Günümüzde futbol takımları, büyüyüyen endüstriyel hacimleri ve seslendikleri geniş kitlelerle birlikte dünyanın en büyük küresel markalarıdır da aynı zamanda. Herhangi bir sektörde “marka” olmakla futbol endüstrisinde “marka” olmak arasında elbette ki farklılıklar var. Dünyanın en büyük markalarından biri olsanız da yarattığınız imajı daima tüketici zihninde dinç tutmanız gerekmektedir herşeyden önce. Büyük marka olmanın büyük riskleri ve dolayısıyla büyük rakipleri de vardır. Ve bu rakipler, sizin pazarınızdan başarılı bir hamle ile müşteri çekebilir. Oysa futbolda bu biraz zordur. Tahammül ve sabır sınırları daha geniştir, çünkü fayda/maliyet rasyonalitesi diğerlerinden farklıdır. Kimse üst üste kötü sonuçlar aldı, o yıl başarılı bir performans sergilemedi diye takımını değiştirip başka bir takımı desteklemez mesela. Bir marka birkaç sezon kalitesiz ürünler ürettiğinde tüketicisini ciddi oranda kaybederken, futbol takımları senelerce şampiyon olamasa da taraftarları bekler.
Bütün bunlarla birlikte bir futbol kulübünün marka değerini oluşturan, farklı bileşenleri bulunmakta. Kulübün sahip olduğu her türlü imaj ve görsel unsurlardan sportif başarısına, iş ortaklarına sağladığı ekonomik katkılardan uluslararası PR gücüne, sponsorluk gelirlerinden uzun vadeli yatırımlarına, maç günü gelirlerinden piyasa değerine kadar geniş bir yelpazedir bu. Herbiri diğerini domino taşları misali etkiler.
Bugün dünyanın en değerli futbol markalarının en dikkat çeken özelliği, sahadaki başarılarından ziyade finansal anlamdaki uzun vadeli gelirleri. Mücadele ettikleri liglerin ve bu liglerdeki diğer takımların da kalitesinin tabii ki bunda etkisi büyük. Son 10 yıldır Deloiite Money League’in en çok kazanan kulübü Real Madrid olmasına rağmen, 2016 yılında marka değeri en yüksek olan takım Manchester United. Geçtiğimiz sezonu ligin 5.sırasında tamamlayan ve Şampiyonlar Ligi’ne gidemeyen United, aslında uzun yıllardır Avrupa’da da kayda değer başarı elde edemiyor. En son 1998-99 sezonunda Şampiyonlar Ligi’nde kupayı kazanmışlar mesela. Avrupa’nın en büyük ligi olan Premier Lig’in en fazla şampiyon olan takımı ünvanını elinden bulunduran kırmızı şeytanlar, geçmişten gelen başarıları ve uluslararası alandaki marka değerinin bir nev-i ekmeğini yiyor. Şöyle bir örnek verelim, geçen yıl dünya genelinde 1.7 milyon adet Manchester United forması satılmış. Çin’deki potansiyelleri malumunuz. 14 farklı sponsorluk anlaşmasından elde ettiği gelirler de muazzam.
30 Haziran 2016 tarihinde açıkladıkları gelir, 515.3 milyon pound. Bu rakamla Premier Lig’de 500 milyon pound barajını ilk aşan kulüp de United oldu.
Brand Finance 2016 Raporu’na göre, Manchester United, 1.170 milyar dolarlık marka değeri ile “dünyanın en değerli futbol markası”
Sportif başarısı olmasa da kalitesinden ve güçlü markalarla olan iş ortaklıklarından ödün vermeyen Manchester United’ın en büyük sponsorluk anlaşmaları Chevrolet ile olan forma göğüs sponsorluğu ( senelik 77.4 milyon dolar) ile Adidas ile olan forma üretim/teknik ekipman sponsorluğu ( senelik 109.6 milyon dolar). 13 yıl boyunca formalarını Nike’a ürettiren kırmızı şeytanlar Nike’dan sezon başına 26 milyon dolar kazanıyorken, Adidas’tan sezon başına 109.6 milyon dolar kazanacak.
Kulübün 3 büyük gelir kalemi arasından en büyük paya sahip olan ticari gelirleri. Geçtiğimiz yıl, ticari gelirlerinden kulübün kasasına giren para, toplam 263.9 milyon euro. İkinci sırada 141.6 milyon dolar ile yayın gelirleri, üçüncü sırada ise 114 milyon euro ile maç günü gelirleri geliyor.
2014 yılında marka değeri 739 milyon dolar olan Manchester United, 2013-2014 sezonunu şampiyon olarak tamamlayınca marka değerini de %63 oranında arttırmış, Brand Finance 2015 Raporu’nda da 1.2 milyar dolarlık marka değeri ile birinci sırada yer almıştı. Kırmızı şeytanlar, marka değerinde geçen yıla oranla %3’lük bir kayıp yaşasa da bu yıl hala lider durumda.
Avrupa’nın en büyük kulüplerinin 2007 yılından bugüne marka değerlerinin artış ve azalışları