2018 Dünya Kupası Elemeleri’nde A grubunda Fransa ile Hollanda karşılaştı. Karşılaşma iki takım için
de son derece önem arz etmesine rağmen Hollanda için tamam/devam maçı niteliği taşıyordu. Maç
öncesinde Hollanda, rakipleri İsveç ve Fransa’nın 3 puan arkasındaydı. Fransa’nın 4-0’lık ezici
galibiyetine rağmen İsveç’in Bulgaristan karşısındaki yenilgisi sayesinde Hollanda’nın ikinci sıradaki
İsveç ile arasındaki 3 puanlık fark aynı şekilde kaldı. Hollanda’nın son maçını sahasında İsveç ile
oynayacak olması ikincilik yarışının son haftaya kadar sürecek olması demek. Fransa ise liderlik
konusunda son derece rahatladı.
Maça gelecek olursak, kadrolar açıklandığında Fransa’nın oyuncu bazında bireysel olarak çok net
üstünlüğü göze çarpıyordu. İlk 15 dakikalık bölümde topa daha çok sahip olan Fransa olsa da maç,
pozisyon açısından son derece kısır geçti. İki takımda savunma olarak son derece iyi başladı.
Pogba’nın eksantrik pas denemelerinden ve aykırı çalımlarından çaldıkları toplar olmasa Hollanda’nın
atağa çıkabileceği yoktu. Pogba’nın bazen basit oynamayı düşünmemesi takımı için ciddi sorunlara yol
açıyor. Pogba’dan bahsetmişken maç boyunca Hollanda milli takımının tamamından fazla adam
geçtiğini eklemek istiyorum. Pogba 7 kez adam geçerken Hollanda toplam 6’da kaldı. Hollanda,
Fransa’nın half-space dediğimiz alanları kullanmasına kısmen engel oldu. Fransa rakibin stoper-sol
bek arası bu bölgesini kullanarak çok ciddi avantajlar yaratıyor. Fransa, stoper-sol bek arasına
kaçırdığı oyuncular sayesinde stoperin birini dış tarafa çekerek ceza sahasında Giroud’yu diğer
stoperle teke tek bırakarak rahat pozisyon almasını sağlıyor. Ayrıca dışarı çıkan stoperin boşalttığı
alanları Griezmann çok efektif olarak kullanabiliyor. Euro 2016’da bunu çok açık bir şekilde
göstermişlerdi. Deschamps, oynattığı oyuncular maximum verim almayı hedefleyen bir teknik
direktör. Sanattaki gibi oyuncu takım içindir gibi bir anlayış olsa bunun en koyu savunucularından
olurdu. Bu sebeple ne kadar eleştirilirse eleştirilsin Giroud asla kesemediği isimlerden. Giroud, topu
saklaması, takım arkadaşlarına verkaçlarla pozisyon yaratması, hava hakimiyeti gibi özellikleri
sayesinde atakların kendi üzerinden şekillenmesini sağlıyor. Hollanda’nın stoper ikilisinin maç
boyunca tek hava mücadelesi kazandığını düşünürsek Giroud’nun faydası daha rahat anlaşılacaktır.
Maça dönersek, 14. dakikada Fransa Sidibe’nin getirdiği topta Giroud’nun Griezmann’dan aldığı topu
kendisine yakışır surette Griezmann’a geri iade etmesiyle gelen golden sonra Fransa oyun
hakimiyetini tamamen ele geçirdi. Özellikle Fransa’nın rakibe boşluk bırakmayan, nefes aldırmayan
baskısı Hollanda’nın rakip sahada yaratabileceği etkiyi sıfıra indirdi. Amiyane tabirle maç sabaha
kadar oynansa bile Hollanda tehlike yaratmaktan çok uzaktı. Fransa, rakip kanattan gelirken sahanın
belli bir tarafında yoğun bir şekilde kümelenerek rakibin ters kanadını tamamen riske ediyor. Bunun
avantajları olduğu gibi dezavantajları da var. Bu yoğunluk rakiplerindeki topu rahat şekilde almasını
sağlıyor. Çünkü ters kanattaki iki oyuncu riske edildiği için onların üzerine oynaması gereken iki
oyuncu da fazladan prese katılmış oluyor. Takım bu sayede rakiplerine nefes aldırmamış oluyor. Zaten
bunu oynanan oyunda net bir şekilde gördük. Bu ters kanat oyuncularını riske etmenin yarattığı
olumsuzluğa gelirsek, uzun top konusunda usta ayaklar karşısında takımın dengesiz yakalanma
olasılığı ortaya çıkıyor. Topun ters tarafa hızlıca geçirilmesi halinde çok ciddi açıklar vermeleri
mümkün. Fakat Hollanda bunu yapabilmekten uzaktı. Resimde görüldüğü gibi dar alanda 10 oyuncu
birden pozisyon almış, ters kanat ise riske edilmiş durumda.
Hollanda’da sahada efor sarf eden iki oyuncudan biri olan Strootman’ın(diğeri Fosu-Mensah)
atılmasıyla maç Fransa açısından antrenman havasına dönüştü. Bu kart Hollanda’nın pamuk ipliğine
bağlı dengelerini altüst etti. İkinci yarıda Advocaat’ın Vilhena ve Persie hamleleri formaliteden öteye
geçmedi. Fransa ilk yarı ceza sahası içerisinden 2 şut çekerken ikinci yarıda bu sayı 9’a yükseldi.
Hollanda, Robben ve Fosu-Mensahla birkaç kere rakip kaleye gelse de skoru bulamadı. Robben
kanatta kendi takımından bağımsız bir görüntü sergiledi.
Fransa’nın Euro 2016’dan sonra kariyerinin sonlarına gelmiş takımın temposuna ayak uydurmakta
zorlanan Evra/Sagna ikilisinden Kurzawa/Sidibe gibi enerjik, seri ve mücadeleci beklere geçmesi
oyununu bir gömlek daha yukarı çıkardı. Oyuncuların ortalama pozisyonlarına baktığımızda iki bekin
rakip sahada daha fazla bulunduğunu görüyoruz. Bu sayede merkeze sıkışan oyunu rahatça
genişletebiliyorlar. Lemar’ın biraz daha içe yakın, Coman’ın ise çizgi üzerindeki oyunu Fransa’yı biraz
daha sağ taraftan oynamaya mecbur bıraktı. 4 golün tamamının da sağ kanattan başlayan ataklar
sonunda gelmesi tesadüf değildi. Lemar 2 gol ile yıldızlaşırken, maçın skorunu Mbappe belirledi.
Hollanda kadrosuna ayrı bir parantez açmak istiyorum. Hollanda, Avrupa Şampiyonası’ndan sonra
Dünya Kupası’nı da kaçırma tehlikesiyle karşı karşıya. Belki de tarihinin en kötü kadrolarından birine
sahipler. Sneijder, Robben, Persie, Vaart, Kuyt, Vlaar, Jong ve Huntelaar jenerasyonunun etkisi dibe
vurmuş vaziyette. Zaten katılmaları halinde belki de son turnuvalarını oynayacaklar. Fakat
Hollanda’nın bir şekilde büyük taşları yerinden oynatması gerekiyor. 2010 Dünya Kupası finali, 2014
Dünya Kupası penaltılarla kaçan final ardından gelen üçüncülük gibi bir çıtadan 2 büyük turnuva
kaçırma seviyesine inilmesi kabul edilemez. Bu oyunla Fransa’da 4 gol yiyerek ucuz atlattılar.