Pozisyon Oyunu, size baskı yapanlara karşı savunma hattından çıkarken üstünlük oluşturmaktan ibarettir. Topu ilk oyuna sokuşunuz net ise her şey çok daha kolay oluyor.
– JUAN MANUEL LILLO
“Tümden ayrı kalan hiçbir organizma hayatını sürdüremez.” Hayvanlar enerji ihtiyaçları için bitkilerin fotosentezine bağımlıdır; bitkiler ise hayvanların ürettiği karbondioksite tabi olduğu gibi bakterilerin köklerinde bıraktığı nitrojene de bağımlıdır, bu bitkiler, hayvanlar ile mikroorganizmalar beraber doğayı düzene sokup yaşam için gerekli olan koşulları oluştururlar” diye belirtiyor 2012 yılında çıkan “The Hidden Connection” adlı kitabında fizikçi ve sistemler teorisyeni Fritjof Capra.
İşte burası, başarılı bir oyun kurmayı tartışmak için başlayacağımız nokta. Bu, mükemmel bir başlangıç noktası çünkü burada Capra futbolu mükemmel betimleyen iki söylemde bulunuyor:
- Tümden ayrı kalan hiçbir organizma hayatını sürdüremez.
- Bitkiler, hayvanlar ile mikroorganizmalar beraber doğayı düzene sokup yaşam için gerekli olan koşulları oluştururlar.
Günün sonunda, doğa ile futbol ortak bir şeye sahipler; karmaşıklık. Her ikisi de birbirleriyle etkileşime geçtiğinde sistemi sürdüren ve birlikte yeni bir şeyi meydana getiren bireysel bölümlerden oluşan karmaşık sistemlerden ibarettir.
Ve yine, hem futbol ve doğa, bu sistemler kırılıp kendi tekil bölümlerine ayrılmamalıdır çünkü bu durum sistemin çökmesine neden olur. Bilakis, eğer büyük resmi görmek adına bu sistemlerin karmaşık doğasını anlamak ve bu sistemlerle etkileşime geçip onları yönlendirmek istiyorsak, karmaşıklığı yönetmemiz gerekir.
Futbolun Karmaşıklığı
Dile getirildiği üzere, futboldaki karmaşıklığın sadeleşmesi değil, yönetilmesi gerekir. Sistem içinde oyuncularınızın karar mekanizmalarına yardım etmek amacıyla prensipler yaratmak gibi. İdeal olarak, her bir katılımcının bütün kararları takımın taktiğine dayandırılıyor, nitekim futbolun karmaşıklığını yönetmek adına ortaya çıkan çözümlerden biri olan takım içi iletişimi yaratmak gibi.
Ve karmaşıklığı yöneterek, aslında başarılı olma ihtimalimizi de yönetmiş oluyoruz. Colorado Rapids Altyapı Futbol Takımı’ndan Chris Bentley’nin söylediği gibi: “Futbol oynamak “şansı” mümkün olabildiğince yönetebilmeyi gerektirir… Eğer şansı daha iyi kontrol edebileceğiniz bir şekilde oynayabiliyorsanız, kazanma ihtimalinizi arttırırsınız. Dolayısıyla, nereden bakarsanız bakın şuursuzca öne oynamak bunu yapmanın bir yolu değildir.”
Geriden hücumu şekillendirmek kimine riskli görünebilir. Fakat ihtimaller dahilinde şekillendiğinde, amaçsızca topu ileri oynamaktan daha mantıklı bir alternatif olduğuna inanıyorum.
Bu süreç dışında, her oyuncu karmaşıklığa bağımsız olarak yaklaşır. Böyle yaparak, her oyun durumuna göre karar verilen çözümler, oyunun farklı şekillerde değişmesine yol açarak karmaşıklığın artmasına neden olur. Bir takımın teknik direktörü olarak hedefimiz, prensipler ve taktikler doğrultusunda bu karmaşıklığı yönetmektir. Bu yapı itibarıyla, oyuncular kendilerini bir dansçı gibi ifade etme özgürlüğüne sahip olur.
Oyun Kurma
Oyunun doğası gereği, sizin yarı sahanızda, daha fazla sayısal üstünlüğe sahip olursunuz. Bu da eğer yapı doğru uygulanırsa, sahada ilerleyebileceğiniz daha fazla uygun oyuncuya sahip olacağınız anlamına geliyor. Tabi bu durum yalnızca doğru açı ve mesafelerin kullanıldığı takdirde geçerlilik kazanıyor. Ek olarak, hücumu geriden kurarken daha az oyuncuya gereksinim duymak demek, top ilerideki pozisyonlara ulaştığında daha avantajlı olacağınızı gösteriyor.
Hücum adına geriden pozisyon avantajlı bir oyun kurma amacını görmezden gelmek kolay bir olgu. Pek çok futbol düşünürü, yıllardır iyi gelişmiş organize bir hücumun kaleye yakın olduğun ölçüde avantaj sağladığının altını çiziyorlar (daha iyi fırsatlar/gol ihtimali). Amaç ise topu hücum oyuncuları ile aksiyonları başarıyla bitirmeleri için tercih edilebilir koşullarda buluşturmak.
Bir oyuncu için topla rakip kaleye sırtı dönük ve birkaç savunma oyuncusu tarafından kapatılmış (düşük ihtimal) şekilde buluşması, topu rakip ceza sahasında şut atması için gerekli alan ve zamana sahipken kaleye dönük almasına göre çok daha farklı. Bununla beraber, bu durum arzu edilen alanları mantıklı biçimde parselleyemezseniz gerçekleşmez.
(Eğer şut olasılığı hakkında daha fazla bilgiye sahip olmak isterseniz, StatsBomb’un bu makalesine göz atabilirsiniz.)
Bir kere yapının neler sunabileceği ışığında önemine dikkat çektiğimizde, detayına inmemiz ve her satırdaki amacı irdelemeliyiz. Sonuç olarak eğer ilerideki oyuncularımıza topla buluşmaları adına daha iyi koşullar vermek istiyorsak, öncelikle rakip blokları (örnek olarak ön ikili veya üçlü, orta saha hattı, geri hat) arasından oynamaya ihtiyacımız var.
Daha önce bahsedildiği gibi, baskının ilk hattı tipik olarak az sayıda oyuncu barındırır. Standart bir 1-4-4-2’de, farklı şekillerde dizilebilir, takımlar ön ikilileri ile basarlar ve genellikle baştaki baskıya üçüncü oyuncuyu eklerler. Geçilmesi gereken üçlü bir hat gerekli.
Karşı takım 1-4-2-3-1 veya 1-4-3-3 dizilimlerini kullandığında ise, öncelikle geri alanı kapatarak üç oyuncu ile baskı yaparlar. Bu yine geçilmesi gereken üçlü bir hat bırakır.
Fark ettiğiniz üzere, takımımızın kullandığı yapı tamamıyla rakip takımın savunmada kullandığı sisteme bağlı. Yapımız rakip takımın bıraktığı boş alanları doldurmak üzerine olmalı. Sürekli değişen bir yapboz düşünün. Hangi parçanın, rakip takımın çıkardığı parçaya uyacağını çözmemiz gerekir. Bu yapboza daha da karmaşıklık eklemek adına, rakip yapboz parçasını belirli oyuncuların veya topun hareketleriyle değiştirip parsellenecek yeni alanlar yaratılabilir.
Pozisyonel Oyun Kararları
İsimden de anlaşılacağı gibi, pozisyonel oyun başarıyı elde etmek adına pozisyonel avantajlar oluşturmak için oyun dayanaklarını kullanır. Kararlar tamamıyla oyun dayanaklarına dayanır (top, alan, rakip ve takım arkadaşları). Bu değişkenler kararlarımızın başlangıç noktalarıdır, bu nedenle bu dayanakların antrenmanlarda bulunmasının önemini göstermektedir. Bunlar dolaylı yoldan oyunun akıl oyunlarına yönelik nasıl hareket edileceğine dair oyuncu talimatları verir. Bunlar sadece oyuncuların neyi dinleyeceklerinin bildiği takdirde işe yarar.
Düşünebileceğiniz üzere, bu başarıyı sağlamak adına kolay bir yol değildir. Futbol oyuncu merkezli bir spordur, bu da demek oluyor ki teknik direktör maç esnasında minimum etki yaratmaya sahiptir. Bunun da ötesinde, oyuncular sürekli değişen dayanak noktaları (top, alan, takım arkadaşları vb.) hakkında karar vermek zorundadır ki bu da tanımlanacak yeni alanlar yaratmaktadır. Bu da antrenman metodolojisinin oyunun, oyuncu odaklı yapısını yansıtması gerektiği anlamına gelir.
2019 yılının Temmuz ayında, Pep Guardiola Gol TV’ye 90 dakikalık bir röportaj verdi. Röportaj boyunca dört muhabir de hiçbir konu veya kavram üzerinde durmaktan çekinmedi. Metodolojisi, antrenmanları, taktikleri, oyuna yaklaşımı, kişisel hayatı ve kamusal hayatı hakkında ayrıntılı bilgi istediler. Hiçbir şeyden çekinmediler. Söylemeye gerek yok, Guardiola futbolla ilgili inanılmaz doneler sundu.
Röportajın bir noktasında pozisyonel oyun konusu gündeme geldi. Pozisyonel oyun planlaması için nelerin gerekli olduğu sorulduğunda “Futbolda her şeye ihtiyacınız vardır. Pozisyonel oyunda, fiziksel açıdan kuvvetli oyunculara ihtiyaç duyarsınız, içeri ve dışarı topsuz koşular yapan oyunculara, alanlara koşular yapan kanatlara, merkezde ve kanatlarda top sürebilen oyunculara, 40 metrede savunma yapabilen oyunculara, oyunun akışına göre kimin boş olduğunu okuyabilen oyunculara,” şeklinde cevap verdi.
Bu ifade, pozisyonel oyunun, pozisyon alma ve yeniden konumlanmanın en küçük detaylar içinde olduğunu gösterir, ancak bunun her pozisyonda becerikli ve yetkin oyunculara sahip olmayı gerektirdiğini unutmamalıyız. Takımın başarılı olabilmesi için tamamının belli bir rol ve sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Bu, başarılı olmak için gereken dakika ayrıntılarına odaklanmadan önce ihtiyaç duyduğumuz pozisyonel oyunun yakınlaştırılmış görüntüsüdür.
Cevabının ikinci bölümünde, oyuncularda bulunması gereken kararları tanımlamak adına daha da derine iniyor. “İyi futbol oynamak… Rakibin hareketlerine dayanarak karar verdiğin hareketlere dayanıyor. Ben bir stopersem, kanat oyuncusu bana doğru gelir, boş adam kanat bekler olur. Bana nasıl olacağını sormayın, o top kanat beke gitmeli. Eğer ben bir stopersem ve santrfor bana doğru gelirse, diğer stoper oyuncusu boş kalır. O top diğer stopere gitmelidir. Eğer stoper topa sahip olur ve ofansif orta saha yanaşırsa, bu sefer defansif orta saha boşa çıkar. Top oraya ulaşmalı. Bu süreçler pozisyonel oyundur; karar verdiğiniz adımlara dayanarak o konumda olmak ve oradan oynamak.”
Baskıya Davet
Geriden başarılı bir oyun kurmayı tartışırken ki ilk adım budur. Guardiola, neyin gerekli olduğunu doğrudan belirtir; rakibin baskısı.
Daha önce Meksika Milli Takımı yöneticisi olan Atletico Nacional menajeri olan Juan Carlos Osorio, “Rakibin yüksek baskısı veya presi bir düşman değil, müttefiktir” der.
Bunu mantıkla düşündüğümüzde, takımlar yüksek baskı yaptığında kalenin önünde daha fazla alan (zaman) kalır ve bu da daha iyi fırsatlar yaratır. Geriden hücumu şekillendirerek savunmacıyı düzenin dışına çıkartın, böylece parselleyecek daha fazla alan yaratmış olursunuz. Yine, bu mantıkla, kalenin yakınında ve çevresinde daha fazla alan bulunması durumunda, gol atma olasılığı artar ve günün sonunda iyi futbol oynayarak kazanma olasılığınızı arttırır.
Baskıyı davet etmek istiyoruz. Savunmacıların, topu bizden geri kazanmaya çalışmak için konumlarından çıkmalarını istiyoruz çünkü bunu yaptıklarında bıraktıkları boşlukları kullanıyoruz. Onların dağınıklıklarını kullanıyoruz. Onların anlık kargaşasını kullanıyoruz. Çünkü tam olarak öyle, anlık. Bu kısacık. Belli bir süre için açık bir boşluk. En iyi takımlar için bir saniyenin kesirleri.
“pas at, çünkü atlayacaklar ve atladıklarında boşluk burada [arkasında].” – Pep Guardiola
Oyuncuların atlamasını istiyoruz. Pep, atlamanın Katalanca’nın tam anlamıyla çevirisini kullanıyor, ki bu “ileri adım” anlamına geliyor. Topu kazanmak niyetiyle kendilerini hücumcuya adayan bir defans oyuncusu anlamına geliyor. ‘Atlama’ çok önemlidir.
Örnekler
Bazı örneklere baktığımızda, özellikle bazı şeylere odaklanalım:
- Savunma bölgesinde sayısal üstünlük
- Referans noktalarına (top, takım arkadaşları, alan ve rakip) göre pozisyon alma ve yeniden konumlanma
- Rakip dizilimindeki boşlukların doldurulması
- Rakibi yatay hareket ettirmek için topu hareketlendirin
- Rakibi dikey açmak adına baskıyı üstünüze çekin
- Zamanın bir anlık fotoğrafında bunları icra edin
Lütfen aşağıdaki tüm örnekleri izlemek için birkaç dakikanızı ayırın. Yaklaşımlarının hepsinin farklı olduğuna dikkat edin, ancak hepsinin başarılı olması için aynı koşullara ihtiyacı var.
Bu başarılı oluşumların her birinde görebileceğiniz gibi, her oyuncu doğrudan veya dolaylı olarak katkıda bulunmalıdır.
Doğal dünyanın karmaşık sistemlerini ve bize ne öğretebileceklerini göz önünde bulundurarak bu başarılı oluşumların analizine başladık. Doğal dünyadan başka bir dersle bitireceğiz. En Büyük Küçük Çiftlik, bir çiftliğe doğal ekosistemlerin çeşitlilik yoluyla kendilerini düzenleyerek nasıl çalıştıklarını taklit etmek adına iddialı bir hedefle başlayan bir çiftin öyküsünü anlatan bir 2019 belgeseldir. Temelde, yeterli ekolojik çeşitliliğe sahip bir çiftlik oluşturarak, kendini sürdürdüğü bir noktaya ulaşılabilinir.
Film, çiftlik sahipleri John ve Molly Chester’ın sekiz yıl boyunca karşılaştıkları günlük zorlukları anlatıyor. Kendi kendine sürdürülebilir bir çiftçilik ekosistemi hedefine ulaşmak için çiftin üstesinden gelmesi gereken sayısız mücadele var. Çiftçilerin, salyangozların limon ağaçlarını istila etmelerinin nasıl önleneceği, çakalların ördekleri öldürmesinin çakalları öldürmeden nasıl önlenebileceği, yetim bir kuzunun erken yaşta olmadan nasıl yetişkinliğe taşınabileceği gibi günlük problemleri defalarca çözmeleri gerekiyor. Görünüşe göre her çözüm, çözümü olmayan yeni bir problem doğuruyor.
Filmin 48. dakikasında, John çiftlikte yeni bir sorunu anlatıyor ve başarının anahtarını ortaya koyuyor: “Çiftlikteki her şeyin katkısı olmalı.” Çiftliğin bir parçasının her bölümü, farklı bir amaç için kullanılmalıdır ve bazen, bunun nasıl yapılacağını bulmak kolay olmuyor.
John, köpeği Todd’dan gözlemlemenin gücünü öğreniyor: “Todd’un neredeyse sürekli sonsuz sayıdaki detaya derinlemesine baktığını hissediyorum. Sanki etrafındaki dünyanın nasıl çalıştığını çözüyor gibi. Ben de aynı şeyi yapmaya başladım ve sanırım ördeklerin göletlerden daha çok neyi sevdiğini anladım…. Ortaya çıkan her yeni problemde, ilk önce bir adım geriye atıp onu izleyin. Yaratıcılığın takip ettiği gözlem bizim en büyük müttefikimiz ”dedi.
Benzer şekilde, sahamızda meydana gelen mikro ekosistemi de gözlemlemeliyiz. Her hareketli parçayı ve bu parçanın, takımı nasıl başarılı kıldığını gözlemleyin. Göz ardı edilebilecek sonsuz küçük sayıdaki ayrıntıya karşı dikkatli olun, çünkü başarıyı bulabileceğimiz yer burasıdır. Her şeyin birbirine bağlı olduğunu ve bunların hareket değil, sadece etkileşimler olduğunu görmek için uzaklaşın. Sadece tüm sistemi uzaktan gözlemleyerek her etkileşimin amaçlanan ve istenmeyen sonuçlarını göreceğiz. Ve bir kez gözlendiğinde, yönetilen basitliği elde etmek için tüm sorunlara yaratıcı bir şekilde yaklaşabiliriz.
“Herhangi bir sorun için, geriye çekilip karmaşıklığı benimsedikce, en önemli şeylerdeki basit detaylara yaklaşma şansınız olur.”