UEFA Avrupa Ligi yarı final rövanş maçında Atletico Madrid, Arsenal’i ağırladı. Maçı ev sahibi ekip 1-0 kazanarak final biletini alan taraf oldu. Atletico’yu finale taşıyan gol 45+2. dakikada Diego Costa’dan geldi. Yarı finalin ilk ayağını da ben yazmıştım. Dolayısı ile maçın her 2 taraf için önemini yeniden tekrarlamak istemiyorum. Sadece özet olarak Atletico sezonu kupa ile tamamlamak, Arsenal ise hem Şampiyonlar Ligi’ne katılmak hem de Wenger’in Arsenal’e veda sezonunda onu kupa ile uğurlamak istedi.
Atletico kart cezalısı Vrsaljko ile sakatlığı devam eden Juanfran’dan yararlanamadı. 2 oyuncu da sağ bek olduğu için ve her 2’si de olmadığından ilk maçta olduğu gibi Thomas sağ bekte görev aldı. İlk maçtan farklı olarak orta sahada Thomas olmayınca Gabi, ileride Gameiro yerine Costa, kanatta ise Correa yerine Vitolo tercih edildi. Arsenal ise ilk maçta başladığı 11 ile bu maça çıktı. Oyuncuların ortalama pozisyonlarına bakacak olursak önceki maça göre birkaç değişiklik var. Örneğin Atletico’nun çok daha fazla hücuma çıktığını görüyoruz. Elbette bunun temel nedenlerinden biri maçın başında gördüğü kırmızı karttı.
Maç ev sahibi ekibin baskısıyla başladı. İlk dakikalardan itibaren golü arayan taraf Atletico oldu. Maç henüz başlamışken Koscielny talihsiz bir sakatlık geçirdi. Sakatlığı ne kadar sürecek henüz bilmiyorum ancak ağır bir sakatlık olduğu söyleniyor. Dolayısıyla Dünya Kupası’nı büyük ihtimalle kaçıracak. Bu sakatlıktan dolayı maç biraz buruk başlamış oldu. 12. dakikada Koscielny sakatlanınca yerini Chambers’a bıraktı. Bence bu yanlış değişiklik oldu. Stoperde Koscielny-Mustafi en iyi ikili ancak biri sakatlanınca oyuna girmesi gereken başka bir stoper değil de Kolasinac olmalıydı. Sakatlanan Koscielny yerine de Monreal stopere geçmeliydi. Böylece sol kanattaki ofans gücü daha çok artardı. Bunu yapmalıydı çünkü Arsenal’e gol gerekiyordu. Atletico’nun da defansif gücünü düşünecek olursak, bu değişiklik kritik bir öneme sahipti.
Atletico ilk dakikalardan itibaren topu karşı sahada tutmaya çalıştı. Akan oyunda önemli tehlikeler yakalamasa da duran toplarda her zamanki gibi çok etkili oldu. Bunlardan 2 tanesini size göstermek istiyorum. İlki kullanılan serbest vuruşta en uçtaki Griezmann’ın bomboş durması ve bazı bırakılan boşluklar dikkat çekti. Elbette Griezmann serbest vuruş kullanılırken ofsayt konumunda ancak ilk anda zaten oyuna dahil olmuyor. Top arkaya atılınca, o oyuncu tehlikeli bir şekilde ceza sahasında bekliyor. Video olarak pozisyonu buraya koyamıyorum ancak tekrar tekrar izlerseniz Griezzman’ın neler yaptığını çok daha iyi göreceksiniz. Önce ofsayttan çıkıp oyuna dahi oluyor sonra geriye gelip top indirilse diye bekliyor ardından Koke şutu çekerken topu takip eden tek isim. Eğer Ospina topu sektirseydi Griezmann çok rahat topu tamamlardı. Griezmann pozisyon bilgisi bize bir kez daha gösterdi.
Aradan henüz birkaç dakika geçmişken yine duran topta Atletico tehlikeli pozisyon buldu. Kullanılan serbest vuruşta Griezzman topu çok iyi kontrol etti, dönüp bekletmeden vurdu ama top dışarıya çıktı. Vuruş anında Arsenal defansı iyice geriye gelmişken tutmaları gereken Atleticolu oyuncuları bomboş bıraktılar.
Gelelim golün olduğu dakikaya. Sağ kanattan gelişen atakta topu önünde bulan Griezmann soldan içeriye koşan Diego Costa’ya gönderdi. Oradaki açık zaten golün habercisiydi. Costa içeriye girip düzgün vurarak topu ağlara gönerdi. Arsenal’in goldeki ana problemi oyun kendi sol kanatlarındayken sağ kanadın savunmasız kalması. Mustafi sola doğru hareketlendi, Bellerin oyunu çok iyi okuyamadı ve geride kaldı. Aradaki boşluğu iyi gören Costa oraya doğru hareketlendi ve golü attı.
2. yarı Arsenal’e mutlak gol gerekiyordu. Çok daha ofansif oynaması gerekirken beklenenin biraz altında kaldı. Buna rağmen yakaladıkları birkaç pozisyondan yararlanamadılar. Atletico Madrid herkesin bildiği üzere defansı çok iyi olan bir takım. Çok az gol yiyiyorlar. Özellikle kendi sahasında gol pozisyonu bile çok az veriyorlar. Yanlış hatırlamıyorsam 2018’de kendi sahasında yalnızca 3 gol yediler. Bu istatistikler bir yana Arsenal gol pozisyonları bulmaya çalıştı ancak bu pozisyonların ortak özelliği her ne kadar ceza sahasına girseler de son vuruş için bir türlü fırsat bulamadılar. Mesela bir pozisyonda Ramsey tam vuracak iken 3 oyuncu birden önünü kapadı. Aşağıdaki görselde ise Mesut Özil tam ortayı yapacakken önünde 2 kişi onun açısını kapattı. Ortası duvarı aştı ama bu sefer de Godin’e takıldı. Ceza sahasında hücum eden takımın oyuncuları boş olsa da onlara topun gelmesi çok zor. Çünkü Atletico defansı çok iyi alan kapatıyor.
Dakikalar ilerledikçe Arsenal adına kritik bir değişiklik daha geldi. Bence oyuna giren oyuncu doğru, çıkan oyuncu yanlış. Wilshere yerine Xhaka çıkmalıydı. Çünkü Wilshere oyunu kuran topu geriden alıp ileriye taşıyan, etkili paslarla arkadaşlarını gol pozisyonlarına sokan bir isim. O çıkınca Atletico daha rahat ileriye çıktı. Kontra ataklarla gol ya da goller bulabilirlerdi.
Bununla beraber Wenger yönetiminde her ne kadar alışsak da böylesine kritik bir maçta 3. oyuncu değişikliğini kullanmalıydı. Kenarda Iwobi gibi bir oyuncu oyuna girmeden maçı tamamlamamalıydı. Iwobi çok iyi bir oyuncu olduğu için bunu söylemiyorum, kenarda ofansif anlamda en önemli isim o idi.
Maçta başka gol olmadı ve Lyon biletini alan taraf Atletico Madrid oldu. Arsenal bu sonuçla birlikte hem kupadan oldu hem de önümüzdeki sene Şampiyonlar Ligi’ne katılmaktan oldu. Ayrıca Wenger’in Avrupa’daki 250. ve son maçı oldu.
Genel verilere bakacak olursak dikkat çeken noktalardan biri Arsenal maç boyunca sadece 5 şut çekmiş. Bunlardan sadece 1 tanesi kaleyi bulmuş. Hatta ilk yarı sadece 1 şut girişimi var ve o da isabetli olmamış. Atletico Madrid gol yemediği, az gol pozisyonu verdiği her dakikadan sonra daha çok konsantre olan bir ekip. Durum böyle iken Atletico’yu zorlayamazsanız dakikalar ilerledikçe gol atma ihtimaliniz azalır.
Alttaki 2 resimde önce Atletico Madrid’in sonra da Arsenal’in attığı kilit pasları görüyoruz. 2 resim arasındaki temel fark Atletico ceza sahasına dikine paslarla girmeye çalışmış. Zaten bunların büyük çoğunluğu havadan defansın arkasına atılan paslar. 15 kilit pas atmışlar ve 11’i isabetli olmuş. Normal şartlara göre bu çok daha iyi bir yüzde. Özellikle bu pasların tamamına yakını havadan oluyorsa ve yüksek yüzde tutturmuşsanız çok daha değerli. Arsenal ise 19 kilit pas atmış ve sadece 6 tanesi isabetli olmuş. Ayrıca Atletico Madrid’in aksine bu paslar genelde kanatlardan yani yan pas olarak gelmiş. Yanlardan atılan 10 kilit pas var ve bunların hiç biri isabetli olmamış.
Arsene Wenger’in Arsenal’in başında olduğu son maçlara çıktığı bu periyotta benim de Wenger’in Arsenal kariyerindeki son maç analizim oldu. Onun için ne söylesek az. Dünya futboluna ve Arsenal’e katkısı ölçülemez. Onun Arsenal’e gelmesiyle hem Arsenal’in kimliği değişti hem de dünya futbolu çok farklı ve zevki bir oyun tarzı kazandırmış oldu. Arsenal mali açıdan çok iyi yerlerde değilken Wenger’in izlediği politika ile şuan maddi olarak en rahat takımlardan biri. Zaten taraftar ile çıkan ana problem de bu konu ile ilgili. Bu kadar para kazanılmışken, ekonomik anlamda bu kadar iyi yerlerde iken hala pahalı transferler yapmak konusunda taraftarları birkaç transfer hariç tatmin edemedi. Bu problem bir kenara Highbury’den Emirates Stadyumu’na taşınırken mali açıdan gösterdiği emek bugüne gelinen noktanın yapı taşlarından biridir. O zamanlar bankalar kredi verirken Arsenal’in Wenger’i görevde tutarsa krediyi vereceği sözünü alması, onun aynı zamanda ne kadar iyi bir finansal deha olduğu bizlere ispatlar derecede. Son yıllarda beklenen başarıların altında kalmış olması onun Arsenal kariyerinin son sezonu olmasına yol açtı. Her şeye rağmen futbol dünyasının efsanelerini arasında yerini aldı. Menajerliği bırakmak gibi bir düşüncesi olmadığını söyleyen Wenger’i daha uzun yıllar izlemek biz izleyenler için çok güzel bir durum. Umarım önümüzdeki yıllar kupa bazında daha çok başarılı olur ve yapılan eleştirilere en iyi cevabı vermiş olur. Hoşça kal Arsene Wenger…