Spor Toto Süper Lig’de Lefter Küçükandonyadis Sezonu Ankara’da açıldı ve altı yıl sonra lige geri dönen Ankaragücü, evinde son şampiyonu ağırladı. Başkent ekibi altıncı dakikada El Kabir’in golüyle öne geçse de Galatasaray maçtan 1-3’lük skorla galip ayrılmasını bildi.
Maçı iş ortağımız InStat’ın verileriyle inceleyeceğiz.
ORTALAMA POZİSYONLAR
Açıkçası maçı ilk 30 ve son 60 dakika olarak iki bölüme ayırmanın daha faydalı olacağını düşünüyorum. İlk 30 dakikada topa hâkim olmasına rağmen bu hâkimiyeti hücum aksiyonlarına yansıtamayan Galatasaray, henüz altıncı dakikada bir de gol yedi. Galatasaray’ın da sanırım içine düşmek isteyeceği son durum buydu zira sarı-kırmızılıların oyunu, özellikle deplasmanlarda geriye düştüğü maçları, çevirmek için çok uygun değil. Topa hâkim olmayı dert etmeyen, hatta topla fazla oynadığı anlarda hücum verimi düşen Galatasaray, buna karşın kazanılan toplarla direk kaleye gitmeyi düşünen bir ekip… Ancak bu futbolla topu size bırakıp kapanan takımlara karşı özellikle deplasmanlarda sıkıntı yaşamanız olası.
Bu maçta da Ankaragücü erkenden öne geçince topu Galatasaray’a verdi ve savunmaya çekildi. Grafikte de görüldüğü gibi konuk ekip ilk 30 dakikada %64 oranında topla oynadı. Sarı-kırmızılılar her ne kadar bu bölümde iki gol bulmuş olsa da bu gollerin Galatasaray’ın oyununu okuma açısından yanıltıcı olduğunu düşünüyorum. Zira konuk ekip golleri de bulduğu ilk 30 dakikada akan oyunda sadece bir pozisyona girebildi. Hatta bu atağın da rakibin pas hatası sonucu geliştiğini düşünürsek durum daha da net anlaşılır sanırım. Nitekim tüm bunlara rağmen ister büyük takım kerameti diyin, ister şans, Galatasaray zorlandığı bu periyotta iki gol bularak skoru tekrardan lehine çevirdi. Tabii ki de tüm bunları söylerken saha zemininin rezalet durumda olduğunu ve Gomis-Belhanda-Feghouli üçlüsünün yedek kulübesinde oturduğunu da göz ardı etmiyorum ancak Galatasaray’ın bu sıkıntısı da yeni bir şey değil, geçen seneden beri süregelen bir durum… Dolayısıyla Galatasaray’ın ilk 30 dakikada yaşadığı sıkıntının temel nedenini zemin ya da oyuncu kalitesinden çok sarı-kırmızılıların oyununa bağlamak gerektiğini düşünüyorum.
SON 60 DAKİKA
Yazının başında maçı ilk 30 ve son 60 dakika olarak iki bölüme ayırmak gerektiğini belirtmiştim ve sırada maçın son 60 dakikası var. Bu bölümde alıştığımız Galatasaray’ı daha fazla gördük. Skor avantajını da ele geçirmesinin ardından kendi düzenine dönen Galatasaray, topu ayağında tutmayı dert etmedi, hatta topu rakibine verdi zira ikinci bölgede yapılan presle topu kazanıp hızla kaleye gitmek Galatasaray’ın hücum planlarında önemli rol oynuyor ve bu maçta da bunu denediler. Ancak bu kez de hücum anlamında başka bir sıkıntı baş gösterdi.
İlk 30 dakikadaki futbolun saha zemininden ya da oyunculardan çok Galatasaray’ın oyun planına bağlanması gerektiğini naçizane dile getirmiştim. Son 60 dakikadaysa durumun tam tersi olduğunu düşünüyorum. Deplasmanda skor avantajını eline alan Galatasaray, kendi oyununu oynamak için daha müsait bir ortam oluşturdu ancak zeminin durumu ve Galatasaray hücumcularının birbirlerinden kopuk oynaması sebebiyle istediklerini yapamadılar. Son 60 dakikada sadece %43’le topa sahip olan Galatasaray, topu rakibine bıraktı ve zaman zaman şok presler yaparak tehlike yaratmaya çalıştı.
Galatasaray’ın bu oyunu rakamlara da yansıdı. Maç boyunca rakip yarı alanda 12 top kazanan Galatasaray, bu topların dokuzunu ikinci yarıda kazandı.
Bu haritada da Galatasaray’ın ikinci yarıda kazandığı topları görüyoruz. Sarı-kırmızılılar maçın ikinci yarısında ikinci bölgede 14, üçüncü bölgede ise bir top kazanmış. İlk yarıdaysa Galatasaray’ın ikinci bölgede kazandığı top sayısı sadece beşti.
PAS BAĞLANTILARI
Galatasaray hücumcularının kopuk ve etkisiz görüntüsü bu pas bağlantı haritasında da açıkça görülüyor. Savunma oyuncularının birbiriyle ve Serdar’la Donk arasında bir bağlantı kurulduğunu görüyoruz ancak ön dörtlüden hiçbir oyuncu kimseyle güçlü bir bağlantı oluşturamamış.
SERDAR AZİZ
Serdar Aziz gösterdiği performanla Galatasaray adına öne çıkan oyunculardan biriydi. Her ne kadar ofsaytı bozarak yenilen golde büyük pay sahibi olsa da skoru dengeye getiren golü de o attı. Ayrıca maç boyunca 13 top çalan Serdar, 12 sahipsiz top kazandı ve girdiği 18 ikili mücadelenin 15’ini kazandı. Gösterdiği performans sonucu 306 index puanı alan Serdar, Galatasaray’ın en çok index puanı alan ikinci oyuncusu oldu.
FERNANDO
Galatasaray adına maçta beğendiğim bir diğer oyuncu da Fernando’ydu. Sarı Kırmızılıların son yıllardaki belki de en iyi transferi olan Brezilyalı, bu maçta da gösterdiği performansla alkışı hak etti. Maç boyunca 15 top çalan Fernando, 10 da sahipsiz top kazandı. Ayrıca maç boyunca iyi bir pas istasyonu olan Fernando’nun belki de en değerli istatistiğiyse maç boyunca yaptığı altı driplingdi. Galatasaray’ın ön oyuncularının kötü performanslar ortaya koyduğu maçta bu alanda da sorumluluk alan Fernando’nun driplinglerinin dördü rakip yarı sahada, üçü ise üçüncü bölgedeydi. Ayrıca Fernando, Galatasaray’ın en çok dripling yapan oyuncusu oldu.
Tüm bunlarla beraber Galatasaray’ın bulduğu nadir gol fırsatlarından birinde de yine Fernando Reges’in imzası vardı. Ankaragücü savunmadan pasla çıkmak isterken araya giren Brezilyalı burada topu çalarak atağı başlatıyor.
Pozisyonun devamında driplingle ceza sahası içine giren Fernando, dripling+Sinan’a attığı pasla birlikte toplamda dört Ankaragüçlü futbolcuyu oyundan düşürüp takım arkadaşını net bir gol pozisyonuna sokuyor. Ancak burada Sinan Gümüş topu iyi kontrol edememiş ve çektiği şut kaleciden dönmüştü.
Son Söz
Galatasaray’ın her ne olursa olsun böyle bir zeminde önemli oyuncularından bir kaçını oynatmayarak kazanması önemliydi. Ancak orta saha ve forvete takviyenin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Özellikle Eren geçtiğimiz sezon kaldığı yerden devam ediyor ve takıma katkısı neredeyse hiç yoktu. Gomis bu maçta hoca tercihi sebebiyle ilk 11’de değildi ancak gün gelir de sakatlık ya da başka bir sebepten ötürü uzun süre oynayamacak olursa, Galatasaray’ın Eren’den daha iyi bir alternatife ihtiyacı olacak.
Ankaragücü’yse lige yeni çıkan tipik bir kontra atak takımı hüviyetindeydi. Ancak özellikle Bifouma’nın kaleye uzak, çizgiye bağlı oynaması sebebiyle hücumda zorlandılar. Başkent ekibi kümede kalmak istiyorsa Bifouma’yı kaleye daha çok yaklaştırmalı ve İlhan Parlak başta olmak üzere bu lig için yeterli seviyede olmayan oyuncuları yerine daha iyilerini almalı.