AVUSTRALYA
Dünya Kupasına play-off’larda Honduras’ı geçerek geldiler. İlk maçta Honduras’la golsüz berabere kalırken ikinci maçta sahneye Jedinak çıktı. Ülkemizde de forma giymiş Avustralyalı, ikinci maçta üç gol atıp takımına Rusya biletini kesti. Ancak Avustralya’yı Rusya’ya taşıyan, sakatlığına rağmen arkadaşlarıyla birlikte sahaya çıkan 38 yaşındaki Cahill’di.
Elemelerde 11 maçta attığı 15 golle ülkesini sırtlayan Cahill, son Dünya Kupası’nda da ülkesiyle bir iz bırakmak istiyor. Fakat bunun için turnuva şansına biraz ihtiyaçları var gibi. Zira Cahill artık eski hızında değil ve tüm maçları kaldırabilecek gibi görünmüyor.
Takımın yeni oyun anlayışı ve oyuncuların buna uyumuyla ilgili de önemli soru işaretleri var. Sene başında Dünya Kupası için göreve gelen Bert van Marwijk yönetiminde üç maç yaptılar ve birinde Norveç’e 4-1 yenilip diğerinde golsüz berabere kaldılar. Postaceoglu döneminde üçlü savunmayla oynarken Dünya Kupasında taktikleri belirsiz, dörtlü savunmayı deniyorlar ama uyum sağlayabilecekleri kesin değil. Zira hazırlık karşılaşmasında, Norveç karşısında dörtlü savunmayla kompakt bir görüntü sergileyemediler ve kalelerinde dört gol gördüler. Ancak geçtiğimiz hafta Çek Cumhuriyeti karşısında aldıkları 4-0’lık galibiyet Avustralyalıları heyecanlandırmış, özellikle Peru ve Danimarka maçları için umutlandırmış olmalı… Yine de van Marwijk ve takımın aklında açılıştaki Fransa maçından başka bir şey yok. Van Marwijk’in de açıkladığı gibi şu an Fransa maçından başka bir şey düşünmüyorlar ve bütün dikkatleri ilk maç üzerinde. Peru ve Danimarka, sonraki mesele…
Teknik direktör Postecoglou, 2013 yılında başladığı görevinden 2017 Kasım’ında; Avustralya, Dünya Kupası’na gitmeye hak kazandıktan sonra ayrıldı. Devamında 2010 Dünya Kupası finalisti Hollanda’nın antrenörü Bert van Marwijk’i takımın başına getiren Avustralya’da oyun planı ve takım düzeni şu an için belirsiz gözüküyor. Zira Avustralya’nın başında sadece üç maça çıkan van Marwijk’’in takıma oynatmak istediği sıkı savunmaya ve hızlı hücumlara dayanan oyun ve oyuncuların buna riayeti henüz belirsiz.
Savunmadaki problemlerini diziliş ya da anlayış değişiklikleriyle değiştirip değiştiremediklerini, van Marwijk’in istediği gibi bir oyunu sergileyip sergileyemeyeceklerini maçlar sırasında göreceğiz. Suudi Arabistan’ı Dünya Kupasına taşıyıp Avustralya’ya gelen Hollandalının sadece Dünya Kupası için başa gelmiş olması takım için psikolojik bir dezavantaj. Ama van Marwijk kısa sürede bir turnuva takımı çıkaracak pragmatik yetiye sahip. Savunmayı sıkılaştırıp takımda büyük değişiklikler yapmadan hızlı hücumlarla tehlikeli bir takım yaratabilir. Oyuncular ülkeleri için mücadele ederken, 2006’daki başarının ardından yine bir Hollandalı teknik adama güvenen Avustralya da onlardan zafer bekleyecek. İlk maçlarının Fransa’yla olması şanssızlıkları. Turnuvaya bir hava yakalayıp girme şansları az gözüküyor, ama Avustralya umutlu. Fakat bir gerçek var ki Fransa, sadece grubun değil, yıldız kadrosuyla finalin ve kupanın da favorisi.
FRANSA
Kupaya Avustralya maçıyla başlayacak Fransa’da morallar yerinde, planlar hazır. En azından öyle duruyor… Elemelerde ve hazırlık maçlarında zaman zaman dalgalansalar da an itibariyle işler yolunda. Bireysel genç yeteneklerle dolu kadrosunda, eski Fransa’nın Benzema gibi önemli isimlerine disiplini sağlamak ve taviz vermediğini göstermek adına yer vermeyen Deschamps, takımının en büyük sorunu olarak gözüken oyun istikrarsızlığını yavaş yavaş sonlandırıyor. Lacazette’in de olmadığı hücum hattında Deschamps; Griezmann, Mbappe ve Giroud ile Dembele’ye güveniyor. Hazırlık maçlarında da farklı hücum varyasyonları deneyen Deschamps üçlü forvetten ziyade 2 forvetin arkasında konumlanacak Griezmann ve maçın belirleyiciliğine göre önde Mbappe ya da Giroud ile değişik varyasyonlarda hücumlar gerçekleştirecek. Maçların niteliğine göre özellikle forvet hattında değişikliklere gitme konusunda eli rahat olan hocanın savunma hattındaki oyuncular konusunda ise içi o kadar rahat değil. Mendy’nin sezonun büyük çoğunlukla sakat olarak geçirmesi ve Sidibe’nin sezon içinde sakatlıkları Fransız hocanın işini zorlaştıracak. Ancak hem bahsi geçen oyuncular turnuvaya hazır olduklarını söylüyor hem de Pavard ve Lucas Hernàndez gibi genç ve yetenekli beklere sahipler. Savunma göbeği ise Varane ile Umtiti’ye emanet edilecek.
Fransa son iki hazırlık maçında İrlanda Cumhuriyeti ve İtalya’yı mağlup ederek “istikrarsızlık” sorunlarını halletmiş ve kupanın konsantre maç atmosferine kendini hazırlamış gibi duruyor. Ancak mart ayında Kolombiya karşısında alınan 3-2’lik mağlubiyet ve hayal kırıklığı uyandıran istikrarsız savunma performansı da akılllarda. 4-3-3 varyasyonlarını rakibe ve hücumcularının verimliliğine göre uygulayacak olan Deschamps, orta sahada Kante-Pogba-Matuidi üçlüsüne görev vermeye hazırlanıyor. Matuidi’nin alternatifi ise Tolisso.
Fransa’nın teknik ve taktik değerlendirmesini kupadan önce ayrıntılı bir şekilde yapacağım. Ancak Dünya Kupası’nda mental olarak hazır olmanın, odaklanmanın ve bireylerden kurulu bir ‘takım’ olmanın önemini bugüne dek en çok Fransa tecrübe etmiştir. 2002’de bireysel yeteneklerle, gol krallarıyla dolu kadrosuyla gol atamadan elenen, 2010’da büyük bir kadro krizi yaşayan, ardından kaset ve tehdit olaylarıyla takım kimyası bozulan Fransa, Deschamps’ın liderliği ve yöneticiliğiyle an itibariyle 2018’e hazır bir görüntü veriyor. Özellikle son hazırlık maçlarında İrlanda Cumhuriyeti ve İtalya karşısında topu ve oyunu paylaşan, savunmada bariz açıklar vermeyen daha dikkatli bir Fransa ve 90 dakikaya yayılan dengeli bir bütünlük izledik. Ancak psikolojik dirençlerini ve oyun konsantrasyonlarını Dünya Kupası sırasında test edecekler. Yıldızlar ve gençlerle dolu Fransa kadrosu grubun olduğu kadar turnuvanın da favorisi. İddialar Almanya ve Brezilya ile birlikte Fransa’yı işaret ediyor. Avrupa Şampiyonu apoletini uzatmalarda kaptırdıktan sonra, Fransa buradan Dünya Şampiyonu olarak ayrılmak istiyor. Ancak küçük bir sorun var. Gruplarında “yine” Danimarka var.
DANİMARKA
1992’de dünya ülkeler tarihinde büyük dönüşümün etkisiyle birlikler dağıldı, ülkeler ayrıldı, yenileri kuruldu. İki kutuplu dünyanın sonuna gelinen günlerde düzenlenen Avrupa Şampiyonası’na Yugoslavya’nın ihracı ile katılmaya hak kazanamamış bir takım “kumsaldan geldi” ve kupayı alıp ülkesine gitti.
Danimarka 92 Avrupa Şampiyonu olarak iyi bir jenerasyona sahip olmasına rağmen bir daha aynı başarıyı tekrar edemedi. Fakat her zaman kıymetli oyunculara sahipti. Bu Dünya Kupası’nda da en büyük kozları Eriksen. Tottenham’la muazzam bir sezon geçiren yıldız oyuncu, takımının en büyük kozu. Bu sezon Premier Lig’de 10 gol, 10 asist yapan Eriksen elemelerde de 19 maçta 15 gol attı. Artık çok daha tecrübeli ve Dünya Kupası sahnesinde fark yaratmaya hazır. Halihazırda göreve geldiği 2015’ten bugüne Danimarkalıların hücum futbolunu Eriksen’den tam verim alacak şekilde kurgulayan Hareide oyun planını Eriksen üzerinden şekillendiriyor. Süratli ve direkt Danimarka hücumlarında Eriksen boş alanlardan faydalanıp skor yapıyor. Fakat Danimarkalıların güvendiği bir şey daha var…
92’de küçük çaplı bir mucize yaratıp olmaz deneni olduran Danimarka’da tarihin tekerrür edebileceğine dair bir umut var. Ve bunda haksız sayılmazlar. Danimarka için yol ve şartlar 1992’yi andırmakta: Rusya’ya son bileti onlar aldılar, kalede Schmeichel, defansta güçlü oyuncular, ileride Poulsen, takımın yıldızı Eriksen ve gruplarında “yine” Fransa var. Üstelik 92’de olduğu gibi son maç yine Fransızlarla! 2002 Dünya Kupası’nda da tesadüf o ki Fransa ve Danimarka aynı gruptaydı. 92’de de 2002’de de Fransa gruplardan çıkmayı başaramadı. Danimarka ise bir üst turdaydı. Danimarka’nın Fransa’yla başka güzel anıları da var. 1998’de Fransa’da düzenlenen Dünya Kupası’nda çeyrek finale çıkmayı başarmışlardı. İnanmayacaksınız ama o gruplarda da Fransa’ylaydılar. Fransa’nın lider bitirip şampiyonluk yoluna çıktığı 98 Dünya Kupası’nda, onlar da gruptan çıkıp tarihlerinde altın harflerle yazılı bir çeyrek final yapmışlardı.
Rastlantıları şimdilik bir tarafa bırakırsak Danimarkalılar teknik olarak süratlerine ve buna dayalı inşa ettikleri oyunlarına güveniyorlar ama gol bulma konusunda ciddi bir sıkıntıları var. Danimarka’yı buraya Eriksen getirdi desek abartmış olmayız. Elemelerde 19 maç, 15 gol! Yine de grubun ikinci sırasının en büyük adayı onlar. Avustralya’nın yeni bir teknik direktörle Rusya’ya geliyor oluşu ve Peru’nun sınırlı Dünya Kupası tecrübesi de Danimarkalıların iştahını kabartıyor. Fransa’yla üçüncü maçta karşılaşacakları göz önünde bulundurulduğunda ilk maçta Peru karşısında alacakları bir galibiyet onları havaya sokabilir ve gruptan çıkarabilir. Ancak şimdiden söyleyelim; o ilk maç kolay olmayacak.
PERU
Peru, gruplar açıklandıktan sonra ikincilik hesapları yaparken Avustralya ve Danimarka’yı tartıyordu. Son yıllardaki disiplinli oyunları ve istikrarlı sonuçlarıyla Dünya Kupası’nda sürpriz yapmak istiyorlardı. Ancak önce hallolması gereken başka bir konu vardı.
Dünya Kupası için ülkeler kupa kadroları açıklarken takıma girip giremeyeceği merak edilen birçok oyuncu oldu. Birçok milli takımın kadrolarında kadroya alınan ve alınmayan oyuncular merakla takip edilirken bir oyuncu, bir ulusun kahramanı olarak 2018 Dünya Kupası’nda ülkesini temsil edebilmek için mahkeme kararı bekliyordu.
İddiaya göre çayına kattığı bir ilaç, resmi makamlara göre ise kokain kullanımı sebebiyle doping gerekçesi ile futbol müsabakalarından men edilen Guerrero’nun Dünya Kupasında oynayabilmesi için Peru seferber oldu. Ancak bununla kalmadı; Peru’nun golcüsü, lideri ve ilham verici kaptanının sahada olması için C grubunun diğer kaptanları da FIFA’ya birer mektup yazdı. Neticeye etkisi oldu mu bilinmez ama bu şık jest kupa öncesi grupta ılık bir hava estirdi. Guerrero’nun futboldan 14 aylık men cezası İsviçre Federal Mahkemesi tarafından donduruldu. CAS da karara itirazda bulunmayacağını açıkladı. Ve böylece Peru’nun kaptanına Dünya Kupası tüneli açıldı.
Guerrero takımının golcüsü ve lideri olsa da kasım ayından beri futbol oynanamamış olması büyük bir handikap. Fakat bu süreçte kupa için çalıştığını ve kupaya hazır olduğunu söyleyen Guerrero’nun salt sahadaki varlığı bile arkadaşları ve ulusu için çok kıymetli gözüküyor.
Peru disiplinli ve ısıran bir takım olarak 4-2-3-1 ya da 4-3-2-1 dizilimiyle sahaya çıksa da mutlak gole muhtaç maçlarda Farfan’ı Guerrero’yla birlikte oynatarak çift forvetli 4-4-2’ye dönebilir. Mart ayında karşılaştıkları İzlanda ve Hırvatistan’ı 3-1 ve 2-0 yenmiş olmaları da ciddiyetlerinin göstergesi. 2015 yılında Ricardo Gareca’nın teknik direktörlüğe gelmesiyle futbol kimliğini kaybetmeye yüz tutmuş Peru canlandı; Gareca, Peru futbolunu topa kıymet veren, fizik olarak güçlü, iyi futbol oynayan bir takım haline getirdi. Oynattığı oyun ve tarzı sebebiyle Peru’da “Kaplan” lakabıyla anılması boşa değil. Gareca disiplinli ve kompakt bir takım oluşturdu.
Şimdi mesele bu oyunu, sahip oldukları havayı Rusya’ya taşıyabilmekte. Dünya Kupası elemelerinde kaybettikleri maçta elde ettikleri hükmen galibiyetle buralara kadar gelmeyi başaran ve tekrardan kendi oyun kültürünü inşa eden Peru, organizasyonun ağırlığı ve Dünya Kupası’nda 36 sene sonra ilk kez oynuyor olmanın baskısını ekarte edebilirlerse gruptan çıkabilirler. Zira geçtiğimiz hafta içerisinde oynadıkları Suudi Arabistan ve İskoçya maçlarını da kazandılar. Yakaladıkları yenilmezlik serisiyle Dünya Kupası’na hazırlar.
SONUÇ
C grubunda Fransa’nın favori olduğu açık, diğer takımlar ikinci sıra için yarışıyormuş gibi. Ancak yukarıda da anlattığım üzere, mücadele, sadece grup ikinciliği için olmayacak. Umulmadık şekilde Fransa’dan başka bir liderle de karşılaşabiliriz. Belki de birkaç hafta sonra Guerrero önderliğinde, Gareca yönetiminde Peru mucizesini konuşuyor oluruz. Ya da mucize denince akla, hemen onun adı gelen Danimarka’yı veya van Marwijk yönetiminde Avustralya’yı… 2018 Dünya Kupası’nın C grubu, zevkli mücadelelere gebe.