Buralarda unutulmaya yüz tutmuş bir meslek
Txiki Begiristain, Christian Heidel, Matthias Sammer, Leonardo, Roberto Fernandez, Michael Zorc ve Monchi…
Bu isimler bir mesleğin son dönemdeki en popüler ve en gözde isimleri. Ülkemizde icra eden sayısının bir elin parmaklarını geçmediği bu meslek ‘sportif direktörlük’.
Bizim buralarda daha çok transfer komisyonculuğu, teknik direktörlük veya dolgun maaşlı futbol yorumculuğundan bir önceki basamak olarak görülen bu uzmanlık alanı aslında bunlardan çok daha fazlasını ifade ediyor.
Yukarıda ismi geçenler gibi bu mesleği layıkıyla icra eden adamların yaptıkları iş özünde futbolun ve futbol piyasasının yakın gelecekteki evrimini analiz ederek sportif işlerinden sorumlu oldukları takımı bu düzen içerisinde konumlandırabilecekleri en yüksek noktaya ulaştırmak amacıyla bir sportif strateji yaratmak. Adeta yukarıdan bakan bir göz gibi bu sportif stratejiyi yaratırken bir yandan da yönetim, teknik ekip, as takım, altyapı, scouting ekibi gibi unsurların arasındaki ideal etkileşimi yaratabilmek de bu mesleğin en iyilerini diğerlerinden farklı kılan en önemli etmen.
Son zamanlarda kulaklarımızın çok aşina olduğu ‘sportif akıl’ kavramı da tam olarak bu mesleğin bir kulübe sunduğu şey. Her kafadan bir sesin çıktığı ve o kafaların hiçbirinin bu işin ehli olmadığı bir ortamda size sunulacak yemek olsa olsa türlü olur. Diğer yandan futbol filozofu olarak tanımlanabilecek kafadaki bir adamın planlamasını birkaç sene boyunca takip ettiğinizde önünüzde bulacağınız yemek büyük ihtimalle muhteşem bir biftek olacaktır. Türlü’yü muhtemelen evinizde yersiniz. O muhteşem bifteği ise Madrid’de, Milano’da, Münih’te, belki de Amsterdam’da.
Transferin gözdeleri
Klasik düşünce ülke futbolunu geliştirmek için önce futbolcu geliştirmek gerektiği yönündedir fakat bu işin doğrusu futbolcuyu yetiştirecek teknik direktör ve antrenörleri hatta onlardan bile önce bu teknik direktörlere ve antrenörlere ideal çalışma ortamını sağlayabilecek spor yöneticilerini yetiştirmektir. Spor yöneticiliğinin diğer alanları bir yana sportif direktörlük bu işin saha içine en büyük ve en hızlı etkiyi yapan kısmı.
Avrupa devleri de bu durumun farkında olacaklar ki sportif direktörlere de son zamanlarda transfer piyasasında en az teknik direktörler ve futbolcular kadar önem verir hale geldiler. 2012’de Manchester City Barcelona sportif direktörü Txiki Begiristain’a imzayı attırarak futbolunun başına getirdi. Son yıllarda yapılan en büyük sportif direktör transferi herhalde bu anlaşmayla yapıldı.
Bu yaz ise Schalke, Mainz’a Jürgen Klopp, Thomas Tuchel ve Martin Schmidt gibi isimleri kazandıran Christian Heidel’i kaptı. Heidel’in ilk hamlesi Augsburg’un genç ve potansiyelli teknik adamı Markus Weinzierl’i Gelsenkirchen ekibinin yeni teknik adamı olarak atamak oldu.
Şu sıralarda Avrupa devlerinin toplantı odalarında çok daha fazla yankılanan bir isim var. Bu isim Sevilla’dan ayrılan sportif direktör Monchi. Sevilla altyapısını baştan yaratan Monchi aynı zamanda kulüp için dünya genelinde 700 kişilik bir scouting ağı kurdu. Sevilla’da sportif direktörlük yaptığı 16 sezonda 5 UEFA Kupası ve bir de UEFA Süper Kupası kazanma başarısını gösteren Monchi yaptığı transferlerde de hem sportif hem finansal anlamda büyük başarı sağladı.
Görseli büyütmek için üzerine tıklayın
Yukarıdaki tabloda yaptırdığı transferlerden elde ettiği karı görebileceğiniz İspanyol futbol adamı için şu anda Real Madrid, Manchester United ve Everton gibi kulüpler yarış halinde.
Yeni bir dönem
Spor yöneticilerinin ve sportif direktörlerin yüksek önem kazanmaya başladığı futbolun bu yeni döneminde sportif akıl yarışında Avrupa’yı henüz çok geç değilken yakalamak için elimizden geleni yapmamız gerekli. Futbolun akıl boyutunda değerler yetiştirmek, hiç değilse tespit edilen değerli akılları ithal etmek büyük öneme sahip. Futbolda rönesans başladı. Treni bu sefer de kaçırmayalım.