1982’de İspanya’ da düzenlenen Dünya Kupasında katılımcı sayısı artıyor yirmi dörde çıkıyordu. Kamerun, Honduras, Cezayir, Kuveyt ve Yeni Zelanda ilk kez katılıyordu. Yeni formatıyla görücüye çıkan kupada, takımlar finale çıkabilmek için ilk defa iki grup aşamasında mücadele edecekti. 1982’deki diğer bir yeni uygulama ise berabere biten eleme maçların ardından tur atlayacak tarafı penaltı atışları belirleyecekti. Afrika ülkelerinin büyük renk kattığı kupada, bir önceki kupanın sahibi Arjantin, tarihinin en iyi takımını çıkarttığı iddia edilen Brezilya favori olarak gösteriliyordu. Diego Armando Maradona efsanesi de ilk kez bu kupada oynayacaktı. Genç Maradona yediği tekmelere sinirlenip rakibine uçan tekme atarak kırmızı kartla turnuvaya veda ediyordu. Afrika ülkelerinin performansları taraflı tarafsız herkesin takdirini topluyordu.
Kupanın lezzeti olarak hatırlanan Cezayir, Batı Almanya ve Şili’yi mağlup etmesine rağmen averaj farkıyla elenmekten kurtulamayacaktı. Batı Almanya ve Avusturya maçı ise oynanış biçimi açısından kupa tarihine bir leke olarak geçecekti. Cezayir’in Şili’yi 3-2 yendiği maçtan sonra oynanan karşılaşmada, Batı Almanya Avusturya’yı bir farkla yense bile Avusturya ve Batı Almanya el ele gruptan çıkabilecekti. Batı Almanya 1-0 öne geçtikten sonra iki takımda oyunu rölantiye alacak ve maçı bitiren düdüğü bekleyecekti. O dönem Batı Almanya’nın kalesini koruyan Schumacher, yıllar sonra yazdığı kitapta Avusturya maçına dair şunları söyleyecekti;
‘ Hiçbir zaman şike yoktu ama iki takım arasında sözsüz bir anlaşma var gibiydi’.
Aynı zamanda turnuvaya damga vuran bir diğer olay da, Fransa-Kuveyt maçında yaşanacaktı. Maç 3-1 Fransa üstünlüğüyle devam ederken tribünden gelen düdük sesini gerçek sanan Kuveyt savunma hattı duraksamış, Fransız Alain Giresse golünü atmıştı. Bunun üzerine sahaya inen dönemin Kuveyt federasyon başkanı aynı zaman da Kuveyt emirinin kardeşi şeyh Fahid El-Ahmad takımını sahadan çekmekle tehdit ederek golün iptalini sağlayacaktı. El-Ahmad bu hareketi sebebiyle on bin dolarlık para cezasına çarptırılacaktı.
Turnuvanın en iyi oynayan takımı olarak Zico’lu, Socrates’li Brezilya gösteriliyordu. Brezilya, ilk turu geçtiğinde ikinci turda ölüm grubu onu bekliyordu. Arjantin ve İtalya ile yarı finale çıkmak için aynı grupta oynayan Brezilya ilk maçını Arjantin’i mağlup etmişti. Sırada ki rakibi İtalya’yı da mağlup edip yarı finale çıkacağı kesin gözüyle bakılıyordu. Öte yandan İtalya ülke olarak bahis skandallarıyla çalkalanıyordu. İtalya’nın en büyük golcüsü Rossi, kupa öncesi futboldan men cezası almış, kupa başlamasına çok az bir süre kala dönemin İtalya milli takımının teknik direktörü Berzot’un çabalarıyla affediliyordu. İtalya futbol tarihinin çelişkisi tekrarlanacak mıydı? Büyük eleştiriler büyük zaferleri getirecek miydi?
Paolo Rossi o döneme dair yıllar sonra şunları söyleyecekti.
’ Muhtemelen hayatımın en çirkin dönemiydi. Hiç yapmadığım bir şey için suçlandım. İki yılımı takımdan uzak antrenmanla geçirdim herkes beni eleştirdi, bütün basın beni eleştirdi.’
Yarı finalde Polonya rakibini bekliyordu. Diğer yarı finalisti belirleyecek maç ise kupa tarihine geçecek içinde bolca hikâyeler barındıracak olan Brezilya-İtalya maçı olacaktı. Bu maça kadar Zico-Falcao-Socrates üçlüsü Brezilyayı taşıyacak ve turnuvanın göze en güzel gelen futbolunu oynayacaktı. İtalya da ise durumlar çok farklıydı. Takımın en önemli yıldızı olarak gösterilen Rossi, Brezilya maçına kadar vasat bir futbol oynamış ve oynanan dört maçta da gol atamayacaktı.
Vakit gelmişti. Rossi, teknik direktörü Berzot’un psikolojik anlamda verdiği destekle Brezilya maçına kendisini hazırlamıştı. Maçın henüz beşinci dakikasında Cabri’nin mükemmel ortasında Rossi kafayla topu ağlara gönderecekti. Bu golden sonra hissettiklerini yıllar sonra şöyle açıklayacaktı;
’ O golden sonra bambaşka bir oyuncu oldum. Daha özgür, daha güçlü. Birdenbire on dakika önce olduğum futbolcu, on dakika sonra tamamen değişti.’
Zico’nun Socrates’i ceza sahasına soktuğu pasında, Socrates, Zoff’un kapattığı köşeden avlayacak ve beraberliği yakalayacaktı. Brezilya beraberlik golünden sonra oyunu ele alacaktı ki yine brezilya defansının hatasını fırsata çevirecek oyuncu Rossi olacak ve soyunma odasına İtalya 2-1 önde gidecekti. İkinci yarı başladığında Brezilya’nın geri dönüşü kesin olarak gözükecekti. Nitekim Falcao’nun golüyle beraberliği yakalayan Brezilya yarı final için avantajlı görünecekti fakat Rossi’nin henüz söylenmemiş bir sözü daha vardı. Dakikalar yetmiş dördü gösterdiğinde köşe vuruşunda gelen topu tamamlayacak İtalya’yı bir kez daha öne geçirecekti. O maça kadar ülkesinde şikeci olarak damga yiyen Rossi yaptığı hattrick ile bu kez kahraman olacaktı. Rossi golcü içgüdüsü ile doğmuş bir adamdı, bunu o maçta tüm dünyaya üç gol atarak gösterecekti.
Yarı finale gelindiğinde, Boniek’ten yoksun Polonya ve Rossi’li İtalya karşılaşacaktı. Polonya turnuvanın fiziki anlamda en iyi takımıydı ancak bir maç önce kahramanlaşan Rossi yarı finalinde yıldızı olacaktı. Maç boyu İtalya üstünlüğü ile geçilen maçta yine Rossi’nin attığı iki gol ile İtalya finale Batı Almanya’nın rakibi olacaktı. Polonya maçındaki attığı ilk golünü de yıllar sonra şöyle açıklayacaktı;
’ Conti’nin bana attığı topta şöyle yazıyordu: Sadece dokun.’
Artık beklenen gün gelmişti. Batı Almanya, Fransa’yı penaltılar da mağlup etmiş İtalya’nın rakibi olmuştu. Bu penaltılar, kupa tarihinde ilk kez finale çıkan takımı belirleyecekti. Paul Breitner’li, Schumacher’li Batı Almanya, Dino Zoff’lu, Paolo Rossi’li İtalya’yla karşılaşacaktı. Maç beklenildiği gibi başlamış, İtalya oyun üstünlüğünü almıştı. Dakikalar elli yediyi gösterdiğinde kahraman Rossi yine sahneye çıkacak İtalya’yı finalde öne geçirecekti. Gol ile birlikte rahatlayan İtalya’da bu kez sahneye, dönemin en modern oyuncularından, oynadığı maçlarda sahanın her yerine ayak basan, hem hücum hem savunma yapma kabiliyeti olan Tardelli sahneye çıkacak İtalya’yı 2-0 öne geçirecekti. Altobelli’nin 81. dakikada İtalya’yı 3-0 öne geçirdiği golünden sonra, tribünde maç izleyen İtalya devlet başkanı Sandro Pertini’nin ikonikleşen bir sözü olacaktı: ‘ Asla bizi yakalayamazlar.’ Batı Almanya 83. dakikada attığı gol ile birlikte maç 3-1 bitecek ve İtalya Milli Takımı 1982’de Dünya Kupası şampiyonu olacaktı. Kupadan geriye kalanlar ise, turnuva öncesi kadroya girmesi bile kesin olmayan ve ülkesinde iki yıllar top oynamayan Rossi’nin gol kralı olması aynı zamanda kaleci Dino Zoff’un 40 yaşında şampiyon olmasaydı.
Konuk yazar: Fırat Zent