Premier Lig 1. hafta değerlendirmesi

premier-league

Uzun bekleyiş sona erdi ve nihayet Premier Lig Cuma akşamı Kuzey Londra’da Arsenal – Leicester City mücadelesiyle yeni sezona merhaba dedi. Açılış haftasında daha ilk maçtan özlediğimiz tutkuyu ve heyecanı bize yaşatan Premier Lig’de ilk haftanın dikkat çekici noktalarını sizler için değerlendirdim.

ARSENAL  4 –  3 LEICESTER CITY

1

Transfer dönemlerinde genel olarak cimriliğiyle dikkat çeken ve geçen sezonki lig performansının ardından kovulmanın eşiğine gelen Arsene Wenger, bu yaz transfere hızlı bir giriş yaparak Lyon’dan Alexander Lacazette’i bonuslarla birlikte yaklaşık 54 Milyon Pound karşılığında takıma kattı. Bu transferin yanı sıra Kolasinac’ı da bedelsiz olarak kadrosuna katan Fransız teknik adam sezonun ilk maçında bu iki isme de on birde şans verdi.

Sezonun açılış mücadelesinde kendi evinde iki yıl önce sürpriz bir şampiyonluk yaşayan Leicester City’i ağırlayan Arsenal’ın hücum anlamında doyurucu bir performans sergilediğini söylemek mümkün ancak 4 ana stoperleri olan Koscielny, Mertesacker, Gabriel ve Mustafi’nin de yokluğuyla birlikte ortaya çıkan defansif zafiyet Kuzey Londra ekibinin maç içinde çabuk kırılmasına yol açtı. Geçtiğimiz sezonlardan alışık olduğumuz pas yüzdelerini ve topa sahip olma istatistiklerini korumayı başarsalar da Leicester’ın golcüsü Jamie Vardy partilerine devam etti ve Arsenal’ın maçın hemen başında Lacazette’in ayağından bulduğu golle kazandığı öz güveni yerle bir etti.

Asıl stoperlerin eksikliğinin defansif performansı etkilediğinden bahsetmişken şunu da eklemek gerekir ki ikinci golde merkez orta saha oyuncuları Elneny ve Xhaka’nın disiplinden uzak halleri aslında tek problemin stoperler veya üçlü savunma olmadığını işaret ediyor. Diğer yandan Arsenal,  merkezde Kante, Matic ve hatta Everton’da forma giyen Gueye  gibi oyuncu seviyelerine ve profillerine de sahip değil. Bu da Arsenal’ı transfer sezonunda yeni hamlelere itebilir.

Defansif zafiyetlere değinirken takımın hücum opsiyonlarını ve hücum kapasitesini atlamamak gerek. Alexis Sanchez’in yokluğunda bile önemli bir hücum hattı yakalayan Wenger, Olivier Giroud’un geçen sezondan beri oyuna sonradan girerek attığı yedinci golü görünce basın toplantısında da oyuncunun takımda kalmasından yana açıklamalar yaptı. Kulüp transfer rekorunu kırarak takıma kazandırılan Lacazette, ilk maçta beklentileri karşıladı. Giroud ve Welbeck gibi forvetlere kıyasla çok daha net bir bitirici, çok daha komple ve güvenilir bir oyuncu olsa Giroud, bu sezon da neden Arsenal’da oynadığını gösterecek işler yapmaya devam edecek ve uzun Premier Lig sezonunda takıma büyük katkılar yapabilecek kapasitede. Alexis’in de takımda kalması durumunda hücum olarak bu sezon pek fazla problem yaşayacaklarını düşünmüyorum ancak şampiyonluğu kovalamak için tabii ki sadece bu yeterli olmayacaktır.

WATFORD  3 – 3 LIVERPOOL

Premier League - Watford vs Liverpool

Yeni sezon, eski Liverpool. Sanırım Liverpool cephesi için maçı özetleyen en doğru kelimeler bunlar. Arsenal – Leicester maçında gelen 7 golden sonra bu maçta da 6 gol izlemek keyifli olsa da Liverpool açısından değerlendirdiğimizde, Watford’ın son dakikada kaydettiği beraberlik golünün açık bir ofsayt olduğunu göz önünde bulundursak da şunu çok net görebiliyoruz ki olayın savunma kısmında geçtiğimiz sezonlardaki kronik hatalar devam ediyor. Savunmada hala lider oyuncu eksikliği göze çarpıyor. Southampton’dan Virgil van Dijk, Liverpool’un aradığı tarzda bir stoper profili ancak bu oyuncunun transferi de yazın başından beri hep bir çıkmazda.

Sturridge’in kadroya bir türlü kalıcı olarak dahil olamaması ile birlikte son dönemde adı sıkça Barcelona ile anılan Coutinho’nun da olası transferi durumunda hücum opsiyonlarında da rakiplerine göre elleri çok zayıflayacak. Önde Firmino, Salah, Mane üçlüsü gelecek için Merseyside ekibine ve taraftarlara çok şey vadetse de Livepool’un adeta bir klasik haline gelen görece daha mütevazı ve küçük sayılabilecek ekiplere bu maçta da olduğu gibi kaybetmesi muhtemel puanlar yine onları hedeften uzaklaştırabilir. Artık Klopp ve ekibi için ofsaytlar verilmeyen fauller, penaltılar , yanlış kararlar bahane olmamalı.

CHELSEA  2 – 3  BURNLEY

3

Geçen sezon muazzam bir performansla şampiyonluğu yakalayan Conte ve ekibi, sezona önemli kayıplarla başladı denilebilir. Diego Costa belirsizliği ve Matic’in ayrılması takıma tahminlerin ötesinde güç kaybettirebilir. Manchester United, Lukaku’nun ardından Matic transferiyle de Chelsea’ye önemli bir darbe vurdu denebilir ve açıkçası şampiyon bir takımın transferde böylesine yenilgiler yaşaması ve takım içinde de problemler yaşaması şaşırtıcı.

Gary Cahill’in sorumsuz hareketinden sonra kırmızı görmesiyle planlar değişirken Sam Vokes’un şok golleri Burnley için işleri kolaylaştırdı. Fabregas’ın da oyundan atılmasıyla iyice bozguna uğrayan maviler geçen sezon sergilediği defansif performansın çok uzağında kaldı ve kendi evinde rakibine direnemedi. Burnley geçtiğimiz sezon deplasmanda sadece 1 maç kazanabilen bir ekipti.

Şampiyon takım bile olsanız Premier Lig’de dengeler çok çabuk değişkenlik gösterebiliyor ve aslında Chelsea’de bu negatif ve agresif atmosfer geçtiğimiz sezonunun hemen bitiminde baş göstermişti. Diego Costa problemi açıkça herkes tarafından bilinirken yerini de en iyi şekilde dolduramamak onlara büyük zarar verecekti. Morata Premier Lig’e çok yeni bir isim ve ilk maç performansı üzerinden yorum yapmak zor olabilir. Costa’nın yarattığı boşluğu tek başına ne kadar doldurabilir o da merak konusu.

Geçtiğimiz sezonki üçlü savunma felsefesine devam eden Conte’nin eli kırmızılardan sonra çok zayıfladı ve bu doğrultuda performansları taktiksel açıdan eleştirmek çok doğru olmaz. Ancak bu agresiflik bile bir şeylere işaret olarak değerlendirilmeye açık. Sezonu şampiyon tamamlamış bir takımın gelecek sezona böylesine bir yenilgiyle merhaba demesi pek alışılagelmiş bir durum değil.

EVERTON 1  –  0 STOKE CITY

4

Maviler, Goodison’da Stoke City’i 1-0’la geçerken günün kahramanı 13 sezonun ardından doğduğu, büyüdüğü, yetiştiği ve gönlünde her zaman ayrı bir yeri olan Everton’a dönen Wayne Rooney oldu. Rooney bu statta ilk golünü henüz 16 yaşındayken Arsenal filelerine göndermişti ve uzun bir Manchester United kariyerinden sonra döndüğü Goodison’da Premier Lig kariyerinin 199. golünü kaydetmiş oldu.

Gol ilk yarının sonunda gelse de Everton adına ilk yarı özelinde planların çok iyi işlediği söylenemez. Menajer Ronald Koeman ilk yarıdaki üçlü savunma tercihini ikinci yarıda Ashley Williams’ı oyundan alıp dörtlüye dönerek bozdu ve kendisi de takımın ikinci yarı performansını daha iyi bulduğunu söyledi. Genç santrfor Calvert – Lewin’i kanat beki olarak kullanması oldukça ilginç bir tercih olarak göze çarptı ama Rooney’in golünde genç oyuncunun penaltı noktası üzerine gönderdiği top takdire şayandı. Son dakikalarda Shaqiri’nin şutuna çok net bir karşılık veren yeni kaleci Jordan Pickford da takıma adapte bir görüntü çizdi.

Everton bu sezon transferde en aktif takımlardan biri oldu ve oldukça sağlam bir yapılanma çerçevesinde hareket etmek istiyorlar. Takıma kazandırılan Sandro Ramirez, Michael Keane, Davy Klaassen gibi oyuncuların zamanla daha da iyi performanslar ortaya koyabileceğini düşünüyorum. Koeman da hem bu oyuncuların bireysel olarak gelişimi hem de takım olarak gelişimi anlamında doğru tercih ve Merseyside’ın mavileri bu sezona yeni yatırımlarla bir başka hazırlandı.

BRIGHTON  0 –  2 MANCHESTER CITY

5

Guardiola’nın takımı City bu yaz transfer dönemine yüksek rakamlarla damga vuran ekip oldu. 230 Milyon Pounda yaklaşan bonservis bedelleri City ve Guardiola’ya hata yapma veya bahane şansı vermiyor. City’nin bu sezon sadece beklere harcadığı meblağ bile Brighton’ın stadı Amex için toplanan rakamdan fazla.

Tabi geçmiş dönemlerden de bu harcamalar doğrultusunda City’e baktığımızda ilk olarak muazzam bir kadro genişliği görüyoruz. Bu maçta sonradan oyuna giren isimler Bernardo Silva, Leroy Sane, Raheem Sterling gibi isimlerdi ki bu isimler dünyada pek çok takımda direk on birde şans bulabilecek isimler. Durum böyle olunca da beklenti hayli artıyor. Açıkçası bu beklentileri karşılayıp karşılayamayacaklarını Brighton maçı özelinde değerlendirmeyi pek doğru bulmuyorum. Brighton buralara çok uzun ve çok zorlu yollardan geldi. Onlar için de açılış haftasında City gibi ligin favorilerinden bir takımla karşılaşmak pek kolay olmasa gerek.
City’de dikkat çeken isimlerin başında Kompany geldi. Defans hattında onun varlığı her zaman bir fark yaratıyor denilebilir. Bu maçta kaleci Ederson da dahil olmak üzere defans hattına pek iş düştüğü söylenemez ama sağlam görüntüleri dikkat çekti. Brighton ilk yarıda gol yememeyi başarsa da ikinci yarıda Agüero dirençlerini kırdı ve aslında tamamen City’nin kontrolünde giden maç skor anlamında da City’nin istediği gibi oldu. David Silva üçünü bölgede her zamanki ince paslarıyla, klas hareketleriyle göz dolduran bir performans sergiledi ve daha sonra Lewis Dunk’ın kendi kalesine attığı golle de City maçı koparmış oldu.
NEWCASTLE UNITED  0 –  2 TOTTENHAM

6

Bir sezonluk aranın ardından St James’ Park Premier Lig’e tekrardan merhaba dedi ve ilk hafta geçen sezon mükemmel bir performans sergileyen Tottenham’ı ağırladı.  Shelvey’in kırmızı kartla cezalandırdığı bölüme kadar ofansif olarak pek varlık gösteremese de Pochettino’nun Tottenham’ını durdurmayı ve iyi kapanmayı başaran Benitez, kırmızıdan sonra pek de fazla direnemedi ve önce Dele Alli daha sonra da Ben Davies ağları buldu ve Londra ekibi zorlandığı deplasmandan üç puanla dönmeyi başardı.

Pochettino ile birlikte merkez orta sahadan çok üçüncü bölgede daha fazla topla buluştuğu ve kaleye daha yakın, destek forvet olarak görev yaptığı – hatta maç içerisinde pek çok pozisyonda Kane ile yer değiştiğini gördük – bir pozisyona evrilen Dele Alli, geçen seneki performansına devam ediyor diyebiliriz. Transferde şu ana kadar sessizliğini koruyan Tottenham’da sağ bekte Kyle Walker’dan dolan boşluğu bu maçta genç oyuncu Walker – Peters doldurdu ve açıkçası özellikle hücumda yaptığı işler takdir gördü. Bunun sonucunda da zaten genç oyuncu maçın adamı seçildi. Topa daha çok sahip olan, daha fazla kaleye giden, daha fazla deneyen hep Tottenham oldu ve özellikle kırmızı karttan sonra da kilidi kırarak maçı almayı başardılar.

İngiltere’de yabancı sermaye olmadan çok düzgün bir yapılanmaya giden Tottenham özellikle geçen sezon performansıyla göz doldurmuştu ancak transfer döneminde Kane’in bir yedeğinin bulunamaması, Walker’ın pozisyonuna henüz bir transfer gerçekleştirilmemesi taraftarlar arasında ve medyada hayli eleştiri topladı. Her fırsatta kulübün kasasının yeni transferler için müsait olduğunu söyleyen Daniel Levy henüz bir adım atmış değil ancak uzun Premier Lig serüveninde Tottenham mutlaka takıma yeni isimler kazandırmalı.

MANCHESTER UNITED  4  –   0  WEST HAM UNITED

7

Haftanın kapanış maçında Manchester United evinde Bilic’in West Ham’ı karşısında pek zorlanmadı ve 4-0 gibi çok net bir skorla üç puanı alarak liderliği ilk haftadan ele geçirmiş oldu. Özellikle Paul Pogba ve Matic’in performansı övgüyü hak ederken yeni transfer Romelu Lukaku da 2 golle üzerine düşeni yaptı.

Tam anlamıyla muazzam bir performans gösteren Mourinho’nun öğrencileri uzun bir aradan sonra Old Trafford sakinlerine tatmin edici bir performans sergilemiş oldu. Tüm oyuncular göz doldursa da özellikle Rashford, Lukaku, Pogba gibi isimler öne çıktı. Rashford’ın yerine oyuna dahil olan Martial de golünü atarak adeta Mourinho’ya mesajı vermiş oldu. İyi işleyen ve iyi hücum eden bir takıma sahip olan Manchester United’da eksik ya da zayıf bölge olarak nitelendirilebilecek pozisyon sol bek. Bu hafta Blind’i o mevkide gördük ancak o bölgeye kalıcı ve istikrarlı bir şekilde iyi performans verebilecek bir oyuncu bulmaları gerek. Özellikle Matic’in orta sahaya getirdiği hamle gücü, topu iyi kullanma ve fiziksel üstünlük Manchester United için çok çok önemli. Bu rollerle bir anlamda Pogba’yı da daha serbest kılıyor ve Pogba da topla yeteneklerini sergilemekte çekingen kalmıyor. Bu maç için defansif olarak da iyi işlere imza atsalar da Lindelöf’ün de henüz Premier Lig seviyesinde olmadığını gördükten sonra savunmada stoper ve sol bek olarak iyileştirmelere gidilebilir.