Beşiktaş: Tolga – Serdar- Pedro – Ersan – Motta – Veli – Gökhan – Sosa – Oğuzhan – Olcay – Ba
Galatasaray: Muslera – Sabri – Semih – Chedjou – Telles – Selçuk – Melo – Emre – Burak – Sneijder – Umut
Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nda yaklaşık 30 bin futbolseverin canlı tanık olduğu, 2015’in ilk derbisinde Beşiktaş, futbol olarak boyun eğmediği Galatasaray’a 2-0 mağlup oldu.
Beşiktaş Atiba ve Necip’in yokluğunda mücadele direnci düşük bir şekilde başladı maça. Galatasaray ise Sneijder, Emre ve Burak’ın sürekli olarak yer değiştirdiği bir formasyonla yayılmıştı sahaya. Beşiktaş’ta Atiba ve Necip’in yokluğuna Veli’nin atılması da eklenince Samet Aybaba döneminde izlediğimiz bir şuursuz hücum futbolu ortaya çıktı.
Yorgun Kartal Uçamadı
Yoğun fikstürün olumsuz etkilerine cezalı ve sakat oyuncular da eklenince Karakartal bir kanadı kırık gibi oynadı bu maçta. Defans önünde mecburen tek oyuncuyla maça başlayan Beşiktaş, Sosa’nın beklentilerin tam aksine etkisiz futboluyla mağlup oldu. Zeminin ağırlığının da etkisiyle Beşiktaş oyunu set oyununa çeviremedi. Uzun topları denedi ancak bu sefer de Demba Ba’nın etkisizliği Beşiktaş’ın gol yollarındaki en büyük sıkıntısıydı.
Beşiktaş’ta Atiba’nın yokluğunda rakibi önde faydalı bir şekilde karşılayacak oyuncu yoktu. Necip gibi bir markaj adamı da ciddi katkı sağlayabilirdi lakin o da sakatlığa takıldı. Veli mental ve fiziksel yorgunluğu 90 dakika kaldıramadı ve oyundan atıldı. Beşiktaş orta sahada istediği üçgeni kuramasa da üçüncü bölgede fazlasıyla etkili tek paslarla gol kovaladı. Gökhan ve Oğuzhan çilingir yetenekleriyle tehlike yarattı ancak sonu gelmedi.
Taktik varyasyonların işe yaramadığı bu maçta Beşiktaş, en büyük kozu olan duran top organizasyonlarıyla bir kez daha sınıfta kaldı. Dışardan dönen toplar, gereksiz paslaşmalar. Birçok duran top hatasına şahit olduk yine. Galatasaray ise Beşiktaş’ın aksine golü duran toptan buldu. Bu demek oluyor ki Beşiktaş’ın sadece duran top ataklarında değil duran top savunmasında da ciddi bir sıkıntısı var.
Formaları Karıştıran Sosa
Karakartal’ın en büyük hücum gücü bugün beklenen performanstan çok uzaktaydı. Bir general gibi takım hücumunu yönetmesi gereken Sosa çok fazla pas hatası yaptı. Üçüncü bölgedeki hataların yanında Veli’nin oyundan atılmasıyla geriye çekilen ve atak başlatan Sosa aynı hataları o bölgede de tekrarladı ve Beşiktaş adına maçın hayal kırıklığı oldu. Bireysel yetenek bakımından Gökhan ve Oğuzhan’a ayak uydurdu ve birebirde fazlasıyla etkili işler yaptı lakin asli görevini yerine getiremedi.
Bütün bu isabetsizliğe karşın Slaven Bilic’in Sosa’yı İsmail’le değiştirmesi bence daha da isabetsiz bir karardı. Rakibi geride karşılayan ve agresiflik dozajını ayarlayamayan Slaven Bilic’in devre arasında bu konu üzerine düşmesi gerek. Orta sahada oyunu iki yönlü oynayabilen birisi hala ortada yok. En az sağ bek kadar sorun teşkil eden bir mevki ve çözüm lazım.
Lokomotif Gökhan Töre
Sosa’nın isabetsizliği, Demba Ba ve Olcay’ın formsuzluğu derken Gökhan Töre gibi de bir gerçek vardı Beşiktaş’ta. Zaman zaman Oğuzhan ve sonradan da Kerim ayak uydurdu Gökhan’a ama yine de Beşiktaş adına sahanın en etkileyici ismi tartışmasız Gökhan Töre’ydi. 7 numaralı futbolcu adeta bir lokomotif gibi Beşiktaş hücumunu sırtlamıştı ancak bütün çabasına ve direkten dönen bir topuna rağmen Beşiktaş golü bulamadı.
7 kere başarılı dripling ve 1 kere de başarısız dripling yapan 7 numaralı kanat oyuncusunun bir şutu direkten döndü. 2 kere de gollük pas attı ancak takım bunlara doğru reaksiyon vermedi ve Beşiktaş gol atamadan mağlup oldu. Gökhan Töre’nin isabetsiz ortalarının sebebi ise Galatasaray savunmasının hava hâkimiyetiydi.
Ekonomik Galatasaray
Dizilişinin ve forma giyen oyuncularının da etkisiyle Galatasaray’da bir oyuncuda birden fazla oyuncunun görevi yüklüydü. Özellikle Telles, Sneijder’in orta alana kaymasıyla bir açık oyuncusu gibi oynadı ve bu da Gökhan Töre’nin o kanatta tehlike yaratmasına neden oldu. Rakibi Melo ile karşılayan Galatasaray ön tarafta ise Selçuk’un basit ama zeki oyunuyla ve Sneijder’in yaratıcılığıyla gol aradı. Bu plan tutmasa da Galatasaray duran toptan bir gol buldu ve maçın gidişatı değişti. Galatasaray rakibi önde karşılamayı bildi ancak kontra ataklardan son dakikaya kadar yararlanamadı.
Melo ve Selçuk Galatasaray’da merkez kuvvet konumundaydı. Burak ise sürekli Beşiktaş savunmasının arkasına sarkmaya çalıştı. Neredeyse hepsi sonuçsuz kaldı. Maçın en kötü oyuncusu konumunda olan Burak son dakikada golünü atmayı bildi.
Uçana Kaçana Dikkat!
Galatasaray’da Semih ve Chedjou yerden oyundaki kadar olmasa da havadan gelen toplarda etkiliydi. Özellikle Gökhan’ın ortalarına vurdurtmadı bu ikili. Muslera’nın da bu hava hâkimiyetinde ciddi katkısı vardı. Uzaklaştırılan toplarla Demba Ba’ya atılan uzun topları da kesti bu ikili.
Önde Karşıladı, Geride Afalladı
Galatasaray’ın savunma anlayışını tek bir cümle ile özetledik bu başlıkla. Özellikle Melo’nun baskısıyla Beşiktaş takımı atağa çıkarken oldukça zor şartlardaydı lakin Gökhan gibi bir lokomotifle içeri kat eden Beşiktaş, Galatasaray’a çok zor anlar yaşattı. Gökhan’ın driplinglerindeki en büyük hata da bek oyuncularındaydı. Durduramadılar.
En Büyük Handikap > Yükselen Tempo
Veli’nin kırmızı kart görmesiyle maçın temposu yükseldi ve maça heyecan geldi. Bu tempo hızlı oyuncularından dolayı Beşiktaş’a yaradı ancak Galatasaray’ın tempoyu düşürmesiyle bu baskı kırıldı. Buradan çıkaracağımız sonuç Galatasaray’ın yüksek tempo takımı olmadığıdır. Nitekim bunu yüksek tempodan geçen Dortmund ve Arsenal maçlarında gördük. Aynı Arsenal’e Beşiktaş yüksek tempoda kafa tutmuştu. Takım içi dengelerin ve oyuncu tiplerinin yarattığı bir çıkarım bu. Galatasaray oynadığı zeki futbolla 3 puanla ayrıldı ve şampiyonluk potasında yer edindi. Beşiktaş’ta ise kaybedilmiş bir şey yok, kazanılamayan 3 puan var.