Maç Analizi | Bursaspor – Fenerbahçe

Bursaspor maçı, Fenerbahçe açısından psikolojik değeri çok yüksek bir müsabakaydı. Türkiye’nin en zor deplasmanlarından birisi olarak gösterilen Bursa deplasmanından oyunun temposuna hakim olarak alınan galibiyet, üst üste alınan 4. galibiyetleri oldu. Kadro planlaması ve derinliği konusunda çok ciddi sorunlar yaşayan Bursaspor’da ise takımına hakim bir teknik ekip karşısında neredeyse bütün defoları gün yüzüne çıktı ve 38bin taraftarı önünde belki de sezonun en kötü maçlarından birisini oynadı.

Bursaspor, Konyaspor maçının ilk yarısında oynadığı dizilimin aynısıyla sahadaydı. Pablo Martin Batalla‘yı kaleye yaklaştıran ve onu özgürleştirirken aynı zamanda Kembo’nun topu tutarken Aziz Behich‘in bindirme yapmasını sağlıyordu. Jires Kembo ve Aziz Behich’in yükselen grafiği karşısında ise Fenerbahçe, sağ kanadında daha defansif oynamayı tercih ederken; Badu, Barış, Ertuğrul’un sıkıştırdığı alana top tekniği yüksek Aatıf’ın yanına Giuliano‘yu çekip, İsmail Köybaşı‘nı kanatta pas merkezi gibi kullanarak baskı oluşturdu.

Fenerbahçe’nin simetrik pas trafiği grafiğine bakarsanız 4-2-3-1 oynamışlar gibi gözükse de aslında maç içerisinde çok akışkan bir taktik anlayışa sahiptiler. Guardiola’nın kurguladığı Juego de Posicion‘dan esintiler vardı. Sağ ve sol kanatlarda oluşan üçgenler, çoğu zaman 3’e 2 yakalarken her zaman pas verebilecek oyuncu olmasını ve orta sahanın direncinin kırılıp Bursaspor’un 8 kişilik kompakt savunmasını bozmasına neden oldu. Janssen’in duvar olduğu Giuliano ise sarkaç gibi top hangi kanattaysa ekstra oyuncu olarak geldi ve sayısal üstünlük sağladı. Sayısal üstünlük karşısında taktik disiplinden yer yer kopan Bursaspor savunması ise 18/34 defansif müdahele ile ne kadar zorlandığını gösterdi. Bursaspor’un oyun olarak silik olmasının en önemli sebebi, doğru taktik kaymalarla hem savunma da hem de hücumda Fenerbahçe’nin sayısal üstünlük sağlamış olmasıydı; yani kadro kalitesi değil taktik üstünlük.

Fenerbahçe’nin konvanisyonel taktik dizilimden farklı bu anlayışı karşısında 1986 Arjantin modeli 3-4-1-2 oynayan Bursaspor topu çıkarmakta da zorlandı. Fenerbahçe, Antalyaspor maçının ilk yarısında savunmasında adam adama yediği baskıyla zorlanan Bursaspor’a, topu verip oyun kurarken hataya zorlamaya ve defanstaki sağlam kurguyu bozuk yakalamaya çalıştılar. Buna karşın Bursaspor’da Titi, uzun toplarla Stancu’yu çizgiye kaçırmaya çalıştı ve Stancu’da Şener’in arkasına sarkan Kembo’yu stoperler birebir yakalayacak pozisyonlarda topu buluşturmaya uğraştı. Çok fazla depar atarak yorulan Stancu ise maçı 1/20 ikili mücadele ile tamamladı.

Fenerbahçe teknik ekibi Bursaspor’u derin analiz etmiş ve bu gibi oluşacak durumlarda emniyet için Mehmet Topal‘ı stoperlerin arasına çekti. Topal, stoperlerin arasına geçince Josef ve Dirar orta saha merkezde konuşlandılar. Aatıf, Giuliano ve Janssen ise oluşturdukları link-up üçgeniyle kontra atak için uygun pozisyon aldılar. Fenerbahçe’nin bu savunma kayışları sayesinde merkezde sayısal üstünlük sağlanırken, kanatlarda da birebir kalındı ve merkezdeki sayısal fazlalık sayesinde kanatların da kademesine rahatlıkla girilebildi. Savunma oyuncularının psikolojik olarak rahat olması, onların müdahalelerine de yansıdı ve Skrtel ile Neustadter’in %100 defansif müdahalesinin yanında geri 5’li toplamda 36/44 defansif müdahale ile güven verdi.

Fenerbahçe’nin Juego de Posicion oynayabilmesinde Dani Alves ve Jordi Alba misali beklerin pas merkezi olmasının yanında Nabil Dirar‘ın üstün taktik disiplini ve fizik kapasitesi de yadsınamaz. Dirar yeri geldi orta saha merkezde top kaptı, yeri geldi Şener’in çizgiden overlap yapabilmesi için 2 savunma oyuncusunu üstüne çekti. Dirar, topu alıp adam geçmiyor, çizgiye inip muz ortalar kesmiyor olabilir ama Aykut Kocaman’ın oyun sisteminde sahadaki en değerli oyunculardan ve sakatlık olmadığı sürece de kimsenin onu kesebileceğini sanmıyorum.

Fenerbahçe’nin taktik anlayışıyla üstünlük kurduğu Bursaspor’da ise ilk yarıda orta saha merkezde Badu ve Jorquera ikilisi ne savumada ne de hücumda etkili olamadılar. Özellikle Cristobal Jorquera‘nın oyunda kaldığı süre içerisinde sadece 1 kez ikili mücadeleye girip onu da kaybetmiş olması rakibini hareketli oyunu karşısında afalladığının en büyük göstergesi oldu. İleride yapılan baskı sonrası uzun top oynamaya mecbur kalan Bursaspor’da ilk yarı sonlarına doğru Emmanuel Badu, delici çıkış yaptı ve kısmen başarılı oldu. Bunu gören Paul Le Guen ise Badu’nun daha çok ileri çıkabilmesi için Jorquera’yı çıkartıp Ricardo Faty‘yi ön liberoya aldı.

Faty değişikliği sonrası kanatlarda ve göbekte 3’lü kademe ile oynayarak Fenerbahçe’nin oluşturduğu üçgenlerdeki sayısal üstünlüğünü bozmaya çalışan Bursaspor’a karşı hamle olarak Fenerbahçe, Mehmet Topal’ı savunmacıların arasına çekip 3-4-3’e döndü. Aatıf – Valbuena değişikliği sonrasında daha çok pas merkezi olmayı ve içeri koşu yapmayı tercih eden Giuliano yerine de topu ayağında tutup, içeri kat etmeyi seven Mathieu Valbuena‘yı merkeze çekip, Giuliano’yu Soldado ile beraber ileride oynattılar. Badu ileri çıksın ve pozisyon üretsin diye yapılan hücum değişikliği ile çakılı oynayan Faty, merkezde 3 oyuncuyu savunmak zorunda kaldı ve top her ayağına geldiğinde de baskı yedi.

Fenerbahçe, göze hoş gören futbol oynamamış olabilir; bunun baş sebeplerinde birisi de Bursaspor deplasmanına ihtiyatlı çıkmak istemiş olmalarıydı. Dersine çok iyi hazırlanmış olan Fenerbahçe teknik ekibi, bütün maç boyunca hamle olarak her zaman öndeydi. Bu üstünlükte Bursaspor’un kadro kalitesi ya da kadro derinliği değil tamamen Fenerbahçe’nin taktik derinlik olarak daha hazır olması önemli bir sebepti. Maça iyi hazırlanmış olan Fenerbahçe, gol sonrasında maçta psikolojik, taktik ve tempo olarak bütün üstünlüğünü ele geçirdi. Bursaspor’un Faty hamlesiyle başlayan kazanmak adına yaptığı erken hamleler ile Kembo’nun 82. dakikada sakatlanması sonucunda maçın son 10 dakikasında 1 kişi eksik oynadı.

Fenerbahçe adına, şampiyonluk yolunda kazanılan önemli bir 3 puan ve oyuncuların takıma inancını arttıran bir maç oldu. Maçı canlı izlerken çok heyecansız bir maç gibi gözükse de farkına var(a)madığımız ve Fenerbahçe adına taktik derinliği fazla olan bir maçtı. Öne çıkan oyuncu ya da çok pozitif bir oyun yoktu ama Timsah Arena’yı dolduran ve uzun zamandır hasret kaldığımız 38bin muhteşem seyirci topluluğu vardı.