Süper Lig’in 10. haftasında Fenerbahçe evinde Beşiktaş’ı ağırladı. Kadıköy’deki son galibiyetini 15 yıl önce 10 kişi kaldığı bir maçta 4-3’le alan Beşiktaş, kaderin bir cilvesi olacak ki yine 10 kişi kaldığı bir Fenerbahçe deplasmanında 4-3’lük skorla kazandı. Mücadeleyi Aboubakar(x2) Necip ve N’Sakala’nın golleriyle kazanan Siyah Beyazlılar, 1 maç eksikle 4. sıraya yükseldi.
Beşiktaş’ın derbi performansını global iş ortağımız Metrica Sports’un geliştirmiş olduğu Play yazılım ile birlikte analiz edeceğiz.
Genel bakış
Beşiktaş maça beklenen 11’iyle çıktı. Vida’nın hastalığı ve Wellinton’un sakatlıktan yeni çıkması sebebiyle stoper ikilisi yine Necip-Montero’dan oluştu, onların önünde ise Josef-Atiba-Mensah orta sahasını gördük ki Beşiktaş’ın oyununu da bu üçlü ve Aboubakar üzerinden tarif edeceğiz. Ersin’in cezası nedeniyle kaleyi devralan Utku, Başakşehir karşısında olduğu gibi yine oldukça iyi bir maç çıkarttı. Son olarak Rıdvan’a da bir parantez açalım. Başakşehir maçında Visca’ya karşı oldukça iyi bir savunma performansı sergileyen genç oyuncu, bu akşam da maçın başında yaptığı 1-2 hata dışında Pelkas karşısında iyi iş çıkarttı. Asıl meziyetleriniyse yine topun Beşiktaş’ta olduğu anlarda gösteren Rıdvan, aldığı topları doğru ve akıllı bir şekilde kullandı.
Sergen hoca imza maçlarından birini daha oynattı diyebiliriz. Önde baskı ve geçiş hücumlarına dayalı oyunu ligde en iyi oynatan hocalardan biri olan ve bu anlayışı Beşiktaş’a yerleştirmeye çalışan Sergen, bu maça da aynı planla çıktı. Topu rakibine veren Beşiktaş, geçiş hücumlarıyla pozisyon aradı ve oldukça efektif hücum etti. Nitekim gollere bakarak da bunu görebiliyoruz. Rakip ceza sahası içerisinden çektiği 4 şutta gol olan Beşiktaş’ta bu gollerin 3’ü özel beceriler gerektirmeyen vuruşlarla geldi.
Beşiktaş’ın Anadolu takımlarıyla oynadığı maçlarda işlemeyen bu ana plan, önceki derbilerde olduğu gibi Fenerbahçe derbisinde de tuttu. Bunun sebebiyse Beşiktaş’ın derbilerde topu rakibine bırakabilmesiydi. Anadolu takımlarıyla oynanan maçlara favori olarak çıkan Beşiktaş, topa sahip olarak oynamak zorunda kalıyor. Çünkü bu maçlarda rakip takım da topu Beşiktaş’a bırakarak oynamak istiyor ve gol atmaya, maçı kazanmaya “mecbur” taraf Beşiktaş olduğu için Siyah Beyazlılar topu almak zorunda kalıyordu. Derbilerde ise kulüpler arasında böyle bir fark olmadığı için Beşiktaş topu rakibine bırakarak oynayabiliyor ve doğal olarak bu maçlar da hocanın “imza maçları” haline geliyor. Beşiktaş bu sezon Süper Lig’deki 5 galibiyetinin 3’ünü Fenerbahçe, Trabzonspor ve Başakşehir karşısında elde etti.
Oyun planı
Beşiktaş’ın topu rakibine verip önde baskı yapmak üzerine bir planla maça başladığını söylemiştik. Rakibini 4-4-2 şeklinde karşılayan Siyah Beyazlılar’da Mensah-Aboubakar ikilisinden biri Gustavo’yla eşleşirken diğer oyuncunun rakip stopere baskıya gittiğini gördük. Gustavo sürekli bire bir markaj altındaydı, onunla eşleşen oyuncu ise Gustavo’nun sahada bulunduğu yere göre değişti. Brezilyalı oyuncu sağ taraftayken Aboubakar, sol taraftayken genelde Mensah oyuncuyla eşleşti. Ön alan baskısı yaparak Fenerbahçe’nin pasla çıkmasını engellemek isteyen Beşiktaş, bunu da büyük ölçüde başardı.
Bunda da 3 etmenin önemli olduğunu düşünüyorum.
Bunlardan ilki şüphesiz Gustavo’ya yapılan yakın markajdı. Fenerbahçe’nin geriden topu yönlendiren oyuncusu olan Gustavo, Beşiktaş’ın yaptığı bire bir markaj sayesinde topla fazla buluşamadı. Brezilyalı futbolcu ilk 30 dakikada kendi yarı sahasında sadece 9 defa topla buluştu, aynı sürede orta sahanın merkezindeyse sadece 2 top alabildi. Bu durum Beşiktaş baskısı ve 1’e1 markajın doğal bir sonucuydu ve bunu rahatlıkla Fenerbahçe’nin eksi, Beşiktaş’ın artı hanesine yazabiliriz.
Gustavo’ya alternatif olması açısından zaman zaman Sosa’nın geriye gelerek top aldığını gördük, ancak bu anlarda da Josef-Atiba ikilisinden yakın olan oyuncu Sosa’ya baskıya gitti. Bu 2. etmendi.
3. etmen ise Fenerbahçe’nin oyun anlayışıydı. Erol Bulut’un sadece bu maç özelinde değil, genel olarak geriden oyun kurmakta fazla ısrarcı olmaması ve savunmadan çıkarken sık sık uzun toplara başvurması, derbide Beşiktaş’ın işine geldi. Nitekim Siyah Beyazlılar’ın 2. golü de Altay’ın kısa pas oynama imkanı varken uzun vurması sonucu gerçekleşen top kaybıyla geldi. Altay’ın gönderdiği uzun pası kontrol edemeyen Cisse topu kaybetmiş ve pozisyonun devamında Aboubakar’ın golü skoru 2-0’a getirmişti.
Yukarıda Beşiktaş’ın ön alan baskısı ve Gustavo markajına dair güzel bir örnek görüyoruz. Pozisyonun başında Aboubakar’ın marke ettiği Gustavo, oyunun yönünün değişmesiyle birlikte sola doğru kayarken Josef devreye giriyor ve markajı sürdürüyor. Haliyle Gustavo’yu topla buluşturamayan Fenerbahçe’nin geriden pasla çıkma çabası da bir top kaybıyla sonuçlanıyor.
Son olarak, Beşiktaş’ın savunma planına dair takımın orta saha yapısına vurgu yapmakta fayda var. Josef-Atiba ikilisi topu rakibinize bırakıp pres yapmak için oldukça ideal bir ikili. Nitekim derbide bu iki oyuncunun performansını da gördük. Bu ikilinin asıl zaafları topa sahip olarak oynamak istediğiniz/zorunda kaldığınız maçlarda ortaya çıkıyor ki bunu da zaten Anadolu takımlarıyla oynanan hemen hemen her maçta görüyoruz. Josef-Atiba ikilisi maçı toplamda 5 top kapma ve 5 pas arası yaparak tamamladı.
Mensah’ın ise savunmadaki görevi biraz önce de uzun uzun değindiğimiz gibi Gustavo bölgesine girdiğinde Gustavo’yu savunmak, bunun dışında da rakip stopere baskıya gitmekti. Genel olarak savunma farkındalığı düşük bir oyuncu olan Mensah’ın buna karşın derbideki savunma konsantrasyonu üst düzeydeydi ve üstüne düşen görevi layıkıyla yerine getirdi.
Mensah’ın asıl tercih sebebiyse oyuncunun savunmasından ziyade hücum özellikleriydi. Ganalı futbolcu profil olarak özellikle top taşıma becerisi sayesinde Josef-Atiba ikilisini oldukça iyi tamamlıyor. Beşiktaş’ın fırsatını bulduğu her an hızlı çıkmaya çalıştığını gördük ki Mensah’ın devreye girdiği asıl nokta da böyle anlarda topu öne taşıyabilme özelliğiydi. Her ne kadar Ganalı futbolcu hücumda etkili olamasa da hocanın Mensah tercihinin oldukça geçerli ve haklı sebepleri olduğunu söyleyebiliriz.
Siyah Beyazlılar hücumunuysa topu rakibe vererek oynayan her takım gibi doğal olarak geçişler üzerine kurdu. Bu noktada Beşiktaş hücumlarını 2 noktada incelememiz gerektiğini düşünüyorum. Atiba-Josef ikilisinin ön bölgeyle bağlantıyı kurması ve Mensah-Larin-Aboubakar üzerinden hızlı hücumların şekillenmesi. Özellikle Aboubakar’ın hareketli oyunu Beşiktaş’ın hücumunda çok çok önemli bir yere sahipti. Son olarak hücumda Ghezzal’a düşen görevse yaratıcı oyuncu rolünü üstlenmek ve final dokunuşlarını yapabilmekti. Nitekim 2. golün asistini yapan isim Ghezzal’di, Cezayirli futbolcunun ortasını gole çeviren Aboubakar farkı ikiye çıkarmıştı. Kısacası topu ileri taşımak konusunda sorumluluk üstlenmeyen Ghezzal, topun ileriye gittiği noktalarda karar verici isimlerden biriydi.
Oyuncuların rollerine birazdan maç içinden somut örneklerle bakacağız ancak buraya geçmeden önce Aboubakar’a ayrıca değinmek istedim. Atakların gerek gelişim, gerekse bitiriş noktalarında aktif olarak rol oynayan Aboubakar, hem merkezde Josef-Atiba’dan aldığı toplarla birlikte iyi bağlantılar kurdu(özellikle Larin’le), hem de topsuz oyundaki koşularıyla Larin ve Mensah’a bol bol alan açtı. Yukarıda Aboubakar’ın topla buluşma haritasını görebiliyorsunuz. Kamerunlu oyuncunun sahanın merkezinde sayısız kez topla buluşmuşken ceza sahası içinde sadece 4 defa topla buluşması onun sahadaki rolünün güzel bir özeti olmuş.
Hocanın Aboubakar’la ilgili bir diğer planı da oyuncuyu Lemos’la bire bir bırakmaktı ki birazdan buna dair iki örnek göreceğiz. Yaşadığı sakatlıklara rağmen hala kısa mesafedeki patlayıcılığını zaman zaman bizlere gösteren Aboubakar, Lemos’la bire bir kaldığı ilk pozisyonda topu ağlara göndermiş ve takımını 1-0 öne geçirmişti.
Beşiktaş’ın hücum planına örnekler üzerinden bakarak devam edelim:
İlk golün başlangıcında Aboubakar’ın sağ iç koridora gelerek top aldığını ve Larin’in de merkeze koşarak Gökhan’ı kendiyle birlikte getirdiğini görüyoruz. Devamında Larin 4 kişinin arasında topla buluşuyor ve boşalttığı alana hareketlenen Aboubakar’ı Lemos’la birebir bırakmayı başarıyor. Biraz önce bahsettiğimiz Aboubakar-Lemos 1’e1 planı sahaya yansımış ve bu golle Beşiktaş maçın henüz başında öne geçmişti.
Larin-Aboubakar ortaklığı Beşiktaş’ın sezon başından beri hücumlarının temelinde yatıyor ve görünen o ki sezon sonuna kadar bu ikilinin adını duymaya devam edeceğiz.
Burada ise Aboubakar-Larin AŞ’nin yanı sıra Josef’in kurduğu bağlantıyı da görüyoruz. Josef’in Beşiktaş’a kattığı en büyük değer bu top kullanma becerisi. Gerek yerleşik hücumda stoperlerin arasına girerek oyunu yönlendirmesiyle, gerekse bu tip geçişlerde merkez-hücum bağlantısını kuran Josef bana göre Beşiktaş’ın en kilit oyuncusu.
Bu hücumda son olarak Ghezzal’ın pozisyonuna dikkat çekmek istiyorum zira bulunduğu nokta oyuncunun rolünü de tarif ediyor. Cezayirli futbolcu geçiş hücumlarında merkeze yanaşmak yerine kenarda bir sigorta görevi gördü. Beşiktaş geçiş hücumlarında rakibini merkezden delemediğinde yahut rakibin kalabalık savunma yaptığı pozisyonlarda top Ghezzal’e oynandı ve oyuncunun yaratıcılığı üzerinden kaleye gidilmeye çalışıldı.
Son olarak bu atağa değinmek istiyorum zira bana göre Beşiktaş’ın hücum planını en komple ve net biçimde ortaya koyan pozisyon bu. Beşiktaş’ın hızlı hücum etme ancak bunu da uzun top değil ayağa pasla çıkarak yapmak istediğini söylemiştik. Pozisyonun başında gördüğümüz üzere Atiba savunmadan topu alıyor ve merkezde demarke durumda olan Beşiktaş ön üçlüsüne doğru bir pas atıyor. Bu pasla birlikte Fenerbahçe’nin orta sahası oyundan düşüyor. Burada dikkat çekmek istediğim bir diğer husus da Larin’in koşusu. Kanadalı futbolcu ilk golde olduğu gibi yine merkeze doğru koşarak Gökhan’ı da kendiyle birlikte götürüyor ve Aboubakar’a alan açıyor, ayrıca Lemos’la bire bir oynama imkanı veriyor. Kısacası Aboubakar-Larin AŞ yine baş rolde. Atiba’nın ilk pasıyla Aboubakar’ın ceza sahası içinde Lemos’la birebir kalması arasındaki süreyse sadece 10 saniye. Oldukça hızlı ve akılcı bir şekilde kontra atağa çıkan Beşiktaş, 10 saniye içinde, 3’e 4 rakip ceza sahasına giriyor.
Burada Aboubakar’ın tek topuna da dikkat çekmek gerek zira oyuncu orada topu kontrol etmeye çalışsa Lemos’la yakın temasa girecek ve muhtemelen pası atamayacak, atsa bile yakın temastaki Lemos’tan sıyrılıp dönerek bu koşuyu yapamayacaktı. Görüldüğü gibi bu tip basit gibi görünen aksiyonlar aslında bir atağın gol pozisyonuna dönüşüp dönüşmemesine belirliyor, dolayısıyla maçın sonucunu direk etkileyebiliyor.
Hoca Welinton’dan neden memnun?
Welinton, Beşiktaş taraftarları ve spor yorumcuları tarafından sık sık eleştirilen bir oyuncu. Bu eleştiriler oyuncunun savunma konusundaki zaafiyetlerden kaynaklanıyor ve açıkçası haksız eleştiriler de değil. Welinton’un ağır ve hataya meyilli bir oyuncu olması Beşiktaş’ın başını çok ağrıttı ki bu maçta da son dakikada yaptırdığı penaltı bu hataların sadece bir örneğiydi. Fakat Beşiktaş kadrosunda Welinton’u değerli kılan bir özellik var, o da oyuncunun topu kullanma becerisi. Welinton sahada olduğu maçlarda geriden oyunu şekillendiren iki oyuncudan birisi. Stoperlerin arasına girerek oyunun kurulumuna yardımcı olan Josef’le birlikte top kullanan iki isimden biri olan Welinton, ayrıca rakipler tamamen gömüldüğünde rakip yarı sahanın ortalarına kadar giderek aktif olarak pas trafiğine katılıyor. Zaman zaman attığı çapraz uzun toplar da cabası. Bu maçta ise özellikle Fenerbahçe’nin önde bastığı zamanlarda Beşiktaş’ın ayağa çıkmakta zorlandığını gördük. Bunu da ne Necip, ne de Montero’nun, Welinton kadar iyi top kullanma becerisine sahip olmamalarıyla açıklayabiliriz. Ayrıca kadroda bulunmayan Vida da iyi bir top kullanıcı değil. Haliyle bu durum da Welinton’u değerli yapıyor. Maç içinden bir örnekle devam edelim:
Beşiktaş’ın savunmadan topu çıkartamadığı iki pozisyon görüyoruz. İlkinde Necip iki pas opsiyonu olmasına rağmen en zor tercihi yapıp Rosier’e pas atmayı deniyor ve Beşiktaş tehlikeli bir yerde topu kaybediyor. Bu pozisyonun devamında Fenerbahçe çok net bir pozisyona girmiş ve Pelkas’ın sağ çaprazdan çektiği şutu Utku çıkarmıştı.
İkinci pozisyonda ise Josef topu çıkartmak için alışık olduğumuz şekilde iki stoperin arasına girmiş ancak Cisse oyuncuyu marke ediyor. Montero topu kaleciye yolladığındaysa Cisse kaleciye baskıya gidiyor ve Josef’i boş bırakıyor ancak burada Utku’nun Josef’e direk bir pas gönderme ihtimali yok. Bu noktada Necip’in devreye girip önündeki boşluğa hareketlenerek Utku’dan topu alması ve tekte Josef’e oynaması gerekliydi ancak Necip bunu yapmıyor ve Utku’nun mecburen yaptığı uzun vuruş bir top kaybıyla sonuçlanıyor.
Sizler de dilerseniz Play analiz programını ücretsiz olarak aşağıdaki görsele tıklayarak indirebilirsiniz.