Süper Lig’in final haftasında Beşiktaş, Gençlerbirliği’ne konuk oldu. Sezonu 3. sırada tamamlaması ve Şampiyonlar Ligi’ne gidebilmesi için – Trabzonspor’un cezası onandığı takdirde – maçını kazanıp Sivasspor’un puan kaybetmesini beklemek zorunda olan Siyah-Beyazlılar, mücadeleden 3-0’lık galibiyetle ayrıldı. Sivasspor’un da Göztepe’ye mağlup olmasıyla beraber hedefine ulaşan Beşiktaş, çalkantılı ve özellikle mali anlamda büyük sıkıntılarla geçirdiği sezonu 3. sırada tamamlamayı başardı.
Maçı iş ortağımız Instat’ın verileriyle inceleyeceğiz.
Ortalama Pozisyonlar
Gençlerbirliği, “büyük” takımlara karşı görmeye alıştığımız klasik bir Anadolu takımından farklı bir planla maça başladı. Her ne kadar diğer takımlar gibi Gençlerbirliği de topu rakibine bıraksa da, rakiplerini derinde karşılamak yerine 2. bölgede karşıladılar ve ön alanda da baskı yapmayı tercih ettiler. Top rakibindeyken 4-4-2 şeklinde dizilen ev sahibi ekip, Beşiktaş’ın savunma-orta saha bağlantısını da bu ön alan baskısıyla koparmak istedi. Hücumdaysa önde kapılan toplar, savunmadan gönderilen uzun pasların takibi ve sekenleri toplayarak pozisyona girmek istediler.
Ev sahibi ekip bu riskli oyun tercihine rağmen önde baskı konusunda hiç de fena iş çıkarmadı. Yukarıdaki top kaybı haritasında da görüldüğü gibi Beşiktaş maç boyunca kendi yarı sahasında tam 19 top kaybetti. Ancak Gençlerbirliği önde baskı konusundaki bu başarısını pozisyona dönüştürmekte zorlanınca, bu oyun planı takıma faydadan çok zarar verdi. Zira bu oyun tercihinin getirdiği en büyük risk arka tarafta bırakılan geniş alan ve öndeki baskı hattı kırıldığı anda oyuncuların buna vereceği reaksiyondur. Gençlerbirliği ise, öndeki baskı hattı kırıldığı anda geriye dönmekte zorlandı ve doğal olarak rakiplerine bir çok hızlı hücum fırsatı tanıdılar.
Gençlerbirliği’ne önemli sorun yaşatan bir diğer konu da geriden atılan uzun toplardı. Ev sahibinin hücumdaki planlarından birinin bu topları indirmek ya da sekenlerini toplamak olduğunu söylemiştik. Ancak Gençlerbirliği oyuncuları savunmadan gönderilen uzun topları takımlarına kazandırmakta zorlandı. Ev sahibinin 4-2-3-1’inin öndeki 4’lüsünde toplam 7 oyuncu oynadı maçta. Ancak bu oyuncular girdikleri 24 hava topu mücadelesinin yalnızca 10’unu kazanabildiler.
Sergen Yalçın’sa elinde kalan oyuncularından oluşturabileceği en iyi 11’i sahaya sürdü. 4-2-3-1 şeklinde sahaya yayılan takımda özellikle Boyd-Diaby ikilisinin zaman zaman kendi aralarında pozisyon değiştirdiklerini gördük. Boyd, Diaby’ye kıyasla pas oyununun içinde daha aktif olarak yer alan ve istasyon olabilen bir oyuncu. Ayrıca Diaby’den çok daha iyi bir pasör, nitekim maçı da 2’si isabetli 3 anahtar pas denemesiyle bitirdi. Diaby ise takım arkadaşına oranla daha iyi bir delici ve topsuz oyunda savunma arkasına sürekli sarkan bir isim. Sergen Hoca da elindeki sınırlı kadroyla oluşturabileceği hücum çeşitliliğini arttırmak adına bu oyuncuları rotasyona sokmuş olacak ki, merkezde zaman zaman deliciliği ve boş koşularıyla tehdit oluşturabilecek Diaby’yi, zaman zamansa Diaby’den daha iyi bir pasör olan ve oyunu daha iyi yönlendiren Boyd’u gördük.
Beşiktaş geriden oyun kurarken yine iki stoperinin arasına bir orta saha oyuncusunu soktu. Sergen Yalçın’ın göreve geldiğinden beri yaptığı en belirgin dokunuşlardan biri buydu. Genelde El Neny’nin stoperlerin arasına girdiğini görüyorduk. Bu maçta ise yalnız El Neny değil, Atiba da zaman zaman iki stoperin arasına girerek savunmadan topu çıkartan oyuncu oldu.
Maçın tamamını topa sahip olarak oynayan Beşiktaş, buna karşın hızlı hücum fırsatı bulduğu her anı değerlendirmeye çalıştı. Beşiktaş, elindeki kadro yapısı itibariyle set oyunu oyamaya çok müsait değil ve derinde savunma yapan takımlara karşı üretmekte zorlanıyor. Dolayısıyla oyunu elinden geldiğince sete dönüştürmekten kaçınan konuk ekip,oyunu elinden geldiğince hızlı kurmaya çalıştı. Hızlı kurduğu hücumlarıysa genelde sol kanat üzerinden gerçekleştirdi.
Beşiktaş oyunu soldan kurarken Rıdvan’ı çizgiye bastırdı, N’Koudou’yu ise merkeze yakın kullandı. Takım hücuma çıkarken pas opsiyonu oluşturması için N’Koudou’nun sık sık orta sahaya yardıma geldiğini de gördük ki, bu da Beşiktaş’ın savunmadan çıkışını oldukça kolaylaştırdı. Ayrıca ön bölgede yeterli opsiyonun oluşması için Atiba’nın da bu iki oyuncuya yakın oynadığını, hatta zaman zaman N’Koudou’nun geriye gelerek yarattığı boşluklara topsuz koşular attığını dahi gördük. Siyah Beyazlılar, direk sol taraftan denediği hücumları oyuncularını bu şekilde kullanarak gerçekleştirdi.
Yukarıda N’Koudou ve Rıdvan’ın aksiyon haritalarını görüyoruz. Rıdvan’ın 2. ve 3. bölgede yaptığı aksiyonların neredeyse tamamı çizgiye yakınken, N’Koudou’nunsa sol iç kısımda bir çok aksiyonu var. Ayrıca N’Koudou’nun yaptığı aksiyonların 39’u 2. bölgede.
Yukarıdaki pozisyonda bu planın başarılı bir örneğini görüyoruz. Top henüz Vida’dayken sol kanada doğru kaymaya başlayan ve kendine topla buluşmak için rahat bir alan yaratan Atiba, devamında sol içte rakibin savunma ve orta saha bloğunun arasına giren N’Koudou’ya pasını vermiş. N’Koudou bloklar arasında bir pas opsiyonu oluşturmasıyla birlikte bekini de üstüne çekmiş ve Atiba’ya topsuz koşusu için alan oluşturmuş.
Her ne kadar Siyah Beyazlılar bu atağı sonuçlandırmasa da, başlangıcından sonuna kadar doğru kurgulanmış bir hücum görüyoruz.
Beşiktaş’ın akan oyundaki 2. planı ise sağ kanada atılan ters toplardı. Bu plan dahilinde de rakip sahaya yine sol kanat üzerinden yerleşen Siyah Beyazlılar, rakip savunma blok halinde kaydığı anda topu buradan hızlıca ters kanada geçirdi ve bu şekilde pozisyon aradı. Özellikle Diaby’nin sağ kanatta oynadığı dakikalarda bu denemeleri sıklıkla gördük.
Beşiktaş’a ilk golü getiren penaltı da, takımın rakip yarı sahaya sol kanattan yerleşmesinin ardından Gökhan’a atılan ters topla geldi. Tabi burada Atiba’nın adrese teslim gönderdiği pasın da hakkını vermek lazım.
Diaby’nin topu elle kontrol ettiği için iptal edilen golde de benzer bir oyun var. Görüldüğü gibi Beşiktaş oyunu sola yığmış ve bu sebeple stoperle bek arasında geniş bir boşluk oluşmuş. Merkezde topla buluşan Boyd da, bu boşluğa koşu atan Diaby’yi topla buluşturuyor ve Beşiktaş önemli bir gol fırsatı yakalıyor.
Bu pozisyon biraz önce bahsettiğim, Boyd ve Diaby’nin oyuncu profilleri arasındaki farkı görmek açısından da önemli. Takım arkadaşına kıyasla daha iyi bir pasör olan Boyd, merkezde topla buluşup savunma arkasına sarkan Diaby’ye pozisyon hazırlıyor.
Gençlerbirliği’nin ön alan baskısı yüzünden Beşiktaş’ın zaman zaman uzun toplara da başvurduğunu gördük. Ancak bu uzun pasların sadece Gençlerbirliği’nin bunaltıcı bir ön alan presi yapması yüzünden başvurulan bir zorunluluk olduğunu söyleyemeyiz. Evet Gençlerbirliği önde iyi bastı ve Beşiktaş’a kendi yarı sahasında 19 top kaybı yaptırdı. Ancak önde bu pres yapılırken, savunma arkasında da önemli boşluklar verildi. Beşiktaş da bu alanları değerlendirmek istedi ve zaman zaman topu uzaklaştırmaktan ziyade kontra atağa çıkma amacıyla da bu pasları denedi. Sezon boyunca maç başına ortalama 26-27 uzun pas atan Beşiktaş, bu maçta 30 uzun pas denemesi yapmış.
Beşiktaş, her ne kadar zaman zaman uzun toplar denese de genel olarak rakibinin ön alan baskısını ayağa yaptığı paslarla kırmaya çalıştı ve buradan da hızlı hücum fırsatları yarattı. Bunda orta saha oyuncularının hareketli oyunu ve buna istinaden top ayağında olan futbolcunun her zaman pas opsiyonu bulabilmesi önemliydi. Yukarıdaki pozisyonda da görüldüğü gibi hem El Neny, hem de Diaby’nin doğru pas ve koşuları sayesinde Beşiktaş pozisyona giriyor. Atılan bu gol ofsayt gerekçesiyle iptal edilmişti.
Güven Yalçın
Son olarak Güven’in oynadığı futbol konuşmaya değer bir başka konuydu. Güven’le ilgili tartışmalar genel olarak onun hangi rolde verim verebileceği üzerinden dönüyor. Her ne kadar iyi bir skorer kanat forvet olabileceği söylense de, benim görüşüm Güven’in en iyi verimi merkez forvet olarak vereceği. Genç futbolcu, günümüz forvetlerinde istenen bir çok özelliğe sahip. Ceza sahası dışında sürekli hareketli olması, iyi bir bağlantı oyuncusu olması ve buna istinaden kendini gerek kanatlara, gerekse orta sahaya atarak pas trafiğine katılması ve takım arkadaşlarına alan açması sebebiyle ben Güven’in maksimum faydayı forvet oynayarak sağlayacağını düşünüyorum. Bütün bunların yanı sıra iyi de bir bitirici. Dolayısıyla Güven’in oyuncu profili topa sahip olma oyunu oynayan takımların istediği forvet tipine oldukça uygun. Kendi liginin doğal favorisi olan takımların bir çoğunun topa sahip olarak oynadığını düşünürsek, Güven’in kıymetinin bir kat daha arttığını düşünüyorum. Ayrıca Güven, merkez forvet olarak bunları yapabileceğini sadece Gençlerbirliği karşısında değil, geçen sezon oynadığı bir çok maçta da bize göstermişti. Bu sebepten ötürü Güven’den merkez forvet olarak iyi bir performans alınması halinde oyuncuyu gelecekte tatmin edici bir rakama da daha rahat satabilirsiniz.
Kendimce bu yaptığım kısa Güven değerlendirmesinden sonra oyuncunun maç içi performansıyla devam edelim. Hafta içi Burak’ın takımdan ayrılmasıyla birlikte eldeki tek forvet alternatifi kalan Güven, biraz önce kendisinden bahsettiğim tarzda bir oyun ortaya koydu. Ceza sahası dışında sürekli hareketli oynayan, bağlantı oyununu oldukça iyi oynayan, kendini gerek kanatlara, gerekse geriye atarak takım arkadaşlarına alan açan Güven, oldukça iyi bir maç çıkardı. Kendi adıma bu sene izlediğim en iyi Güven Yalçın performansıydı diyebilirim.
Oyuncunun aksiyon haritasıyla başlayalım. Güven’in maç boyunca yaptığı 53 aksiyonun 37’si 2. bölgede, aynı zamanda bu 53 aksiyonun 40’ını kanatlarda yapmış. Ayrıca Güven, 2. bölgede yaptığı aksiyonların %68’inde başarılı olmuş. Bu rakamlar bize bir şeyler anlatıyor.
Güven’in sol kanatta girdiği ikili oyunlar sonucu oluşan bir pozisyon görüyoruz. Önce N’Koudou’ya yaklaşarak pas opsiyonu oluşturan Güven, muhtemelen N’Koudou’nun topu verdikten sonra taç çizgisine paralel koşmasını beklemiş, en azından topu alırken vücudunun aldığı pozisyondan benim anladığım o. Ancak N’Koudou merkeze doğru koşunca yaşanan anlaşmazlık sebebiyle bu verkeç imkanı boşa düşmüş. Pozisyonun devamındaysa benzer bir ikili oyunu Güven-Rıdvan ikilisinden görüyoruz ve bu kez iki oyuncu da aynı şeyi düşününce başarılı bir verkaç sonucu Beşiktaş pozisyona giriyor.
Burada da sağ kanatta topu dar alandan çıkaran Güven, Necip’e attığı pastan sonra yaptığı enine koşusuna devam ediyor. Boş alana hareketlenen ve pas opsiyonu oluşturan Güven, devamında topu kaptırıp başarısız oluyor ancak oyuncunun kafasında ne olduğunu oldukça net görebiliyoruz. Güven o dönüşü de yapabilse Beşiktaş rakibini geniş alanda 4’e 3 yakalayacaktı ve Güven’in bu aksiyonu bir pozisyonla sonuçlanabilirdi.
Burada da Güven’in savunmadan uzaklaştırılan topu almasının ardından takımını pozisyona soktuğunu görüyoruz. Pasını verdikten sonra kendini kanada atan Güven, doğru yere hareketleniyor ve boş alana yaptığı koşunun ardından Diaby’den aldığı topu içeriye ortalıyor.
Son olarak bu pozisyonla bitireyim. Bir kez daha savunmanın uzaklaştırdığı topla buluşan Güven, yaptığı kontrol-pasın ardından Boyd’u pozisyona sokuyor. Burada dikkat çekmek istediğim bir diğer husussa Güven’in bu pasa top daha gelmeden önce karar vermiş olması. Boyd’un koşu gösterdiğini gören Güven, düşüncesini başarıyla uyguluyor ve topu kontrol edip hızlıca dönerek pasını veriyor.