Bir kıtanın en büyük golcüsü… Hangi isimden veya hangi kıtadan bahsediyor olursanız olun iddialı bir tanımlama. Tim Cahill için söylendiğinde ise oldukça yerinde bir ifadeye dönüşüyor. Avustralya’nın futbol dünyasına kazandırdığı en esaslı yeteneklerden “Tiny Tim” in kariyerinde bir yolculuğa çıkalım.
Çeşitli coğrafyalarda futbol, Avrupa’da olduğu gibi –neredeyse- rakipsiz değil. Mesela Amerika’da “soccer” Amerikan futbolu, beyzbol, basketbol gibi popüler sporlarla, hem genç yetenekleri kazanmak hem de seyirci ve izlenme oranları üzerinden rekabet etmek zorunda. Avrupa’da da basketbol ve tenis ile bir rekabetten bahsedilebilir belki ancak futbolun ezici üstünlüğü inkar edilemez.
Avustralya kıtasında durum Amerika’dakiyle benzer. Hatta kıtanın kültürel yapısındaki farklılıklar da göz önünde bulundurulduğunda rekabetin çok daha çetin olduğunu iddia edebilmek mümkün. Futbolun Avustralya kıtasındaki rakipleri arasında rugby, Avustralya futbolu (elle oynanan, kendine has kuralları olan Amerikan futbolu benzeri bir spor) ve kriket ilk sıralarda yer alıyor. Golf ve tenis de Avustralyalılar tarafından tercih edilen popüler sporlar arasında.
Tim Cahill böyle bir spor kültürünün hakim olduğu topraklarda doğdu. Ailesinde rugby kültürü olmasına rağmen, belki de İrlanda kökenli bir İngiliz olan babasının etkisiyle futbola gönül vermeyi seçti. Gençlik yıllarını ülkesinin çeşitli altyapı takımlarında geçirdi. Futbolda dünya sahnesine çıkabilmesi için babasının ülkesi İngiltere’nin yolunu tutması gerektiğini çok geçmeden anladı. Avustralya’da o dönemde oynanan futbol Cahill’e yetmiyordu.
Kulüp Kariyeri
1997 yılında profesyonel olarak futbol oynayabilmek amacıyla İngiltere’ye gitmek için ailesine adeta yalvardı. Hayallerini gerçekleştirmek istiyordu ve bunu ancak futbolun kök saldığı bir kıtada yapabilecekti. Aile, genç oğullarının Londra’daki Millwall seçmelerine katılabilmesi, uçak biletleri ve konaklama gibi masrafları karşılamak adına 10 bin dolarlık bir kredi kullanmak durumunda kaldı.
Tahmin edileceği üzere Cahill takıma girmeyi başardı. O anki duygularını aktarırken bunun kendisi için ne denli büyük bir zafer olduğundan bahsediyor. Haftada 250 pound değerinde bir kontratı olmasına rağmen ve eğer o noktadan sonra başka hiçbir kulüpte forma giymeseydi dahi, mutlu olacağını söylüyor. İngiltere’de bir kulüpte yer bularak en büyük hayallerinden birini gerçekleştirmiş.
Bildiğiniz üzere Cahill’in kariyeri bu kişisel zaferiyle sınırlı kalmadı. Millwall’da geçen 7 yılda iz bırakan bir oyuncu oldu. 2000-2001 sezonunda 93 puan toplayarak kulüp rekoru kırdıkları League One (İngiltere 3. Ligi) Şampiyonluğu’nda pay sahibi isimlerden biriydi. Millwall tarihinin ilk FA Kupası finali yaşayan kadrosunun en önemli parçası oldu. Yarı finalde Sunderland karşısında attığı galibiyet golüyle takımı finale taşıdı. Cahill ayrıca hırslı futbolu ve sahada gösterdiği yüksek mücadele gücüyle de ateşli Millwall taraftarlarının takdirini kazandı. Aynı özellikleri ve golcü kimliğiyle bir sonraki durağı olan Everton’da da taraftarın sevgilisi olacaktı.
Avustralyalı oyuncu 2004 yılının yazında cüzi bir bedel (1.5 milyon pound) karşılığında Everton’a transfer olarak Premier Lig’e ilk kez adım attı. Henüz ilk sezonunda bu seviyeye ait olduğunu kanıtladı. Hücuma yönelik bir orta saha olarak sezonu 12 golle tamamlaması ve takımın en golcü ismi olması, bu seviyede ilk kez futbol oynayan bir sporcu için özel bir durum oluşturuyordu. Ayrıca saha içerisinde de kazanma hırsıyla Everton taraftarının kalbini kazandığını, taraftarın onu sezonun en iyi oyuncusu seçmesinden anlayabiliyoruz. İlk sezonundan kulüpte yarattığı etkinin ışığında kontratı genişletilen ve oldukça iyi bir zam alan Cahill, kulüpte kalıcı olacağının sinyallerini veriyordu.
2005-2006 sezonunda FA Kupası 3. Tur mücadelesi Cahill için özel bir anlam kazandı. Ona ilk kez bu kıtada şans veren ve dünya futbol sahnesine çıkartan eski kulübü Millwall ile Everton eşleşmişti. Cahill, Goodison Park’da Everton’a turu getiren golü atarken kutlama yapmamayı tercih ediyor ve maç sonrasında “Bu golü kutlamak onların ağzına atılan bir tekme gibi olurdu. Bu tercihim tamamen onlara duyduğum saygıyla alakalı.” Diyerek bir kez daha gönülleri kazanıyordu.
2006 yılındaki performansı Cahill için Ballon D’Or listesinin kapılarını araladı. 18 yıl sonra Everton forması giyen bir futbolcu bu listede kendine yer bulabiliyordu. Cahill ayrıca Asya Futbol Federasyonuna bağlı bir ülke vatandaşı olan listedeki tek futbolcuydu.
Sonraki sezon diz sakatlığıyla boğuşan oyuncu fikstürün çoğunu kaçırsa da ertesi sezon görkemli bir dönüş yapacaktı. 2008 yılının Aralık ayında, kadrodaki golcülerin sakatlığı sonrası, o döneme kadar hücuma yönelik orta saha, bazen forvet arkası pozisyonlarında, genellikle iki yönlü orta saha olarak tarif edebileceğimiz rolde forma giyen Cahill, kendini en ileri uçta buldu. Her zaman gol atma hırsıyla yanıp tutuşan ve etkili kafa vuruşlarıyla dikkat çeken bir oyuncu olarak yeni pozisyonuna çabuk adapte olan Cahill,2009 yılının Ocak ayındaki Merseyside Derbisi’nde son dakikada takımına beraberliği getiren golüyle taraftarını sevince boğdu. Bu gol aynı zamanda Dixie Dean’den sonra, forma giydiği üst üste üç Anfield deplasmanında da gol atmayı başaran ilk oyuncu olması anlamına geliyordu. Dixie Dean’in bunu 1931 yılında gerçekleştirmiş olduğunu da hatırlatalım. Böylece Cahill, Everton taraftarının gözünde oldukça kıymetli bir mertebeye erişmiş oldu.
Takvimler 2010 yılını gösterdiğinde Merseyside Derbileri’ndeki gol sayısını beşe çıkarmıştı. Bu sayı ona 2. Dünya Savaşı sonrasında Everton forması giyen oyuncular arasında Liverpool’a en çok gol atan oyuncu unvanını getiriyordu. Büyük maçların golcüsü ve yüreğini sahaya koyan hırslı bir futbolcu olarak öne çıkıyordu. Phil Neville’ın sakatlığı döneminde, bir süreliğine Everton’ın kaptanlığını da üstlendi.
2011 yılında Asya Kupası dönüşünde ise kariyerinin en uzun golsüzlük dönemini geçirdi. Şanssız seri tam 34 maç sürse de 2012 yılının Ocak ayında nihayet son buldu. Aynı yılın sonunda Cahill olaylı bir son maçın ardından kıtadan ayrılacaktı. Everton formasını son kez giydiği maçta, bitiş düdüğünün ardından Newcastle forması giyen Yohan Cabaye ile girdiği münakaşa sonrasında gördüğü kırmızı kart, onu İngiltere’de son kez manşetlere taşıyan talihsiz bir olaydı.
Cahill, Everton formasıyla 271 maça çıkıp 66 kez fileleri havalandırdı. 1.80’lik boyunda birine göre daha çok kafa golleriyle hatırlanışını, ceza alanına yaptığı sürpriz koşulara, oldukça yükseğe sıçrayabilmesine ve harika zamanlamasına borçlu. Everton tarihinde iz bırakarak takımdan ayrıldı. Kariyerinin sonraki safhası için Amerika kıtasını tercih ederek yeni bir maceraya atıldı.
Tim Cahill’in denizin karşı tarafındaki adresi New York Red Bulls oldu. Burada iki eski Barcelona’lı Thierry Henry ve Rafael Marquez gibi tanıdık isimlerle birlikte forma giydi. 2015’de Amerika’dan ayrıldığında ardında 72 maçta atılan 26 gol bıraktı. Cahill yeniden kıta değiştirecek, yeni adresi futbolun gelişen pazarlarından bir diğeri, Çin olacaktı. Asya kıtasında geçirdiği 1.5 yıl ve iki farklı takım tecrübesinin ardından ise doğduğu topraklara döndü.
Avustralya’nın En Golcüsü
Cahill’in Avustralya futbolunda önemli bir yeri olsa da, ilk kez milli formayı terlettiği ülke Samoa’dır. Annesinin kökeni Samoa Adalarına dayandığı için henüz 14 yaşında ülkenin 20 yaş altı milli takımında forma giyen Cahill, daha sonra Millwall yıllarında, büyükanne ve büyükbabasına dayanan İrlanda kökeni dolayısıyla 2002 Dünya Kupası’nda forma giymesi için davet aldı. FIFA’nın, oyuncuların milli takım tercihlerine dair o dönemki kısıtlamaları sebebiyle bu teklifi kabul edemeyen Cahill, 2004 yılında kuralların değişmesiyle milli takım tercihinde özgürleşmiş ve doğduğu ülke olan Avustralya adına oynamayı tercih etmiştir.
Avustralya tercihi ülkenin futbol tarihi için bir dönüm noktası oldu. Ülkesi adına 91 milli maçta 47 gol kaydeden Cahill, milli takım tarihinin en golcü oyuncusu olarak açık ara zirvede yer alıyor. Milli formayı ilk kez 24 yaşında giydiği ve zaman zaman sakatlıkları dolayısıyla formadan uzak kaldığını da düşünecek olursak, onun milli forma altındaki golcü kimliği daha iyi anlaşılıyor. Dünya Kupası’nda gol atan ilk Avustralyalı olan oyuncu 2006, 2010 ve 2014 Dünya Kupaları’nda da golle buluşarak elit golcüler arasında kendine yer edindi. Aynı zamanda Dünya Kupaları’nın en golcü Avustralyalısı da katıldığı 3 turnuvada attığı 5 golle Tim Cahill. Ayrıca 2007 Asya Kupası’nda attığı gol, kendisini bu turnuvada gol atan ilk Avustralyalı yapmış.
Cahill’le özdeşleşen gol sevinci
İlerleyen yaşına rağmen Cahill halen milli takımın bir parçası olmayı sürdürüyor ve ülkesini Rusya’daki 2018 Dünya Kupası’na taşımak için ter döküyor. Milli forma altında geçirdiği dakikalar kısalmış olsa da hala oynayacak bir rolü var. Eleme grubundaki zorlu rakiplerinden Birleşik Arap Emirlikleri karşısında son dakikalarda oyuna girip galibiyet golünü atarak görevini yerine getirdi.
O, ülkesi için gösterdiği performans ve başarılı kariyeriyle çoktan Avustralya kıtası için bir futbol efsanesi konumuna erişti. Milli takımda forma giydiği dönemde Avustralya’nın üst üste üç Dünya Kupası’nda boy gösterebilmesi bile başlı başına büyük bir başarı ve Cahill’in buradaki katkısını kimse inkar etmiyor. Avustralya’nın Cahill öncesi dönemde yalnızca 1974 Dünya Kupası’na katılabildiğini ve turnuvayı gol atmadan tamamladığını da eklemekte fayda var.
Son Söz
Tim Cahill şuan ülkesinin takımlarından Melbourne City formasını giyiyor. Sezonun geri kalan kısmında 15 maçta 7 gol bularak kariyerinin son demlerinde, ülkesindeki seyircilere kalan yeteneklerini sergiliyor. Geçtiğimiz hafta sonu Melbuorne derbisinde Victory takımına karşı, 86. Dakikada yenik duruma düştükten sonra, hakeme hakaret etmesi sebebiyle yedek kulübesinden gördüğü kırmızı kart ise hırsından hiçbir şey kaybetmediğine işaret ediyor. Emekliliğinin yakın olduğu bir gerçek ve başardıklarıyla çoktan doğduğu toprakların en iyi futbolcusu olarak anılmaya hak kazandı. Ancak hala kazanmak istiyor, hatta bunun için hakemin üzerine yürüyecek kadar çok istiyor.
Cahill her zaman hırslı bir oyuncu olarak hatırlanacak. Onu izleyenler çoğu kez tekmeye kafa uzattığını anımsayabilir. Belki ailesindeki rugby genlerinin etkisiyle her zaman bir parça sert ve yırtıcı bir oyuncu oldu. Ayrıca attığı birçok kafa golünün altında da kendisinden çok daha kalıplı oyuncularla kafa topu mücadelesine girmekten çekinmemesi yatıyor. O gözü kara bir oyuncu. Everton taraftarının, Charles Dickens’ın yarattığı karakterden hareketle kendisine “Tiny Tim” lakabını takması, biraz kısa ve çelimsiz olmasına rağmen korkusuzca ikili mücadelelere girmesinden ileri geliyor. Tabii bir de Liverpool’a attığı, onu Everton taraftarının gözünde kahraman yapan gollerinden.
O, sahada takımınız adına savaşmasını isteyeceğiniz, her dakika aklı golde olan bir futbolcu. Büyük maçların adamı olması onu özel kılıyor. Merseyside Derbilerini ve Dünya Kupaları’nı boş geçmemesi, bu saptamanın en sağlam gerekçelerini oluşturuyor. Her şeyin ötesinde, Tim Cahill dünyanın bir köşesinin en büyük golcüsü. Hem de kariyerinin büyük bir kısmında en uçta oynamamasına rağmen.