Futbol sahası üzerinde bir takımı takım yapan özellikler nelerdir?
Hollandalı teknik adam ve bugünlerde dünyanın en önemli antrenör eğiticisi olan Raymond Verheijen, bir takımı takım yapan 4 ana özellikten bahsediyor. Bu özellikleri hiyerarşik olarak şöyle sıralıyor:
- İletişim
- Anlayış / Zeka
- Teknik
- Kondisyon
İletişim neden en önemlisi, teknik ve kondisyon neden diğer ikisinden daha önemsiz; biraz daha derine inelim.
İletişim: Sahada stratejik ve taktik açıdan gerçekleşen sözlü ve sözsüz tüm bilgi alışverişi… Oyuncular arasında ve oyuncular ile teknik adam arasında.
Anlayış / Zeka: Oyuncuların bireysel karar verme yetenekleri ve oyun bilgisi.
Teknik: Oyuncunun aldığı kararları uygulama becerisi.
Kondisyon: Futbol açısından atletik yeterlilik
Raymond Verheijen’in futbolda atletik antrenman üzerine yazdığı kitapları var ve kendisi atletik antrenman konusunda dünyada otorite olarak kabul ediliyor. Buna rağmen, bu sıralamada kondisyonu dördüncü sıraya yerleştirmiş durumda.
Teknik için ise şunu söylüyor:
“Futbolda teknik sadece alınan kararın icra edilmesidir. Tekniğinizin kalitesini, aldığınız kararın kalitesi belirler. Jimnastikte ise teknik, tekniğin icra edilmesidir ve futbol, jimnastik değildir.”
Yani bir oyuncunun mental özelliklerinin teknik özelliklerinden daha önemli olduğunu söylüyor. Mental özelliklerin iyi olmasını, tekniğin iyi olması için bir ön şart olarak gösteriyor.
Fakat kaliteli bir oyuncunun ve kaliteli bir takımın bu 4 özelliğe de sahip olması gerektiğini unutmamak gerek. Sadece yüksek bir oyun bilgisine sahip olup da düşündüklerini gerçekleştiremeyecek kadar kötü bir teknik ve fizik kondisyona sahip olan bir oyuncu da değerli olamayacaktır.
İletişime gelirsek bu, bireysel oyunculardan ziyade takımla alakalı bir konu.
Total Futbolun kurucularından yine bir diğer Hollandalı Rinus Michels, saha içerisinde oyuncular ile teknik adamlar arasındaki iletişimle ilgili şöyle diyor:
“İletişim en önemli konudur. Bir teknik direktörün saha kenarından oyuna sürekli müdahale etmesini amatörce buluyorum. Bunun yerine bir dil inşa etmeyi tercih ediyorum. Sadece oyuncularımın ve benim bildiğim bir dil. Bu dilde konuşmaya gerek yoktur, her oyuncum topun nerede ve kimde olduğuna bakar ve o anda ne yapması gerektiğini anlar. Bu dil bana ve oyuncularıma sahada rehberlik eder, o andaki tüm isteklerimi saha kenarından ben söylemem, inşa ettiğimiz o dil söyler.”
Bir takımın sözsüz iletişimi sahada nasıl gerçekleşir ve bunu daha somut bir örnekle incelemek gerekirse, İngiltere U-17 takımında teknik direktör görevindeyken Dan Micciche, oluşturdukları sözsüz iletişim dilinin adını “6-6-6” koyduklarını söylüyor. Aslında bir oyun prensibinden bahsediyor;
- Geriden oyun kurarken maksimum 6 pas sonunda rakip sahaya yerleşmiş olmalıyız
- Topu kaptırdığımızda maksimum 6 saniyede geri kazanmalıyız
- Hücumdayken minimum 6 oyuncumuz rakibin orta saha hattı ile defans hattı arasına yerleşmiş olmalı
Oldukça kısa ve öz bir sözsüz iletişim örneği. Takımdaki tüm oyuncular topu kaptırdıklarında 6 saniye boyunca yüksek tempo pres uygulayacaklarını biliyor ve bunun için bağrışmaya, birbirlerini uyarmaya ihtiyaç duymuyorlar. Herkes ne yapması gerektiğini biliyor; kendi aralarında inşa ettikleri bu dil herkesi sözsüz bir şekilde uyarıyor.