Leicester City geçtiğimiz sezon bir modern futbol mucizesine imza atarak Premier Lig’de şampiyonluğa uzanmıştı. Bu sezon ise ligin dibine doğru kontrolsüz bir düşüş içerisindeler. Ranieri ve takımı peri masalını yeni sezona taşıyamayarak geçen yıl sempatilerini kazandığı milyonlarca futbolseveri hayal kırıklığına uğratıyor.
Geçen yıl otoritelerin ligde kalma mücadelesi vereceğini tahmin ettiği Leicester, olasılıkları alt üst ederek zirveye tırmanmayı başarmıştı. Bu sezon ise birçok uzmanın en azından lig tablosunun ilk on sırasında yer almasını beklediği takım, düşme potasının hemen üzerinde yer alıyor. Ligdeki 5 maçlık mağlubiyet serisi yetmezmiş gibi 6 maçtır süren gol orucu ayrı bir endişe kaynağı yaratıyor. Geçtiğimiz cumartesi günü Federasyon Kupası 5. Tur mücadelesinde, 52. Dakikadan itibaren 10 kişi oynayan 3. Lig (League One) temsilcisi Millwall’a son dakika golüyle elenmeleri ise dibe vurduklarının en çarpıcı kanıtı.
Son şampiyon Leicester göz göre göre küme düşme yolunda ilerliyor. Ranieri’nin haftalardır kötü gidişe çözüm üretemeyişi, umutsuzluğu arttıran bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Geçen yıldan bu yana nelerin değiştiği ve bu çarpıcı düşüşün sebeplerine gelecek olursak, kendinizi olumsuzluklarla dolu bir listeye hazırlamanızı tavsiye ederim.
Kante’sizlik
Kante’yi transfer eden Chelsea’nin ligdeki sıralamasına baktığınızda, ilk sıraya neden onun kaybını yazdığım ortaya çıkacaktır. Premier Lig’e adım attığından beri sergilediği futbol dolayısıyla, ona sahip olmanın şampiyonluk yarışına bir adım önde başlamak anlamına geldiği söylenebilir. Kante’nin geçen yıl Leicester formasıyla ortaya koyduğu efor, Ranieri’den de hak ettiği övgüyü almıştı. Tecrübeli çalıştırıcı, Kante’nin varlığının takımına adeta sayısal üstünlük sağladığını ifade etmiş, “Biz aslında üçlü orta saha ile oynuyoruz. Ortada Drinkwater ve her iki yanında Kante” diyerek oyuncusunun bitmek bilmeyen enerjisine ve takım için önemine vurgu yapmıştı.
Kante, Leicester’ın geçen sezon sergilediği inatçı, disiplinli ve çalışkan savunma anlayışının en önemli temsilcisiydi. Aynı zamanda Leicester’ın orta saha direncini kat ve kat arttıran etki yaratıyordu. Onun yokluğunda Leicester hem rakipten top kazanmakta, hem de rakibin oyun kurmasını zorlaştıran kalitede bir pres uygulamakta zorlandı. Kante pozisyon bilgisi, hızı ve dayanıklılığı ile rakibi yıpratan bir presi mümkün kılıyor, çalışkanlığı ve sezgileriyle de takım arkadaşlarının açıklarını kapatabiliyordu. Geçen sezon toplamda 125 kez top çalan Kante, 156 kez de pas arası yaparak defansif performansı en yüksek orta saha oyuncusu olmuştu. Aynı kıyaslamaya, topu tehlike bölgesinden uzaklaştırma ve rakibin şutlarını engelleme gibi diğer defansif aksiyonları eklediğimizde de Kante zirveyi kimselere bırakmıyor. Ranieri’nin onu mum ışığıyla aradığına şüphe yok.
Kahramanların Ortadan Kayboluşu
Bu başlık altında toplanan en büyük taşlar, geçen yıl takımın en büyük hücum silahları olan Vardy ve Mahrez’in başına atılacak. Her iki oyuncu da geçen sezonki performanslarıyla kendi kariyer zirvelerini görmüşlerdi. Bu sezon ise o eski hallerinden adeta eser yok diyebiliriz.
Geçen sezonu 36 maçta 22 gol 8 asistle tamamlayan Vardy’nin pozisyonları golle sonuçlandırma oranı %25.8’di ve bu performansıyla ligin elit golcüleri arasında kendine yer edinmişti. Bu sezon geride kalan maçlarda 22 kez forma giyen Vardy, yalnızca 5 defa fileleri havalandırma başarısı gösterdi. Attığı şutları golle sonuçlandırma oranı %22.7 olmasına rağmen şut sayısında bariz bir düşüş göze çarpıyor. Geçen sezonun toplamında 93 kez kaleyi yoklayan forvet, maç başına 2.5 şut kullanıyordu. Vardy, bu sezon ise şimdiye kadar yalnızca 22 kez şut bulabilmiş. Bu da maç başına 1 şut kullanabildiği anlamına geliyor. Görülüyor ki Leicester, Vardy’e istediği fırsatları yaratma konusunda büyük bir gerileme yaşamış. İngiliz oyuncunun da takım arkadaşlarıyla geçen yıl yakaladığı uyumu sürdüremeyerek, oyunu dikkatle takip eden gözleri cezbeden topsuz koşularını yeni sezona taşıyamadığı bir gerçek.
Şampiyonluğun bir diğer kahramanı Mahrez de bu sezon aynı parlak performansını yenileyemedi. Geçen sezon İngiltere’de Yılın Oyuncusu seçilen futbolcu, tıpkı bir önceki sezon hem şampiyonluğu hem de bu kişisel ödülü kazanan Hazard gibi bir duraklama dönemine girmiş görünüyor. Bu sezon Hazard ve Chelsea dönüş yaparken, Mahrez ve Leicester City kayıplarda.
İstatistiklerin dilinden konuşacak olursak, geçen yıl 17 golle ligin en golcü orta saha oyuncusu olan Mahrez, bu sezon geride kalan haftalarda yalnızca 3 kez skoru değiştirebildi. Oyununun yaratıcılık tarafında da büyük bir düşüş göze çarpıyor. Şampiyonluk yolunda arkadaşlarına 11 kez gol pası veren Mahrez, bu sezon 2 asistle beklentilerin çok altında. Ayrıca yetenekli oyuncu geçen sezon %56’lık bir başarı oranıyla toplamda 132 kez adam eksiltebilmişken, bu alanda da istatistiklerinin hem oransal (%44) hem de sayısal (48 kez) olarak düşüş yaşadığını görüyoruz. Onun ince işleri eskisi kadar iyi yapamaması Leicester hücumlarının estetik tarafından çok şey götürüyor.
Leicester hücumlarının eski ritminden uzak olduğunu söylemek için ise uzman olmaya gerek yok. Gerek lig sıralamaları, gerek gol sayıları, gerekse son 6 lig maçında tek bir gol dahi atamamış olmaları onları ele veriyor.
Yeni Transferlerin Beklenen Katkıyı Yapamamaları
Leicester City’nin transfer bilançosunu incelediğimizde şampiyonlukla birlikte artan gelirlerinin bir kısmını kadrolarına yatırım yaparak değerlendirdiklerini görüyoruz. Özellikle 30 milyon Euro’luk Islam Slimani ve 19.5 milyon Euro’luk Ahmet Musa transferleri dikkat çekiyor. Geçen senenin hücum hattına yapılan bu takviyelerin, takıma önemli ölçüde güç katması beklenebilir. Ancak ne yazık ki istatistikler bu tezi desteklemiyor. Slimani ligde 14 maçta forma giyip 5 gol ve 3 asistlik katkı sağlarken, Ahmet Musa ise 18 maçta sahada yer alıp yalnızca 2 gollük katkı verebildi.
Orta sahaya yapılan transferlerde ise durum daha da vahim. Kante’nin boşluğunu doldurmak üzere 17.60 milyon Euro karşılığında transfer edilen genç oyuncu Ndidi ve 15.50 milyon Euro ödenen Mendy, bir türlü Ranieri’nin gözüne girip düzenli ilk 11 şansı yakalayamadılar. Mendy ligde 4 maçta sınırlı dakikalar alabilirken, Ndidi de sadece son 5 maça ilk 11 başlayabildi.
Bozulan Takım Savunması
Aslında Kante’sizlik bile başlı başına takım savunmasını olumsuz etkileyebilecek bir faktör. Kante’nin yerini doldurmaya çalışan Amartey’in sezonun geri kalanında sadece 25 kez pas arası yapabildiğini ve 20 kez de rakipten top çalabildiğini söylediğimde ne derece büyük bir farktan bahsettiğimiz daha net bir biçimde ortaya çıkıyor. Buna bir de geçen sezonun başarılı stoper ikilisi Wes Morgan ve Robert Huth’un düşen formunu ekleyin. Bekler Danny Simpson ve Christian Fucks’un, oyunun her iki yönündeki etkilerinin azaldığını da düşününce oluşan tabloda aslan paylarını dağıtmış oluyoruz.
Bununla birlikte savunmanın takım halinde yapıldığını unutmamak gerek. Leicester’ın eskiden başarıyla uyguladığı topsuz alanlardaki baskının etkisini yitirmesi, rakiplerinin çok daha rahat üzerlerine gelmesinin önünü açıyor. Ayrıca takım halinde mental anlamda büyük bir düşüş yaşadıkları da sır değil. Millwall maçı sonrası takımın ruhsuzluğundan dem vuran Ranieri, “Bana sahada savaşan 11 gladyatör gerek.” diyerek tepkisini ortaya koymuştu. Geçen sezon şampiyonluk hayallerinin yavaş yavaş somutlaştığı haftalarda sergiledikleri kararlı tavrı bu sezon göremiyoruz. Zaten oyunun savunma yönündeki istatistikleri de konsantrasyon kaybını işaret ediyor.
Sonuç olarak mevcut durumda 43 golle ligin en çok gol yiyen 6. ekibi pozisyonundalar. Şampiyonlukta ise yedikleri gol sayısı 36’ydı ve ligin en az gol yiyen 2. takımı olmuşlardı.
Taktiksel Değişim
Leicester City’nin geçen yılki başarısında 4-4-2 formasyonunu başarıyla uygulamalarının etkisi büyüktü. Takım hücumdayken orta saha dörtlüsü de hücum hattına ekleniyor, top rakipteyken ise forvet ikilisi baskıya etkin olarak katılıyordu. Özellikle orta sahada Kante gibi enerjisi bitmek tükenmek bilmeyen bir dinamo varken bu hücum ve savunma geçişlerini başarılı bir biçimde yapmak kolaylaşıyordu.
Yeni sezona da aynı taktiksel anlayışla başlayan Leicester City, istisna teşkil eden birkaç maç dışında takımın alışkın olduğu dizilişten şaşmadı. Buna rağmen gerek taktiği icra edişlerinde eski etkinliği sağlayamamaları, gerekse rakiplerin başarılı antitezler geliştirmesi sonrasında istedikleri sonuçları alamadılar. Bunun üzerine Ranieri, ligin 19. haftasındaki West Ham maçıyla birlikte yeni arayışlara girişti. West Ham karşısına 4-2-3-1 tertibiyle çıktıkları maçta gelen tek gollü galibiyet, tecrübeli hocaya ışık vermiş olacak ki, sonraki haftalarda 4-4-2’ye dönmeyi reddederek Chelsea maçındaki 3’lü savunma formasyonu dahil yeni sistemler denemeye devam etti. Ancak beklenen olumlu sonuçlar bir türlü gelmedi. Hatta takımın düşüş grafiği daha da keskinleşti. Sonuçta son 7 lig maçına da 4-4-2’den farklı formasyonlarla başlayan Leicester, bu maçlardan 5 mağlubiyet 1 beraberlik 1 galibiyet çıkartabilirken, bu süreçte kalesinde 12 gol görüp yalnızca 1 kez rakip fileleri havalandırabildi.
Son Söz
Hep olumsuzluklardan konuştuk. Biraz da bardağın dolu olan kısmından bahsedelim. Leicester City tarihinde ilk kez katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde Porto, Kopenhag ve Club Brugge’ün olduğu gruptan lider olarak çıkmayı başardı. 4 galibiyet 1 beraberlik ve 1 yenilgiyle grubu tamamlayan Leicester, ilk 4 maçta kalesini gole kapatarak İngiltere Şampiyonuna yaraşır bir temsil ortaya koydu. Yine de gruptaki son maç olan Porto deplasmanındaki 5-0’lık yenilgi, ligdeki kötü gidişin bu sezonki gurur kaynakları olan Avrupa performanslarına da sıçradığının işareti olarak değerlendirilebilir.
Geçtiğimiz yıl elde edilen şampiyonluk, Leicester City açısında istisnai bir başarı olarak tarihte yer edecek gibi duruyor. Kimse onlardan yeni sezonda da şampiyonluğa ambargo koymalarını beklemiyordu belki ama düşüşleri acımasız ve beklenenden çok daha büyük oldu. Yine de halen sezonun hikayesini kurtarıp yeni bir peri masalı yazmak için cılız bir şansları var.
Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek finale çıkma mücadelesinde rakipleri Sevilla. Çeyrek final ve hatta ötesi onlar için masalın yeni bir bölümü olur. Ancak felaket düzeydeki formları göz önüne alındığında Sampaoli’nin Sevilla’sı karşısında işleri hiç de kolay olmayacak. Yine de geçtiğimiz sezon başında bahis şirketlerinin şampiyonluklarına 1’e 5000’lik ihtimal verdiğini düşünecek olursak, bu kez şanslarının daha yüksek olduğunu kabul etmek gerek.
Mucizeleri sevdiklerini bildiğimizden gerçekleştirmek için mücadele edeceklerini umut edebiliriz. Hala biz futbolseverleri şaşırtabilecek güçleri varsa Sevilla sınavı tam da aradıkları fırsat olacak.
Kaynak: Squawka & Transfermarkt