Yaklaşık bir takvim yılı önce Tottenham, Pochettino ile yollarını ayırmış ve göreve Jose Mourinho’yu getirmişti. Geçtiğimiz sezonu sakatlıkların da etkisiyle inişli çıkışlı bir şekilde tamamlayan usta teknik adam, yeni sezona ise istediği transferleri yaparak girdi ve 8. hafta maçları sonunda puan tablosunun 2. sırasında kendine yer buldu.
Jose Mourinho, kadrosuna yaptığı yeni eklemelerle birlikte ana planında da bazı değişikliklere gitti. Portekizli teknik adamın takıma yaptığı ilk dokunuş sol bek Ben Davies’i toplu oyunda bir üçüncü stoper gibi bırakmak ve topa sahipken takımı sahaya 3-2-5 şeklinde dizmek olmuştu.
Fakat Mourinho pandemi sonrası süreçte farklı bir arayışa girdiğini belli etmeye başlamıştı. Tottenham, transfer dönemini de verimli geçirince bu yeni düzen çok daha net bir şekilde sahaya yansımaya başladı.
2020 model Tottenham & 2-3-5
Değindiğim üzere, Tottenham her ne kadar kağıt üzerinde 4-2-3-1 dizilimini devam ettiriyor gibi görünse de toplu oyundaki dizilimde, oyuncu profillerinin de çeşitlenmesi ve kalitesinin artmasıyla, önemli farklılıklar var. Her ne kadar oyuncunun geri alma maddesi olsa da bir fırsat transferi olarak nitelendirebileceğimiz Reguilon, bu değişimin baş aktörlerinden biri oldu zira istikrarlı bir hücum katkısı verebilecek sol bekin eksikliği uzun süredir hissediliyordu. Geçtiğimiz sezonun son kısmında 3-2-5’ten vazgeçmeye başlayan ve Winks’i biraz daha stoperlere yakın konumlandırıp Davies’i hücuma gönderen Mourinho, Galli oyuncudan istediği hücum katkısını alamamıştı.
Reguilon ise takıma yeni katılmış olmasına karşın iyi bir başlangıç yapmayı başardı. 4 kez ligde ilk 11’de sahaya çıkan İspanyol oyuncu, 2 asist yapmasının yanı sıra sol kenardan oyunu genişleterek takımının hücum çeşitliliğini de arttırmayı başardı.
Sol kenardaki bu değişimden direkt olarak etkilenen bir diğer isim de takımın yıldızlarından Son oldu. Davies’in stoper-bek rolüne sahip olduğu düzende sol kenardan oyunu genişletme görevi de Güney Koreli oyuncuya kalıyordu ve bu da yıldız ismin kaleden uzak kalmasına ve bitiricilikteki kalitesini tam anlamıyla sahaya yansıtamamasına yol açıyordu. Gerek Reguilon’un sol kenardan hücumu genişletmesiyle gerek de Kane’in keskinleşen rolüyle birlikte ortaya çıkan yeni düzende ise Son’un alametifarikasını neredeyse her maçta skora direkt katkı olarak görüyoruz.
Tottenham’ın yeni düzendeki hücum hattı & Dele Alli
Geçtiğimiz sezonun 4-2-3-1’inde forvet arkasında forma giyen Dele Alli, bir ikinci forvet gibi koşular atarak beşli hücum hattının bir parçası oluyordu ve aynı zamanda ondan bir bağlantı oyuncusu olması da bekleniyordu. İngiliz yıldız bu sezonki düzende ise ilk 11’deki yerini Ndombele ve Lo Celso ikilisine kaybetmiş gibi görünüyor. Bu durumda 2-3-5’e geçiş de kuşkusuz etkili olmuştur zira sol bekin de atağa katılmasıyla sol kenar oyuncusu daha içte konumlanıyor ve 10 numaranın bu bölgeyi çoklamasına ihtiyaç kalmıyor. The Special One’ın da basın toplantılarında birden çok kez dile getirdiği üzere, hiçbir oyuncunun kenara atılmasına gerek yok fakat takım aynı zamanda bir yapboz gibidir.
Kane-Son iş birliği
Mourinho’nun bu düzene geçişini kolaylaştıran en büyük noktalardan biri de halihazırda muazzam bir bağlantı oyuncusu olan Harry Kane’in bu yönünü iyice keskinleştirmesi oldu. Yıldız oyuncunun büründüğü rolü sadece bağlantı oyunu üzerinden açıklamak biraz haksızlık olur çünkü maç içerisinde oyuncunun bir orta saha oyuncusundan beklenecek yerlerde top aldığını ve oyun kurduğunu görüyoruz.
Örneğin bu pozisyonda Harry Kane, bir nevi eski takım arkadaşı Eriksen’den rol çalmış gibi topla buluşuyor ve sağ kenardan koşu atan Aurier’e bir ara pas gönderiyor.
Bu görüntüde ise hem Harry Kane’in hem de Son’un yeni rollerini net bir şekilde görebiliyoruz. Kane yine bir oyun kurucu olarak topla buluşmuş ve Son da takım arkadaşından doğan boşluğa hareketlenmiş. Kane’in bu tarz geri sarkmaları aynı zamanda rakip savunmaları da bozuyor ve iç koridorlarda konumlanan oyuncular için boşluklar doğuruyor.
Oyun kurucu Kane’den en fazla faydalanan oyuncu da şüphe yok ki Heung Min Son oldu. İngiliz yıldız, Son’un ligde attığı 8 golün de asistini yaptı ve bu ikili arasında telepatik bir iletişimin var olduğu konuşulmaya başlandı. Değindiğim üzere, Kane’in bağlantı oyunuyla birlikte merkeze çok daha fazla yakın oynamaya başlayan Güney Koreli, şimdiden 8 golle ligin en fazla tabela yapan oyuncularından biri olmayı başardı.
West Ham maçına ait olan bu görüntüde geçiş hücumuyla gelen bir golü görüyoruz, başrolde yine bu ikili var.
Bu görüntü ise Kane’in Son’a 4 asist yaptığı malum Southampton maçından. Kane topu alıyor ve koşu yapan arkadaşına neredeyse bakmadan harika bir pas atıyor. İngiliz yıldız bu maçtan sonra Son’un nereye koşu atacağını bildiğini ve topu alır almaz direkt ona gönderdiğini söylemişti.
Komple santrfor Harry Kane, tüm bu yaratıcılık işlerinin yanında gollerini de atmaya devam ediyor ve tam da bu nokta onu ligdeki santrforlar arasında çok özel bir noktaya koyuyor. Bu seneki düzende, özellikle 6-1 kazanılan Manchester United maçındaki bazı sekanslarda, net bir şekilde görüldü ki İngiliz santrfor top rakipteyken derine gelip arkadaşlarının kaptığı topları alarak takımı hücuma çıkarıyor, ve aynı zamanda takım hücum ederken de büyük bir gol tehdidi oluşturuyor. Lige bu sezon şu ana kadar yaptığı 8 asistle gündem olan Harry Kane, 7 tane de gole imza attı. Toplam 19 kilit pas ile bu alanda takımın zirvesinde yer alan yıldız oyuncu, maç başına ise 2.3 kilit pas ortalamasıyla oynuyor.
“Yeni transfer” Ndombele
Geçtiğimiz sezon Tottenham’ın kulüp bonservis rekorunu kırarak transfer ettiği Ndombele, hem sakatlıklardan hem de Mourinho ile yaşadığı bazı problemlerden ötürü beklentilerin çok uzağında kalmıştı. Yukarıda da değindiğim üzere, yeni kurguda Dele Alli’nin dışarıda kalmasıyla o mevkii için yeni bir rol ihtiyacı doğdu ve Ndombele de Lo Celso ile birlikte bu rol için kullanılıyorlar.
Fransız oyuncu, henüz tam potansiyeline ulaşmamış olsa da sahada kaldığı süre boyunca pas ve dripling noktalarındaki yeteneğiyle fark yaratmayı başardı. Örneğin bu pozisyonda Aurier’in koşu yoluna güzel bir pas çıkarmıştı.
Yalnızca yukarıdaki görüntüden bile Ndombele’nin Mourinho için ne kadar büyük bir öneme sahip olduğunu çıkarabiliriz. Fransız yıldız, dripling becerisi ve top hakimiyetiyle hem yukardaki gibi pres kırma noktasında fark yaratıyor hem de bu becerilerini takıma yaratıcılık olarak yansıtıyor. Örneğin bu görüntünün ait olduğu Southampton maçında Hasenhüttl, felsefesini bozmayarak agresif presinden vazgeçmemişti. Ndombele ise bu pozisyonda top hakimiyetiyle bu presi kırarak 2 rakip oyuncuyu ekarte ediyor ve devamında Kane’e güzel bir pas çıkarıyor. Tüm bu noktalar Ndombele’nin presi tercih eden büyük takımlara karşı da önemli bir silah olacağını işaret ediyor.
Hojbjerg etkisi ve savunma ikilemi
Hojbjerg transferi ilk anda sönük kalmış olsa da Danimarkalı oyuncu sahadaki performansıyla çok kısa bir süre içinde takımın en önemli parçalarından biri haline geldi. Her şeyden önce Mourinho’nun sürekli vurguladığı savaşçı, ikinci toplar için mücadele edecek oyuncu profiline birebir uyan Hojbjerg, bir diğer deyişle Portekizli teknik adamın saha içindeki yardımcısı oldu. Danimarkalı oyuncu, ilk 8 maçlık periyodu 24 top çalmayla oynadı.
Oyundaki görevlerine gelirsek, Mourinho Hojbjerg’i oyun kurulumunda da aktif bir şekilde kullanıyor, yıldız oyuncu bu sekanslarda stoperlerin arasına girerek veya yanına gelerek üçlü bir hat oluşturuyor ve birçok atağı başlatan isim oluyor. Öyle ki, Hojbjerg şu ana kadar olan süreçte 659 isabetli pas yaptı ve bu konuda ligin en tepesinde yer alıyor.
Hojbjerg’in bu etkili performansına karşın Tottenham savunması hala bazı soru işaretleri oluşturuyor. Akan oyunda yalnızca 3 gol yiyen Kuzey Londra ekibi, savunma güvenini tam olarak aşılayabilmiş değil. Bu noktayı Tottenham’ın 2-3-5 düzeninde kağıt üzerindeki ideal üçlüsü üzerinden de okumak mümkün. Bu üçlüyü birçok kişi Hojbjerg, Ndombele ve Lo Celso olarak kurardı, ki Arjantinli yıldızın geçen sezonun ikinci yarısındaki performansı da bunu destekler nitelikte.
Fakat West Ham maçında 3-0’lık üstünlüğün tutulamaması ve yenen durap top golleri de gösterdi ki Tottenham’ın savunma disiplini konusunda önemli eksikleri var. (Tottenham, toplamda 9 gol yedi ve bunların 6’sı duran toptan geldi.) Son haftalarda stoper ikilisini Dier-Alderweireld olarak seçen Mourinho da takımının yaşadığı bu durumdan hiç memnun olmayacak ki bu üçlüyü aynı anda hiç tercih etmedi. Bunun yerine ikili pivot kullanan ve bu oyuncuları Hojbjerg-Sissoko olarak seçen başarılı teknik adam, bu şekilde savunma direncini arttırmayı ve rakip orta saha oyuncularından gelecek çoklayıcı koşuları daha iyi karşılamayı hedefliyor.
Son sözler ve beklentiler
Mourinho’nun Tottenham’ı kuşkusuz ligin bu döneminin en iyi performanslarından birine imza attı. Hem oynanan oyun hem de alınan sonuçlar genel olarak tatmin ediciydi ve Liverpool-Manchester City ikilisinin yaşadığı sorunların ardından Tottenham’ın bir sürpriz yapıp yapamayacağı da tartışılmaya başlandı.
Her ne olursa olsun lig şampiyonluğu için Liverpool-City ikilisi dışında bir takımı ciddi aday olarak göstermek ligin şu aşamasında oldukça zor. Ayrıca milli ara sonrası Tottenham’ın inanılmaz zorlayıcı ve yoğun bir fikstüre sahip olduğunu da hatırlatmak var.
Saha içine gelecek olursak, Mourinho’nun ana planı şimdiye kadar fazlasıyla iyi işledi fakat Premier League standartlarında bu planın nereye kadar sizi taşıyabileceği de ayrı bir soru işareti. Lig Kupası’nda oynanan Chelsea maçında rotasyonlu bir kadro tercih eden Mourinho, bu maçta en uçta Lamela-Bergwijn ikilisinin yer aldığı bir 3-5-2 kullanmıştı fakat deneyimli teknik adam ligde iyi giden 4-2-3-1’inden hiç vazgeçmedi. Zorlu fikstürde muhtemelen bundan fazlasına ihtiyaç olacak. Ancak halihazırda rakip analizi ve buna uygun plan hazırlama konusunda piyasanın sayılı birkaç isminden biri olan Mourinho, eğer 6-7 haftalık zorlu fikstürü de iyi atlatırsa daha şimdiden beklentilerin çok ötesine geçmiş olacak ve beklentiler de aynı oranda yükselecek. Avrupa Ligi ve FA Cup’ta da yolun sonuna kadar devam etmek istediğini sezon başından beri vurgulayan Jose Mourinho, bakalım kulübün uzun yıllardır süregelen kupa hasretine son verebilecek mi?