‘’Top yuvarlaktır ve bir maç 90 dakika sürer.’’ Sepp Herberger
Dünya futbol tarihinin en önemli aktörlerinden birisi hiç şüphesiz Almanlardır. Oynadıkları futbol ve kazandıkları turnuvaların yanı sıra yetiştirdikleri büyük futbol insanları, dünya futbolunun gelişimine çok önemli katkılar sağlamışlardır. Dünya Kupaları’nın en sansasyonel geri dönüşlerinden 1954 Dünya Kupası finalinin ardından mikrofonlara konuşan Sepp Herberger’in gayet soğukkanlı ve kendinden emin şekilde verdiği bu demeç yıllarca kullanılmış, antrenörlerin, futbolcuların, spikerlerin dilinde klişeleşmiştir. Hatta şimdilerin sempatik yorumcusu ve Twitter fenomeni Gary Lineker, 90’da Dünya Kupası yarı finalinde Almanlar’a elenince – artık bu Almanlara elenme işinden oldukça sıkılmış olacak ki – efsane hoca Sepp Herberger’e gönderme yaparak yine yıllar içinde klişeleşen o efsane cümleyi kurar: “Futbol basit bir oyundur, 22 adam 90 dakika bir topu kovalar, sonunda daima Almanlar kazanır.’’ İngiliz milli takımından takım arkadaşları Lineker ile hemfikir olabilir ama belki de Del Piero ve Buffon aynı fikirde değildir.
Futbol asla sadece futbol değildir. Muhtemelen hemen hepimiz en az üç haneli sayılarda bu klişe ve oldukça da gerçek cümleyi – ki klişelerin kullanılma sebebi de çoğu kez gerçeklikleri değil midir ? – duymuşuzdur. Bu cümleden yola çıkarak yazdığımız birkaç yazımız olmuştu. Deniz Aşırı Rekabetler serimizde daha önce yer verdiğimiz rekabetlere yeni bir tanesini eklemenin zamanı geldi. Ligler yavaş yavaş son düzlüğe girerken EURO 2020 arifesinde, Denizaşırı Rekabetler serimizde bu sefer denizleri aşmayan güzel bir Avrupa rekabeti hepimizi eğlendirebilir.
Denizaşırı rekabet: Arjantin ve İngiltere’nin bitmeyen mücadelesi
Denizaşırı rekabet -2 | Arjantin’in Almanya bahtsızlığı
(Bu yazının kalanında ‘klişe’ kelimesi kullanılmamıştır.)
‘’Aslında hafızam oldukça kuvvetlidir ama Almanlara kaybettiğimizi hiç hatırlamıyorum.’’ Euro 2016’dan önce hazırlık maçı için Münih’e gelen İtalya Milli Takımı’nın kaptanı Gianluigi Buffon, hem biraz eğlenmek hem de Euro 2016 öncesi belki de en dişli rakiplerinden birinin moralini bozmak için bu cümleyi kurmuştu. Hem haksız da değildi. O tarihe kadar son 50 yılda resmi maçlarda 8 kere İtalyanlarla oynayan Almanlar, bir kere bile galip gelememişlerdi. Münih’te gülen taraf 4-1 ile Almanlar olurken, turnuvalarda İtalyanların ezici bir üstünlüğü söz konusu.
1970 Dünya Kupası – Meksika
1970’ler dünyada birçok şeyde olduğu gibi futbol ve Dünya Kupası tarihinde de önemli bir dönüm noktasıydı. Avrupa’da başlayıp dünyayı kasıp kavuran 68 Kuşağı etkisini 70’lerde dalga dalga hissettirmeye devam edecekti. Ay’a ilk kez gidilmesinin üstünden henüz bir tam yıl geçmemişti ve yine ilk kez bir Dünya Kupası renkli olarak yayınlanacaktı. Artık açık renk-koyu renk şort, düz çizgili-yatay çizgili forma devri bitmişti. Öte yandan dünyada futbol da hem gelişiyor hem değişiyordu. Topu alanın rakip sahaya koştuğu karambol futbolu iyiden iyiye terk edilmiş, son Dünya Kupası’nda yaşanan büyük olaylardan sonra futbolda ilk kez kart kullanılacaktı. 1970’e kadar hakemler futbolcuları oyundan ihraç edebiliyordu ancak tam manasıyla bir uyarı ve ceza sistemi kurulabilmiş değildi. 70’ Dünya Kupası boyunca 33 sarı kart çıkmış, hiçbir hakem kırmızı karta başvurmamıştı. Öte yandan turnuvaya katılan takımların kadroları da oldukça iddialıydı. Son şampiyon İngiltere daha da güçlenmiş, finalist Almanların Beckenbauer gibi futbolcuları 4 yıl daha tecrübe kazanmıştı. İtalyanlar da hatırı sayılır bir şampiyonluk adayıyken, her Dünya Kupası’nda unutulmaması gereken Pele’li Brezilya gerçeği, üçüncü şampiyonluk için fahri ev sahibi olarak geliyordu Meksika’ya. Hikayemizin başrolleri İtalya ve Almanya’nın yolu yarı finalde kesişecekti.
Almanya ile İtalya 1970 Meksika’ya kadar 13 kez (1 Resmi) karşılaşmış ve bu müsabakaların 8’ini İtalyanlar kazanmıştı. Turnuvada Peru, Bulgaristan ve Fas ile 4.Grupta yer alan Batı Almanya, gruptan puan kaybetmeden lider çıkmıştı. Çeyrek finalde rakip, 1966’da finalde kaybettikleri İngiltere’ydi. Geoff Hurst’un çizgiyi geçip geçmediği hala tartışılan golüyle kaybeden Almanlar, sahaya büyük bir rövanş motivasyonu ile çıkmışlardı. İngilizlerin efsane kalecisi Gordon Banks maçtan önce gıda zehirlenmesi yaşadığı için kadrodaki yerini alamazken İngilizler maça hiç de fena başlamadılar. İlk yarıyı 1-0 önde kapatan İngilizler, ikinci yarıda da perdeyi golle açmışlardı. Bitime 20 dakikadan biraz fazla vardı ki Almanların Kaiser’i topu ağlarla buluşturarak farkı bire indirdi. Gerçi henüz Kaiser olmamıştı, hala Beckenbauer’di. 82. Dakikada kaptan Seeler kaydettiği kafa golüyle skoru eşitleyince, kazananın belli olması için uzatmalara geçildi. Dünya Kupalarının gol rekortmenlerinden Müller, tarihe geçen gollerinden biriyle ikinci uzatma devresinin başında kazananı ilan ediyordu. Gazeteciler, yarı finalde olacaklardan habersiz, çoktan bu maç için ‘Yüzyılın Maçı’ yakıştırmasını yapmışlardı.
Turun diğer ayağında ise İtalyanlar grubu 4 puanla Uruguay’ın önünde tamamlamış ve çeyrek finalde ev sahibi Meksika’yı 4-1’le rahat geçmişlerdi.
İtalya ile Almanya 17 Haziran 1970 günü Meksiko’da Azteca Stadı’nda karşı karşıya geldi. Aslında turnuva başlamadan önce açıklanan planda, İtalya-Almanya maçının Guadalajara şehrinde oynanması planlanmış ancak FIFA yarı finale çıkan takımlar belli olduktan sonra yerleri değiştirdi. Bu durum yarı finalde Brezilya ile oynayacak olan Uruguay tarafından protesto edildi, zira Brezilya önceki maçlarını da aynı şehirde oynamıştı ve yarı final için seyahat etmek zorunda kalmayacaktı. Uruguay Futbol Federasyonu’nun girişimleri sonuç vermeyince Almanya ile İtalya dünyanın en büyük futbol stadyumunda karşı karşıya geldi.
Henüz 8.dakikada Boninsegna’nın golüyle öne geçen taraf İtalyanlardı. İtalyanlara gol atmak hali hazırda oldukça zorken, bir de İtalya’ya karşı ilk 10 dakikada geriye düşmek, 90 dakikada yaşamak istenmeyecek bir tecrübeydi. Oyuncu değişikliklerinden istenen verim alınamamış, beklenen beraberlik golü bir türlü gelmiyordu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi Pierluigi Cera’nın Beckenbauer’e yaptığı müdahale sonucunda Alman savunma oyuncusunun hem köprücük kemiği kırılmış, hem de omzu çıkmıştı. Doktorlar sahayı terk etmesi konusunda hemfikirlerdi ancak Beckenbauer’in bunu kabul etmesi, oyuncu değişikliği hakkı biten Alman takımının nerdeyse son yarım saat 10 kişi kalması demekti. Beckenbauer’e ‘Kaiser’ unvanını kazandıracak karar anı gelmişti. Alman savunmacı sahayı terk etmeyi ret ederek maçın kalanını ve uzatmaları sağ omzu sarılı bir şekilde tamamlayacaktı. Maçın sonlarına gelinmiş ve hakem belki de maçı bitirmek için pozisyonun sonlanmasını beklerken sahne Sinyor Schnellinger’indi. Futbol hayatının önemli bir kısmını İtalya’da geçiren Schnellinger, final yolunda son düzlüğe giren İtalyanların tekerine şimdilik çomak sokmuştu.
İlk uzatma devresinde henüz 4 dakika geçilmişken Gerd Müller skoru 2-1’e getirdi. Müller’in golüne cevap 4 dakika sonra Burgnich’ten geldi. İkinci uzatma devresinin 4. dakikasında ise öne geçen İtalyanlardı. Alman futbol severler 6 dakika sonra skoru eşitleyen Müller’in golüne henüz sevinemeden Rivera bu gol düellosuna noktayı koydu. Maç 4-3 sona ermiş ve İtalyanlar finalde Brezilya’nın rakibi olmuştu.
Finalde Pele’li Carlos Alberto’lu Brezilya, İtalya karşısında rahat bir galibiyet alarak kupayı kazanan taraf oldu. Almanya ise eve teselli ikramiyesi üçüncülükle dönüyordu.
to be continued…
Yazar Notu: Yazının toplamda 3-4 bin kelime süreceği öngörüldüğünden, okuyucuları yormamak adına yazı iki parçaya bölünmüştür.