Oyuncu İnceleme | André Silva

BAŞLANGIÇ

Ligimizdeki takımların, mali sorunlar nedeniyle daha çok kiralamalara ağırlık verdiği bu dönemde son şampiyon Galatasaray’la adı ciddi şekilde anılmaya başlanan Milan’ın 22 yaşındaki Portekizli santrforu André Silva’yı yeni inceleme yöntemimiz ” The FA Four Corner” modeli ile inceledim.

Model ile ilgili daha fazla bilgi için => The FA Four Corner

Porto’da parladıktan sonra astronomik bir bedelle Milan’a transfer olan Silva, geçtiğimiz sezonu beklentilerin altında kapattı. 24 Serie A maçında sadece 2 kere fileleri bulabilen Silva, sezon sonunda kendisini kiralama listesinde buldu.

Santrfor pozisyonunda verimli bir sezonu geride bırakan Gomis’in gelecek sezonda da aynı performansı 33’ü bulacak olan yaşı sebebiyle gösterip gösteremeyeceğinden emin olunamaması, yedeği Eren Derdiyok’un da bilhassa geçtiğimiz sezon beklentilerin uzağında kalması önümüzdeki sezon Şampiyonlar Ligi’nde de mücadele edecek Sarı-Kırmızılıları bu mevkiye hem yaşı genç hem de iyi bir kumaşa sahip olan André Silva ile ilgilenmeye itti.

TRANSFER GEÇMİŞİ – MİLLÎ TAKIMLAR – OYUNCU PERFORMANSI

OYNADIĞI POZİSYON

Klasik bir santrfor olan André Silva, futbola orta saha olarak başladı. Altyapılarda uzun süre orta saha olarak oynadığı için top kontrolünü ve temel yeteneğini yaşıtlarına oranla daha çok geliştirebilecek fırsat buldu. Alt yaş kategorilerinde kendisini öne çıkartan en önemli özellik de orta saha oynamasının ekmeği olan yeteneği oldu. Santrfor haricinde gerektiğinde sağ/sol kanat ve forvet arkası (second striker) olarak da oynayabilen Silva, Porto günlerinde genelde çift forvetli dizilimlerin en ucunda, bazen de 4-3-3’ün son adamı olarak oynadı. Milan’da ise Montella görevde iken 3-5-2 ve 3-4-1-2’nin ileri ikilisinde görev alan Portekizli, Gattuso’nun gelişi ile dönülen 4-3-3’ün ileri ucu için Cutrone ve Kalinić ile girdiği yarışta son sırada kaldı. Oyuncuyu ortalama ısı haritasında da en yoğun olarak 3.bölgenin ortasında görebiliriz.

FİZİKSEL ÖZELLİKLER

Her ne kadar boyu 1.84 m olsa da André Silva’da klasik bir 9 numaranın fiziksel özellikleri bulunuyor. Ancak Silva, bir santrfordan beklenen fiziksel yeteneklerini bugüne kadar sertliğin Serie A’ya nazaran daha düşük olduğu Portekiz Premier Ligi ve UEFA Avrupa Ligi’nde gösterebildi. FC Porto’da kendini parlattığı sezon olan 2016/17’de attığı toplam 21 golün 6’sı kafa golü, 8’i de penaltı ancak o 8 penaltının 3’ü Silva’ya yapılan faullerden doğan penaltılar. Kafa gollerine bu rakamı da eklersek kaydettiği 21 golün 9’una (%42.85) doğrudan fiziksel mücadelenin etki ettiğini görebiliriz. 2017/18 sezonunda ise genç Portekizli beklentilerin bayağı bir altında kalarak Serie A’da sadece 2 gol kaydedebildi. Alışma sezonu olarak da addedebileceğimiz bu sezonda Andre Silva sahada kaldığı toplam 924 dakikanın hatırı sayılır bölümünü İtalyan savunmacılar ile adeta ‘boğuşarak’ geçirdi.

Geçtiğimiz sezon İtalyan Ligi’nde oynayan forvetler arasında 90 dakika başına çıkılan hava topu mücadelesinde 6.69 gibi bir değerle vasatın biraz üzerinde seyreden Silva, bu mücadelelerin ise sadece %38.3’ünü kazanabildi ki bu sayı diğer Serie A santrforlarıyla karşılaştırılınca gayet düşük kalıyor. Portekizli vücudunu araya koyma, pozisyon alma gibi meziyetler barındırsa da bunları İtalyan Ligi’nde tam kullanamadığını belirtmemiz gerekir. Özellikle uzun boylu ve kalıplı bir savunmacı ayakta kaldığı sürece Silva’yı zorlanmadan marke edebilir çünkü patlayıcı hızı çok da yüksek olmayan Portekizli’ye karşı fiziksel avantaj da rakipte olunca Silva’nın elinde sadece rakibini ekarte edebilmek için top hakimiyeti kalıyor.

TEKNİK ÖZELLİKLER

Hava topları denildiğinde akla gelen ilk isim olmasa da 22 yaşındaki Portekizli fundamental açısından çok ciddi bir doğal yetenek olarak göze çarpıyor. Hatta o kadar ki, kendisini yetenek yönünden efsane Portekizli santrfor Pauleta’ya benzetenler bir hayli çok. Silva’nın bu temel yetenekleri futbola ilk başladığında uzun bir süre orta saha oynamasından geliyor. O dönemlerde topla sıklıkla buluşan Portekizli yeteneğini de ince ince işleyerek geliştirmiş durumda. Aynı zamanda güçlü ve zayıf yönlerinin son derece farkında olan Silva da sahip olduğu yeteneği göstermek için her zaman en uygun pozisyona girmeye çalışan bir oyuncu. Bu hareketleri ile de gereken zamanlarda teknik direktörünün taktik anlamında elini rahatlabilecek bir “gezen forvet” (roaming forward) rolüne bürünebiliyor.

Portekizli’nin sıklıkla kullandığı hücum aksiyonlarının en başında 3.bölgeye doğru atılan direkt paslar için defans arkasına sarkmak veya pozisyon müsait değilse 2.bölgeye doğru gelip topa sahip olmak, sonrasında da en müsait hücumcu ile tek top yapmak / yanlara top dağıtmak (lateral pass) geliyor. Silva’nın bir başka güçlü yönü ise ayakları ve top hakimiyeti. Ceza sahasında topla buluştuğu zaman topu sağa veya sola çekip rakibinin üzerine doğru gitmeyi veya yanından içe doğru kat etmeyi, sonrasında da bulunduğu noktanın çapraz köşesine sert ve düzgün vuruşlar çıkartmayı hem seven, hem de sıklıkla kullanmaya çalışan bir santrfor.

Porto günlerinde de, Portekiz milli takımında da, Milan’da Montella görevde iken de André Silva oynadığı maçların %82’sine bir santrfor partneriyle çıktı, yani diğer bir deyişle genelde hep çift forvet olarak oynadı. Bu taktiksel diziliş Silva’ya aynı zamanda takipçiliğini geliştirme fırsatı da verdi. Özellikle Portekiz milli takımında Cristiano Ronaldo’nun tabiri caizse arkasını süpürdüğü zamanlar Silva’da hem takipçilik kavramını sağlamlaştırdı, hem de bitiriciliğini yani son vuruşlarını geliştirdi.

Bu özelliklerine ek olarak, André Silva’nın çok şut çekmeyi seven bir santrfor olduğunu da es geçmememiz gerekiyor. Öyle ki, çekilen şutların zorluk derecesine bağlı olan çok tutarlı bir algoritma ile hesaplanan xG (Expected Goals-Beklenen Gol Sayısı) kategorisinde 2017 takvim yılı içerisinde 31.98 ile Portekiz Ligi’nde oynamış olan oyuncuların başını çekiyor. Bu demek oluyor ki, Porteklizli ‘nin çektiği şutlar kaleyi genelde buluyor, ancak gol olmuyor. Bu veriler 2017 senesinde kaydettiği 28 golün — normal şartlarda 28/31.98 gayet iyi bir oran iken — 20’sinin penaltıdan kaydedilmeyen gol olmasıyla ve şutları gole çevirme oranının (goal conversion rate) sadece %18.4 olmasıyla da destekleniyor. Silva topa iyi ve etkili vuruyor ancak meşin yuvarlağı filelerle aynı yüzde ile buluşturamıyor. Yine o sezon Portekiz Ligi’nde 90 dakika başına çektiği 3.12 şutun %49’unu isabetli atmış olması ama %18.4’ünün gol olması da ek bir destekleyici bilgi olarak karşımıza çıkıyor.

(Dipnot: Silva 2017/18’de Milan’da istisnai şekilde kötü bir sezon geçirdi, ayrıyetten de santrfor partneri olan Patrick Cutrone’nin arkasında ikinci, bazen de hem onun hem de Nikola Kalinić’in arkasında üçüncü santrfor olarak yer aldı; bu sebepten güçlü yönlerini daha çok 2016/17 sezonunda Porto’da yaptıkları ile değerlendirdim.)

MENTAL ÖZELLİKLER

André Silva’nın açık ara en göze batan eksikliği devamlılığının olmaması. Yıldızının parladığı Porto’nun B takımında da, kendisini vitrine çıkarttığı A takımında da, Milan’da da bu açığını bir türlü kapatamadı. Silva’nın maç maç gol istatistiğini incelediğimiz zaman karşımıza hep aynı tekrarlayan düzen çıkıyor:

Arka arkaya X sayıda maçta gol kaydetmiş —> peş peşe Y sayıda maçı boş geçmiş —> arka arkaya X sayıda maçta gol kaydetmiş —> peş peşe Y sayıda maçı boş geçmiş.

Porto’da iken boş geçtiği maç sayısı olan Y’nin değeri sürekli gol kaydettiği maç sayısı olan X’e nazaran daha küçük olduğu için, yani gol atma döngüsü daha hızlı tekrar ettiği için, özellikle çift forvetli sistemde açıklarının kapatılması daha kolay olan bir rolü ve bu açıkları kapayacak da bir santrfor partneri vardı ancak Milan’da, özellikle de Gattuso’nun gelişi ile geçilen tek forvetli dizilimde bu derece bir devamlılık sorunu (ve ileride artık tek forvet olması) doğal olarak Silva’yı yedeğe itti. Bu olay aynı zamanda genç santrforun sezonun kalan kısmında demoralize olmasına ve adının yaz boyunca takas/transfer haberlerini süslemesine yol açtı.

Sene sonuna doğru Milan teknik direktörü Gennaro Gattuso İtalyan basınına verdiği demeçlerde André Silva’da hala potansiyel gördüğünü ancak Milan seviyesine çıkması için daha hala önünde kat etmesi gereken bir yol olduğunu dile getirdi ve “Oynamayacağını düşündüğün için belirlenen şekilde antrenman yapmazsan, oynayabilmek için tek şansın hafta boyunca kendini başka yollarla gösterebilmektir” demeciyle üstü kapalı bir şekilde Portekizli’nin yaşadığı moral bozukluğunu ve bunun kulüpteki rolünü nasıl etkilediğini ifade etti.

22 yaşındaki Portekizli’nin belirli bir adaptasyon süresine ihtiyacı olduğu bariz, adapte olduğunda yapabilecekleri de Porto kariyeri ve Portekiz milli takımında Ronaldo’nun tamamlayıcısı rolü ile ortada. Bu noktada halen gelişime açık olan Silva’ya deneyimli ve gençlere destek olan bir teknik direktör çok iyi gelebilir.

SOSYAL ÖZELLİKLER

Genelde takım arkadaşlarıyla ve teknik direktörüyle sıkıntısız bir iletişimi bulunan ve iyi geçinen André Silva’nın göze batan bir disiplinsizlik örneği de olmadı. Ancak motivasyonunu çok çabuk kaybedebilen Silva’nın yukarıda bahsettiğimiz gibi tabiri caizse “babacan” bir teknik direktörle çalışması hem kendisi hem de gelişimi açısından çok daha iyi olacaktır. Özellikle bu tarz bir mental koçluk da Milan’da kendisine bir nebze daha seviyeli yaklaşan Gattuso’dan sonra pozitif bir sonuç verecektir. Portekiz Ligi’nden daha sert ancak Serie A kadar da sert olmayan ligimiz Silva’nın gelişiminde atladığı basamağı doldurabilecektir, bu sayede kendisi de daha hazır bir şekilde kariyerine Milan’da veya başka bir takımda devam edebilecektir.

GENEL DEĞERLENDİRME

Belki de Porto’nun bugüne kadar vitrinine en başarılı şekilde yerleştirdiği 3-5 oyuncudan biri olan André Silva, biraz da futbol piyasasının değişmekte olan normlarıyla ederinden çok daha fazla bir bonservis ile Milan’a gitti ve geçtiğimiz seneyi büyük bir hayal kırıklığı olarak kapattı. Ancak bu Silva’nın popüler tabirle “balon” bir oyuncu olduğu anlamına gelmemeli. 22 yaşında ve gelişime sonuna kadar açık, ayrıca klasik bir 9 numaradan beklenenin üzerinde bir yeteneğe sahip olan Silva’nın tek ihtiyacı, Porto’dan Milan’a giderken beklenmeden bir anda yaptığı zıplamanın temelini sağlam bir şekilde doldurabilmek.

Genelde daha çok “yırtıcı” diye tabir edebileceğimiz santrforların domine ettiği ligimizde André Silva, çift forvetli bir düzende Gomis ile çok uyumlu bir ikili oluşturabilir. Birbirlerinin açıklarını kapamaya son derece müsait olan bu iki santrfor, doğru bir taktik ve yönlendirmeyle puzzle parçaları gibi birbirini tamamlayabilme potansiyeline sahip. “Yırtıcı” forvetin en belirgin temsilcilerinden biri olan Bafétimbi Gomis, Silva’ya en iyi yaptığı işi, yani saf yeteneğini sergilemeyi yaratacak ortamı sahada oluşturabilir. Tek forvet olarak oynayacak olması durumunda ise kanatlardan ve orta sahadan gerçekten sağlam bir destek alması gerekir, ancak hala oyununu geliştirmeye müsait olan Portekizli için tek forvet denenmesi çok da abes kaçmayacak, ama yine de beklenmedik bir hamle olur. Riskleri bol bir kiralama olarak nitelendirebileceğimiz André Silva hakkında son karar Fatih Terim’in. Bu noktada bir diğer adı geçen kulüp olan Wolves yerine Galatasaray’a gelmesi hem edineceği tecrübeyle, hem de Premier Lig’e henüz hazır olmadığı gerçeğiyle daha doğru bir tercih olur.

Konuk yazar: Efe Akgül