Beşiktaş’ın yardımcı antrenörü Guti Hernandez’in futbolculuk hayatı, antrenörlük deneyimleri, Real Madrid, Beşiktaş ve geleceği hakkında Marca’ya verdiği röportajı Türkçe’ye çevirdik. Keyifli okumalar.
“Karar veren tarafta olmayı seviyorum.”
Real Madrid’de gençlik akademisindeki antrenörlük tecrübesinin ardından Guti Hernandez, Şenol Güneş’in yardımcılığını yapmak için Türkiye’ye gitti. İspanyol teknik adam Marca’ya verdiği röportajda nihai amacının 20 yıldan uzun süre futbolcu olarak hizmet verdiği kulübüne geri dönmek olduğunu açıkladı.
Beşiktaş’ta yardımcı antrenörlük nasıl gidiyor?
İyi, bir tecrübe daha. Bu adımı atmış olduğum için, kariyerimi antrenörlüğe evrilerek devam ettirdiğim için mutluyum. Teknik direktör olmak istiyorum ve burada edindiğim tecrübe antrenör olarak gelişimimi sürdürmemde bana yardımcı oluyor. Sezonun kolay geçmediği doğru ve bu sezonun istediğimiz gibi gittiğini de söyleyemem, ama mutluyum.
Genç takımda baş antrenör olmakla Beşiktaş gibi elit bir takımın yardımcı antrenörü olmak arasında çok fark var mı?
Evet, var. Genç takımlardayken mantıklı olarak kazanmak istiyorsunuz ama asıl odak noktanız oyuncularınızın futbolcu olarak gelişimleri. Onların profesyonel olmasını istiyorsunuz, ama burada zaten öyleler. Önemli bir kulübe geldiğimi biliyordum. Real Madrid’le arasındaki farka rağmen Beşiktaş Türkiye’deki tüm kulvarlarda şampiyonluk için yarışan bir takım. İşler iyi gitmezse burada durumun çetrefilli bir hale geleceğini biliyordum. Burada oynayan oyuncuları da göz önünde bulundurursak Türkiye Ligi’nde mücadele etmek kolay değil. Burada oldukça iyi bir tecrübe ediniyorum, Beşiktaş’ta mutluyum.
Türkiye Ligi’ni biliyordunuz, Türkiye’de futbolla yaşayan insanların tutkusunu, Beşiktaş’ı biliyordunuz. Sizi şaşırtan bir şey olmadı, değil mi?
Ne kadar talepkar olacağını biliyordum ve bu da buraya gelmem için beni cesaretlendiren etkenlerden biriydi.
Yüksek lisans, doktora, staj… Süreci nasıl nitelendirirsiniz?
Birçok nedenden ötürü yüksek lisans (master) derim. Gençlerden bir anda profesyonel futbola geçtim. İspanya’dan farklı bir ülkeye geldim, burayı ne kadar bilsem de her şey farklı. Beni tanımadıkları bir takımdayım ki bu daha da çetrefilli, bir de dil meselesi var tabii. Buradaki ekip uzun zamandır çalışıyor, bense daha yeni geldim. Tüm bunları düşününce yüksek lisansa benziyor, ama benim için her şey çok iyi. Kendimi bu işe adadım ve teknik direktör olduğumda yapmam gereken her şey için hazırlanıyorum.
Çetrefilli zamanların da üstesinden geliyorsunuz çünkü ideal koşullardaki bir çevreden bahsetmiyoruz.
Futbol ve aldığımız sonuçlara bakarsak sorunsuz bir sezon geçirdiğimizi söyleyemem. Kulüp açısından da öyle. Zor bir sene oluyor, ama şikayetçi değilim. 2010’da buraya geldiğimde nasıl çalıştıklarını gözlemlemiştim ve aynı şekilde olacağını biliyordum. Şikayet etmiyorum çünkü yapmak istediğim şeyi yapıyorum ve bunu Beşiktaş gibi önemli bir kulüpte yapıyorum.
Artık çocuklarla çalışma zamanınız dolduğuna göre, profesyonel futbolcularla da halihazırda temasta olduğunuzu göz önünde bulundurursak şunu sormak istiyorum; futbolcu olmanın antrenör olmaktan çok farkı var mı?
Evet, farklı. Oyuncuyken kendinizi önemsiyorsunuz; kendi durumunuzu, nasıl antrenman yaptığınızı, antrenörlerin sizi seçip seçmeyeceğini düşünüyorsunuz . Şimdi 24-25 oyuncunun iyi gidip gitmediğini izlemen ve yapabileceklerini en iyisini yapıp yapmadıkları hakkında endişe etmen gerektiğini hissediyorsun. Herkesin kendine has ayrı bir kişiliği olduğunu biliyorsun, kendince oynama stilleri olduğunu; hepsi farklı ülkelerden geliyorlar, farklı kültürlerden ve tüm bunlar karmaşık. Bunu nasıl yöneteceğinizi bilmeniz gerekiyor. Bu yüzden antrenör ekibinizde iyi insanların olması çok önemli. Antrenör bir sezonun tüm yükünü yükleniyor ve bu çetrefilli.
Futbolcu sandığından daha mı hatalı?
Hepimiz hatalıydık. Kesin olan şu; sahaya çıkan onlar. Takımın iyi ya da kötü sonuçlar almasını sağlayacak olanlar onlar. Bu bağlamda büyük bir sorumluluk taşıyorlar ve nihayetinde bu antrenöre de atfediliyor. Kötü sonuçlar alındığında ilk gidecek olan antrenör. Ama sorumluluk ve hatalar nihayetinde herkese ait.
Şimdi diğer tarafta olduğunuza göre, futbolcu olarak yaptığınız neyi yapmazdınız?
Bilmiyorum çünkü her şeyi farklı bir perspektiften görüyorsunuz. Futbolcu hiçbir zaman kendini antrenörün yerine koyup onun gibi düşünemez. Antrenörün ne çektiğini, neden zevk aldığını hissedemez. Bir futbolcunun kendini antrenörün yerine koyması gerçekten çok zor. Kariyeriniz bittiğinde ve diğer tarafa geçtiğinizde işte o zaman, antrenörün kulüp ve takım için önemini idrak ediyorsunuz.
Antrenör olarak Riazor’da Deportivo karşısında Benzema’ya verdiğiniz topuk pası gibi ya da onun kalibresinde iyi bir şey yapmak çok zor, değil mi?
İmkansız. Takımınızın sevdiğiniz şeye biraz benzemesini, aklınızdakini biraz andırmasını sağlayabilirsiniz. Bu başarılabilir. Sahada sizin futboldan anladığınızı biraz olsun andıran oyuncularınızın olması gerektiği doğru. Genç takım antrenörlüğüm sırasında takımımın iyi oynadığını ve benim istediğime benzer bir şeyler yaptıklarını gördüğümde bundan çok keyif alırdım.
Antrenör olmak istediğinizin ne zaman farkına vardınız?
Real Madrid genç takımının baş antrenörüyken. Yardımcı antrenörken kötü bir an yaşamıştım. Çünkü ben kararlar vermeyi seviyorum, yardımcı antrenörlük bundan daha karmaşık.
Artık antrenör olarak elitler arasında olduğunuza göre, futbolcu olarak uzun yıllar orada olduktan sonra çocukken futbol oynamaya başladığınız zamanları, ailenizin ve ebeveynlerinizin fedakarlıklar yaptığı o yılları hatırlıyor musunuz?
Tanrıya şükür hepsine değdi. Ama elit seviyeye ulaşamamış olsaydım da değerdi. Madrid akademisinde çok güzel ve özel anlar yaşadık. Elit seviyeye geldiğinizde her şey daha farklıdır, muazzam bir keyif duyarsınız. Sevdiğiniz işi yaparak hayatınızı kazanabilirsiniz. Zor zamanlarda size yardımcı olan tüm insanların, tüm ailelerin mükafatlarını aldığı ve keyfini çıkardığı anları da yaşarsınız.
Elit seviyeye ulaştığınızdan beri aklınızda her zaman aileniz vardı.
Benim için yaptıkları her şey için aileme teşekkür ederim. Onlar bana küçüklüğümden beri baktılar, bana tüm sevgilerini verdiler ve onlar bana ne verdiyse hepsini onlara geri verdim. Benim evimde ekonomik açıdan zor günler geçirdiler. Bunu biliyordum, ama onlar gülümsemelerini eksik etmeden bana yardım etmek için hep benim yanımdaydı. Şanslıyım ki olabilecek en kısa sürede onların sevgisinin karşılığını verdim. Onlar her şeylerini bana verdikleri için kendimi onlara borçlu hissediyordum. Çok zor zamanlar geçirdiler ve onların da hayatın tadını çıkarmasını istedim. Tüm bunları zevkle yaptım ve mutluyum. Bunu hiç unutmayacağım. Ailemin daha iyi bir hayatı olmasını sağladım.
Çocuklarınıza hangi değerleri aktarıyorsunuz ?
Çocuklarım beni destekliyor. Antrenör olmanın zorluklarını biliyorlar. Zor bir iş. Zor çünkü, nerede ve ne kadar süreyle bir takımda olacağınızı bilemiyorsunuz. Ve tüm bunlar özellikle büyük yaşlarda çocuklarınız olduğunda daha da zorlaşıyor. Çünkü belirli bir yere yerleşmiş ve orada yaşamaya alışmış oluyorlar. Onları daha az görüyorum, ama aramızdaki sevgi hep burada. Onları hep görmek istiyorum.
6 yaşındaki ufaklık zaten neredeyse Türkçe konuşuyor.
O burada bizimle ve işin aslı babasından daha çok Türkçe konuşuyor.
İstanbul’da yaşamak nasıl?
Burada yaşamak gerçekten güzel. Sessiz sakin bir bölgede yaşıyoruz, okul hemen kapı komşumuz, antrenman tesisleri çok yakın. Şikayet edemeyiz. İstanbul gelip görülmesi, bilinmesi ve bütünüyle keyfine varılması gereken bir şehir. Olağanüstü bir yer.
Kapalı Çarşı’ya ya da Ayasofya’ya gidiyor musunuz?
Şapka ve güneş gözlüğüyle evet. Bir de dövmelerimin görünmemesine çalışıyorum çünkü dövmeleri görünce daha kolay tanıyorlar [gülüyor]. İnsanlar çok sevimli ve çok büyük bir saygı duyuyorlar.
Peki takım kaybedince?
Her şeye karşı müthiş tutkulular, kazandığınızda da kaybettiğinizde de. Bernabeu’dakine benziyor. Kazanmayı seven bir taraftar grubu var ve futbolcular için bu iyi bir şey. Çünkü onu motive ediyor ve futbolcu her zaman en iyisini vermesi gerektiğini biliyor.
Önce futbolcu olarak, şimdi de yardımcı antrenör olarak Beşiktaş’tasınız…
Real Madrid’den ayrılırken zaten bunu söylemiştim. Gelişmem gerek, baş antrenör olmak istiyorum ve gelecek sezon için hedefim de bu. Nerede? Bilmiyorum. Burada mutluyum, ama ne zaman ne olabileceğini hiçbir zaman bilemezsiniz.
Bernabeu’daki taraftarlardan bahsetmiştiniz, çok çilekeş bir sezon değil mi?
Bir Madrid taraftarı olarak ben de bu süreci onlar gibi yaşadım. Avrupa’da geçen mükemmel yıllardan sonra karmaşık bir sezon. Bu bir döngü ve yaşanması gerekiyor. Kulübün içinden bunu çok net bir şekilde ifade eden futbolcular ve başka kişiler de oldu; bu olabilecek bir şey. Bu sezon ya da bir sonraki sezon olabilirdi, bilemiyorsunuz. Neticede bu sezon yaşandı ve şimdi sakin olup en iyi çözüm için düşünmemiz gerekiyor.
Oyuncu olarak benzer durumları yaşamıştınız.
Real Madrid her zaman geri döner. Belli başlı şeylere temas etmeniz lazım. Futbolcuları mı motive etmek lazım yoksa gelecek sezon için tekrar her şeyini ortaya koyup savaşacak daha rekabetçi bir kadro mu kurulması gerekiyor bilmiyorum. Şu belli ki Real Madrid belli başlı şeyleri değiştirmesi gerektiğinin farkında ve eminim değiştirecekler. Sonuçta tüm oyuncular Real Madrid’e gitmek ister ve çok büyük sorunları olduğunu sanmıyorum. Real Madrid oyuncu transfer etmeli, ne talep ettiklerini göreceğiz.
Ama transfer piyasası uçmuş durumda.
Çıldırmış gibi. Nereye kadar gidecek bilmiyorum. Sadece bonservis ücretleri açısından değil maaşlar da öyle. Ama piyasa bu paraları üretebiliyor ki bu paralar ödeniyor, bu da kesin.
Bu sezon tüm yaşananları düşününce, Real Madrid antrenörü olarak gösterilebileceğinizi düşündünüz mü?
Şu çok açık, eğer hala orada olsaydım daha fazla şansım olurdu. Ama geriye bakmayı sevmiyorum. Bir manası yok. Şimdi buraya gelmeye karar verdiğim için mutluyum. Profesyonel futbolda antrenör olmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek ve gelişimimi sürdürmek açısından benim adıma çok iyi oldu.
Zidane’ı bir kez daha yedek kulübesinde görmeyi bekliyor muydunuz?
Şaşırdım ama Zidane’ın Real Madrid’de işleri çok iyi yürüttüğü ortada ve takım çok hassas bir durumdaydı. Florentino (Perez) ile Zidane arasındaki arkadaşlığın da faydası olmuştur. Eğer Real Madrid’in hayrına olacaksa biz tüm Madrid taraftarı onun geri dönüşünden mutluyuz.
Büyük bir revizyon gerekli mi?
Ham madde ortada. Real Madrid şu an itibariyle halen Avrupa Şampiyonu. Piyasa bu haldeyken çok fazla transfer yapamazsınız. Neye ihtiyaç duyulduğu ve neye sahip olunduğu üzerinde düşünüp hangi oyuncuların takımda kalması gerektiğine karar verilmesi için önümüzde zaman var.
Çoğu Madrid taraftarı Guti’nin bir gün Real Madrid’in antrenörü olacağını söylüyor. Bu sizin arzunuzu artırıyor mu?
Tabii ki. Bunu her zaman söyledim. Futbolcuyken olduğu gibi antrenör olarak da Real Madrid yedek kulübesinde olmak bu işin zirvesi. Bir gün orada olmak gerçekten çok değerli olur. Orada olmak için başarmam gereken bir sürü şey olduğunu biliyorum, ama futbolcu olarak orada olmak da büyük bir çaba gerektirmişti. Bu yüzden korkmuyorum. Tek istediğim işleri iyi yürütebilmek için bir fırsat yakalamak, işimin bilinir hale gelmesi ve gelişimimi sürdürmek.
Teknik direktör Guti’nin nasıl olduğunu zaten biliyorlar, değil mi?
Şimdilik attığım adımlardan memnunum. Şimdi önümde son bir adım daha var; profesyonel bir takımın teknik direktörü olmak. Büyük bir hevesle, heyecanla bunu bekliyorum ve bu yaz böyle bir şey olacağını umuyorum.
Takımınızın nasıl oynamasını isterdiniz?
Futbolculuğumu görür gibi olmanızı isterim. Çoğu zaman bu şekilde oynayamayacağımızı biliyorum, takımımdaki oyunculara uyum sağlamam gerekeceğini biliyorum. Her şey istediğim gibi olsaydı, sahada benimkine benzer bir oyun görmeyi çok isteyeceğimi biliyorum. Öyle olmazsa, düzeltmem gerekecek. Büyük teknik adamlar böyle yapar. Amacım baş antrenör olmak. Real Madrid ya da diğer büyük kulüplerden bahsetmiyorum, oralar henüz uzak ve karmaşık. O noktaya gelebilmek için bir isim yapmış olmanız lazım.
Ama Guti büyük bir isim.
Çoğu insan hala futbolcu Guti’yi hatırlıyor, ama kramponlarımı astım ve o artık geride kaldı. Şu an farklı biriyim. Hala Guti’yim ama artık tamamen farklı bir hayatım var ve birilerinin bana baş antrenör olarak fırsat vermesini umuyorum.
O adım zor muydu?
Evet, çok. Ben her zaman karar vermeyi sevmişimdir. Karar veremediğinizde… İki numara olmak, çocukları yetiştirmek, kendimi geliştirmek; kendime bu yollardan geçmem gerektiğini hatırlatıyordum.
Mesajlarınız futbolculara geçiyor mu?
Evet, evet geçiyor. Belli hocalarımın bana nasıl davranmasını istiyorsam ben de şimdi oyuncularıma öyle davranıyorum. Takım ve kendileri için en iyisinin ne olduğunu görmelerini sağlıyorum.
Antrenörün sınırı nedir?
En iyi antrenör, zor zamanlarda takımı toparlayan ve iyi günlerde kendisini bir adım geriye alıp oyunculara alkışlanmaları için içtenlikle alan açan kişidir.
Sadece 11’i oynayabilecekken 24 kişilik bir oyuncu grubunu nasıl yönetebilirsiniz?
Oyuncular bunun farkında. Bazılarının daha iyi ya da daha kötü hissedecekleri doğru. Onlar da bu kararların verilmesi gerektiğini biliyor. Perde arkasında oyuncularla konuşma becerisini sizinle paylaşabilecek isimsiz kahramanlardan kurulu bir ekibiniz olması gerekiyor. Teknik direktör her zaman onlarla birlikte olamaz. Bu yorucu olur.
Diğer takımlardan gelen teklifleri reddettiğinizde ya da takıma sizin mevkinizde oynayacak yeni oyuncular geldiğinde kimse Real Madrid’e olan bağınızdan şüphe duymamıştır.
Futbolcu olarak çektiğim tüm sıkıntılar şu an bana nasıl bir antrenör olmam gerektiğini öğretiyor. Kendime çok inanıyorum, güzel şeyler yapabileceğime de. Çok zor olacak çünkü insanların aklında futbolcu Guti var, teknik direktör Guti değil. Futbolu bırakalı altı yıl oldu bile. Elbette işler iyi gidecek. Kim bilir belki de başka bir röportaj için bir araya geldiğimizde ben başka bir takımda olacağım.
Her zaman Guti olacağınız fikrini sevdim.
Evet, hep Guti olacağım. Herkese bana Jose demesini söylüyorum çünkü seviyorum, ama Guti’ye de itirazım yok ve bu yüzden her zaman Guti olacağım. Ama Jose de olur [gülüyor].
Ronaldo mu Messi mi?
İkisi de. Geçtiğimiz günlerde Messi’yi seçerdim diye tweet attım ama Cristiano’nun yaptıklarına çok değer veriyorum. Müthiş bir oyuncu. Messi daha yetenekli; Cristiano daha skorer, daha hırslı ve kendi kendini yetiştirmiş bir oyuncu. Messi’nin döneminde beş Ballon d’Or kazanmış olması inanılmaz. Real Madrid’de gösterdiği üzere Ronaldo çok çok önemli bir oyuncu.
Real Madrid’in Ronaldo’yu çok arayacağını düşünüyor musunuz?
Ronaldo çok önemli bir faktördü, her şeyden öte gol üretkenliğiyle. Özellikle de büyük maçlarda. Real Madrid Ronaldo’yu arıyor.
Türkçe çevirisini okuduğunuz bu röportaj Marca’da yayımlanmıştır. Röportajın orijinalini buradan okuyabilirsiniz.