Süper Lig’de 2020-2021 sezonunun ilk haftası bir derbiye sahne oldu. Pozisyon açısından fazlasıyla kısır geçen mücadelede ironik bir şekilde 4 gol izledik. Beşiktaş mücadeleyi Boyd, Mensah ve Lens’in golleriyle 3-1 kazanırken, ev sahibi ekibin tek golü Abdülkadir Ömür’den geldi.
Not: Maçın 11’e 11 oynanan bölümünü analiz ettiğimi belirtmek istiyorum. Zira Beşiktaş’ın kazandığı penaltıyla beraber Trabzonspor’un 10 kişi kalması ve penaltının gole çevrilmesiyle birlikte Trabzonspor oyundan düştü. Nitekim penaltıdan 10 dakika sonra gelen golle Beşiktaş fişi çekti. Dolayısıyla kırmızı kartın çıktığı 64. dakikanın sonrasına dair konuşulacak fazla bir şey yok.
Maçı iş ortağımız Instat’ın verileriyle inceleyeceğiz.
Ortalama pozisyonlar
Trabzonspor 4-2-3-1 dizilimiyle maça başladı. Sörloth’un yokluğunda Ekuban’ı hücum hattının en ilerisine koyan Eddie Newton, yeni transfer Flavio’ya da ilk 11’de şans verdi. Topa sahip olmaya dayalı bir oyun planıyla sahaya çıkan Trabzonspor’un bu planının eldeki oyuncu grubuyla çeliştiğini düşünüyorum. Merkezde oynayan oyunculardan Abdülkadir Parmak’ın oyun kuruculuğunun zayıf olduğunu biliyoruz. Yeni transfer Flavio’yu ise daha önce hiç izlememiştim dolayısıyla oyuncu hakkında genel bir yorum yapamam ancak bu maç özelinde oyunun daha çok savunma kısmında rol üslendiğini gördük. Nitekim iki isim de geriden oyunu yönlendirme konusunda iyi iş çıkartamayınca Trabzonspor topa sahip olmasına rağmen rakibine baskı kuramadı ve oyun da Beşiktaş’ın istediği gibi orta sahaya sıkıştı.
Grafikte de görüldüğü gibi ev sahibi ekip 10 kişi kaldığı 64. dakikaya kadar topla oynamada rakibine büyük üstünlük kurdu ve bu bölümde %62 oranında topla oynadı. Buna karşın topla oynamadaki üstünlüklerini pozisyonlara dönüştürmek de zorlandılar.
Trabzonspor’un rakibi üzerinde baskı kuramamasının en önemli sebeplerinden biri bana göre forvet eksikliğiydi. Sörloth’un ayrılmasının neredeyse kesinleşmesi sebebiyle elinde başka bir forvet oyuncusu olmayan Newton, maça Ekuban’la başladı. Ancak Ekuban net bir forvet oyuncusu değil, tam tersine bir merkez santrfor etrafında dolanarak onun açtığı boşluklara sızabilecek tarzda bir oyuncu. Dolayısıyla Ekuban’ı ileride tek forvet oynatmak topa sahip olarak oynuyorsanız pek de isteyeceğiniz bir şey değil. Trabzonspor’un pas oyununa katkı verebilecek, bağlantı olabilecek bir merkez santrafora ihtiyacı var. Böyle bir oyuncunun yokluğunu da Beşiktaş karşısında fazlasıyla aradılar.
Beşiktaş’ın kanat zaafı
Trabzonspor’da dikkat çeken bir diğer durumsa Abdülkadir Ömür ve Nwakaeme’nin rolleriydi. Bu iki oyuncunun da sık sık merkeze geldiğini ve hatta oyunun kurulumunda pay almak için savunma hattına yaklaştığını gördük. Oyuncuların yukarıdaki aksiyon haritalarında da bunu net bir şekilde görebiliyoruz. Nwakaeme’nin toplam aksiyonlarının %32’si, Ömür’ünse %30’u merkezde gerçekleşmiş. Bununsa benim gördüğüm kadarıyla iki sebebi vardı.
Bunlardan ilki biraz önce değindiğim gibi merkez orta saha oyuncularının oyun kurmadaki yetersizlikleri. Hal böyle olunca Eddie Newton muhtemelen gerek Ömür, gerekse Nwakaeme’nin top kullanmalarını istemiş. Nitekim bu iki oyuncu da sık sık savunma hattına yaklaşıp oyunu yönlendirmeye çalıştılar.
Yukarıda da görüldüğü gibi takım öne çıkarken sol içe yaklaşan Nwakaeme savunmadan ilk topu alan isim oluyor. Pozisyonun devamında pasını verip oynadığı kanadın tam tersine kadar topsuz koşusunu sürdürüp bir kez daha topla buluşuyor ve savunma arkasına sarkan sağ bek Serkan’a doğru uzun bir pas atıyor.
Burada ayrıca Ömür’ü de daire içine almamın sebebine şimdi değineceğim.
Nwakaeme ve Ömür’ün merkeze bu kadar sık gelmelerinin ikinci sebebi de Beşiktaş’ın kanat savunması zaaflarıyla ilgiliydi. Beşiktaş’ın bek arkasına atılan uzun topları savunmakta zorlandığını özellikle PAOK karşısında çok net görmüştük. PAOK’un kenar oyuncularını sık sık savunmanın arkasına sarkıtması, Yunan ekibinin galibiyetindeki önemli faktörlerden biriydi. Nitekim PAOK’un attığı 3 golün ikisi de bu paslar sonucu geldi. Trabzonspor’sa buralara kanat oyuncularından ziyade beklerini sarkıtmayı tercih etti. Bunun direk bir hoca tercihi mi yoksa biraz önce değindiğim oyun yönlendirici eksikliğinin getirdiği bir zorunluluk mu olduğu ise soru işareti. Önceki görselde Ömür’ü daire içine almamın sebebi de buydu. Beşiktaş rakip kanat oyuncularıyla adam adama eşleşme yapıyor. Dolayısıyla bek oyuncuları rakip kanatları, kanatlar ise rakip bekleri tutuyor. Gerek Ömür, gerekse Nwakaeme’yi merkeze yaklaştıran Eddie Newton da, beklerin mevkisini terketmesi sonucu arkada oluşacak boşlukları değerlendirmek istemiş sanırım. Özellikle kanat oyuncularının beklerini takip etmek de zaman zaman tembel kaldığı, her pozisyonda takip etse bile savunma özelliklerinin zayıf olması sebebiyle bire birde sıyrılmanın daha kolay olduğu da bir gerçek. Newton da bundan faydalanmak istemiş. Ancak bu noktada Beşiktaş adına gerek Hasic, gerekse Boyd’dan beklenmedik derecede iyi savunma performansları izledik. Neredeyse her pozisyonda beklerini takip eden bu ikili hem iyi savunma yaptılar, hem de düzenli olarak beklerini takip etmeleriyle birlikte rakiplerine kanatlarda sayısal üstünlük kurma fırsatı tanımadılar ve savunma arkasına sarkma tehdidini minimuma indirdiler.
Yukarıda Boyd ve Hasic’in aksiyon haritalarını görüyoruz. Boyd’un toplam aksiyonlarının %36’sı, Hasic’inse %29’u birinci bölgede gerçekleşmiş. Oyuncuların savunma katkılarını bu verilerden de rahatlıkla görebiliyoruz.
Yukarıdaki iki pozisyonda bu denemelerden iki tanesini görüyoruz. İki pozisyonda da Nwakaeme orta sahaya yaklaşarak bekine alan açmış. İlk pozisyonda bekini takip eden Hasic, kafayı vurarak topu uzaklaştırıyor. İkinci pozisyonsa Trabzonspor’un maçta gol fırsatı yakaladığı nadir anlardan biriydi.
Beşiktaş
Beşiktaş maça genel olarak beklenilen bir 11’le başladı diyebiliriz. Sürpriz olarak adlandırabileceğimiz tek tercih sağ kanattaki Hasic’ti, ayrıca orta sahanın merkezinde uzun süre sonra Beşiktaş ilk 11’ine geri dönen Oğuzhan’ı gördük. Üzerine konuşabileceğimiz diğer tercihler ise sağ ve sol bekti. Sergen hoca iki mevkide de savunma yönü kuvvetli oyuncuları tercih etti. Bunu da kolaylıkla Trabzonspor’un kanatlarda Nwakaeme ve Abdülkadir Ömür gibi iki önemli tehdite sahip olmasına bağlayabiliriz. Sörloth’un yokluğunda Trabzonspor’un en büyük hücum tehditleri olan bu ikiliye karşıysa gerek Necip, gerekse N’Sakala iyi iş çıkarttılar.
Beşiktaş, rakibini ilk etapta 4-4-2 şeklinde ikinci bölgede karşıladı. Trabzonspor topu biraz daha ileriye taşıdığındaysa Mensah’ın orta sahaya yanaştığı bir 4-5-1 gördük. Siyah Beyazlılar ana planını da topu rakibine bırakarak oyunu orta sahaya sıkıştırmak ve geçiş hücumları üzerine kurdu. Konuk ekip her ne kadar oyunu ikinci bölgeye sıkıştırmayı başarsa da, buna karşın özellikle 11’e 11 oynanan bölümde hücum anlamında verimli bir maç çıkartamadı. Maç 2-0’a gelene kadar rakibine 1 net pozisyon vererek savunmada başarılı bir performans sergileyen Beşiktaş, buna karşın aynı sürede sadece 1 gol pozisyonuna girebildi. Nitekim atılan ilk gol Boyd’un bireysel becerisi ve şans – topun Hüseyin’e çarpması – ikinci gol ise duran topta Trabzonsporlu oyuncunun yaptığı gereksiz bir penaltıyla geldi.
Beşiktaş’ın başarılı savunmasını şut verilerini okuyarak da görebiliyoruz. Maçın 11’e 11 oynandığı 65 dakika boyunca topu rakibine bırakan(%62-%38) Siyah Beyazlılar, buna karşın Trabzonspor’a 6 şut imkanı vermiş. Kaldı ki bu bölümde çekilen 6 şutun hiç biri Beşiktaş kalesinde ciddi tehdit oluşturmadı. Ayrıca Trabzonspor’un şutlarının kaleye olan ortalama uzaklığı 24.9 metre. Bir başka değişle Trabzonspor, şutlarını ceza sahasının hemen hemen 7 metre dışından çekmiş. Bu veri de Beşiktaş’ın rakibine kendi ceza sahası içinde şut imkanı vermediğini gösteriyor.
Rakip ceza sahalarına girişte de Beşiktaş’ın 12’ye 10’luk üstünlüğü var. Trabzonspor’un maçın 25 dakikasını 10 kişi oynadığını göz önünde bulundurursak Beşiktaş’ın rakip ceza sahasına daha çok girmesi çok bir anlam ifade etmeyebilir. Burada benim değinmek istediğim husussa maçın 11’e 11’lik bölümünün büyük ölçüde Beşiktaş yarı sahasında geçmesine rağmen Trabzonspor’un bu anlarda dahi rakip ceza sahasına girmekte zorlandığı.
İşin hücum tarafına geçecek olursak, Beşiktaş’ın kontra ataklarda zorlanmasınınsa bana göre iki temel sebebi vardı. Birincisi Beşiktaş’ın kanat oyuncularının geniş alanda süratiyle fark yaratabilecek oyuncular olmaması. Geriden uzun paslarla sık sık atağa kalkmayı deneyen Siyah Beyazlılarda Boyd ve Hasic’in bu oyuna uygun oyuncular olduğunu düşünmüyorum. Ancak bunu hocaya bir eleştiri getirmek anlamında söylemiyorum. Zira hocanın elinde buna uygun tek oyuncu olan N’Koudou sakat. Lens ise eski patlayıcı görüntüsünden oldukça uzak, ayrıca savunma konusunda ne Boyd, ne de Hasic kadar disiplinli. Dolayısıyla hoca Lens’le başlasaydı biraz önce bahsettiğim Trabzon’un savunma arkasına bek oyuncularını sarkıtma planı daha başarılı olabilirdi.
İkinci sebepse ileride pivot santrafor rolünde oynayan Larin’in bekleneni verememesi. Sergen hocanın hem PAOK, hem de bu maçta Larin’i kullanmasının en büyük sebebi bence eldeki forvetler içinde Larin’in profil itibariyle ileride top tutmaya ve savunmadan atılan uzun topları indirmeye en müsait oyuncu olması. Ancak Larin’in bu maçta bekleneni verdiğini söyleyemeyiz. Özellikle ikili mücadelelerde oldukça silik bir görüntü sergileyen Larin, girdiği 11 hava topu mücadelesinin 3’ü, girdiği toplam 16 ikili mücadeleninse sadece 4’ünü kazanabildi. Ayrıca maçı 209 index puanıyla tamamlayan Larin, Beşiktaş 11’indeki en düşük puanı alan oyuncu oldu.
Son söz
Trabzonspor, Sörloth’un boşluğunu bir an evvel doldurmak zorunda. Bordo Mavili ekibin bu maçta yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri forvet eksikliğiydi. Ekuban net bir forvet oyuncusu değil, dolayısıyla tek forvet oynadığı maçlarda dün olduğu gibi sahada kaybolabilir. Trabzonspor’un ileride bağlantı oyuncusu olabilecek ve aktif şekilde pas oyununa katılabilecek bir forvet oyuncusuna ihtiyacı var. Buna ek olarak Bordo Mavililer, Sosa’nın boşluğunu da bir an önce doldurmalı. Flavio’yu tanımadığımı ve ilk defa dünkü maçta izlediğimi yazının başında belirtmiştim. Bir maç üzerinden de oyuncuyu yorumlamayı doğru bulmuyorum. Dolayısıyla Flavio, Sosa’nın aldığı rolü alabilecek bir oyuncu mu buna dair bir şey söyleyemem ancak dün görebildiğim kadarıyla Newton ona oyunun kurulumundan çok işin savunma kısmında sorumluluk verdi. Hoca onu bu şekilde kullanmaya devam edecekse ya da Flavio iyi bir oyun kurucu değilse, Trabzonspor’un acilen top kullanabilecek bir orta saha transferine de ihtiyacı var.
Beşiktaş’sa nispeten pragmatik bir anlayışla çıktığı bu maçtan istediği sonucu aldı. Yazıda da değindiğim gibi savunma anlamında istediğini yapan Siyah Beyazlılar, geçiş hücumlarında etkili olamadı ancak yine de galip gelen taraf oldu ve lige iyi bir başlangıç yaptı.