’a bu durumu sorarsak Beşiktaş’ı şampiyon yapan şeyin “güçlü oyun + 1 averaj” olduğunu söyleyecektir. Tıpkı 5 dakikada çizdiği resim için Picasso’nun garsona verdiği 40 yıl + 5 dakika cevabı gibi…
Sezon boyunca Futbol Akademi olarak Beşiktaş maçlarını elimizden geldiğince analiz etmeye çalıştık. Şimdi hep birlikte Beşiktaş’ın şampiyonluğunun saha içi şifrelerini iş ortağımız Metrica Sports‘un geliştirdiği Play yazılımı ile inceleyelim ve şampiyonluk hikayesinin taktiksel analizini yapalım.
Sezon başı, zorlu süreç ve kırılma anı
Geçen sezonun ikinci yarısında göreve başlayan Sergen Yalçın ilk transferlerini de o sezonun içinde yaptı. Altyapıdan Ersin Destanoğlu ve Rıdvan Yılmaz’ın oynama alışkanlıklarıyla birlikte yeni sezonun kadrosuna monte edilebilmiş olması en iyi bu şekilde açıklanabilir. Beşiktaş, 20 yaşındaki Ersin’e kaleyi emanet ederek hem iyi bir kaleci hem de sezonu kazanırken Rıdvan da oyunu bilen profiliyle fark yarattığı pek çok maçı geride bıraktı. Dış transferde ise Beşiktaş, Alanyaspor’dan ligin tozunu yutmuş diyebileceğimiz Welinton ve N’Sakala transferlerini yaptı. Bu transferler ve transfer süreçleri bazen haklı bazen haksız olarak tartışılsa da Beşiktaş 11’inde yer bulan ve katkı veren parçalar oldular. Kayserispor’dan kiralanan ancak beklentileri karşılamayan Mensah ve Sergen Yalçın’ın eski öğrencisi Gökhan Töre de yine ligin dinamikleri doğrultusunda yapılan hamleler oldu. Montero bir alternatif parça olarak kadroya katılırken asıl farkı yaratan isimler ise Josef, Rosier, Ghezzal ve Aboubakar oldu. Tabii bunlar kağıt üzerinde dışarıdan yapılan transferlerdi… İçeriden yapılacak bir de Larin transferiyle Sergen Yalçın’ın makinesinin çarkları dönecekti. Ancak henüz oraya gelmedik…
Josef, Ghezzal ve Rosier’in takıma yavaş yavaş oturmasıyla Beşiktaş bazı maçlarda ışık verirken takımın henüz oturmuş bir oyunu yoktu. Beşiktaş’ın fark yarattığı nokta topu rakibe verebildiği maçlarda ortaya çıkıyordu. Nitekim önce Başakşehir maçı sonrasında da Kadıköy’de gelen 3-4’lük tarihi galibiyet Beşiktaş’ın şampiyonluk yürüyüşünü başlattı. Fenerbahçe maçındaki saha içi doğrular dışında takımın ortaya koyduğu karakter ve bütünün, parçaların toplamından fazla olduğu bir Beşiktaş vardı.
Saha içinde ise Sergen Yalçın’ın Beşiktaş’ını analiz ederken odaklanmamız gereken bazı ana başlıklar mevcut. Beşiktaş kurgusunu parçalarına ayırıp bu şekilde çözümleyerek sezonun taktiksel özetini çıkarmaya gayret edeceğim. Dolayısıyla önce savunmadan başlayalım.
Welinton – Josef – Vida üçlüsü
Josef’in takıma geç katılması temel Beşiktaş kurgusunun oluşma sürecindeki gecikme sebeplerinden biriydi. Vida & Welinton ikilisi ve Montero kendi içlerinde benzer rollerde kullanılsalar da temel kurgu Josef’in savunmadaki derinlik rolünü üstlenmesiyle kuruldu. Dorukhan’ın derinde kullanıldığı dönemler kurgu için sıkıntı anlamına geliyordu çünkü Dorukhan bu profilin oyuncusu değildi. Ligin başında zorlu geçen süreçteki bir başka durum ise Vida’nın sağda, Welinton’un solda oynamasıydı. Sergen Yalçın’ın bu hatadan dönmesi ve Josef’in monte edilmesi hemen hemen aynı döneme gelince geriden oyun kurma noktasında ışık veren bir Beşiktaş ortaya çıktı.
Josef derinde oyun liderliği rolünü üstlenirken bu sayede boşa çıkabilen Welinton da geride top kullanma imkanına erişiyordu. Welinton’un top kullanma konusundaki başarısı Beşiktaş’taki kurgunun işlemesinde önemli noktalardan biriydi.
Tekrar savunmaya döndüğümüzde sezon boyunca altını çizdiğimiz gibi önde yapılan top kayıplarında Welinton’un rakip yarı sahadaki aksiyonları bir acil yardım müdahalesi anlamına geliyordu.
40 maçlık süreçte topa büyük oranda hakim olacak ve oyunu rakip yarı sahada oynayacak takımlar için Welinton gibi bir profil elbette fark yaratıyor. Hem topu iyi kullanan hem de Beşiktaş rakip yarı sahaya yerleşmişken toplu / topsuz iki oyunda da aksiyonlarıyla fark yaratan Welinton kurgu için değerli bir isim oldu. Burada tandemin tamamlayıcılığının da altını çizmek gerekiyor. Welinton önde bunları kovalayan biri olsa da yerleşik savunmada hataya yatkın bir grafik çizdi. Oyuncunun profili böyleydi nitekim 2019-20 sezonunun da en fazla penaltı yaptıran oyuncusuydu. Ancak takım bunu tolere etmeyi başardı. Yani Vida daha klasik bir savunmacı olarak Welinton’un savunma açıklarını Josef ve Atiba’yla birlikte kapatmaya gayret etti.
Derinde kullanılan Josef’in ise kurgudaki rolüne ek olarak hem sahipsiz top kazanımlarında hem temponun arttırılmasında büyük etkisi vardı. Atiba’yla muhteşem bir uyum yakaladılar. Opta’ya göre bu sezon Süper Lig’de rakip yarı sahada 1000’in üzerinde pas yapabilen iki oyuncu vardı ve bunlar Josef ile Atiba oldu. Josef’in üstlendiği en önemli rollerden biri de sahaya winner karakterini yansıtabildiği büyük maçlardı. Beşiktaş’ı yenmek için önce Josef’i yenmeniz gerekiyordu yani.
Atiba “Joker” Hutchinson
8 yıldır Beşiktaş forması giyen Atiba Hutchinson tüm anormallikleri normalleştirdiği bir sezonu daha geride bıraktı. Bir efsanenin hocalığında 38 yaşında kendi efsane performansını sergileyen Atiba hücumda üstlendiği aktif rolle sezonu 4 gol 8 asist ile kapattı. Her sezon oyununa başka şeyler ekleyen Atiba, Beşiktaş kurgusunda neden bu kadar önemliydi?
Beşiktaş hücumlarında ceza sahasını çoklayan isim hep Atiba oldu. Yukarıdaki sekansta hücumda alan ve boşluk kovaladığını görüyoruz. Burada anahtar kelime; hareketlilik.
Devamında ise Atiba, Beşiktaş hücumlarında bölge fark etmeksizin bağlantı rolünü üstleniyor. Derinde Josef eksikse savunmayı üçleyen isim o oluyor. Golü atan da asisti yapan da Atiba değil ancak ilk adımdan son adıma kadar onun yazıp yönettiği bir filmin oyuncusu herkes.
Fiili 10 numara Rachid Ghezzal
Top kullanırken geride bir üçlü hat kuran ve bekleriyle oyunu genişleten Beşiktaş’ta hem merkezde hem kanatta oyun kuruculuk rolünü üstlenmiş bir Rachid Ghezzal gerçeği vardı. Yukarıdaki sekansta gördüğümüz gibi oyun kurulumunun her aşamasında rol üstlenme çabasındaki Ghezzal özellikle sezonun son haftalarında da takımı sırtlayan isim oldu. Beklerin oyunu genişletmesiyle birlikte oyun merkezde rahatlarken bu boşlukları işlemek için Ghezzal’in profili değerliydi. Beşiktaş’a gelmeden önce kariyerinde toplam 25 asiste sahip olan Cezayirli yıldız, Beşiktaş’ta ilk sezonunda 18 asist + 8 gollük performansıyla sıyrıldı ve Süper Lig’de sezonun en iyi futbolcusu oldu.
Ghezzal’ın bu kadar etkili olmasında ise etrafındaki tamamlayıcı parçaların çok büyük rolü vardı. Birazdan detaylıca inceleyeceğimiz Aboubakar’ın merkezdeki oyun katkısına ek olarak Rosier’in de hem çizgiyi işleyebilmesi hem de topa ve pasa yatkın profiliyle oyun kurulumunda üstlendiği rol Ghezzal’ın performansına katkı sağlayan başlıca faktörlerdi.
Aboubakar’ın işlevi
Son haftalarda takımına katkı sunamasa da şampiyonlukta çok büyük katkısı olan ve X-faktör olarak fark yaratan Aboubakar’ın alametifarikası merkezde sırtı dönük sunabildiği oyun katkısı oldu. Yukarıdaki sekansta gördüğümüz gibi Beşiktaş merkezdeki oyun kurucu eksikliğini Aboubakar’ın muhteşem oyun içi katkısıyla aşmayı başardı. Bu noktada Welinton’un top kullanımının değeri de bir kez daha ortadaydı. Peki Aboubakar’ın tamamlayıcısı kimdi? Aboubakar merkezdeki oyun kurulumuna katkı sunarken ceza sahasındaki forvet kim olmalıydı? İşte burada bana göre sezonun en değerli dokunuşu devreye girdi.
Sezonun imzası: Cyle Larin
Bu golde Beşiktaş’ın sezonluk kurgusunun adeta bir özeti yer alıyor… Welinton derin bir pasla oyun kurarken Aboubakar merkezde sırtı dönük top kullanıyor. Devamında maestro görevini Ghezzal üstlenirken sol kanattan içeri kat etmiş Larin golü atıyor. Örnekleri çoğaltmak mümkün ancak Larin’in adının arka direkle özdeşleşmesi de durumu özetliyor zaten.
Sergen Yalçın'ın Beşiktaş üzerindeki en net dokunuşu: Larin'in içinden bir kanat-forvet çıkarıp neredeyse her maç tabela katkısı alması.pic.twitter.com/MAnUu71hG3
— emre (@emrekhvcgl) January 6, 2021
Sergen Yalçın’ın da özetlediği gibi Larin’in içinden bir kanat-forvet çıkarma dokunuşu bana göre bir hocanın saha kenarından atabileceği en iyi gollerden biriydi. Sergen Yalçın oyunculuk kariyerinde daha estetik goller atmış olabilir ancak hocalığında attığı en işlevsel gol Larin’in içinden çıkardığı kanat-forvet oldu. Yeni Malatyaspor maçıyla birlikte Larin’i bu rolde izledik ve hücum katkısına ek olarak ısrarla kendi bekini kovalayarak defansif katkı da verdi Larin. Takım içinden yapılabilecek en iyi dokunuştu. Bu dokunuş sistemin son dişlilerinden biriydi ve Aboubakar’ın katkısında da belirleyici rol oynadı. Aboubakar & Larin ikilisi toplam 45 gole doğrudan etki ederek sistemin ne kadar iyi işlediğini de özetledi.
Son düzlük
Son haftalarda artan sakatlıklar dolayısıyla nicel bir kriz yaşayan Beşiktaş takım içerisinden yaratıcı çözümler üretmek zorundaydı. Cenk Tosun, Aboubakar ve Larin’in aynı anda olmadığı zorlu bir süreçte takım içerisinden Gökhan Töre hamlesi geldi. Sergen Yalçın santrforundan alacağı sırtı dönük oyun içi katkı noktasında ısrarcıydı ve Gökhan Töre onu yanıltmadı. Sonrasında Larin eklense bile Töre’nin merkezde olduğu sekanslar izledik. Hatta son olarak şampiyonluğu getiren Göztepe maçında da galibiyete giden yol Sergen Yalçın’ın maç içindeki bu dokunuşundan geçti.
Kontrollü oyun sıkıntısı
Beşiktaş sezon boyunca temposuyla fark yarattı. Coşkulu hücum sekanslarında da henüz kurgu oturmadan alınan galibiyetlerde de takımın hızlı geçişleri ve yüksek eforlu oyunu sahnedeydi. Tüm oyunculardan maksimum katkı alan Beşiktaş’ta bu yüksek eforlu yapıda 2008-09 çifte kupalı sezonda da teknik ekipte yer alan kondisyoner Stefano Marrone’nin de muhakkak etkisi vardı. Bu yüksek tempo ve eforun yerini kontrollü yapılara bırakması gerektiği anlarda ise Beşiktaş’ın istediği kontrolü sahaya yansıtmakta zorlandığını gördük. Yani tempo ligi getiren faktörlerin başında yer alsa da kontrol gereken görece rölanti oyunlarında Beşiktaş zorlandı. Yeni sezonda Beşiktaş’ın üzerine düşmesi gereken ilk konulardan birinin bu durum olduğunu düşünüyorum.
Çifte kupa
Gordon Milne ve Mustafa Denizli’den sonra, üstelik bir kulüpte tamamladığı ilk sezonda Sergen Yalçın unutulmayacak bir başarıya imza attı ve çifte kupaya uzandı. Bu başarıdaki ana taktiksel faktörleri başlık başlık değerlendirdik. Kalede Ersin’e güvenilmesi, tandemin uyumu, Josef’in kazanma ruhu, Atiba’nın Atibalığı, Ghezzal’ın fiili 10 numaralığı, Aboubakar ve Larin’in rolleri ve pek çok detaydan söz ettik. Beşiktaş, N’Koudou, Ljajic ve Oğuzhan’dan da verim almayı başardığı bolca maç izletti. N’Sakala & Rıdvan rotasyonu rakip ve maç profiline göre değişebiliyordu. Necip Uysal her zamanki gibi her kriz anında formanın hakkını veren maçlar çıkarıyordu. Kurgu işliyordu çünkü. Altı çizilmesi gereken konuların başında ise takımın kimyası ve uyumu vardı. Özellikle Fransızca konuşan oyuncu grubunun arkadaşlığı, sorunsuz bir yerli oyuncu grubuyla ve kazanma alışkanlığı olan liderlerle birleşince Beşiktaş kriz anlarında da ayakta kalabiliyordu. Bütünün parçaların toplamından fazla olduğunu takım kimyasıyla birlikte yakalanan uyumla ispatlayan Beşiktaş, kadro olarak rakiplerinin gerisinde olmasına rağmen sezonu şampiyon tamamlamayı başardı.
Beşiktaş’ın şampiyonluk yürüyüşünün başladığı Kadıköy’deki Fenerbahçe maçı sezonun kırılma anıydı ve normalde prizmanın yedi renkte kırdığı ışık Beşiktaş için siyah-beyaz bir kırılma anlamına geliyordu. Bu siyah-beyaza, Boğaz’ın maviliğinin eklendiğini de sezon sonunda görecektik… Bu defa Sergen atmadı… Ancak atmış kadar oldu ve şampiyonluk geldi.
Sizler de dilerseniz Play analiz programını ücretsiz olarak aşağıdaki görsele tıklayarak indirebilirsiniz.