Analiz | Derbide Beşiktaş

16. haftada Boğaz’ın Derbisinin Kadıköy ayağında Beşiktaş’ı ağırlayan Fenerbahçe; Kruse, Ozan ve Muriqi ile gülerken Beşiktaş’ın tek golü Atiba’dan geldi. Maçın Beşiktaş tarafını iş ortağımız InStat‘in verileri ışığında inceleyeceğiz.

Genel

Beşiktaş maça beklediğim bir 11 ve yapıyla çıktı. Öncelikle başlangıç planı üzerinde bir şeyler söylemek gerekirse Abdullah Avcı, Kadıköy’de kora kor bir top savaşına gireceği kontrollü pas oyunu yerine topun Fenerbahçe’de olduğu senaryoyu kabul ettiği gerçekçi bir senaryoyla sahadaydı. Kenarda Ljajic ve N’Koudou gibi rüzgarın yönünü değiştirebilecek oyuncular da hesaba katıldığında Avcı’nın ilk yarıyı böyle tutup ikinci yarıda hamlelerine başvuracağı belliydi. Gole kadar Beşiktaş’ın pozisyon verdiği anlar da oldu ancak genel itibariyle soğuk bir oyun vardı.

Maçtan önce bu kadroyu beklediğimi söylemiştim ancak bir ekleme yapmak gerekirse Burak’ın yanında Umut’un oynama ihtimalini de düşünüyordum. Bunun nedenlerinden ayrıca bahsedeceğim ancak Diaby’nin bireysel performansının da büyük ölçüde hayal kırıklığı olduğunu eklemek gerek.

Kurgu

Topun Beşiktaş’ta olduğu kurguda Fenerbahçe’nin yoğun ve kalabalık baskısı Beşiktaş’ı büyük ölçüde Karius’a ve uzun toplara yönlendirdi. Elneny ve Atiba’nın top alamadığı her sekansta çare Karius’un uzun toplarına kaldı. Yukarıda da Fenerbahçe’nin 6 kişiyle rakip yarı sahada olduğu bir sekansı görüyoruz.

Beşiktaş toplam 31 uzun pasta 22 isabet (%71) yakaladı. Dikkatimi çeken detay ise Karius’un toplam 15 uzun pasta 11 isabet yakalaması. Gözüktüğü ya da sanıldığı kadar isabetsiz oynamadığını görüyoruz burada Karius’un. Açıkçası beni şaşırttı bu rakamlar.

Burada Elneny geride top kullanma imkanı bulsa da Fenerbahçe merkezde iyi yerleşmiş durumda. Beşiktaş çareyi yine Burak’a uzun oynamakta görüyor. Evet, Burak Yılmaz’ın savunma arkası koşuları onun portolfolyosundaki en değerli özellik belki ancak şu haliyle epey statik bir plan olarak kalıyor bu düşünceler. Burada aklıma gelen isim ise Umut Nayir. Burak Yılmaz’dan bağımsız olarak bu kadar uzun pas atılan bir maçta Diaby yerine Umut düşünülemez miydi diye düşünmeden edemiyorum. Tabii ki maç bittikten sonra bunun üzerine düşünmek daha kolay ancak Beşiktaş uzun toplara bu kadar başvuracağını bence bildiği bir maçta Umut’u da düşünebilirdi. Tabii Diaby yerine.

Elneny’nin Karius’a döndüğü bir sekansı görüyoruz. Burada birkaç saniye öncesine geldiğimiz topun Elneny’le birlikte merkezde olduğunu da söylemek gerek. Fenerbahçe’nin rakip yarı sahadaki yoğun baskısı Beşiktaş’ta Elneny’nin işlevini yitirmesine neden oldu. Karius’a dönüldü ya da uzun vuruldu.

İlk yarıdan bir sekansta Fenerbahçe yine 7 kişiyle rakip yarı sahada. Bu kurguda Victor Ruiz’in de yokluğunda Beşiktaş’ın ayağa paslarla çıkmasını beklemek epey ütopik olacaktır ancak altını çizmek istediğim şey bu baskıya uzun paslarla verilen cevabın da final kısmının epey başarısız çizilmesi. Tekrar tekrar söylediğim gibi Fenerbahçe’nin bu orta saha yapısıyla Beşiktaş’a üstünlük kurması sürpriz değil. Beşiktaş sahaya bunu bilerek çıkmıştır diye düşünüyorum.

Topun Fenerbahçe’de olduğu kurgu Beşiktaş açısından çok daha önemliydi çünkü bir ölçüde bu kabullenilerek başlanmıştı maça. Burada Burak Yılmaz ve Diaby’nin defansif rolleri epey kritikti ancak bu ikilinin bu açıdan sınıfta kaldığını söylemek gerek. Burada Beşiktaş’ın savunmada 442 geçişlerini de görmeyi bekliyordum ancak Burak Yılmaz büyük ölçüde önde defansif bir işleve sahip olmadan konumlandı. Bu açıdan konu tekrar Umut Nayir hamlesine gelebilir, en azından aklımızın bir köşesinde bulunsun.

Fenerbahçe’nin orta sahadaki dinamik yapısı hücumda çoğalmaları için büyük bir avantajdı. Ayrıca bence ligde belki de mevkisinin en iyi ismi olan Gustavo’nun daha fazla marke edilmesi gereken bir maçı geride bıraktık. Gustavo oyunu istediği gibi yönlendirirken Diaby & Burak ikilisinin defansif işlevinin sınıfta kaldığını gördük.

Kopukluk

Beşiktaş’ın orta sahada bütünüyle sürklase olması ortaya kopuk bir takım görüntüsü çıkardı. Yukarıda Atiba’nın ekstra hücumcu rolüyle önde olduğunu görüyoruz, uzun paslara dayanan bir yapıda bu gayet normal hatta Burak’a uzun oynanmasından daha da mantıklı ancak burada top kullanan Roco’nun temel amacı N’Koudou’yu sarkıtmak. Pozisyondan bağımsız Beşiktaş’ın epey kopuk bir görüntü çizmesinin oyuncu profilleriyle de alakası var. Ljajic burada yine 3. bölge oyuncusu olarak duruyor. Burak Yılmaz, Kayseri maçındaki gibi servise yatkın bir oyun da sergilemeyince iki farklı takım görüyoruz Beşiktaş içerisinde.

Ters toplar

Fenerbahçe’nin beklerini aktif kullanmasına paralel olarak Beşiktaş kanat oyuncularının da savunma katkısının sınırlı kaldığı mücadelede Fenerbahçe’nin ters topları büyük fark yarattı. Yazı Beşiktaşlı odaklı olsa da burada bahsetmemin sebebi Beşiktaş savunmasının ne kadar dengesiz yakalandığı.

Beşiktaş hücumcularının Fenerbahçe’ye gerekli baskıyı yapamadığını söylemiştim. Burada Isla’nın sayısal üstünlüğe rağmen oradan çıkması önemli. Tolga’nın merkeze koşusu da Gökhan’ın işlevini yitirmesine neden oluyor ve o kanatta bir boşluk oluşuyor. Burada Fenerbahçe’de 3 değerli koşunun Beşiktaş savunmasının dengesini nasıl bozduğunu göstermek istiyorum aslında. Atağın devamında ise bir ters top nedeniyle Fenerbahçe kontra-atak yakalamadığı halde 4v4 yakalıyor Beşiktaş’ı.

Başka bir ters top sekansında Jailson yine aynı kanada oynuyor. Beşiktaş yine 4411 şablonuyla yerleşmiş durumda ancak orta saha orijinli Jailson’un rahatça top kullanmasına izin verilmiş durumda. Diaby & Burak ikilisinin; Galatasaray maçındaki ön ikili gibi yan yana dizilmemesinin bir sonucu olarak da okuyabiliriz bunu. Yani savunmada 442 yerleşimini görmek bu ters toplara karşı bir panzehir olabilirdi belki. Yine de tekrar söylemek gerekir ki; maç bittikten sonra bu varsayımlarda bulunmak kolay olan.

Abdoulay Diaby x Adem Ljajic

Beşiktaş’ta sahadaki en etkisiz isim Diaby oldu. Aksiyon sayısının azlığı kurgu ve sistemle açıklanabilecek olsa da toplamda 10 başarısız aksiyona sahip olması nedeniyle Abdullah Avcı onu 45 dakikanın sonunda oyundan aldı ve yerine Ljajic’i sürdü.

Tabelada 0-0 yazsa dahi Ljajic alınacaktı bence. Avcı’nın kafasındaki senaryonun devreye kadar bir şekilde tutup sonrasında Ljajic ve N’Koudou hamleleriyle şekillenecek bir yapı olduğunu düşünüyorum. Ljajic 3. bölgede 18 aksiyona sahip ancak onun en değerli özelliği olan anahtar pas becerisine tanık olabildiğimiz bir an yok. Ljajic’in bireysel performansında birkaç haftalık kısmi bir yükselme olmuş olsa da onun yarım sezonluk formu Beşiktaş’ın en büyük sorunu. Burada sisteme de parantez açılabilir ancak Ljajic’in kazanılması ya da onun satışından gelecek paranın kullanılma şekli Beşiktaş adına sezonun geri kalanını şekillendirecek.

3. gol

Yazıyı sonlandırmadan önce altını çizmek istediğim son detaylar Fenerbahçe’nin 3. golünde. Yukarıda Beşiktaş soldan Caner’le orta hazırlığında, ceza sahasında 3 kişi var. Kronometre 57:04’ü gösteriyor. Orta yapılacak ve Altay çıkıp alacak.

Duran top vb. bir durum olmamasına rağmen Altay’ın oyunu başlatmasından 20 saniye gibi uzun bir zaman geçmesiyle Beşiktaş’ın savunmada sanki bir kontra-atak yemişçesine dengesiz yakalandığını görüyoruz. Burada Fenerbahçeli oyuncuların hızını ve arzusunu da övebiliriz ancak böyle bir atağın dönüşünde Beşiktaş’ın sayıca az yakalanmış bir görüntü çizmesi rakipten çok maç psikolojisi ve mental hazırlığıyla da alakalı bence. Henüz 58. dakika olmasına rağmen fark da 1 gol iken bu düşüklük bana bunu düşündürttü.

Final

Beşiktaş sahaya büyük ölçüde beklediğim bir kadro ve yapıyla çıksa da istediklerini yansıtamadı. Burak Yılmaz hem hücumda hem savunmada büyük oranda pasifti, Diaby sahada olmadığı bir devre oynadı, Rebocho ilk defa standart altı bir görüntü çizdi… Bütün bu bireysel sıkıntıların yanında Beşiktaş’ın psikolojik açıdan da saha içinde kaybettiğini düşünüyorum. Maçtan sonra Abdullah Avcı’nın da altını çizdiği gibi Beşiktaş hem saha içi hem saha dışı olarak bir takım gibi hareket etmedi. Sahaya yansıtılamayan arzudan, hakeme itiraza kadar Beşiktaş’ın büyük ölçüde pasif kaldığı bir mücadele izledik.

Büyük ölçüde tecrübeli isimlerden oluşan kadroda Burak, Gökhan, Caner, Vida ve Atiba gibi belki de beş tane kaptan ruhlu oyuncuya rağmen Beşiktaş’ın takım halinde hareket edemeyip psikolojik muharebeleri kaybetmesi de ayrıca irdelenmeli.

Beşiktaş, Kadıköy’de bir yara alsa da sonraki haftaları etkileyecek derin bir yara olmadı bu. Günün sonunda Fenerbahçe, Beşiktaş’ın 1 puan önüne geçerken ligde zirve yarışının sıcaklığı de her geçen gün artıyor.