2021 yılının ilk derbisinde Beşiktaş, Galatasaray’ı Dolmabahçe’de konuk etti. İki takımın da alışkın olmadığı bir oyun tercih etmesi nedeniyle pozisyon anlamında kısır başlayan maçın kaderi Diagne’nin 58. dakikadaki kırmızı kartıyla değişti. Sayısal üstünlüğün avantajını iyi kullanan siyah beyazlılar maçı 2-0’la kazanıp Sergen Yalçın yönetiminde derbi yenilmezliğini sürdürürken sarı kırmızılılar Fatih Terim yönetimindeki 3. Vodafone Park deplasmanını da gol atamadan mağlup tamamladı.
Galatasaray’ın derbi mağlubiyetini global iş ortağımız Metrica Sports‘un geliştirmiş olduğu Play yazılımı ile birlikte analiz edeceğiz.
İlk 11’ler ve ortalama pozisyonlar
Maç öncesi Galatasaray kadrosunun en büyük sürprizi şüphesiz en son 31 Ekim’de Ankaragücü karşısında ilk 11 başlayan Etebo’ydu. Emre Kılınç’ın cezasının bitmesiyle kadroya dönmesi muhtemel görülüyorken bu değişiklik aslında Fatih Terim’in oyununa dair ipuçları da veriyordu. Savunma zaafları nedeniyle önceki maçlarda da rakiplerin ataklarını yoğunlaştırdığı Saracchi-Arda kanadının bu maçta ligin en formda sağ kanadı Rosier-Ghezzal’a karşı oynayacak olması deneyimli hocayı tedbir almaya itmişti. Etebo ile bu kanatta bir fazla oyuncuyla savunma yapılırken ortalama pozisyonlarda da Nijeryalı sol içten ziyade 2.bir savunma önü gibi göründü. Kadrodaki bir diğer değişiklik ise Luyindama/Donk’tu. Önceki maçlarda düşük formu ve Donk’un oyun kurulumuna katkısı sebebiyle formasını kaptıran D.Kongo’lu, Aboubakar’a önlem amacıyla olsa gerek yeniden 11’e dönmüştü.
Maç öncesi bu iki defansif hamle de beklenenin aksine Fatih Terim’in topu rakibe bırakarak oynayacağının sinyallerini veriyordu. Beşiktaş’ın kapalı savunmaları açmakta zorlandığı düşünülerek ‘gol yemezsem en kötü bir puanı cebime koyarım’ mottosu benimsendi bana göre. Fakat top rakibe bırakılacaksa işin hücum kısmında geçiş oyununa hiç yatkın olmayan Arda ve Diagne gibi isimler niye kullanıldı bunu anlamak güç.
Rakibe göre derbi planı
Sezona istenilen başlangıcın yapılamamasının ardından topa sahip olma oyununa yönelerek yükselişe geçen Galatasaray, uzun bir aranın ardından topu rakibine bırakmayı tercih eden bir oyun oynadı. 5.haftada oynanan Alanyaspor maçından bu yana ilk kez tercih edilen bu oyunun mantıklı gerekçeleri de vardı elbette. Örneğin Aboubakar-Larin-Ghezzzal üçlüsünün geçiş hücumlarını çok iyi oynaması, Galatasaray’ın toplu oyununda arkada bıraktığı boşluklar için büyük bir handikaptı. Konyaspor ve Karagümrük gibi daha düşük profilli rakiplere karşı dahi bu oyunla alınan mağlubiyetler, benzer bir oyunun derbide de işe yaramayacağını işaret ediyordu. Ayrıca Beşiktaş’ın son haftalarda zorlandığı Ankaragücü, Kayserispor ve Hatayspor maçları incelendiğinde ortak payda yüksek topla oynama yüzdesi olarak ortaya çıkıyordu. Özetle Beşiktaş, açık alanda oldukça etkili fakat kapanan savunmaları aşmakta oldukça zorlanan bir takım görünümündeydi.
Savunma önlemleri
Tüm bunlar göze alınmış olacak ki Galatasaray topu rakibine bırakıp önceliği gol yememek olan bir yapıyla maça başladı. İlk 11’deki Etebo tercihinin nedeni de daha ilk dakikalardan cevabını belli ediyordu. Rosier-Ghezzal kanadının savunulmasında sık sık yardıma giden Nijeryalı ilk yarıdaki iyi savunmanın kilit isimlerinden biriydi.
Etebo’nun niye sahaya sürüldüğünün bir başka kanıtıysa Arda’nın zaman zaman Rosier’i takipte etkisiz kalmasıydı. Görselde topun akışına kendini kaptırıp rakibinden kopan Arda’nın yarattığı zaafiyeti ve yaşanan tehlikeyi görüyoruz.
Yazının başında değindiğim Beşiktaş’ın geçiş hücumlarındaki etkinliği ilk yarıda yalnızca bir kez kendini gösterdi. Galatasaray her ne kadar topu rakibe bırakarak oynasa da ileriye yerleşmişken yapılan bu top kaybı sonucu Beşiktaş bir anda rakip savunmayı 6’ya 6 yakaladı. Gelişen hızlı hücum sonucu adam paylaşımını da iyi yapamayan sarı-kırmızılılar Rosier’i boş bıraksa da Aboubakar ve Oğuzhan’ın müsait durumdaki arkadaşını görememesi olası bir gol fırsatının kaçmasına neden oldu.
Öte yandan bu atak Fatih Terim’in neden bu maçta klasik oyun anlayışından vazgeçtiğine de güzel bir kanıt. Topu bırakarak oynasa dahi geride eksik yakalanabilen sarı kırmızılılar, toplu oyununda ısrar etse Beşiktaş bu gibi akınlardan çok kez faydalanabilirdi.
Galatasaray’ın (bireysel birkaç hata harici) kırmızı karta kadar rakibini iyi savunduğunu Beşiktaş’ın ilk 58 dakikadaki pas grafiğinden de okuyabiliriz. Hemen yukarıdaki iki Beşiktaş atağının pasları ve duran toplar hariç rakibine ceza sahası ve çevresinde pas imkanı vermeyen sarı kırmızılılar, Beşiktaş’ın dar alanda üretkenlik sıkıntısını açığa çıkardı. Bu sebeple Fatih hocanın savunma planında başarılı olduğunu söylemek mümkün.
Hücumdaki etkisizlik
Oyunun savunma kısmı ne kadar başarılıysa hücumda da bir o kadar etkisiz bir Galatasaray izledik. Bunun yegane sebebi de sahadaki oyuncu grubuyla örtüşmeyen bir oyun planının olmasıydı. Rakipten kazanılan toplarla hızlı hücumlar değerlendirilmek istense de yazının başında da değindiğim gibi ne Arda ne Diagne bu oyuna uygundu. Hal böyle olunca akan oyunda üretkenliğin neredeyse sıfır olduğu bir Galatasaray vardı sahada. Örneğin yukarıdaki videoda da görüneceği üzere kazanılan top sonrası Beşiktaş savunması orta saha çizgisine bu kadar yakınken ve Saracchi de arkaya koşu atacak bir isim arıyorken kimsenin hareketlenmemesi Galatasaray hücumlarının özeti gibiydi.
Galatasaray’ın ilk yarıda pozisyoncuklar yakaladığı ender anlar da önceki maçlardan kalma bir alışkanlıktı. Arda’nın zaman zaman diğer kanada geçmesiyle sayısal anlamda çoğalıp savunma eşleşmelerinin bozulmasını bu maçta da gördük. Arda’yı savunmak için Montero’nun çizgiye kaymasıyla oluşan boşluğa Oğulcan’ın koşusu, sarı kırmızılıların hali hazırda son haftalarda en çok uyguladığı hücum setlerinden biri.
Kırmızı kart ve müdahaleler
8/20 ikili mücadele 1/3 hava topu kazanan, santra hariç isabetli pası olmayan ve 6 top kaybıyla maçın en etkisiz isimlerinden olan Diagne’nin bir de takımını eksik bırakmasıyla oyunun tüm gidişatı değişti. Kırmızı kart sonrası 8-9 dakikalık bölümde 4-1-4 şeklinde rakibini savunan sarı kırmızılılarda oyuna ilk müdahale Donk ve Babel hamleleriyle geldi. Donk’un stopere geçmesiyle 5-4-0’a dönerek oyunu iyiden iyiye kendi ceza sahasında kabul eden sarı kırmızılılar bu dakikadan itibaren kalesinde daha çok açık vermeye başladı. Sene başından bu yana takımını yalnızca Konyaspor maçında 10 dakika üç stoper oynatan Fatih Terim’in bu kararı neden aldığını halen anlayabilmiş değilim açıkçası. Son 5 dakikaya girilip oyun doldur boşalta dönmüşken veya rakip iki santraforla oynayıp bir kişi fazla olmak amacıyla yapılabilecek hamleyi henüz 69’da yapmak takımın tüm dengelerini bozdu. Oğulcan ve Babel’in iç forvet gibi konumlanmasıyla Rıdvan ve Rosier’in önü açılırken defans hattı aslında 5’li değil 3’lü gibi oynamaya başladı. Örneğin değişikliklerden birkaç saniye sonra Babel ve Oğulcan’ın anlamsızca pozisyon almaları sebebiyle Rıdvan’ın Linnes’le eşleşmesi, akabinde Nkodou’nun Luyindama’yla eşleşmesi ve zincirleme açılan defans boşluklarına Atiba’nın koşusuyla başlayan Beşiktaş atağını yukarıda izleyebiliriz.
Galatasaray’ın 5’liye dönmesinden kaynaklanan eşleşme problemlerinin bir diğer örneğini ise yenilen ilk golden okuyabiliriz. Rıdvan’ın ortayı açtığı sırada içeride 5’e 4 Beşiktaş formalı oyuncu üstünlüğü olmasına karşın Linnes ve Etebo’nun konumlanışları takımın bu dizilişe ne kadar hazır olmadığının en bariz göstergesi belki de.
Golün ardından Donk biraz daha öne çıkarken (Tıpkı Konya maçında olduğu gibi) yeniden 4-1-4 dizilişine dönüldü. Ayrıca Etebo’nun yerine merkez orta sahaya alınan Emre Akbaba da hiçbir anlam yükleyemediğim bir diğer değişiklikti. Haftalardır formsuz bir isme böylesine kritik bir maçın kritik anlarında görev vermek (üstelik merkez orta saha olarak) çok yanlış bir hamleydi bana göre. Maç içinde de oldukça etkisiz görünen Akbaba, yukarıda izleyebileceğini pozisyonda topu kanada aktarıp orta üzerinden gol aramak yerine 1 metre önünde iki Beşiktaşlı varken anlamsız bir şut tercihinde bulundu ve Beşiktaş kontrasını başlatarak ön bölgeye yerleşmiş takım arkadaşlarını geri koşturmuş oldu.
Kalan bölümde Donk forvete kaydırılıp (stoper olarak oyuna alınıp önce ön liberoya ve ardından forvete geçti) savunma güvenliği ikinci plana atılmışken belki de maçın en iyilerinden Luyindama’nın büyük hatası takımına 2.golü yedirdi. Uzatma dakikalarında siyah beyazlıların psikolojik olarak savunmaya kapanmasıyla maç boyunca bulunamayan gol pozisyonları bulunsa da skor değişmedi ve Galatasaray derbiyi 2-0’la kaybetti.
Yazı boyunca bahsettiğim çoğu fikri Futbol Akademi Scouting (FAS) tarafından hazırlanan dakika başına maksimum gol ihtimali grafiğinden de okuyabiliriz. Örneğin akan oyunda hiçbir varlık gösteremediğini belirttiğim Galatasaray’ın uzatma dakikalarındaki doldur boşaltları haricinde gol ihtimali %10’u geçen yalnızca bir atağı var, ki o da duran top sonrası Marcao’nun vuruşu. Ayrıca kırmızı kart sonrası dönemi incelediğimizde 69.dakikada yapılan değişikliklerin takımı geriye çektiği aşikar. Beşiktaş’ın 60-70.dakikalar arasında ürettiği şanslarla 70-80 arası ürettikleri arasında bariz bir fark söz konusu.
Son olarak maçın bireysel performanslarına da yine Futbol Akademi Scouting (FAS) tarafından hazırlanan Aksiyon Değeri(AD) metriği ile değinebiliriz. Maç boyunca yaptığı 16 top uzaklaştırma ile takımın geri kalanından (14) bile daha fazla olan Luyindama, sarı kırmızılılarda öne çıkmış görünüyor. Her ne kadar toplam metriğe 90+9’daki şutu büyük etki etmiş olsa da takımının defansif aksiyon lideri olması kıymete değer. Öte yandan Arda, Diagne, Oğulcan gibi hücum oyuncularının bu kadar aşağılarda kalmasının başlıca sebebi de yazıda sıkça değindiğim oyunculara uymayan oyun planı.
Sizler de dilerseniz Play analiz programını ücretsiz olarak aşağıdaki görsele tıklayarak indirebilirsiniz.