Jules Rimet, 1930 yılında Dünya Kupası’nın doğuşunu sağlamasıyla ve sonraki 40 yılda turnuva şampiyonlarına verilen kupaya ismini vermesiyle bilinir. Bunun yanında Rimet, 1920’lerde Paris’te kurulan, Fransız futbolunu domine eden ve şimdilerde yaklaşık kırk yıllık bir aranın ardından tekrar Fransız futbolunun en üst ligine dönüş yapma şansını elde eden “Red Star” kulübünün kurucusudur.
Jules Rimet, 1897 yılında Red Star Spor Kulübü’nü kurduğunda 24 yaşındaydı. Bir bakkalın çocuğu olan ve avukatlık üzerine bir kariyer inşa eden Rimet aynı zamanda bir çit ustası ve koşucuydu fakat yeni trend artık futboldu ve kulüp bir futbol takımı kurmaya karar verdi. Takımına ilgi ve alakası sonucunda Rimet, futbolun tüm dünyayı birleştirebileceğine inanmıştı.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda Rimet’in Fransa Futbol Federasyonu ve Fifa başkanlığı döneminde Red Star çok büyük başarılar elde etti. 1920’li yıllarda Fransa Kupası’nı dört defa kazandılar ve şimdi Rimet’in 60. Ölüm yıl dönümünde bu başarılı döneme dönüş yapmanın eşiğindeler.
Takım 1942’den beri herhangi bir büyük kupa kazanamadı ve 2003’te iflasın eşiğine geldi. Ancak 2006 yılından bu yana altıncı ligden başlayan bir yükselişle kulüp şu anda en son 1975 yılında mücadele ettiği Fransız futbolunun en üst seviyesinde tekrar boy göstermek üzere.
1909 yılından beri Red Star’a ev sahipliği yapan Stade Bauer, Lig 2’nin gereksinimlerini karşılamadığı için bu son sezonda takım 75km uzakta Beauvais kentinde bir stadyumda oynamak zorunda kaldı. Ancak taraftarlar büyük düşünüyor.
Kulübün multimedia yapımcısı Paul Ducassou, “Çok büyük bir potansiyele sahibiz – Paristeyiz ve burada 10 milyon insan yaşıyor.” Diyor. Ducassou, takımın bu yeniden doğuşunu başkan Patrice Haddad’a atfediyor: “O çok hırslı – kulübe 2008 yılında takım dördüncü ligde oynarken katıldı ve 2015’te takımı ikinci ligde görmek istediğini söyledi. Başardı.”
Piyasa araştırmacısı ve futbol sevdalısı Simon Pioche’ye göre Red Star’ın sahip olduğu miras, Parislilerin sempatisini kazanma anlamında Paris Saint Germain’i geride bırakma yolunda kulübe oldukça önemli bir şans veriyor. Şu anda Katar’lı yatırımcıların sahip olduğu PSG, 1970 yılında iki başka Paris kulübünün birleşmesiyle kurulmuştu.
“Red Star, Paris şehrindeki gerçek tarihi takım ve şehrin kuzeyinde hala çok popüler. Tabii ki şu anda PSG Şampiyonlar Ligi’nde oynuyor ve benim gibi insanlar onları izlemeyi yeğliyor ama Red Star birinci lige yükselirse bu bir şeyleri değiştirebilir.” diyor.
“Bence çok büyük bir potansiyelleri var çünkü Katarlılar kulübe büyük para getirip futbolcuları alınca gerçek PSG taraftarları hayal kırıklığına uğradı.”
“PSG’nin stadı (Parc de Princes) sessiz bir atmosfere sahip ve pahalı. Red Star bunun tam tersi bir tablo sunabilir. Onların markaları eski moda ve muhteşem.”
Red Star, Fransız futbol kulüpleri arasında İngilizce isme sahip olan tek takım – kimse onlara “Etoile Rouge” demiyor.
Bir efsaneye göre bu isim Red Star Line şirketine ait bir buharlı vapur ile Rimet hanedanında görev almak üzere İngiltere’den yola çıkan bir dadı olan Jenny hanım tarafından önerildi.
İsmin kesinlikle komünizm ile alakası yok. Kulüp, işçi sınıfı ve sol görüş ile bilinse de Ekim Devrimi’nden çok daha önce kurulmuştur ve diğer bir Red Star olan Red Star Belgrade takımından neredeyse yarım yüzyıl daha eskidir.
Bu isim, 1996 yılında Saint-Ouen yakınlarına yerleşen ve çok sadık bir taraftar olan İngiliz John Hanson’ın ilgisini çeken şeylerden biriydi. (Ayrıca o, stadyumu İngiliz müzik grubu Saint Etienne’in 1991 Foxbase Alpha albümünde bir şarkıda da bahsedildiği gibi “Stade Saint-Ouen” diye tanımlamaktan da çok memnun olurdu.)
“Red Star bir bütünlüğe sahip, taraftarlar futbolun gerçek değerlerini takdir editor. Sürekli zaferler kazanmak için Red Star’ı tutmazsınız.” Diyor Hanson.
Onları Almanya’da Hamburg’un arka mahallelerinde kurulmuş, amblemlerinde kurukafa ve çapraz kemikler bulunan ve “punk futbol” satıcısı olduklarını bildiren tişörtlere sahip FC St Pauli takımının taraftarlarıyla karşılaştırıyor. İkisi de “taraftar” kelimesinin yerini “müşteri” kelimesinin aldığı bir iş sektörü haline gelen ve amacın tamamen satmak satmak ve satmak olduğu “yapay” kulüp yönetimi anlayışının tam tersi bir şekilde kulüplerinin tarihleri ve imajlarıyla çok gurur duyuyor, diyor.
Red Star ve PSG’nin ticaret anlayışında çok büyük bir fark var. PSG, Parc des Princes stadının yakınındaki büyük taraftar mağazası ve Champs Elysees’deki iki katlı bina ile övünürken, Red Star’ın ürünleri Stade Bauer’de iki raf ünitesinde bulunuyor. Bu gösterişsiz ürün yelpazesinde üzerinde İngilizce “Biz geldik Ligue 2” yazan bir tişört bulunuyor. Kulüp birinci lige çıkarsa bu, değişecek bir çok şeyden bir tanesi.
Öncelikle yeni bir stadyum gerekli çünkü Beauvais birinci lig standartlarını karşılamıyor. Rugby maçlarına ev sahipliği yapan ve Parc des Princes’in karşısında bulunan Stade Jean Bouin bir seçenek olabilir. Paul Ducassou 80.000 kapasiteli Stade de France’den heyecanla bahsetse de bu son sezon Beauvais’de 1.000 ile 2.500 kişi arasında bir seyirci topluluğu vardı.
Tüm bunlar tabii Red Star’ın genç takımlarında bulunan 600 erkek ve 80 kız çocuğuna katılmak için Stade Bauer’de denemelere katılan okul çocuklarına biraz uzak. Aralarından bazıları kulübün renklerini sırtına geçirmiş durumda ama hepsi bir gün yeşil beyaz renklerde ve küçük kırmızı yıldızlı arması olan formayı giyip futbolun en büyük vizyonerlerinden biri tarafından kurulan ve bir karaktere sahip olan bu kulübü temsil etmeyi umuyor. Gelecekte her ne olursa olsun hayal etmekten asla vazgeçmeyecekler.
Kaynak: BBC UK