MAÇ ANALİZİ | Konyaspor – Galatasaray

konyaspor galatasaray ile ilgili görsel sonucu

Ligin 8. haftasına en yakın rakibine 5 puan farkla lider olarak giren Galatasaray deplasmanda Konyaspor’u 2-0 ile geçmeyi başardı. Tudor bu maçla birlikte derbi öncesinde Galatasaray’ın nasıl bir dizilimle oynayacağı konusunda merak uyandırdı. Galatasaray neden 3’lü savunma kurgusu ile oynadı? Serdar Aziz yerine Denayer tercihi taktiksel miydi yoksa olası bir kart ihtimalinden sakınmak için miydi? Eğer Denayer tercihi taktiksel ise skor 2-0’a gelmişken son 10 dakikada neden Serdar Aziz oyuna girdi? Tüm bu soruların cevaplarına yazının akışı içerisinde aramaya çalışacağız.

oyun-poz

Tudor savunmayı üçlü kurgularken ne düşündü?

Maç öncesi yazımda Konyaspor’un kanatlardaki hareketliliğine dikkat çekmiştim. Tudor takımını 3-4-3 şeklinde kurguladı. Dolayısıyla Latovlevici ve Mariano açık oynar gibi daha önde pozisyon aldı. Kısacası bu hamleyle Tudor, Konyaspor kanatlarına maç başlamadan çıkmayın mesajı vermiş oldu. Beklenen gibi de oldu Konyaspor kanat oyuncuları savunma görevlerini yapmaktan hücuma istedikleri oranda destek veremedi. Serdar tercihini oranlarsam %70 üçlü savunma kurgusuna Denayer’in daha uygun olmasından %30 ise kart tercihinden dolayı yedek bırakıldı. Bunu Serdar’ın son 10 dakikada oyuna girmesi gösteriyor zaten. Kart almasından çekiniyor olsaydı skorun 2-0’a geldiği maçın rahatladığı zamanda Serdar’ı oyuna almak istemezdi.

Bu takımda sahadaki dizilişlerden önemli bir şey var o da Ndiaye ve Tolga ikilisinin aynı anda sahada olması. Bu ikilinin sahada olması her türlü diziliş rakamından daha önemli. Bu ikili takımın can damarı. Rodrigues ne kadar iyi niyetli de olsa box to box oyuncunun vereceği katkıyı veremez. Tolga’nın yokluğunun enerjisini ancak iki kale arası her atakta olabilecek bir oyuncu kapatabilirdi. Galatasaray kadrosunda bu isim Selçuk’tu. Maç öncesi yazımda ısrarla ilk 11 başlaması gerektiğini savunmuştum. Galatasaray’da merkezde Belhanda ve Ndiaye ikilisiyle oyunu üçüncü bölgeye taşımakta zorlandı. Selçuk oyuna girdikten sonra deep lying playmaker’ın yapması gereken her şeyi yaptı. Oyunu yönlendirdi, tempoyu ayarladı, takımını hücuma kaldırdı. Aynı zamanda savunma görevlerini de aksatmadı çizgide adam kovaladı, stoperlerin arkasına sekenleri topladı. Maçı değiştiren adam oldu.

pas gs

pas konya

Konyaspor maça verimli başladı. Set oyununu iyi oynadı. Rakibini tehlikeli bölgeye sokmadı. Setleri sanki bellerinde ip varmış gibi simetrik bir şekilde kurguladı. İtalyan antrenmanları gibi antrenmanlarda iple çalıştıklarını düşünüyorum. Rakibe serbest top bırakmadılar. 27 tanesi rakip sahada olmak üzere 65 serbest top kazandılar.  Galatasaray kendi yarı sahasında 17 top kaybetti. Üstteki görseldeki gibi özellikle Skubic ile kanatları çok etkili kullandılar. Tüm bunlarla hızlı çıkmaya çalıştılar oyunun bir bölümünde de etkili oldular fakat maç boyunca ceza alanına giremediler.

game maps2

Maç Konyaspor’un istediği şekilde başladı. Temassız, orta saha mücadelesi şeklinde geçen set oyunu izledik. Tudor takımı son derece esnek bir şekilde kurguladı. Galatasaray maç içerisinde atak durumlarına göre Fernando’nun yönetimi altında üçlü savunmadan dörtlü savunmaya geçişlerle oynadı. Fernando adeta saha içi teknik direktör gibi takımı atak özelinde kurguladı. Hızlı ataklara karşı üçlünün ortasına geçti önde basılması gerektiğinde ön libero gibi hareket etti. Üst düzey oyun okuma zekasını yadsınamaz şekilde ortaya koydu. Konyaspor, Galatasaray’ım beklenmedik üçlü oyununa karşı doğru tepki vermeyi başardı. Gerek Milosevic gerek Fofana savunma görevlerini hiç aksatmadı.

game map

Peki Konyaspor bu kadar güzel set oyunu oynarken nasıl oluyor da rakip tehlikeye bölgeye girdiği zaman oyun adam adama döndüğünde geçişlerde sıkıntı yaşıyor?

Rakibe temaslı oyunla set oyununun üzerindeki perde aralandığında, Konyaspor’un sisteminin ne kadar aldatıcı olduğu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi. En mükemmel alan savunmasında bile top tehlikeli bölgeye girdiğinde oyun alan savunmasından çıkıp adam paylaşımına dönmesi gerekir. Temaslı oyunda rakibi tutmak yerine alan savunması yapmak oyunları hareketsizliğe sürükler. Aynı sorun Karabükspor’da da vardı. Setler arasını iple oynuyormuş gibi bu kadar ince yapan takımların savunma türleri arasında afallaması kabul edilemez. Sezon yeni başlamış olsa da bunlar teknik direktör hanesine eksi olarak yazar. Rakibin hücumdaki koşularını, hareketliliğini hesaplamadan savunma sistemi kuramazsınız. Rakip hareketliliği düşünülmeden hazırlanan savunma sistemleri sadece kağıt üzerinde kalır. Saha içerisinde yaşanabilecek herhangi bir sapma hesaba katılmadığı için oyuncular beklenmedik durumlara karşı hazırlıksız yakalanır. Salt sistemin içi boştur. Yani sizin sisteminiz bir Yunan heykeli. Güzel ama cansız.

galatasaray-super-ligin-8-haftasinda-deplasmanda-oynayacagi-atiker-001

Futbol sadece görsellikten ibaret değildir. Bu oyun insanın zihninden ve duygularından esintiler taşır. Futbolun daha çok fiziksel taraflarını ön plana çıkarmak bizi doğru sonuca ulaştırmaz. Bu oyun fiziksel olduğu kadar mental açıdan da dikkate alınmalıdır. Bunu şöyle bir örnekle destekleyebilirim. Bu sene 16 Eylül’de ki son dakikalarına girilmiş 5-0 devam eden Watford-Man City maçında penaltı oldu. Sahadaki 5 hucümcudan 3 tanesini dışarı çıkmıştı. Oyunun başından beri oyunda olan sadece 3 gol atan Aguero ve Sterling vardı. Pep bu penaltıyı sahada en çok hak eden fakat gol atamayan Sterling’in kullanmasını istedi. Hatta Sterling de bu duruma baya şaşırdı. Guardiola penaltıyı hattrick yapmış olan ve gol krallığı için mücadele eden Aguero’ya verebilirdi yada sonradan oyununa giren bileklerine hakim Bernardo Silva ve Sane’ye de verebilirdi fakat o Sterling’i mental olarak zinde tutmayı tercih etti. Bunda da başarılı oldu.

Aynı şekilde Selçuk’un penaltıyı Gomis’e bırakması önemli bir detaydı. Selçuk her ne kadar bu maçta sezonun en iyi performansını vermiş olsa da haftalardır bu takımı taşıyan oyunculardan birisi Gomis. Dolayısıyla 60 metreden fazla top sürüp penaltıyı aldığı bir pozisyonda topu istemesi gayet doğal. Aksi halde oyuncuların kafasında biz oynuyoruz daha az oynayan oyuncular ise istatistik  yapıyor gibi bir algı oluşabilir. Bu tarz şeyler takım motivasyonu takım arkadaşlığı açısından önemlidir. Selçuk’ta bu penaltıyı vererek gerçek kaptanlık yapmış oldu. Aynı zamanda oyuna girdiğinde Muslera’dan kaptanlık bandını almaması da güzel bir detaydı. Kaptanlık bandı koluna takmayla olmuyor bu maçtaki performansı göstermeyle oluyor.

Duran Toplar

Yine maç öncesinde Konyaspor’un duran toplarda arka direkte adam paylaşımda yaşadığı sorunlardan bahsetmiştim. Bu cümleyi bugün çok kullandım, farkındayım fakat konu aynı olunca tekrar kaçmak istemediğim için iki yazısı birbirine tamamlayıcı olarak kullanmaya çalışıyorum. Yazılar beraber okunursa daha fazla anlam ifade edecektir. Galatasaray bu konuda rakibinin zaaflarını kullanamadı. Birkaç pozisyonda dikkatimi çekti Konyaspor yine arka direk paylaşımlarında hata yaptı fakat Galatasaray bunları değerlendirmekten uzaktı. Alttaki görselde kornerden paslaşılan topta arka direkte hem Gomis hem de Latovlevici müsait durumda.

duran top gs

Tudor’un Hamlesi ve Gol

Jonsson-Bourabia ikilisi dizilimi hiç bozmadı, iyiniyetli oynadı. Özellikle oyunun ileri bölgesine katkıları görülmeye değerdi. Savunma anlamında Belhanda’ya nefes aldırmadı. İkili, Rodrigues’in oyundan çıkmadan önceki bölümde Ndiaye ve Belhanda ikilisine o bölgede üstünlük kurdu. Fakat Tudor’un Selçuk hamlesinden sonra orta bölgedeki ikiye iki dengesi bozuldu. Belhanda ve Ndiaye’nin yanında Selçuk girdi orta saha üstünlüğü Galatasaray’a geçti. Gol pozisyonunda da Belhanda’nın önünde duran ikili Musa’nın yardımı gelmeyince Selçuk’a top kullanma imkanı tanıdı. Selçuk bu düşünme boşluğunu değerlendirerek Gomis’i topla buluşturdu. Bu maç da Tudor’a yazıldı. Garry sakatlanınca Yasin’i alması beklenen hamleydi, alabilirdi. Selçuk’u aldı sisteme geri döndü, maç geldi.

gs gol önü

Attaki görsel Galatasaray’ın kilit pas haritası. Selçuk’un oyuna girmeden önce Galatasaray’ın hücum repertuvarı sağ kanat ve bireysel yeteneklerle bağlıydı. Selçuk’un oyuna girmesi ve ardından gelen üstünlük hem Belhanda’nın rahatlamasını sağladı hem de Selçuk’un dikine pasları takımın hücum silahlarının artmasını sağladı.  Selçuk sahanın her yerinde top gönderdi. 5 tane gol pası denedi. Rakip ceza alanına 3 pas attı. Oynadığı pasların büyük bölümü dikine, merkeze sıkışan oyunu genişleten paslardı.

selçuk

key-passes

Galatasaray’da top kayıpları bu senenin en üst rakamlarından birine ulaştı. Takım kendi sahasında 17 top kaybı yaptı. Bu kayıpları tek bir oyuncuya yüklemek doğru olmaz. Takımsal bazda genel bir düşüştü. Konyaspor bu toplarda tehlike yaratmaya çalışsa da ligin en az gol yiyen takımına karşı ceza alanına girmeyi başaramadı.

top-kayıpları

Son olarak Galatasaray’ın seken toplardaki eksikliğine değinmek istiyorum. Konyaspor’un bu konudaki zaafını anlatmıştım. Galatasaray ise bu konuda ligin en üstünde yer alıyordu. Bu maçta da alttaki görseldeki gibi müsait seken top fırsatları buldu. Fakat oyuncular bu topu toplamak için doğru yerde değildi. Bunun en önemli sebeplerinden birisi ise Tolga’nın yokluğu. Derbide kesinlikle Galatasaray’ın Tolga’ya ihtiyacı olacak.

seken top

Haftayı maç öncesi yazımda başladığım gibi bitirmek istiyorum. Futbolda kazanma alışkanlığı diye bir terim vardır. Bunun en salt örneği Sir Alex Ferguson’un Manchester United’ıdır. Galatasaray, bu sene kazanma alışkanlığı edinmiş görünüyor. Şampiyon takımların en önemli nişanı kazanma alışkanlığıdır. Galatasaray maçı bir şekilde kazanmayı başarıyor ve tek tip felsefeyle gidiyor gibi eleştirilere set olacak şekilde futbolun içindeki her şekilde yapıyor; maçı domine ediyor, geriye düşüyor çeviriyor, 84’te yiyor maçı bırakmıyor. Bu tarz takımlar rakip teknik direktörler için baş ağrıtıcıdır. Çünkü karşı takıma her çelmenizde farklı bir reaksiyon görürsünüz.  Takım düştüğü zor durumdan bir şekilde kurtulmayı başarır. Geride kalan haftalarda Galatasaray beklenmedik durumlar karşısında hazır bir intiba bıraktı.

Kazanma alışkanlığı şampiyon takımların en önemli nişanıdır. Kazanma alışkanlığı sonradan öğrenilmez. Napolyon’un bir sözü vardır: “Hayatımda 60 kez savaştım ve ilk seferimde yapacağım her şeyi biliyordum.”

logoinstat