Cüneyt Ersan -TRT Spor
Genç neslin en başarılı spor yazarlarından olan Taner Karaman bu çalışmasında rakamlarla bazı gerçekleri ortaya koymuş. Gerek bireysel anlamda ve gerekse genel anlamda başarı için neler yapılması gerektiği sanırım bu kitap okunduktan sonra daha iyi anlaşılacaktır. Başarının temel şartlarından birinin altyapı eğitimi olduğu gün gibi ortadadır. Bunu başaran ülkelerin istatistikleriyle bu konu da bizim gibi geri kalmış ülkelerin arasındaki fark maalesef giderek büyümektedir. Neler yapmalıyız? Temel soru bu. Belki Türk Spor teşkilatını baştan sona gözden geçirmeliyiz. Belki de Üniversitelerin spor eğitimi veren fakülteleri tarafından çok geniş çaplı, ortak araştırma yapılarak uzun vadeli çalışmalara hemen başlanmalı. Her alanda çağ atlayan Türkiye, sporu seven ve mantıklı her projeye “olur” veren yöneticilerin kıymetini bilmeli. Türkiye artık “tek çiçekle baharın gelmediğini” anlamalı. Genç kardeşim Taner Karaman’a yaptığı bu araştırmalar ve bunların ışığında yazdığı bu güzel eser için teşekkür ediyorum. Başarı dileklerimle…
Müslüm Gülhan – Haliç Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Müdürü
Futbol bir algı oyunu değildir, futbol bir bilgi oyunudur… Nedenlerini sıralama gereği duymuyorum ama çok istenirse Almanya milli takımının son dünya kupasındaki başarılarına bakılabilir. Arkasındaki bilgiyi görmekte zorlanacağımız bir başarıdır. Bilgi yönetimi sürdürülebilir başarının tek yoludur, başarıyı bilgi yönetimi yapmadan sürdürülebilir kılamazsınız. Nitelikli takım yaratamaz, yetenekli futbolcuyu tutamazsınız. Marka olamazsınız, markanız güçlü olmadığı için de, futbolcuya ederinden çok daha fazla para ödemek zorunda kalırsınız, çünkü onun marka değeri, sizin marka değerinizden büyüktür. Bilgiye ihtiyaç duymak ve kullanabilmek entelektüel bir ihtiyaçtır. Maalesef ülkemizde ne yönetici, ne teknik adam, ne de futbolcunun böyle bir ihtiyacı yok! Aksilik kaygısı da yok. Endüstriyel yapıdaki spor artık bilim ile bilgi ile iç içedir, ya bu kullanılır sisteme sahip olunur, ya da bertaraf olunur. Biz şu an ikinci süreç içinde çırpınmaktayız. Sporun Endüstrileşmesi sadece “para” anlamına gelmemektedir. Analitik anlamda ki sonuçlar bizim ne olduğumuzdan ziyade ne olmadığımızın kanıtıdır. İşte bu kitaptaki değerler de maalesef bizim olamadıklarımızın mükemmel (!) karşılığıdır.
Şu an futbolun içindekiler için sıkıntı yaratan kitap, futbol için bir kanıt niteliğinde belgedir.
Sema Tuğçe Dikici – Yazar
POSTMODERN ÇAĞIN SEKÜLER DİNİ; FUTBOL: “11 kişilik bir takım oyunundan bugün milyonları peşinden sürükleyen, izahı zor bir tutkuya dönüşen bir fenomen. Dev bir endüstri, büyülü bir dünya. Seküler bir din âdeta futbol. İkamesi olmayan bu tutku, hızla endüstriyelleşen, “show business”a dönüşen yapısı, iletişim teknolojileri ve popüler kültürün diğer araçlarının yardımıyla hiçbir sporun olmadığı kadar hızla küreselleşmekte ve yeni aktörlerle daha büyük rakamlarla yönetilmekte. Bu yüzden de bir çoğuna göre futbolun küreselleşmesi ve endüstriyelleşmesi güzel oyun”u bitiriyor. Futbolun göz ardı edilmiş matematiksel ve istatistiksel yanına rasyonel verilerle temas eden bu çalışma, okuyucuya hem sektörün bilinmeyenlerini sunacak hem de futbolun adaletini sorgulatacak… Ve Simon Kuper’in o meşhur sözünü yeniden hatırlatacak. “Futbol, asla sadece futbol değildir.”
(Tanıtım Bülteninden)
Türkçe
99 s. — 2. Hamur– Ciltsiz — 14 x 20 cm
İstanbul, 2014