Şampiyonluk yarışının alevlendiği haftalarda Galatasaray’a konuk olan Beşiktaş mücadeleden mağlup ayrıldı. Onyekuru ve Fernando’nun golleriyle kazanan Galatasaray zirveye yerleşirken, Beşiktaş ise kendini bir anda içinde bulduğu şampiyonluk yarışından uzaklaşmış oldu.
Maçın Beşiktaş tarafını iş ortağımız InStat’ın verileri ışığında inceleyeceğiz. Galatasaray tarafını da ayrıca Futbol Akademi’de bulabilirsiniz.
Genel
Beşiktaş’ta Şenol Güneş maça beklenmedik bir Necip hamlesiyle başladı. Atiba & Dorukhan dinamizminin arkada yaratabileceği boşluk için düşünülmüş bir hamleydi bu. Adriano’nun yokluğu Beşiktaş için elbette büyük bir sıkıntıydı çünkü Adriano’nun özellikle hücuma geçişlerde üstlendiği oyun kurucu rol Beşiktaş’ı rahatlatan etmenlerin başında geliyordu.
Top Beşiktaş’tayken hücuma geçişlerde ise Atiba’nın rol üstlenmesi gerekiyordu, öyle de oldu. Atiba – Necip – Dorukhan üçlüsünü çeşitli varyasyonlarda gördük saha içinde. Bu üçlünün önde bastığı anlarda ise temel amacın Marcao’ya top kullandırmamak ve özellikle Muslera’ya uzun oynatmak olduğunu söyleyebilirim. Bunun işe yaradığı anlar da oldu özellikle ilk yarıda.
Maçtan önce Necip tercihinin Beşiktaş’ın izah edilebilir bir oyun oynaması çerçevesinde anlamlandırabilmiştim. Yani Şenol Güneş’in kafasında topa hakim olunan bir yapının ötesinde kapılan topların kullanımıyla alakalı bir plan olduğu belliydi. Bu plan ilk yarım saatte kısmen işledi de ancak bazen oyunun gittiği noktaya kulübenin daha çabuk reaksiyon vermesi gerekiyor. Dolayısıyla maç başında anlamlandırılabilen Necip tercihi maçın senaryosuna göre anlamsız bir hale gelebiliyor. Bu maçta da bunu gördüğümüzü düşünüyorum.
Beşiktaş kulübesine ve hamlelerine baktığımızda yine ligin en iyi kadrolarından birine hatta belki de en iyisine sahip olduğunu görüyoruz. Fenerbahçe maçı başta olmak üzere topla olan her hareketi fark yaratan Kagawa’nın böyle kritik bir maçta yalnızca 75’te oyuna alınması ve doğru rol biçilmemesi ise Beşiktaş’ın elinde fark yaratabilecek isimlerden yararlanamadığı anlamına geliyor.
Atiba – Necip – Dorukhan
Topun Beşiktaş’ta olduğu kurguda stoperlerden sonraki ilk ayak genelde Atiba oldu. Atiba’nın pasör yapısı bunu mecbur kılarken topun Beşiktaş’ta olduğu kurgudaki genel yapı yukarıdaki gibi şekillendi.
Bekler önde ve çizgide kullanılıp rakibi genişletmek amaçlanırken kanat oyuncuları da kısmen içeri kat ederek buna destek oldular. Kısmen baskı yapılırken önde gördüğümüz Atiba top Beşiktaş’tayken ise geride konumlanıp pas dağıtma rolünü üstlenmiş durumdaydı.
Pas dağılımına baktığımızda da Beşiktaş en yaygın 5 pas kombinasyonunda da Atiba’yı görüyoruz. Burada dikkat çeken nokta hücumcular arasında bir bağlantı kurulamamış olması. Topu Atiba’dan alan tekrar Atiba’ya vermiş. Yani Beşiktaş’ın atak başlangıcından itibaren hücuma geçiş denemelerinin çok başarılı olmadığını da görmüş oluyoruz. Beşiktaş’ın ilk yarıda kendi yarı sahasında 8 top kaybı yaşaması da bunu doğruluyor. Beşiktaş’ın tehlike yarattığı ataklar orta sahada kapılan toplar aracılığıyla gerçekleşti ilk yarıda. Bu da asıl plandı zaten.
Atiba’nın pas dağıtma rolünün dışında bu orta üçlüde Dorukhan’a da beklenen rol verilmişti. Dorukhan hücumda yaptığı koşularla fark yaratan biri olduğu için hücuma geçişlerde onu doğrudan ön tarafa hareketlenmiş biri olarak görüyoruz. Elbette Dorukhan’ın istediği topları alamamasında Galatasaray’ın yerleşimine de pay çıkarmak gerek. Tabela yapma potansiyeli taşıyan Dorukhan’ın somut anlamda tehlike yarattığı bir an yoktu.
Necip’in rolü ise sigorta işlevi görmekti. Atiba ve Dorukhan’ın önde baskıya kalkıştığı anlarda orta sahadaki boşluğun giderilmesinde rol oynarken Dorukhan’ın yaptığı baskılara da destek oluyordu. Necip Uysal profili itibariyle Beşiktaş seviyesinin uzağında gözükse de maç özelinde kendisine biçilen rolü yerine getirdi.
Top Beşiktaş’ta değilken gördüğümüz şema ise genellikle yukarıdaki gibi şekillendi. 4+4 bir hatla yerleşen Beşiktaş’ta ortadaki üçlüden biri topa sahip olan kişiyi baskılarken bir başkası da bu baskıya destek vererek 2’ye 1 mücadele kovalıyordu. Beşiktaş’ın bu şekilde topu kazanıp çıktığı pek çok atak oldu. Kimilerine faul kararı çıksa da özellikle ilk yarım saatlik dilimde işler Beşiktaş’ın istediği gibi gidiyordu diyebiliriz.
Yukarıdaki kurguda dikkat çekilmesi gereken diğer nokta Beşiktaşlıların adam adama yerleşerek opsiyonları kapatma çabası. Topa sahip Donk’un tek bir opsiyonu var. O opsiyon da Necip’in varlığı nedeniyle tartışılabilir bir konumda. Bu adam adama eşleşmede Ljajic ve Lens’in savunmadaki rollerinin bilincinde olmaları önemli.
Hamleler
Beşiktaş ilk yarıda kısmen memnun kalınan oyuna rağmen tabelada mağlup durumdayken oyuna dokunmak zorundaydı. İlk hamle Adriano oldu. Gökhan’ın yerine giren Adriano sol beke geçerken orta sahadaki Necip sağ beke, Caner sol öne ve Ljajic de ortaya geçti. Bu hamleden kısa bir süre sonra kart tehlikesiyle de birlikte Quaresma’nın Caner yerine oyuna girdiğini gördük. Beşiktaş’ın amacı sonuca kanatlardan gitmekti, olmadı.
Adriano ve Quaresma hamleleri Beşiktaş adına oyunu heyecanlandırsa da sonuçtan çok uzaktı çünkü bu belli bir kurgu dahilinde değildi. Yaklaşık 2 senedir en çok eleştirdiğimiz şey olan bireysel yeteneklere bağımlılık faktörü yine devredeydi. Quaresma bir şeyler yapmaya çalıştı, bununla sınırlı kaldı.
75’te Dorukhan’ın yerine giren Kagawa’nın ise oyuna daha somut katkıları olduğunu söyleyebiliriz. Kaybedecek bir şeyi kalmayan Beşiktaş, her şeyini kaybettikten sonra hatırladı Kagawa’yı.
Kagawa etkisi
75. dakikaya kadar toplamda 9 şut çekebilen Beşiktaş, Kagawa oyuna girdikten sonra 4 şut çekti. Ljajic’le birlikte merkezde konumlanan Japon oyuncu geriye gelip oyun kurmak zorunda kalmadan üçüncü bölgede top alabildiği anlarda dokunuşlarıyla fark yarattı. Bir şekilde ana plana dahil olup Ljajic’le olan etkileşimi arttırılmalıydı. Adriano ve Quaresma hamlelerinden sonra Beşiktaş adına oyunun biraz daha hareketlendiğini söylemiştim. Bu durum da kısmen şut verilerine yansımış durumda.
Beşiktaş’ın hamlelerinden sonraki değişimlerin yansıdığı başka veriler ise mücadeleler. Bu durum son yarım saat itibariyle istediği skoru da alan Galatasaray’ın arkasına yaslanması anlamlandırılabilir olsa gerek. Tabii ayrıca Kagawa hamlesi daha erken yapılamaz mıydı sorusu da akıllara geliyor.
Son söz
Beşiktaş sezonun ikinci yarısında Ljajic ve Burak Yılmaz etkisiyle güzel sonuçlar yakalarken rakiplerinin de puan kayıplarıyla bir anda kendini yarışın içinde bulmuştu. Kendi oyununa sahip olmadan rakibe göre şekillenmeye çalışan bu dinamik yapı Beşiktaş’ı bir yere kadar yani buraya kadar getirdi. Kadro kalitesiyle ayakta duran Beşiktaş bu maçta fark yaratabilecek opsiyonlarını kullanmak yerine yine rakip odaklı kaldı ve kaybetti.