MAÇ ÖNÜ | Galatasaray – Fenerbahçe

galatasaray fenerbahçe ile ilgili görsel sonucu

Süper Lig’in 9. haftasında namağlup lider Galatasaray evinde Fenerbahçe’yi ağırlayacak. Galatasaray en yakın rakiplerinin 6 puan önünde liderliğini perçinlemişken Fenerbahçe ezeli rakibinin 8 puan gerisinde yer alıyor. Galatasaray, Tudor yönetiminde ilk derbi galibiyetinin peşinden koşarken, Fenerbahçe şampiyonluk yarışından kopmamak için mücadele verecek. İş ortaklarımız InStat ve 3-6-1 Experimental’in bize sağlamış olduğu verilerle yazıyı harmanlayarak birkaç şey karalamaya çalışacağız.

Genel Değerlendirme

Aşağıda 3-6-1 Experimental’in bizler için hazırlamış olduğu verilerde maç başına en az şut çektiren iki takımın mücadelesine tanık olacağımızı görüyoruz. Geride kalan 8 haftada Galatasaray kalesinde 6 gol görürken, Fenerbahçe kalesinde 12 gol gördü. Aslında iki takımında takım savunması olarak iyi denilebilecek bir seviyede performans gösterdiğini görüyoruz. Fenerbahçe’nin bu kadar çok gol yemesinin sebebi bireysel olarak oyuncularındaki performans eksiliği ve Giuliano ile Valbuena’nın savunmaya verdiği sınırlı katkı. İki takımda duran toplardan kalesinde 4 gol gördü. Ayrıca Mariano ve Isla’nın performanslarıyla bağlantılı olarak iki takımda sağ tarafından gelen ataklardan gol yemedi.

Galatasaray 13 şutta bir kalesinde gol gördü. Bu konuda ligin açık ara en iyisi konumunda. Bunda en önemli pay düzenli savunma kurgusu sayesinde rakibini daha çok ceza alanı dışından şut çekmeye zorlamasından kaynaklanıyor. Fenerbahçe ise 6 şutta bir gol kalesinde gol gördü. Fenerbahçe’nin iyi dizilip az pozisyon vermesi fakat bireysel hatalar sebebiyle verdiği pozisyonların net olması bunun en önemli sebebi. Başlıca oyuncuların gollerdeki hata sayıları; Skrtel 4, Volkan 3 ve Mehmet Topal 3.

Ligde Galatasaray’ın 20 golü bulunurken Fenerbahçe’nin 17 golü bulunuyor. Galatasaray ortalama her 6 şutta bir gol atıyor ve maç başına 14 şut çekiyor. Fenerbahçe de 6 şutta bir gol atıyor ve maç başına çektiği şut sayısı 13. İki takımda birbirine çok yakın, bu da rakipler için her an tehdit demek.

DMVcoVVW0AETyH3

Muhtemel Kadrolar

Takımda hemen hemen herkesin yeri garanti olan Galatasaray oturmuş kadrosuyla dikkat çekiyor. Tek tercih Linnes ve Latovlevici arasında yapılıyor. Linnes biraz daha yere sağlam basan, garanti oynamayı seven bir oyuncu. Latovlevici ise baskı altında toplar kaybedebilen biraz daha hücuma dönük bir oyuncu. Dolayısıyla iki farklı bek arasındaki tercih genelde Galatasaray’ın nasıl bir oyun tercih edeceğine ve rakibin durumuna göre değişiklik gösteriyor. Bu maç ise Linnes biraz daha önde gözüküyor. Bunun haricinde Tolga antrenmanlara çıkmayı başladı, maça başlayacak gibi duruyor. Ben bu yazıyı yazarken durumu belli olmayan Rodrigues de iyileşirse ikisinin birden oynayacağını düşünüyorum. Konyaspor maçı öncesi ısrarla Selçuk’un başlaması üzerinde durmuştum bu maçta da Tudor’un bir sürpriz ile aşağıda kadro diziliminde başlayabileceğini düşünüyorum. Nedenlerine ileride değineceğim.

gs-muhtemel

Fenerbahçe’nin kadrosu ise Galatasaray’a göre biraz daha düzensiz. Aykut Kocaman’ın rakibe göre taktik seçmesinden dolayı takımı daha fazla rotasyonlu bir hale getiriyor. Ayrıca bireysel performanslarda ki dalgalanmayı da buna dahil etmemiz gerekiyor. Mehmet Ekici’nin yokluğu Fenerbahçe’nin ilk iki bölge arasındaki bağlantısını büyük ölçüde düşürecek. Fenerbahçe, oyunu rakip sahaya yıktığında takımın boyunu çok geniş tutuyor. Bunun belli başlı dezavantajları olsa da takımın pozisyonlarda rakip ceza sahasında 4-5 kişiyle girmesini de sağlıyor. Fenerbahçe daha çok kanatlardan oyun kuran ve başta Valbuena olmak üzere bireysel yaratıcılığa bel bağlayan bir takım görünümünde. Atılan 17 golün 7 tanesi kanatlardan gelirken diğer 7 tanesi de duran toplardan geldi. Geride kalan maçlarda özellikle Dirar ve Isla’nın etkisiyle sağ kanadı çok efektif bir şekilde kullanan bir Fenerbahçe gördük.

fb-muhtemel

Oyun Felsefesi

Futbolda her dizilişin bir takım avatajları ve dezavantajları vardır. Hücum ve savunma temel dinamikleri Yin ve Yang gibi karşıt kutupların sirkülasyonu ile birbirini tamamlar. En uyumlu takımlar bu iç sirkülasyonu dengelemeyi başaranlardır. Fakat bu güç dengesi ne kadar birbirine yakın olursa olsun bu oyunda, istisnasız her formasyon rakibe kullanabileceği boşluklar bırakır. En basit tabirle hücumu düşünen her strateji her sistem bir şekilde savunma kurgusundan ödün verir.

Fenerbahçe’de Aykut Kocaman savunma kurgusuna daha çok önem veriyor. Doğal olarak bu takımı ileride birkaç seviye aşağıya çekiyor. Özellikle Topal ve Souza birlikte oynadığı zamanlarda Fenerbahçe bir bütünden ziyade 3 ayrı takım gibi mücadele ediyor. Ne ilk bölge ile ikinci bölge arasında bağ kurabiliyor ne de ikinci bölge ile üçüncü bölge arasında bağ kurabiliyor. Bu yüzden Fenerbahçe’de Mehmet Ekici’nin tüm maçlarda orta sahada oynaması şart. Aksi takdirde takımın orta sahası oyuncu karakteri olarak diğer iki bölgeyi birbirine bağlayabilecek seviyede değil. Dolayısıyla Fenerbahçe’nin hücumu bireysel yaratıcılık ve duran toplar arasında sınırlı kalıyor.

balhanda takla

Galatasaray ise daha çok oyunu rakip sahaya yıkan, rakip ceza sahasına oynamayı seven bir takım görüntüsünde. Gomis gibi bir ceza alanı golcüsüne sahip olması da takımın diğer bir avantajı. Tudor’un sayesinde takımdaki herkes öncelikle kendi işini en iyi şekilde yapıyor. Daha sonra ise ekstra işler geliyor. Buna ileride ayrıntılı olarak değineceğim. Ayrıca Fernando gibi oyun zekası üst düzey saha içi yönlendiriciye sahipler. Bu takıma esneklik sağlıyor. Bunu Konyaspor maçında net bir şekilde gördük. Fernando önderliğinde takım sürekli atağa göre üçlü defans kurgusundan dörtlü defans kurgusuna geçiş yaptı. Fernando, bu takımın saha içi teknik direktörü.

Pres Sistemleri

Galatasaray önde pres yapan, bu presi yaparken doğru adam paylaşan bir takım. Prese tüm oyuncuların takım halinde katılması rakibin düşünme süresini kısaltarak topu verimli bir şekilde oyuna sokmasını engelliyor. Konyaspor karşısında sarı-kırmızılı ekip ligdeki en etkisiz oyunlarından birini sergiledi. Konyapor geçen hafta Galatasaray karşısında 344 isabetli pas yaptı. Bu pasların 78 tanesi atak dışı, 261 tanesi de atak halindeki paslar. Bu çok verimli bir oyun tarzı, Konyaspor topu gereksiz dolaştırmadı, direkt atağa yönelik oynadı. Önde basan bir rakibe karşı oynayabileceğiniz en isabetli stil. Bu tarz verimli bir oyunu en son elemeler son hafta Galler-İrlanda karşılaşmasında görmüştüm. Kazanmasına ihtimal dahi verilmeyen İrlanda play-off biletini kapmıştı.

Galatasaray, Konyaspor maçından önceki 7 maçta rakip kaleye ortalama 74.5 metrede top kazanıyordu. Bu lig ortalamasının üzerine bir sayı. Ayrıca rakip sahada maç başına ortalama rakip sahada 10 top kazanıyordu. Konyaspor’un gereksiz top dolaştırmayan oyunu Galatasaray’ın 80.3 metrede top kazanmasına sebep oldu. Yani kendi ceza alanının biraz önünde. Ayrıca Galatasaray rakip sahada sadece 6 top kazandı.

valbuean

Fenerbahçe ise Akhisarspor karşısında 211, Yeni Malatyaspor karşısında 174 atak dışı pas yaptı. Fenerbahçe rakip baskı yaptığında top çıkarmakta zorlanıyor. Neto’nun derbideki kırmızı kart pozisyonunu hatırlayın top çıkartırken iki kişi arasında kalan Giuliano topu kaptırmış ve devamında kırmızı kart gelmişti. Yine Akhisarspor’un golünde Mehmet Topal baskı yiyince topu kaybetti ve ardından gelen pozisyonda gol oldu. Dolayısıyla sarı-lacivertli ekip, önde basan rakibinden bu tarz bir gol yememek için gereksiz pas sayısını azaltmak zorunda.

pres-gs

Fenerbahçe, rakip stoperlerin oyun kurmasına müsaade ediyor. Top stoperin ayağındayken pres yapmıyor. Daha çok kendi yarı sahasını kapatıyor. Sırtı dönük top almak isteyecek oyunculara ise yakın markaj uyguluyor. Bu tarz top kullanarak tehlike yaratabilecek oyuncuların top almasına izin vermiyorlar. Belhanda bu konuda biraz avantajlı. Sırtı dönükken aniden kaleye yüzünü dönerek rahatça adam eksiltebiliyor. Hatta bazı pozisyonlarda rakibi set halinde oyundan düşürdüğü bile oluyor. Belhanda’nın bu tarz yüzünü kaleye dönüşleri Fenerbahçe kalesine gol pozisyonu olarak dönecektir.

pres-fb

Üstteki görselde Fenerbahçeli oyuncular kendi yarı sahasında alanı da kapatarak Quaresma, Cenk ve Talisca gibi sırtı dönük oynayabilecek oyunculara yakın markaj uyguluyor. Daha sonra Quaresma kendisini markajdan kurtarmak için öne doğru atıyor. Aşağıda görüldüğü gibi hemen iki Fenerbahçeli oyuncu Quaresma’nın top almasını engelliyor. Sonuç olarak Quaresma tek pasla geri dönmek zorunda kaldı. Fenerbahçe rakibini kendi sahasına çekiyor ve kendi yarı sahasında boğucu bir baskı ile rakibin oyun kurmasına izin vermeden topu kazanıyor. Genel bir ifadeyle toparlarsak Fenerbahçe, topu tehlikeli kullanabilecek olan oyuncuları iki kişi karşılayıp top aldırmama üzerine kurulu bir sistemle oynuyor.

pres-fb1

Tempo

Instat’ın özel olarak çeşitli parametreleri harmanlayarak oluşturduğu pas hızı ve atak hızı index’i bize tempo konusunda önemli bilgiler sağlayacaktır. Pas hızının yüksek olması takımın oyunun temposunu istediği gibi ayarlamasına yardımcı olurken, aynı zamanda takımın oyunun yönünü istediği hızda değiştirebilmesine olanak sağlıyor. Pas hızı ve atağa çıkma hızı tamamen çalışma ile alakalıdır. Pas hızı, topun bir oyuncudan diğerine geçerken, ortalama geçme süresinin hesaplandığı birimdir. Atak hızı ise takımların atağa kalkabilme sürelerinin index haline getirilmiş halidir.  İkisi de tempo ile ilişkilidir. Galatasaray, bu konuda ligde en üst sırada yer alıyor. Pas hızı ortalama 15,5.  Atağa çıkma hızı ise hemen hemen yine aynı seviyede. İstediği zaman hızını ayarlayabilen takımlar oyunun şeklini istediği gibi yükseltip alçaltmakta sıkıntı yaşamazlar. Pas hızınız veya atak hızınız düşükse ve tempoyu yükseltmek istiyorsanız bu çok güç bir durumdur. Topu bir kanattan diğerine geçirirken bile ağır davranan takımların tempoyu istedikleri gibi yukarı çekmelerine imkan yoktur.

Fenerbahçe de ise atağa çıkma ortalaması 13 civarındayken, pas hızı ortalama 14,5. Fakat normal ortalamasından farklı olarak geçen hafta 18,1 index puanı ile pas yapmışlar. Henüz bunun tek haftalık bir performans mı yoksa belli bir çalışmanın ürünü mü bilmiyoruz. Fakat bunu yapabilecek potansiyelde olduklarını gösterdiler. Bu konuda açık ara dünya üzerindeki lider takımla bu bölümü bitireyim. O da Napoli. Napoli’nin iki index verisi de 19 puanın üzerinde yer alıyor. Napoli’yi bu sezon en az bir kere izleyen herkes ne demek istediğimi anlamış olmalı zaten.

Dolayısıyla seyirci desteğini de arkasına alan ve Fernando gibi yönlendirici bir zekaya sahip olan Galatasaray’ın oyunun temposunu istediği gibi ayarlamakta sıkıntı çekmeyeceğini düşünüyorum.

feranndo

Mariano/Isla

Sabri Sarıoğlu ile beraber Mariano ve Isla ligin en formda bekleri. İki takım da sağ kanadından oluşan ataklardan henüz gol yemedi. İki oyuncuda görevlerini çok iyi yapıyor. Mariano, özellikle Feghouli’yle oynamaya başladığından beri kafasında düşündüklerini sahada pratiğe dökmeyi başardı. Isla’nın ise Dirar ile uyumu gözlerden kaçmadı. İkisinin de eksikleri yok ama aralarında kıyaslama yapacak olursak Mariano’nun ofansif yönü biraz daha öndeyken, Isla’nın ise defansif yönü ağır basıyor. Kısaca, Mariano’nun ofansif performansı Isla’nın ise defansif performansını birleştirirsek ligin biyonik bekini ortaya çıkartırız.

Belhanda/Valbuena

İki takım için de üçüncü bölgedeki pas sirkülasyonunun yönlendiricisi olan Belhanda ve Valbuena’ya ayrı bir parantez açmakta fayda var. Belhanda 1 gol 3 asist, Valbuena ise 3 gol 3 asist ile oynuyor. Galatasaray ve Fenerbahçe’nin attığı gollerinin hazırlanmasında atağın bir periyoduna dahil olan oyuncularda zirve bu iki oyuncuya ait. Belhanda’nın en çok eleştirilen yönü düşü tabela katkısı. Fakat Belhanda, Galatasaray’ın gollerinin %60’ında var. Ligin ve takımın 9 gol 2 asistlik golcüsü ile aynı oranda gollerin hazırlanmasına yardımcı oldu. En önemli kısmı da bunu defansif görevlerini aksatmadan yapıyor olması.

Yine aynı şekilde Valbuena da Fenerbahçe’nin gollerinin yarısından fazlasında var. Fakat Fenerbahçe’nin eksik yönü ataklarda Valbuena’nın ayağına bakıyor olması. Amiyane tabirle Valbuena oyundan düştüğünde takımını da düşürüyor.

belhanda-valbuena2

Burada dikkat çeken bir konu da Belhanda’nın son 4 maçta yükselen performans grafiği. Belhanda yükselirken Valbuena’nın da son 4 haftalık dilimdeki düşüşü gözlerden kaçmıyor. Belhanda son 4 haftada ceza alanına 63 pas atmayı denemiş ve bunların 38 tanesinde başarılı olmuş. Valbuena ise son 4 haftalık dilimde rakip ceza alanına 26 top göndermiş ve bunların sadece 13 tanesi başarılı olmuş. Yine Valbuena son 4 karşılaşmada 5 tane kilit pas denerken, Belhanda 20 tane kilit pas atmış ve bunların 9 tanesinde başarılı olmuş. Savunma verilerine baktığımız zaman ise Belhanda’nın açık ara üstünlüğü gözlerden kaçmıyor. Son olarak serbest top istatistiklerini verip bu bölümü bitirmek istiyorum. Valbuena maç başı 1,7 serbest top toplarken bunların 1,2 tanesini rakip yarı sahada almış. Belhanda ise toplam 9 serbest top toplarken bunların 6 tanesini rakip sahada almış. Süper ligde bir takımın rakip saha top toplama ortalamasının 21 olduğunu düşünürsek bir 10 numaranın maç başına rakip sahada 6 top toplaması paha biçilemez. Valbuena’nın bu form düşüklüğünde fiziksel olarak gerilemesinin payı büyükken, rakiplerin zaman içerisinde Fenerbahçe’nin ve Valbuena’nın oyun tarzını çözüp buna karşı taktiksel bir strateji geliştirmelerinin de yadsınamaz derecede payı var.

belhanda-valbuena

Hücum Repertuvarı

Fenerbahçe, Yeni Malatyaspor karşılaşmasına kadar takım boyunu geniş tutarak kanatlar üzerinde oyun kurmaya çalışan ve daha çok bireysel yaratıcılığa bağlı bir oyun sergiledi. Neredeyse sahanın tamamını kullanıyorlar. Böyle olunca takım oyunun sonlarına doğru fiziksel olarak düşüş gösteriyor. Çünkü top ayağında olan oyuncunun topu arkadaşına geçirebilmek için ekstra efor sarf etmesi gerekiyor. Topu ayağına alan oyuncu kafasını kaldırdığında ekstra bir hareket etmeden pas atabileceği bir arkadaşını bulamıyor. Pas hızının düşüklüğüne yukarıda değinmiştim zaten.

takım genişliği

Alttaki görselde Fenerbahçe takımının atağa çıkarken sahaya yerleşimi gösteren saha içinden 2D kamera ile alınmış bir görüntü var. Atak halinde takım genişliği 62 metreye 34 metre olarak ölçülüyor. Sahada enlemesine neredeyse boşluk bırakmayacak şekilde dizilen bir Fenerbahçe görüyoruz. Fenerbahçe’nin ağır, sahayı tamamen kullanarak yapılan bu yerleşimi rakibe istediği gibi yerleşmesi için zaman bırakıyor. Dolayısıyla iyi pozisyon alan takımlara karşı gol bulmak için ekstra işler yapması gerekiyor. Göztepe maçında Mehmet Topal’ın ara pası, Alper’in bireysel yaratıcılığını kullanarak Trabzonspor’a attığı gol veya duran toplar gibi.

takım-boyu

Fenerbahçe, Yeni Malatyaspor karşısında ezber bozan bir oyun oynadı. İlk defa bir maçta tüm golleri akan oyunda buldu. Aldığı toplarla yerleşmeden hızlı çıktı. Rakibi dengesiz yakaladı, fırsatını bulduğunda da cezayı kesti. Belki de sezon başından beri taktiksel olarak en farklı ve en etkili oyunu oynadı. Bunu yapabilecek potansiyelde olduklarında yukarıda bahsetmiştim. Aslında takımın tarzı tamamen buna uygun. Pas hızı ve atak hızı aşağıdaki görselde de görüldüğü gibi Yeni Malatyaspor karşısında 18.1 ve 17.8 index’inde hesaplandı.

hucum-fb

Son maçta yukarıdaki görsellerde olduğu gibi Fenerbahçe’nin ilk bölgeden çıkarak 14-15 saniyede karşı kalede gol pozisyonuna girdiğini gördük. İkili oyunlarla çok iyi adam eksiltiyorlar. Burada kritik isim Mehmet Ekici. Takım, stoperler ve Josef tüm oyuncularla hariç rakip ceza alanına girebiliyor. Fenerbahçe çok hızlı çıkabiliyor. Özellikle açık alan bulduğunda hücum olarak durdurulması çok zor ayaklara sahip bunu Yeni Malatyaspor karşılaşmasında gördük. Fakat buradaki asıl sorun bu oyun değişikliği tek maçlık mıydı yoksa takımın bu tarzı karakter haline getirip böyle mi oynanması isteniyor? İşte bunu derbide göreceğiz. Fakat bu şekilde devam ederlerse Galatasaray’ın yerleşip oynayan takımına karşı etkili kontrataklar geliştirebilirler.

oyun-hızı-key-perfor

Galatasaray aslında sürekli kendi oyununu oynuyor. Rakibi hesaba katarak maça göre küçük yapılan hamleler oyunu sürekli değişiyormuş gibi gösterse de aslında değişmeden bir strateji ile oynuyor. Galatasaray, oyun içinde her duruma reaksiyon verebiliyor. Ayrıca kanattan geliyor, merkezden geliyor, half-space kullanıyor, hızlı çıkıyor, defans arkasına atıyor, duran toptan atıyor kısaca oyun içindeki her şekilde gol bulabilen bir takımdan bahsediyoruz. Fernando, Galatasaray’ın saha içi teknik direktörü, yönlendiricisi. İstediği zaman tempoyu yükseltiyor, tempoyu düşüyor, takımı frenliyor, bazen savunma dizilimini komple değiştiriyor üçlüye daha sonra dörtlüye çeviriyor. Müthiş oyun zekası, özverili, mücadeleci kendine yakışır surette oyunuyla takımın en kritik oyuncusu. Ayrıca Galatasaray Tolga ve Ndiaye gibi iki kale arasında mekik dokuyan oyuncuya sahipler. Hem savunmada hem de hücumda nere açık varsa ikiliden en az biri orada bitiyor. Bu konuya önceki yazılarımda defalarca değindiğim ve altta biraz değineceğim için burada fazla uzatmayacağım.

Zaaflar

Ozan Tufan, enerjisi ve mücadele gücü yüksek bir oyuncu fakat bazen bazen hırsına yenik düşerek önde prese kalkıyor. Böyle pozisyonlarda alanını boşaltması takım için büyük handikap. Özellikle rakip orta sahada Ndiaye ve Belhanda her an dikine gidebilen top kullanma konusunda yetenekli oyuncular varsa alanınızı terk edemezsiniz. Amiyane tabirle Ozan, takım arkadaşının ödevini yapıyor fakat kendi ödevi eksik.

zaaf ozan1

Yukarıda ilk görselde Ozan, Beşiktaş kendi sahasında paslaşırken Fabri’ye prese gidiyor. Fabri topu arkadaşına atıyor ve en son Caner’de kalıyor. Aşağıda ikinci görselde orta sahadaki boşluğu görüyorsunuz. Caner topu o bölgeye oynamış olsa çok önemli bir pozisyon yiyeceksiniz. Hem de bu pozisyonu rakip kendi yarı sahasında hazırlık pasları yaparken yiyorsunuz. Ve pozisyonda ekstra(?) işler yapan Ozan Tufan kadrajda bile yok. Hırs diyebilirsiniz, bunlar taraftara hoş gelir fakat Ozan’ın ilk işi bölgeyi kapatmak. Kendi işini yapmadığı sürece bunların değeri yok.

zaaf ozan2

Fenerbahçe’nin set oyununu daha çok tercih ettiğine ve başarılı olduğuna yukarıda değindik. Şimdi ise bu set oyununun getirdiği problemlere göz atalım. Alttaki görsel Fenerbahçe-Göztepe karşılaşmasından, Fenerbahçe set olarak pozisyon almış fakat top ayağında olan oyuncunun oyunu yönlendirmesine fırsat veriyorlar. Fenerbahçe, Sabri’nin oyunu yönlendirmesinden ödün verince Sabri ayak dışı bir pasla topu Scarione’ye geçiriyor.

set fb göztepe

Tek pasla Fenerbahçe orta sahası tamamen oyundan düştü. Devam eden pozisyonda Josef araya girmeye çalışsa da stoper ile bire-bir kalan Scarione golünü atıyor. Bu aslında sadece Fenerbahçe’nin değil set oynayan birçok takımın başlıca problemi.

set fb göztepe2

Üstteki zaaf ile ilgili olarak Belhanda’nın yukarıda bahsettiğim adam eksiltebilme özelliğine ve Galatasaray’ın bunu nasıl kullanabileceğine değinmek istiyorum. Belhanda bu tarz pozisyonları bize çok defa gösterdi aslında.

zaaf belhanda1

Mariano’dan pası alan Belhanda rakibini arkasına alıyor ve alttaki görselde görüldüğü gibi tek bir dönüşte oyundan düşürüyor. Fakat burada oyundan düşen sadece tek oyuncu değil tüm Kasımpaşa orta sahası oluyor. İki kare arasında sadece 2 saniye var. Rakip ne olduğunu anlamıyor, yerleşik düzende rakibi karşılarken birden kontratak yiyormuş gibi dengesiz bir hale dönüyor. Dikine top sürebilen orta sahalar her zaman değerlidir. Belhanda’nın Fenerbahçe karşısında bu tarz bir pozisyonda yüzünü kaleye dönmesi olası bir gol pozisyonu demek.

zaaf belhanda2

Set oyunu sadece rakibi karşılarken oynanabilir. Rakip şut imkanı arıyorsa artık alan savunması yapamazsınız rakiple temas etmelisiniz. Bazıları için tekrar olacak ama bu genel bir konu olduğu için bu konuyla alakalı son yazımda kullandığım ifadeleri burada da kullanmak istiyorum.

Rakibe temaslı oyunla set oyununun üzerindeki perde aralandığında, Konyaspor’un sisteminin ne kadar aldatıcı olduğu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. En mükemmel alan savunmasında bile top tehlikeli bölgeye girdiğinde oyun alan savunmasından çıkıp adam paylaşımına dönmesi gerekir. Temaslı oyunda rakibi tutmak yerine alan savunması yapmak oyunları hareketsizliğe sürükler. Aynı sorun Karabükspor’da da vardı. Fenerbahçe’de de var.  Setler arasını iple oynuyormuş gibi bu kadar ince yapan takımların savunma türleri arasında afallaması kabul edilemez. Sezon yeni başlamış olsa da bunlar teknik direktör hanesine eksi olarak yazar. Rakibin hücumdaki koşularını, hareketliliğini hesaplamadan savunma sistemi kuramazsınız. Rakip hareketliliği düşünülmeden hazırlanan savunma sistemleri sadece kağıt üzerinde kalır. Saha içerisinde yaşanabilecek herhangi bir sapma hesaba katılmadığı için oyuncular beklenmedik durumlara karşı hazırlıksız yakalanır. Salt sistemin içi boştur. Yani sizin sisteminiz bir Yunan heykeli. Güzel ama cansız.

nabil-dirar-ozan-tufan

Şimdi ise Galatasaray’ın Gomis özelinde yaşayabileceği sorunlardan bahsetmek istiyorum. Tek forvet oynadığı için iki stoperle eşleşmek zorunda kalan Gomis’in sırtı dönük top almadığı için ileride zaman zaman kaybolduğuna şahit olduk. Galatasaray, Konyaspor’un setlerini Selçuk’un uzun topu ve Gomis’in kişisel becerisiyle aşmayı başardı. Galatasaray’ın set oyununda zorlandığını gördük. Fenerbahçe de bu set oyununu ligde en iyi oynayan takımlardan birisi. Giuliano ve Valbuena oyunun iki tarafını da verimli oynayabilirse bu Galatasaray’ın oyuna hükmetmesini zorlaştıracaktır.

Yaklaşık 1 ay önce bu konuyu tartışmaya açmıştım. Gomis büyük maçlarda kaybolabilir demiştim. Gomis’in tam bir ceza alanı golcüsü olduğundan, sadece gol atabileceği yerlerde topla buluştuğundan bahsetmiştim. Ayrıca Gomis bir takımı işlevsel hale getirmez, takımın Gomis’i işlevsel hale getirmesi gerekir. Gomis’i işlevsel hale getirmek için de topu rakip ceza alanına kadar götürmen gerekir, şeklinde ifade edip şöyle bir soru gündeme getirmiştim.

Peki takımın işlemez hale geldiği, Galatasaray’ın rakip ceza alanına gidemediği maçlarda ne olacak? İşte bu ciddi bir sorun. Galatasaray’ın rakip ceza sahasına gidememesi halinde Gomis ya sırtı dönük top isteyecektir bu da daha fazla efor demek ya da oyundan tamamen düşecektir. Sanırım bunu bekleyip göreceğiz.

gomis tudor

Fenerbahçe sene başından beri rakip bekleri takip etme konusunda sıkıntı yaşıyor. 4-3-3 formatına yakın kanatsız bir oyunu tercih etmeleri açık oyuncularının beklerini takip etmesini zorlaştırıyor. Ayrıca Valbuena ve Giuliano ikilisi ne kadar özverili oynarsa oynasın, oyunun iki tarafını da oynayabilecek tarzda oyuncu değil. Bekleri arkada unutuyorlar. Çünkü, Giuliano ve Valbuena her zaman dönemiyor.

zaaf bek unutma fb

Akhisar sağ taraftan geliyor. Ceza alanında iki takım oyuncuları 3’e 3 pozisyonda. Kadrajda santrfor hariç herkes var. Fakat arkadan gelen Larsson’u karşılayan hiçbir Fenerbahçe oyuncusu yok. Seken top Larsson’un önüne düşüyor fakat sonuç alamıyor. Galatasaray, ligin rakip sahada en fazla serbest top toplayan takımı. Hatırlayın Bursaspor karşılaşmasını bu tarz attığı iki golle çevirmişti. Dolayısıyla bu tarz pozisyonlar Fenerbahçe için büyük handikap.

zaaf bek unutma fb ts

Yukarıdaki pozisyon ise Fenerbahçe’nin Olcay Şahan’dan yediği gol. Yine kadrajda santrfor hariç herkes var fakat Olcay arkada tamamen unutulmuş. Müsait pozisyonda topla buluşuyor ve golünü atıyor. Galatasarayda taktik esnekliği Fernando ile çok üst düzey uygulayan bir takım, atak halinde anında dörtlü defans kurgusu yapabiliyor veya birden 3 stopere dönüp bekleri öne atabiliyor. Bu durumda Fenerbahçe tarafından arkada unutulan beklerden gol ve asist olarak skor katkısı gelebilir.

Tudor Etkisi

Aykut Kocaman’ın rakibe göre taktik yaptığını biliyoruz. Peki Tudor nasıl bir strateji ile oynayacak? Rakibi şaşırtacak sürpriz bir hamle gelecek mi?

Yukarıda Rodrigues’in olması halinde Galatasaray’ın nasıl bir 11 ile sahaya çıkabileceğini söylemiştim. Bu ne avantaj sağlayacak? Peki ya Rodrigues iyileşmezse?

Konyaspor maçı öncesinde ısrarla Selçuk’un başlaması gerektiğini yazmıştım. 3-4 gün önce twitterda muhabbeti geçmişti. Tudor’un bu maça çıkarmasını düşündüğüm 2 farklı 11 var aklımda.

muhtemel-son-2

Galatasaray’ın alan paylaşımında esneklik sağlayacak birden fazla oyuncusu var. Tolga, Selçuk ve Ndiaye gibi oyunun iki yönünü de iyi oynayabilen enerjik ve mücadeleci oyunculara sahip. Tolga, sol tarafı kaldıramaz diyenler olabilir fakat maç başına 13 km koşan bir oyuncudan bahsettiğimizi unutmayalım. Ayrıca Ndiaye ve Selçuk gibi açık kapatan iki oyuncuyla oynayacak. İki tercih de bana yakın geliyor. İlk 11’de Fernando’nun takıma oyun esnekliği kazandırması açısından biraz daha ön planda çıkıyor. Ayrıca Selçuk gibi bir oyun kurucuyu da takıma dahil etmiş oluyorsun. İkincisinde ise takıma esnekliği Denayer’in sol bek oynaması verebilir.

Sürpriz bir 11 gelmemesi durumda ise Linnes’i Latovlevici’den biraz daha önde görüyorum.

Gelelim asıl mevzuya, peki Tudor’un neden oyun içerisinde üçlü kurguyla oynayıp bekleri öne atacağını düşünüyorum?

sett

Yukarıdaki görselde Tudor’un, geçen hafta kanatları etkili kullanan Konyaspor’a karşı üçlü savunma kurgusuyla oyuna başladığını görüyoruz. Tudor, savunmayı üçlü kurgulayarak bekleri öne atınca rakibinin en önemli silahı olan kanat oyuncularına öne çıkarsanız cezayı keserim demiş oldu. Dolayısıyla Fofana ve Milosevic maç boyunca savunmaya yardım etmek zorunda kaldı. Konyaspor’un bazı pozisyonlarda 6 kişiyle savunma yapıyormuş gibi gözükmesinin sebebi buydu. Fofana ve Milosevic’in eşleştikleri oyuncuları takip etmesi takdir edilecek bir davranış.

Tudor, Fenerbahçe karşısına yine bu tarz üçlü bir kadro ile çıkarak yukarıda bahsettiğim Fenerbahçe’nin rakip beklerini unutmasından faydalanabilir. Ayrıca Valbuena ve Giuliano’nun daha fazla defansa yardıma gelmesini sağlayarak hızını kesebilir.

Uzun bir yazı oldu. Derbi olduğu için aklıma gelen her detaya az çok değinmek istedim. Yine her zamanki gibi yoğun bir çalışma temposu sonrasında ortaya çıktı. Bunu yazıyı okuyan herkese borçlu olduğumuzu düşünüyorum. Dilimiz döndüğünce bir şeyler karalamaya çalıştık. Bizlerden desteklerini esirgemeyen herkese teşekkür ederim.

logoinstat