Beşiktaş, Vodafone Park’ta Fenerbahçe’yi ağırladı. 6 gole sahne olup 3-3 biten derbide Beşiktaş ilk yarıya damgasını vururken Fenerbahçe ikinci yarıya damgasını vurarak büyük bir geri dönüşe imza attı. Boğaz’ın Derbisinde kazanan olmasa da iki takım da kazanmaya çok yaklaşmıştı.
Derbinin Beşiktaş tarafını iş ortağımız InStat’ın verileri ışığında inceleyeceğiz.
Fenerbahçe tarafını da ayrıca Futbol Akademi’de bulabilirsiniz.
Genel
Beşiktaş maça Ljajic’in yokluğunda çıkabileceği en iyi kadroyla çıktı. İlk yarıda kafadaki oyun için merkezde gerekli dinamizm Atiba ve Dorukhan’la sağlanırken kanatlarda Güven ve Lens ikilisi de bu dinamik ve baskılı yapı için uygun isimlerdi. Nitekim Beşiktaş başlama vuruşundan itibaren rakip yarı sahada ve üçüncü bölgede baskılı bir oyun oynadı. Bu baskının sonuç verdiği anlarda da topu hücuma taşıma derdi kalmadığı için doğrudan Kagawa’yla buluşturulabilen toplar Beşiktaş’ın ilk yarıya damga vurmasında rol oynadı.
İkinci yarıda; ilk yarıdaki oyunun sürdürülebileceği yanılgısı ve Ersun Yanal’ın oyuna yönelik hamlelerine karşı Güneş’in sonuç odaklı hamleleri Beşiktaş’ın avucundaki Fenerbahçe’yi elinden kaçırmasına neden oldu.
İlk yarıdaki oyun neden sürdürülebilir değildi? İkinci yarıda ne değişti? Kagawa ikinci yarıda neden etkisizdi? Güneş mi verdi, Yanal mı aldı? Beşiktaş adına ilk yarısı beyaz, ikinci yarısı siyah geçen derbide bu sorulara yanıt arayacağız.
İlk yarıda ne oldu?
Beşiktaş başlama vuruşuyla birlikte merkezinde Atiba ve Dorukhan’ın olduğu kanatlarda Lens ve Güven’le beslenen önde de Burak Yılmaz’ın olduğu bir baskıyla Fenerbahçe’yi yarı sahasına hapsetti ve uzun topa zorladı. Bu uzun toplardan başarılı olanlar da oldu elbette ancak Fenerbahçe bunlardan sonuç alamadı. 45 dakikanın sonunda tabelada 3-0 yazarken Fenerbahçe’nin isabetli şutu da yoktu.
Bahsettiğim baskılardan birini görüyoruz. Stoperlerden özellikle Skrtel’e yapılan baskı Fenerbahçe’de topun Sadık’la buluşmasıyla sonuçlandı. Görseldeki gibi 6 kişiyle rakip yarı sahada yapılan baskı sonucunda Sadık ya uzun vurmak zorunda kalıyordu ya da Volkan’a dönüyordu.
Baskının sonucunda Sadık topu Volkan’a oynadı ve Volkan da uzun vurarak atağı başlatmak zorunda kaldı.
Beşiktaş 5 kişiyle 2 blok halinde Fenerbahçe yarı sahasında Sadık’ı baskılamış durumda. Sadık’ın pas opsiyonları var ancak kalabalık baskı onu daha güvenli olan uzun top tercihine yönlendiriyor.
Beşiktaş yine 6 kişiyle rakip yarı sahada ve Fenerbahçe’yi uzun topa yönlendiriyor. Atağın devamında bu uzun pas Isimat-Mirin tarafından indiriliyor.
Baskı neden sürdürülebilir değil?
Beşiktaş burada 5 kişiyle rakip yarı sahada. Tam anlamıyla organize bir baskı söz konusu değil ancak Fenerbahçe’yi yine uzun topa yönlendirmeyi başarıyor Siyah Beyazlılar. Uzun pas için Topal’ın geriye gelip inisiyatif alması ise Fenerbahçe için bir artı. Burada Moses önde olduğu için Lens de kendi yarı sahasına kadar çekilmiş durumda. Topal’ın uzun pası geride Beşiktaş’ı sıkıntıya sokuyor çünkü Fenerbahçe önde hem kalabalık hem de topu kullanan Topal rahat bir durumda atıyor bu pası.
Beşiktaş yine 6 kişiyle rakip yarı sahada ama top kullanan oyuncu rahat durumda. Tolgay boşluğu görüp uzun pası atıyor ama pas isabetli olmuyor.
Beşiktaş yoğun baskı yapan bir takım kurgusu üzerine inşa edilmiş değil. Maç özelinde dinamik oyuncularla yapılmaya çalışılan kalabalık baskı da haliyle sürdürülebilir olmuyor.
Beşiktaş’ın ilk yarıdaki takım baskısını ikinci yarıda gösterememesinin birçok nedeni var. Bunlardan biri bu baskı oyununun yüksek efor ve enerji gerektirmesi. Beşiktaş’ta ikinci yarının özellikle ortalarında yorgunluk belirtileriyle birlikte pas hatalarında da ciddi artışlar başlamıştı. Ayrıca sıradan çinko karbon pillere oranla 13 kat fazla enerjiye sahip olsa da Atiba Hutchinson’ın 36 yaşında olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
İkinci yarıda ne değişti?
Topla oynama oranlarına baktığımızda iki devre arasında anormal bir fark görüyoruz. Bunun bir sebebi yukarıda sözünü ettiğimiz gibi Beşiktaş’ın ilk yarıdaki oyununun sürdürülebilir olmadığı. Diğer sebepler ise teknik direktörler üzerinden okunmalı.
Ersun Yanal’ın tabelaya bakmadan doğrudan saha içindeki oyuna yönelik hamlelerine karşı Şenol Güneş’in tabelaya bakarak saha içine bakmadan yaptığı hamleler maçın Fenerbahçe lehine dönmesinde en önemli etken.
Beşiktaş ilk yarıda oyunu rakip yarı sahaya yıkmanın etkisiyle kendi yarı sahasında yalnızca 2 top kaybederken Fenerbahçe 14 top kaybı yapmıştı. İkinci yarıda ise Beşiktaş kendi yarı sahasında 11 top kaybetti. Geri kazanmalara baktığımızda da Fenerbahçe’nin ikinci yarıda rakip yarı sahada 10 topu geri kazandığını görüyoruz. Beşiktaş’ta Dorukhan ve Atiba’nın rakip yarı sahada toplam 13 top kazandığını da hatırlatmak gerek.
Tüm bunların; Şenol Güneş’in tabelayı arkasına aldıktan sonra takımın vitesini düşürmesi ve topa hakim olmak yerine geriye yaslanıp tabelaya hakim olma çabasının bir sonucu olduğunu düşünüyorum. İlk yarıyı 3-0 önde kapatan bir takım ikinci yarıda rakibine topu göstermeden Ljajic yoksa Oğuzhan’la bunu yaparak rakibini bayıltabilirdi. Sonuç odaklı Quaresma ve Caner hamleleri; oyun odaklı Ayew, Valbuena hamlelerine yenik düştü ikinci yarıda.
Oyunun Fenerbahçe yarı sahasından Beşiktaş yarı sahasının taşındığını faul noktalarının haritası da güzelce gösteriyor. Beşiktaş ilk yarıda özellikle Yugoslav faulü diyebileceğimiz pek çok hamleyle rakibinin hızlı ataklarına fırsat vermemişti. İlk yarıdaki faullerin Fenerbahçe yarı sahasındaki sıklığı bunu özetliyor. İkinci yarıda ise gözle görülür bir azalış var. Bunu ilk yarıdaki faullerden dolayı görülen kartlarla açıklayamayız çünkü Beşiktaş’ta yalnızca Burak Yılmaz’ın sarı kartı vardı o da 74’te gördü.
Kagawa nasıl kullanıldı?
Sahanın özellikle ilk yarıdaki en iyi isimlerinden olan Kagawa dün doğru kullanıldığında ne kadar önemli bir hücum silahı olduğunu bir kez daha gösterdi. İkinci yarıda onun etkisiz olmasının bir numaralı nedeni ise Beşiktaş’ın oyunu üçüncü bölgeye taşıyamamasıydı.
Yukarıda Kagawa’nın aksiyon haritasını görüyoruz. Üçüncü bölgede %69’u başarılı 39 aksiyonu var Japon futbol sanatçısının. Bunların çok büyük bölümünün ilk yarıda gerçekleştiği de kaçınılmaz bir gerçek. Kagawa, Ljajic’in aksine üçüncü bölgede devreye giren bir hücum silahı. Beşiktaş’ın ilk yarıdaki baskılı oyunu atakların doğrudan rakip yarı sahada başlaması ve dolayısıyla Kagawa’ya top taşıma derdinin olmamasıyla sonuçlanıyordu. Kagawa da üçüncü bölgede aldığı toplarla Beşiktaş ataklarına şekil veriyordu. İkinci yarıda oyunun geride kabullenilmesinden sonra Kagawa’nın pasifize edilmesi kaçınılmaz bir sonuçtu yani.
Sonuç
Evinde baskılı başlayan Beşiktaş; Burak Yılmaz’ın usta golcülüğü, Kagawa’nın üst seviye bir oyuncu olması ve Dorukhan & Atiba dinamik orta sahasının etkisiyle ilk yarıda skoru lehine çevirmişti. İkinci yarıda Ersun Yanal’ın oyuna yönelik hamlelerine karşı Şenol Güneş’in tabelaya güvenmesi ve nedenleri geçip doğrudan sonuca yönelmesi Fenerbahçe’nin geri dönüşüne zemin hazırladı. Beşiktaş’ta Şenol Güneş’in özellikle son iki sezondur herhangi bir kurguyu inşa etme çabasında olmadığı da bir kez daha ortaya çıktı.