Guardiola’dan iddialı başlangıç | Wolves 1-3 Manchester City

Manchester City, yeni sezonun ilk maçında Wolverhampton deplasmanına gitti. Geçtiğimiz sezon oynadıkları 2 maçta da Nuno Espirito Santo’ya mağlup olan Guardiola, bu maçta ise nispeten temkinli bir kadro ve oyun planıyla sahaya çıkarak oldukça eksik bir kadroya sahip olmasına rağmen 3 puanı almayı başardı.

Kadrolar & ortalama pozisyonlar

Ev sahibi Wolverhampton alışageldiğimiz üç stoperli düzeniyle sahadaydı. Bu üçlü Boly, Coady ve Saiss’ten oluşurken kanat beklerde Adama Traore ve Marçal maça başladı ancak yeni transfer Marçal’ın 8. Dakikadaki sakatlığından ötürü bu pozisyonda maçın geri kalanında Vinagre görev aldı.

Orta sahada Neves ve Moutinho’nun yanına topun rakipte olduğu anlarda Pedro Neto da dahil oldu ve bu şekilde orta alanda daha kalabalık olmayı hedefledi Portekizli teknik adam. Hücum hattının geri kalanını ise Jimenez ve Podence oluşturdu.

Manchester City’de ise maç öncesi Agüero, Bernardo Silva, Laporte ve İlkay Gündoğan gibi önemli eksikler bulunuyordu. Bu durumdan ötürü alternatifleri fazlasıyla azalan Guardiola, büyük maçlarda fazlasıyla tercih ettiği 4-2-3-1 dizilimiyle başladı, ki bu bile tek başına Katalan teknik adamın rakibini ne kadar dikkate aldığının bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Savunma dörtlüsü Walker, Stones, Ake ve Mendy’den oluşurken bu hattın hemen önünde Rodri-Fernandinho ikili pivotu yer aldı. Hücum hattının kenarlarında Sterling ve Foden görev alırken De Bruyne ise 10 numara pozisyonunda serbest bir rolle sahadaydı. Pep, en uçta ise Gabriel Jesus’a forma verdi.

Guardiola’ya galibiyeti getiren kurgu

InStat verilerine de yansıdığı üzere, ilk yarıda maç tamamen Manchester  City’nin istediği gibiydi ve Guardiola’nın öğrencileri bu devrede fazla zorlanmadan 2-0’luk skoru alabildiler.  Bu süre zarfında %68 oranında topla oynayan Manchester City, 45 atak girişiminin 8’ini de şutla sonuçlandurmayı başardı. Wolverhampton ise 28 girişiminin yalnızca 2’sini şutla sonuçlandırabildi. Konuk ekip maç boyunca 20 kez rakip ceza sahasında topla buluşurken ev sahibi Wolves’ta ise bu sayı 12.

Bahsettiğim üzere sahaya takımını 4-2-3-1 şeklinde dizen Guardiola, rakibini karşılarken bazı zamanlarda ise De Bruyne’yi biraz ileride konumlandırarak düzeni 4-4-2’ye çevirdi. Son dönemlerde Guardiola, ya ana planı olan 4-3-3 çerçevesinde beklerinin ikisini de “sahte bek” rolünde kullanıp merkezde konumlandırıyor; ya da (bek oyuncularını Walker ve Mendy gibi profillerden seçmişse) Walker’ı geride tutup Mendy ile sol kenardan hücumları genişletiyordu. Wolves karşısında ise bu düzenlerden tamamen farklı olarak her iki bek oyuncusunun da hücum katıldığını ve dolayısıyla oyunu genişletme görevlerine sahip olduklarını gördük.

İki bekin de aynı anda ileri çıkmasını kolaylaştıran bir nokta da kuşkusuz Pep’in savunma önündeki ikili pivot tercihi ve bu oyuncuların Rodri-Fernandinho gibi defansif açıdan kuvvetli oyuncular olmasıydı.

Katalan teknik adam, İlkay Gündoğan’ın yokluğunda De Bruyne’yi bu bölgeye kayırabilir ve Foden’ı forvet arkasında görevlendirerek kenarda Mahrez veya Ferran Torres’le de başlayabilirdi. Fakat burada büyük ihtimalle rakibin geçiş hücumlarındaki etkisi devreye girdi ve City böyle bir önlem almak durumunda kaldı. Rodri-Fernandinho ikilisinin önemli defansif görevlerinden biri, bekler ileri çıktığında boşlukları kapatmaktı.

Manchester City’nin ilk yarıdaki dominasyonuna en büyük katkı veren noktalardan biri de agresif ön alan presiydi. Bu presin bu kadar efektif bir şekilde uygulanmasında ise en büyük pay sahiplerinden biri Gabriel Jesus’tu. Guardiola’nın öğrencileri, ilk yarıda rakip yarı sahada 29 kez top kapmayı başardı.

Oyun kurulumunda ise bu ikiliden birinin stoperlerin arasında veya yanında konumlandığını gördük. Guardiola, takımını orta blokta 5-3-2 şeklinde karşılayan Wolves’a karşı geride üçlü bir hat kurarak bu bölgedeki opsiyonlarını artırdı ve topu daha rahat bir şekilde çevirerek oyun kurulumunda bir sıkıntı yaşamamayı başardı.

Kevin de Bruyne & Foden ikilisi ve kenar organizasyonları

Kevin de Bruyne, serbest bir role sahipti ve geriye gelerek oyun kurulumuna katkı sağlarken ayrıca iç koridorlara (half-space) koşu atarak da tehlike üretti.

Örneğin ilk golü getiren penaltı pozisyonuna ait olan bu görüntüde De Bruyne’nin sağ kenarda iç koridor(half-space) bölgesine koşu attığını görüyoruz. Belçikalı yıldız, gerek bu tarz koşularıyla gerek de paslarıyla sahada büyük fark yarattı. Maçı %77 pas isabet oranıyla tamamlayan oyuncu, 4 kilit pas denemesinde bulundu ve bunların 3’ünde isabet buldu. De Bruyne aynı zamanda rakip ceza sahasına 9 pas gönderdi ve bunların 6’sı hedefe ulaştı. Yıldız oyuncu, bu alanlarda takımının en iyisi olmayı başardı.

Guardiola’nın rakip sağ kanat beki Adama Traore’nin defansif zafiyetlerinden faydalanmak isteği özellikle bazı pozisyonlarda dikkat çekti. De Bruyne’yi bu koridora yakın konumlandıran ve Sterling’i de ikinci forvet gibi daha içte görevlendiren deneyimli teknik adam, bu şekilde birçok pozisyon üretmeyi başardı.

Örneğin bu pozisyonda Bruyne’nin pasında Sterling’in Traore ve Boly arasındaki boşluğa hareketlendiğini görüyoruz. Traore, özellikle ilk yarıda kanat bek rolünün gerektirdiği defansif yükümlülükleri yerine getirmekte zorlandı.

Genç yıldız Foden ise her ne kadar maça sağ kenarda başlamış görünse de, yukarıda değindiğim Sterling-De Bruyne rollerinin de etkisiyle, daha çok merkeze yakın konumlandı ve Guardiola onun yaratıcılığından ve hareketliliğinden sonuna kadar faydalandı.

Foden, yukarıdaki görüntünün de örnekleyebileceği üzere, rakip defans ve orta saha blokları arasında oldukça hareketliydi ve bu sayede buluştuğu toplarla birçok pozisyonun odak noktasında yer aldı. Bunu ve bahsettiğim birkaç noktayı City’nin çok güzel bir organizasyon sonucunda kaydettiği maçın ikinci golü üzerinde gözlemlemek de mümkün.

Foden yine içe kat ediyor ve bloklar arasında merkeze yakın bir yerde pası alıyor.

Devamında ise De Bruyne topla buluşuyor, Sterling ise Traore’nin bıraktığı boşluğa hareketleniyor.

Orta sahaya yakın bir yere topla buluşarak pozisyonu başlatan Foden ise ceza sahasına koşu atıyor ve devamında penaltı noktası üzerinden topu ağlara gönderiyor.

Foden’a ek olarak, City’nin tüm hücum hattı maç boyunca oldukça hareketliydi ve bu da Wolves savunmasını zor durumlara soktu.

Örneğin burada maç genelinde ikinci forvet gibi daha içte konumlanan Sterling’in biraz derine geldiğini, onu takip eden Wolves savunmacısı Boly’nin de onu takip ederek arkasında önemli bir boşluk bıraktığını görüyoruz.

Son sözler

InStat verilerinin de işaret ettiği gibi, Wolves özellikle ikinci yarının ilk 15 dakikasında daha çok risk alan ve pozisyon üreten taraftı. Nuno Espirito Santo, iki bekini de hücuma gönderdi ve Podence’in de yaratıcılığından faydalanarak tehlike üretmeyi başardı, ki bu süre zarfında en azından bir gol de bulabilirlerdi. Fakat maç sonu ortaya çıkan genel resme baktığımızda Manchester City ve Guardiola’nın ilk 45 dakikada ortaya koyduğu baskılı oyun maçın sonucu getirmeye yeterli olduğunu söylemek mümkün. Deneyimli teknik adamın aldığı kimi tedbirler ve fazlasıyla hareketli hücum hattı, geçen sezon 6 puan bıraktıkları rakiplerine yeni sezonun ilk maçında üstün gelmelerinde büyük rol oynadı.