47 ayın sultanı Dünya Kupası yaklaşıyor. Türkiye olarak 14 yabancı kuralı yüzünden(!) yine yokuz. En son 2002 Dünya Kupası’na gittiğimiz için futbol bünyemiz bağışıklık yaptı ve alıştık ülkemizin yokluğunda başka ülkeleri, başka renkleri desteklemeye ya da o renklere sempati duymaya. Gözlemlediğim kadarıyla ülke insanımız çoğu milli turnuvada ay yıldızlı kırmızı beyaz formamızın yokluğunda Mavileri yani İtalya’yı destekliyor, desteklemek istiyordu. İsveç; İtalya’yı, İtalya gibi oynayarak geçmeyi başarınca Dünya Kupalarının müdavimi olan İtalyanlar turnuva dışında kaldı. İtalyasız bir Dünya Kupası hayal etmek zor, peki neden zor? Azzurrilerin dünya futbolunda ve Dünya Kupalarında bıraktığı etkiden bahsedeceğiz.
Neden Maviler?
Milli formalarda bayrak renkleri dışında kullanılan renklere alışık değiliz. İtalya bu durumun Hollanda’yla birlikte en ünlü örneği olsa gerek.
1911’de Milano’da Macarları ağırlayacak olan İtalyanlar o güne kadar yalnızca 2 milli maça çıkmış. O iki maçı da beyaz formalarla oynamışlar. Macaristan milli takımı da beyaz rengi kullandığı için başka bir renge ihtiyaç duyulmuş bunun üzerine İtalyanlar da çareyi cumhuriyetin kurulmasına öncülük eden Savoy Hanedanı’nın bayrak renginde bulmuş: Mavi.
Savoy Hanedanı 1946’da tarihin tozlu sayfaları arasındaki yerini alsa da mavi renkleri İtalya milli takımıyla futbol tarihine damgasını vuracaktır.
1982 Dünya Kupası: Catenaccio
Maradona’nın ilk Dünya Kupası tecrübesi, Batı Almanya ve Avusturya arasında yaşanan “hatır şikesi” faciası, Brezilya’nın hayal kırıklığı ve 40 yaşında İtalya kalesini koruyup kupayı kaldıran Dino Zoff… Hafızalarda yer edinmiş, önemli bir turnuvaydı 1982 Dünya Kupası.
İtalya; Polonya, Kamerun ve Peru’nun yer aldığı ilk tur grubunda 3 maçta 3 beraberlik alarak averajla Kamerun’u geçmiş ve üst tura çıkmıştı. İkinci turda ise Arjantin ve Brezilya’nın yer aldığı ölüm grubuna düşmüştü.
Arjantin’i 2-1’le geçen Maviler, efsane Brezilya’yı ise Paolo Rossi’nin hat-trick yaparak devleştiği maçta 3-2’yle geçmeyi başardı. Turnuva öncesinde Rossi’nin kadroya alınmasıyla ülke karışmıştı çünkü kupaya damga vuracak Rossi turnuvadan önce şikeden ceza almıştı.
Toplam 6 kurşunu vardı Rossi’nin. Üçünü Brezilya’ya sıktı, ikisini de yarı finalde Polonya’ya sıkacak ve finale taşıyacaktı takımını. Finalde rakip Cezayir’i, Avusturya’nın hatır şikesi sayesinde geçen Batı Almanya olmuştu. Rossi’nin de bir kurşunu kalmıştı…
İtalya, Santiago Bernabeu’da oynanan finalde Batı Almanya’yı 3-1 yenerek kupaya uzanacaktı. Goller Rossi, Tardelli ve Altobelli’nin ayağından gelirken Tardelli’nin gol sevinci efsaneleşecek ve İtalyanların hafızasına kazınacaktı.
40 yaşında kupayı kaldıran kaptan Dino Zoff ise tarihin en yaşlı Dünya Kupası şampiyonu unvanına ulaşıyordu. Zoff sonrasında teknik direktörlüğünü yaptığı İtalya milli takımıyla Euro 2000’de Fransa’ya Trezeguet’nin altın golüyle yenilerek kupadan olacaktı.
Kazanamıyorsa bile kaybetmeyen İtalya bu başarıyı Catenaccio sistemine borçluydu. Kendilerine has savunma yapan Azzurriler kupaya uzanırken stoperleri Scirea bütün maçları kendi yarı sahasından çıkmayarak tamamlamıştı!
1990 Dünya Kupası: Napolililerin Arjantin’i Desteklemesi
İtalya’da düzenlenen 1990 Dünya Kupası’nda eşine az rastlanan bir olay yaşandı. Napoli’de oynanacak olan yarı final maçında İtalya, Arjantin ile karşılaşacaktı. İtalya’da maçları şehirlere dağıtan komite tabi ki öngörememişti yarı finalde Arjantin ile Napoli’de karşılaşacaklarını. Bilenler bilir, İtalya’nın en ayrılıkçı toplumudur Napoli halkı. Öyle ki kendilerine İtalyan değil ‘Napolitan’ derler. İtalyan birliğine katılırken de en çok sorunu çıkartan krallık olan Napoli, katıldıktan sonra da pek anlaşamadı İtalya’nın kalanıyla. Hal böyle olunca İtalya kendi evinde misafir konumuna düşecekti.
Koca Napoli şehri kendi ülkelerini desteklemek yerine 70 yıl sonra Napoli’yi şampiyon yapan Diego Armando Maradonalı Arjantin’i destekleyecekti!
Maçtan bir gün önce ikinci evi olan Napoli şehrinde İtalyanlara karşı oynayacak Maradona İtalya’daki halkına yani Napoli taraftarlarına bir çağrıda bulunuyordu: Hayatınızın 364 günü boyunca İtalya’yı destekleyebilirsiniz ama gelin bir günlüğüne beni ve Arjantin’i destekleyin!
Maradona’nın çağrısı yankı buldu ve Napolililer o gün Arjantin’i destekledi. Mücadele 1-1 biterken galibi penaltı atışları belirledi ve Maradonalı Arjantin finale çıktı. Mücadeleden sonra Paolo Maldini “Maç Napoli’de oynanmasaydı biz finale çıkardık.” diyerek durumu özetliyordu. Maradona’nın bir futbolcudan fazlası olduğu bir kez daha ortaya çıkıyordu.
2006 Dünya Kupası: Maviler, Zidane’a Karşı!
2006 Dünya Kupası hafızalarda Zidane’ın Materazzi’ye attığı kafayla yer edinmiş olsa da hikaye İtalyanlar için bundan birazcık fazlasıydı. Ülke Çizmenin en büyük takımlarını da barındıran büyük bir skandalla çalkalanıyordu. İtalya’da bir futbol ajansı hakkında yürütülen bir soruşturma sonucunda savcılar birtakım ilginç konuşmalara ulaşmış ve başını Luciano Moggi’nin çektiği bazı ‘ayarlamalara’ denk gelmişti. Luciano Moggi, İtalyan tarihinin en ilginç menajerlerinden biriydi. Birçok skandalla adı anılsa da hakkındaki hiçbir suçlama ispatlanamamıştı. Bu sefer durum farklı gelişmiş ve sonucunda Milli Takım kampına varan bir süreç başlamıştı. Juventus, Milan gibi büyük kulüplerin yönetim binaları çalkalanırken, Milli Takım kampı da polisler tarafından basılmıştı. Bütün bu karışıklığın İtalya’yı olumsuz etkilemesi beklenirken, Maviler Milli Forma etrafında birleşerek gitti Almanya’ya.
Konuyla alakalı olarak Gattuso da “Şike davası bizi tam bir takım yaptı. İlk günden itibaren bu kupayı kazanıp hem ülkemizin itibarını hem de kendi itibarımızı temize çıkarmak istiyorduk.” diyordu.
İtalya; Gana, Çek Cumhuriyeti ve ABD’yle birlikte yer aldığı E Grubu’ndan 2 galibiyet 1 beraberlikle lider olarak çıkıyordu. Grup aşamalarında yedikleri tek gol ABD ile berabere kaldıkları maçta Zaccardo’nun kendi kalesine attığı goldü. İtalyanlara, İtalyanlardan başka kimse gol atamazdı! Kalede Buffon, önünde de müthiş bir savunma hattı olunca bu çok sürpriz olmasa gerek.
Grup maçlarından sonra eleme aşamalarında Avustralya, Ukrayna engellerini aşarak yarı finale geldiklerinde rakip ev sahibi, kadim turnuva takımı Almanya’ydı. Maça karşılıklı pozisyonlarla başlanmış, Almanya birçok net pozisyonu bonkörce harcarken Buffon da Almanya açısından önemli bir problemdi. Maç 0-0 ile uzatmalara taşındı. Uzatmaların başında direkler ev sahibinin yanındaydı. Maviler 1 dakika içinde önce Gilardino, sonra Zambrotta ile direkleri geçemedi. Buffon’un kalede devleştiği pozisyonlarla iş penaltılara doğru gidiyordu. İtalya’nın kullandığı köşe vuruşunun devamında Pirlo’nun sabırlı pası, Grosso’nun hayat veren dokunuşu ve gözyaşları içerisindeki koşusu bir jenerasyon için en epik gollerden birine vücut veriyordu. Almanlar kalan dakikalarda bastırırken kontrada Del Piero, İtalya’nın finale çıktığını ilan eden golü attı. Alman futbolcular gözyaşlarına boğulmuştu, İtalyanlar da ağlıyordu ama onların durum biraz farklıydı.
Finale gelindiğinde rakip Fransa olunca 6 sene önceki hesaplar geldi göz önüne. Trezeguet’nin attığı altın golle yıkılan Maviler, hem rövanş hem de futbola tutunmak için çıktılar sahaya. Maç erken bir penaltıyla başladı. Zidane, Panenka penaltısının eşsiz bir icrasıyla takımını öne geçirdi. Çok geçmeden gecenin diğer kahramanı, Materazzi skora dengeyi getiriyordu. İkinci uzatma devresi devam ederken İtalya yarı sahasında sahalarda ender gördüğümüz bir olay yaşandı. Futbolcuların birbirlerine oyun dışı temasları görmediğimiz şeyler değildi ancak Zidane’ın Materazzi’ye attığı kafa alışık olduğumuz türden değildi. Kariyerinin son maçında, sahada geçirdiği son dakikayı böyle yaşarken, kupaya attığı son bakış futbol hafızalarımıza kazınan en önemli anlardan biriydi. Penaltılarda, Euro 2000’de İtalya’yı yıkan Trezeguet, topu üst direğe nişanladı ve avantaj artık İtalya’daydı. Bazı anlar için hayatta bir kere yaşanır denir ancak Grosso için kader ağlarını ikinci kez örmüştü. Son penaltı için topun başına gelen Grosso, ağları bulduğunda İtalya 4.kez Dünya Kupası şampiyonu olmuştu. Kupa Juventuslu savunmacı kaptan Cannavaro’nun ellerinde yükseldiğinde İtalya son 1 ayda dibi de zirveyi de görmüş oldu.
Sert savunma futbolu genel itibariyle futbolseverler arasında pek sevilmese de İtalya savunmasıyla dünya futboluna damga vurmuş ve efsaneleşmiş mavi formasıyla futbol tarihine adını altın harflerle yazmıştır.
İtalya 60 yıl sonra ilk kez bir Dünya Kupası’na katılamayacak ve İtalyan basınının deyimiyle bir jenerasyon Dünya Kupası hatırası olmadan büyüyecek ama İtalya 4 sene sonra daha güçlü dönecektir, buna kuşku yok çünkü yabancı kontenjanına pas atıp başarısızlığı maskelemek gibi bir dertleri yok.
“Hücum futbolu maç, savunma futbolu kupa kazandırır.” ekolünün en iyi temsilcisi İtalya’yla 2022 Dünya Kupası’nda görüşmek üzere!