Önsöz
Bu yazıda; Beşiktaş’ın 2019-2020 sezonunda Süper Lig’de oynadığı maçlardan hareketle sezonun ilk yarısının değerlendirilmesi yapılacaktır. Yazıda kullanılan istatistiki ve görsel materyaller InStat tarafından Futbol Akademi’ye sağlanmıştır. Maç içi görselleri InStat video arayüzü kullanılarak tarafımca hazırlanmıştır.
Beşiktaş’ın sezon içerisindeki taktiksel durumu incelenecek, yer yer hipotezler belirtilecek yer yer önerilere yer verilecektir. Durum tespiti yapılmaya çalışılacaktır. Kullanılan genel istatistiki veriler 17 maçlık lig serüveninin rakamlarını vermektedir. İstatistiki veriler başka veri sağlayıcıların rakamlarıyla her zaman uyuşmayabilmektedir.
Not
Ligdeki 17 maçlık süreçte ilk haftada oynanmış Sivasspor maçının; kadro yapısı ve taktiksel şablon itibariyle sezonun geri kalanına ışık tutacak bir maç olmaması nedeniyle göz ardı edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Quaresma ve Medel gibi bugün kadronun bir parçası olmayan oyunculara ek olarak o gün Beşiktaş’ın yeni yapısıyla sahada olmadığı da aşikârdı.
Caner Erkin ve orta saha kurgusu
Göztepe maçıyla birlikte taktiksel açıdan yeni şeyler izledik. Bu açıdan Caner Erkin’e verilen false-back rolünden, orta saha kurgusundan ve temel maç senaryosundan söz etmek gerekiyor.
Caner Erkin profili itibariyle bugüne kadar pasör nitelikleriyle ön plana çıkmış bir oyuncu olmadı. Onu sezonun ikinci maçı itibariyle orta saha kurgusunun içinde görmek bu açıdan şaşırtıcıydı. Burada Adriano kalsa ve bu rolde kullanılsa büyük fark yaratırdı demeden geçemiyorum. Geçtiğimiz sezonlarda Beşiktaş’ın temel kurgusu içerisinde bu rolü doğrudan almasa dahi kendi profili itibariyle bir sol bek oyuncusundan fazlasıydı Adriano. Şayet kalsaydı bu rolde ısrarcı olunacağını düşünüyorum.
Caner Erkin’in merkezde konumlanması doğrudan bir pas opsiyonu olmasının yanı sıra rakip oyuncuları da merkeze çekerek Beşiktaş kanat oyuncularının çizgide top kullanmasının yolunu açıyordu. Burada Caner bu oyuna ne kadar yatkın sorusunu sorabiliriz. Bu soruya ek olarak Beşiktaş kanat oyuncularının da çizgide geriye gelip top kullanma konusunda ne kadar etkili oldukları soru işareti. Açıkçası Lens ve N’Koudou’nun kağıt üzerinde bu role uygun olduklarını düşünüyorum ancak Diaby ve Boyd’dan bunu beklemek ne kadar doğru emin değilim. Bu denemelerin başarıyla sonuçlandığını söylemek de zor.
Caner’in rolüne ek olarak yukarda Oğuzhan ve Ljajic’in de half-space olarak adlandırılan iç koridorda yani rakip bekle stoper arasına konumlandığını görüyoruz. Açıkçası Abdullah Avcı’nın Beşiktaş’ının bana kalırsa en değerli taktiksel varyasyonu bu half-space işleme çabası. Bundan ayrıca söz edeceğim.
Rizespor maçı 1-1’lik beraberlikle sonuçlanmasına rağmen bence Beşiktaş’ın iyi iş çıkardığı bir maçtı. Yukarıda Rizespor maçından bir sekansta yine orta sahadaki yığılmayı görüyoruz. Caner’in merkezdeki varlığı rakip açık oyuncusunu kendine çekerken Beşiktaş’ın sol kanadında sarıyla işaretlediğim kanat oyuncusu boşta kalıyor. Şayet bek onu kovalamak için öne çıkarsa da Ljajic demarke olacak.
Bu kurguda hücuma geçişin ilk adımı Caner’in de merkeze yaklaşmasıyla kanat oyuncularının geride boş alan bulmasıydı. İkinci adımda ve ikinci bölgede topla buluşturulan kanat oyuncusu – burada Lens – temel olarak half-space işleme aşamasındaki orta saha oyuncularını görmeli ve etkileşime girebilmeliydi. Kurgunun zorlu adımı buydu çünkü Anadolu takımları büyük ölçüde kalabalık savundukları için çoğunlukla sayısal üstünlüğü ellerinde bulunduruyorlardı. Burada Oğuzhan’ın da bu rol için ne kadar uygun olduğu bana kalırsa bir soru işareti. Çünkü Oğuzhan Özyakup da sırtı kaleye dönükken değil yüzü dönükken tehlike yaratan bir oyun kurucu. Ondan topsuz oyun katkısının ağırlıkta olduğu bir işlev beklemek ne kadar doğru şahsen emin değilim.
Aynı kurgunun ikinci aşamasında bir sıkışmayı görüyoruz. Burada Beşiktaş takımının hareketlilik açısından soru işaretleri olabilir. Özellikle merkezdeki oyuncunun top kullanan oyuncuyla etkileşime giremeyecek durumda olması kurgunun tıkanıklığının bir numaralı sebebi. Bu aşamada Oğuzhan’ı veya Ljajic’i half-space’te topla buluşturmak da tamamen bireysel yetenek isteyen bir durum. Açıkçası zor gözüküyor.
Beşiktaş kanat oyuncularının bu kurguya ne kadar yatkın olduğundan emin olmadığımı söylemiştim. Başakşehir maçındaki sekansta sağ kanatta gördüğümüz Diaby üçüncü bölgede konumlanmış ancak bu kurgunun temel işlevi olan kanat oyuncuları üzerinden ikinci bölgeden üçüncü bölgeye geçiş işlevinde bir rol üstlenemiyor çünkü işin özü kendisi bir forvet oyuncusu, aklında gol var savunma arkasına sızmak var. Olması gerektiği yeri de ayrıca belirttim. Lens ve N’Koudou buna daha yatkın futbolculardı.
Bu sekansta gözükmese de N’Koudou’nun ikinci bölgede bu etkileşime girdiği bir an var. Burada Başakşehir orta sahasının Caner ve Atiba’nın konumları nedeniyle merkezde birikmesinin doğal bir sonucu olarak kanatlar boşta kalmış durumda, N’Koudou da bu şekilde top alabiliyor. İlk adım başarılı denilebilir.
Burada en temel sıkıntılardan biri Trabzonspor maçında olduğu gibi merkezde Atiba’nın çevrelendiği, hücumda da half-space’i işleyecek Oğuzhan ve Ljajic’in adam adama marke edilmesi durumu. Bu durumda Beşiktaş’ın oyunu büyük ölçüde bireysel yeteneklerin ayağına bakan statik bir hal alıyor. Trabzonspor maçı bana kalırsa bunlardan biriydi. Skorun oyunu yansıttığını da pek düşünmüyorum. Trabzonspor bu maçta rakip ceza sahasına 15 kez girip 4 gol atmayı başarırken Beşiktaş 17 kez girmeyi başarıp 1 gol atabilmişti.
Kurgunun işe yaradığı ve büyük ölçüde iyi bir oyun sergilenen Rizespor maçındaki değerli bir sekansa bakalım.
• Kanat oyuncusu – N’Koudou – 2. bölgede top kullanıyor. Yani Caner’in merkezdeki varlığıyla oluşan boşlukta top alabilmiş bu da ilk aşamada sorun olmadığını gösteriyor.
• İkinci aşamada top kullanan N’Koudou’nun birincil pas opsiyonu merkezde ona alan açmak için konumlanan Caner Erkin. Yani Caner’in merkezdeki varlığı hem N’Koudou için alan açtı hem de an itibariyle 3. bölgeye geçiş için ideal pas istasyonu konumunda.
• Caner’le girdiği ikili oyundan sonra 3. bölgeye gelen N’Koudou kurgunun son aşamasında hücumda rakip bek ve stoper arasında konumlanmış Ljajic’le bir ikili oyuna giriyor ve Beşiktaş ceza sahasına girme fırsatı yakalamış oluyor.
Sanıyorum ki Avcı’nın kafasındaki ideal Beşiktaş için en sağlıklı hücuma geçiş senaryolarından birini izliyoruz iki tane ikili oyunla. Ancak bunun sürdürülebilirliği elbette oyuncu profilleriyle ve rakiplerin yaklaşımlarıyla da değişiyor.
Bu kurgu kağıt üzerinde gayet güzel dursa da oyuncu profilleri itibariyle kısa sürede işlenebilecek bir kurgu gibi gelmiyor bana. Transferlerin kampa yetişememesi bazı saha dışı etkenler derken bu yapıyı inşa etmek epey zor. Değerli sekanslar görüyoruz ve zaman olsa belki çok daha iyilerini de göreceğiz ancak zamanın kısıtlı olması ve sonuç alınamayan maçlar mecburen pragmatist gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor. Bu açıdan Abdullah Avcı ve ekibinin yaptığı taktiksel manevrayı da doğru ve değerli buluyorum. Şimdi biraz da o pragmatist dokunuşlara bakalım.
Rüzgarın dönüşü
Caner Erkin’in merkezde kullanıldığı, kanat oyuncularının ikinci bölgede top kullanması gerektiği, oyun kurucuların half-space işlemek üzere görevlendirildiği kurgunun oyuncu profilleri ve zamanla olan uyumsuzluğu puan kayıplarını beraberinde getirdi. Bir şablon vardı anca bu şablonun sağlam bir şekilde inşa edilmesi için yeterli zaman yoktu. Bu açıdan kırılma anları da yaşanmadı değil. Örneğin Gaziantep maçı bunlardan biriydi. Vida’nın atılması, belki de Beşiktaş Elneny’le de birlikte ilk defa ideal şablonuyla sahadayken büyük bir şanssızlıktı. Sonrasında Elneny’nin atılması da Beşiktaş kadrosunda sıkıntılar yarattı. Galatasaray maçına paralel biçimde yaşanan idari değişikliklerin de Beşiktaş’ta işlerin yoluna girmesinde pay sahibi olduğu bir gerçek ancak saha içine döndüğümüzde en temel kırılma anlarından birinin Atiba & Elneny ikilisinin merkezde süreklilik kazanması olduğunu düşünüyorum.
Burada Ankaragücü maçında ilk pragmatist dokunuşları gördük. Sonuç vermedi ancak sahada 3 puanı hak etmiş bir oyun vardı. Ljajic yerine Diaby ile başlanan maçta önde iki forvet oyuncusu kullandı Beşiktaş. Bunun topsuz oyundaki ve formasyondaki asıl yansımalarını ise sezonun bence en önemli kırılma anı olan Galatasaray maçında yaşandı.
Beşiktaş x Galatasaray
Sezonun kırılma anı olarak gördüğüm Galatasaray maçında Abdullah Avcı ve ekibinin gerçekçi bir kurguyla sahada olması galibiyetin de ötesinde doğru bir oyun sundu Beşiktaş’a. Galatasaray’ın hücuma geçişteki sıkıntılarının doğru irdelendiği ve alanların doğru paylaşıldığı, baskının doğru yönlendirildiği bir oyun gördük sahada.
Merkezde Atiba & Elneny ikilisine ek olarak önde Diaby & Umut ikilisinden alınan savunma katkısı galibiyette belirleyici oldu. Topun büyük ölçüde rakipte olduğu bir kurgunun da takıma adapte edilebilmesi üstelik bunun bir derbide sonuç vermesi değerliydi. Burada Abdullah Avcı temelde Marcao ve Nzonzi’nin top kullanmasını kompakt bir 442 ve 4411 geçişleriyle engellemişti. Adam adama markajlar değerliydi. Kadronun içinden başka bir takımın çıkabileceğini görmemiz açısından değerliydi.
Kompakt 442 – 4411
Galatasaray maçında sonuç veren pragmatist dokunuşlar sonraki haftalarda da sonuç verdi. Beşiktaş’ta Atiba & Elneny ikilisinin merkezde süreklilik kazanması bu seride saha içindeki kritik noktaların başında geliyordu. Diaby’nin forvet karakterli bir oyuncu olması da görece geçiş diyebileceğimiz bu yapıda iş yapıyordu. Sezonun geri kalanı için sürdürülebilir yapı değildi belki ancak en kritik anlarda cam kırıldı ve bu kurguyla üst üste galibiyetler aldı Beşiktaş.
442 – 4411 geçişlerini gördüğümüz bu kurguda temel noktanın yapının olabildiğince kompakt olması olduğunu düşünüyorum. Takım boyu olabildiğince kısaydı ve özellikle Atiba gibi alan bilgisi yüksek oyuncular bu maçlarda büyük fark yarattı. Gerçi Atiba Hutchinson’ın fark yaratmadığı herhangi bir maç yok ama bu ayrı mesele.
Burak Yılmaz ve oyun içi katkısı
Burak Yılmaz profili itibariyle Beşiktaş teknik ekibinin kafasındaki ideal kurgunun ideal parçası mı emin değilim ancak özellikle Kayserispor maçı özelinde Burak’la ilgili eklenmesi gereken detaylar var.
Burak Yılmaz, Kayserispor maçında alışkın olduğumuz bir Burak Yılmaz performansının ötesinde oyunun sürekli içinde olduğu bir maç izletti. Merkezde her zaman pas opsiyonu olma gayretindeydi. Yukarıdaki sekansta olduğu ve geldiği noktayı ayrıca gösterdim.
Burak Yılmaz’ın Kayserispor maçını; 2. bölgede %92’si başarılı 26 aksiyonla tamamladığını söylemek gerek. Ayrıca Elneny ile birlikte oynadıkları ikili oyunla adeta bir pozisyonu yoktan var edip golü atmıştı.
Burak Yılmaz’ın bilindik profilinin aksine olan bu oyun içi katkısının sezona yayılma ihtimalinin bile Beşiktaş’ın şampiyonluk umutlarını arttıracak bir etken olduğunu düşünüyorum. Sezon başında Abdullah Avcı’nın eldekilerden farklı tipte bir pivot santrfor istediğini düşünüyorum. Bu pivot Beşiktaş’ta taşları yerine oturtacak bir parça olabilir. Burak Yılmaz’ın bu katkıyı sezona yayması ise bu durumun gerekliliğini ortadan kaldırabilir ancak şimdilik bu anormal katkı Kayserispor maçıyla kalmış gözüküyor.
Burak Yılmaz’ın Kayserispor maçında oyuna katkı sunduğu örnek sekansları görüyoruz…
Pivot ihtiyacı ve Fenerbahçe maçı
Burak Yılmaz’ın profilinden ve ideal oyunun ideal parçası olduğundan emin olmadığımdan söz ederek Kayserispor maçındaki bence anormal derecedeki başarılı oyunundan söz etmiştim. Beşiktaş yalnızca derbilerde değil pek çok maçta santrforuna uzun oynamak zorunda kalacağı maçları geride bırakacak. Bu açıdan Fenerbahçe maçının emsal olabileceğini düşünüyorum.
Fenerbahçe’nin dinamik orta saha kurgusuna ek biçimde Beşiktaş’ta Elneny’nin ilk topu kullandığı, Atiba’nın ekstra hücumca olduğu kurguda uzun toplar sürpriz değildi. Bu maçta Karius’un uzunları göze çarpsa da 15 uzun pasta 11 isabet yakaladığını söylemek gerek. Gözüktüğü ya da sanıldığı kadar isabetsiz bir maç çıkarmamış aslında Karius da.
Uzun toplardan ve santrfor profilinden söz ederken bu maçta Umut Nayir’in yer alabileceğini düşünüyordum maçtan önce. Solda Caner’in sağda Lens’in olduğu görece geçiş kurgusu izlediğimiz mücadelede bana kalırsa Avcı ve ekibinin kafasındaki şey oyunu ilk yarıda olabildiğince tutup ikinci yarıda Ljajic ve N’Koudou hamleleriyle rakibi vurmaktı. Fenerbahçe’nin golleri bu planı bozsa da ilk yarım saatlik dilimde oyunun sonuç verdiği kısımlar izledik.
Burada benim dikkatimi çeken detay az önce de söz ettiğim gibi uzun paslara başvurulacağı maçtan önce de belli olunan mücadelede Umut Nayir düşünülemez miydi, sorusu. Umut Nayir ideal bir pivot profili olmasa da eldekiler içerisinde bu oyuna en yatkın isim gibi gözüküyor ancak yeterli mi, bu da bir soru işareti.
Günün sonunda sezon başında Abdullah Avcı’nın da işaret ettiği gibi Beşiktaş’ın eldekilerden farklı profilde bir santrfora ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Avcı ve ekibinin Başakşehir’deki kadrosunda Adebayor, Mehmet Batdal ve Ba olduğunu görüyoruz. Beşiktaş kadrosundaki temel eksiklerden birinin bu profilde bir isim olduğunu söyleyebiliriz sanırım.
Adem Ljajic
Abdullah Avcı’nın “hayal ettiren oyuncu” sıfatını ısrarla kullandığı Ljajic, mevcut Beşiktaş kadrosunun en yetenekli ismi ve takımın da yıldız oyuncusu. Bu güzel sıfatlara ek olarak 3 gol 5 asiste rağmen geçen sezonki bireysel performansının epey altında bir görüntü çiziyor. Burada devreye üç parametrenin girdiğini düşünüyorum.
1- Ljajic’in kendisi
2- Avcı’nın Ljajic’ten beklentisi
3- Kamuoyunun Ljajic’ten beklentisi
Bu üç parametreye baktığımızda Ljajic’in profili itibariyle üçüncü bölgede anahtar pasları ve şutlarıyla fark yaratması beklenen yaratıcı bir 10 numara oyuncusu olduğunu söyleyebiliriz ancak Abdullah Avcı ve ekibinin Ljajic’ten şu ana kadar tam olarak bu işlev dışında başka şeyler istediği – gayet doğal olarak – gerçeği var.
Öncelikle Ljajic’in klasik 10 numara olarak sahada olduğu maç sayısı epey az olsa gerek. Ondan beklenen temel işlevlerden biri half-space’i işleyecek isimlerden biri olması.
İkinci devrenin son maçı olan Gençlerbirliği maçında Beşiktaş ilk haftalardaki kurgusuna daha yakındı bana kalırsa. Burada Ljajic’ten beklenen ilk şey rakip bek ve stoper arasını işlemesiydi. Ljajic konusunu saptırmak istemesem de son maçlardaki en büyük detay ise Atiba’nın üçüncü bölgedeki hücum katkısı oldu. Burada sol kanattaki half-space’i işleme görevi de Atiba’ya verilmiş durumda. Elneny her zamanki gibi savunmadan sonraki ilk ayak.
Gençlerbirliği maçında Ljajic’in tam olarak beklenen işlevi yerine getirdiği bir sekans görüyoruz. Önce rakip bekle stoper arasında konumlanmış sonrasında son çizgiye inip içerde 4 tane Beşiktaşlı varken gollük bir pas ya da orta yapmış durumda. Burada mesele kamuoyunun ondan beklentisine geliyor. Yani işin özü Ljajic burada +1 asist yazmış olsaydı bu maçı iyi çıkarmış olacak mıydı? Kamuoyu beklentisi Ljajic gibi yıldız oyuncular üzerinde zaman zaman olumlu zaman zaman olumsuz baskılar yaratabilir. Biraz bu duruma şahit oluyoruz bana kalırsa. Yazının başında da değindiğim gibi ilk yarı boyunca Ljajic geriye gelip top alsın, oyun kursun, hücumu şekillendirsin beklentisinin ötesinde öncelikle üçüncü bölgede konumlansın top ona getirilsin anlayışı hakimdi. Oyuncunun bu isteğe verdiği mental reaksiyon da elbette formunda belirleyici olacaktır.
Yeni Malatyaspor maçındaki katı savunma hattı Beşiktaş’a zor anlar yaşattı ve özellikle beklerin de dahil olduğu bir kurguyla Beşiktaş rakibi genişletmek için 3. bölgede epey kalabalık yerleşti. Burada Ljajic’in konumunu yine özellikle belirttim. Bu ve benzeri sete oturulmuş kurgularda top kullanan ismin büyük ölçüde Ljajic’in olması beklentisi doğal bir beklenti bana kalırsa yani bir pozisyon özelinden genel bir yoruma varmamak lazım ancak burada Caner ve Ljajic’in konumlarının değiştiği bir kurgu pek çok açıdan daha sağlıklı olabilir.
Başakşehir maçında Ljajic’in olmasını beklediğimiz bir alanı görüyoruz. Bu ve benzeri boşlukların işlenmesi için büyük ölçüde o bölgede konumlanan Ljajic burada sorumluluk almaktan uzak bir profil çiziyor.
Atiba Hutchinson & Elneny
Atiba’nın sezonun geneline büyük oranda etki ettiği bir dönemi daha geride bıraktık. Bugüne kadar pasa yatkınlığı, dinamizmi, alan bilgisi ve defansif nitelikleriyle ön plana çıkan Atiba’nın hücumda da neler yapabileceğine şahit olduk. Sezonun kırılma anlarından birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Buradaki temel karar önceki sezonların aksine ilk topu kullanmaya aday kişinin Atiba yerine Elneny olmasıydı. Bu taktiksel manevra Elneny’yi de Atiba’yı da parlattı. Yukarıdaki sekansta Atiba’nın atak başlangıcında doğrudan hücuma çıktığını ve Elneny’yi geride top kullanmak üzere bıraktığını görüyoruz. Bu kurgu son birkaç haftada alışkın olduğumuz bir durum oldu. Aşağıda ise bu durumun son halini görüyoruz.
Atiba atak başlangıcında koşuyu yaptı, Elneny top kullanmak üzere geride kaldı. Elneny bir ters topla oyunu genişletirken Atiba da 3. bölgede ekstra bir hücumcu olarak pozisyon almış durumda.
Yeni Malatyaspor maçında bu ikilinin aksiyon haritasına baktığımızda da Atiba’nın 3. bölgedeki aksiyon sayısı dikkat çekiyor. Elneny ise özellikle 2. bölgede %94’ü başarılı 65 aksiyona sahip.
Sezonun kırılma anlarından söz ederken bu ikilinin süreklilik kazanmasından söz etmiştim. Bunu ayrıca irdelemenin önemli olduğunu düşünerek detaylandırmış oldum.
Burada ek olarak Dorukhan Toköz’ün sakatlığının etkisi olduğu da söylenebilir. Dorukhan’ın döneceği bir Beşiktaş’ta ise Avcı ve ekibinin taktiksel manevra kabiliyetinin epey artacağını düşünüyorum. Yani ikinci devrede sağlıklı bir Dorukhan, Beşiktaş’ın taktiksel geçişlerinde rol üstlenebilecek bir joker profile sahip.
Dorukhan sezonun ilk haftalarında 3. bölgede rakip stoperle bek arasına konumlanan bir rolü de üstlenmişti ancak topsuz oyunda o bölgeye yerleşmesi bu rol için yeterli olmadı. Sırtı dönük oyunda gerekli pas alışverişlerini yapabilecek bir profil değildi.
Victor Ruiz
Savunmada bana göre sezonun en önemli transferi olan Victor Ruiz’den maalesef fazla faydalanamadı Beşiktaş. Sakatlık sıkıntısı nedeniyle önemli maçların çoğunda göremediğimiz Victor, savunmacılığının ötesinde hücuma geçişlerde pasör nitelikleriyle fark yarattı. Ve bence Avcı’nın kurgusunun en önemli başlangıç ayağıydı. Bu açıdan onun süreklilik kazanması sezonun geri kalanı için büyük ölçüde belirleyici olabilir.
Rizespor maçında ince işleriyle fark yarattığı iki sekansı görüyoruz yukarıda…
Rakamlar
İlk devre itibariyle sezonun genel rakamlarına göz atalım.
Savunma defoları nedeniyle zaman zaman eleştirilen Caner Erkin’den maksimum verim alınan bir devre geçti. Bir kurgu dahilinde oyununu çeşitlendirdiğini de söylemek gerek. Örneğin son Gençlerbirliği maçında Atiba’yla ikili oyuna girip ceza sahasına sızma düşüncesini ekledi oyununa. Normalde çizgiyi kullanmasını seven biri için ekstra bir eylemdi. Ayrıca Caner Erkin’in Gençlerbirliği maçını 1 asistle tamamlaması da bence bir futbol mucizesiydi.
Rakamlara baktığımızda 2 gol + 7 asistle tabelaya en fazla etki eden isim Caner oldu. Burak Yılmaz 5 gol + 2 asistle onu izledi, dikkat çeken detay ise Atiba Hutchinson oldu. İlk devre itibariyle hücumda büyük roller üstlenen Atiba 4 gol + 3 asistle 3. sırada yer alırken bu asistlerin 3’ünü de Gençlerbirliği maçında yaptı.
Beşiktaş’ın akan oyunda attığı gollere baktığımızda merkezden 7 golün geldiğini görüyoruz. Kanat oyuncularından istenilen verimin alınamadığını en azından rakamsal olarak görebiliriz. Belki de kurgusal gerçeklerle açıklayabiliriz bu durumu ancak faydalanılamayan Boyd benim açımdan sezonun sürprizlerinden biri oldu. Burada bir fikir olarak Ljajic’ten beklenen half-space işleme rolünün Boyd’dan beklenebileceğini düşünüyorum ancak bunu göremedik, görebileceğimizi de sanmıyorum.
Atak sayılarında ise sol kanat başı geçiyor. Burada Caner Erkin’in ağırlığı söz konusu ki bu neredeyse bütün rakamlara yansımış durumda.
Toplam pas ve anahtar pas sayılarına baktığımızda da Beşiktaş’ın ağırlıklı olarak Caner üzerinden oynadığını görüyoruz. Burada anahtar pas sayılarında Ljajic’in zirvede olması ve fark yaratması beklenebilirdi ancak daha önce de sözünü ettiğimiz gibi Ljajic’in fark yarattığı niteliklerini fazlasıyla yansıtamadığı bir devreyi geride bıraktık.
Savunmada Gökhan Gönül’ün büyük fark yarattığı bir devreyi geride bıraktık. Bu durum rakamlara da yansıdı ancak özellikle hava mücadelelerindeki rakamları bence şaşırtıcı.
Sonuç
Beşiktaş puanlar toplayamadığı bir başlangıcın aksine saha dışındaki bazı düzeltmeler ve saha içindeki gerçekçi hamlelerle birlikte 8 maçlık uzun bir galibiyet serisi yakaladı.
Bu 17 maçlık süreçte;
• Caner’in false-back performansı
• Ljajic’ten beklenenler
• Atiba’nın hücumcu olması
• Atiba & Elneny ikilisinin süreklilik kazanması
• Diaby’nin ek forvet rolü
• Taktiksel manevralar
başta olmak üzere pek çok şeyden söz ettik. Beşiktaş’ın sete oturacağı Gençlerbirliği maçı gibi maçlarda Oğuzhan Özyakup’un da tekrardan denkleme girebileceğini gördük. Oğuzhan’ın kazanılma ihtimali, Dorukhan’ın dönüşü ve Ljajic’in durumunun sezonun geri kalanı için kritik olduğunu düşünüyorum. Bir nefeste 3 yeni transfer gibi sayabiliriz bu isimleri. Buna ek olarak N’Koudou şu ana kadar Süper Lig dinamiklerine uygun bir profil çizdi.
Kontrollü bir pas oyunu hala akıllardaki ilk kurgu olsa gerek. Bu kurgu ve Ljajic’ten maksimum verim alabilmek için de Beşiktaş’ın topu 3. bölgede tutabilecek bir hücumcuya yani pivot bir profile ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.
Avrupa macerası ise Beşiktaş açısından kötü sonuçlandı. Öncelikle kadrolara bakıldığında Avrupa önemsenmiyor argümanına katılmadığımı söylemek istiyorum. Bratislava maçı bu açıdan bir kırılma anı olsa da Premier League’de an itibariyle rüzgar gibi esen Wolves’a karşı Park’taki maçta Beşiktaş’ın 90 dakika boyunca galibiyete yakın taraf olduğunu söylemek gerek. Aynı şekilde Braga maçında da Ljajic’in kaçan penaltısı bir kırılma anı olarak okunabilir. Bu ve benzeri kırılma anlarından sağ çıkamamak da sezonun başlangıcındaki kötü durumun özeti zaten.
Günün sonunda eldeki kadronun 3 kulvar için yeterli olmadığını düşünenlerdenim. Bu açıdan Avrupa macerası elbette Beşiktaş’a yakışan şekilde bitmedi ancak gerçekçi olmakta da fayda olduğunu düşünüyorum.
Sezonun geri kalanında kadro içerisinden yapılacak takviyelerin dışarıdan yapılacak takviyelerden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Bu açıdan Boyd, Oğuzhan ve Ljajic’e ek olarak Dorukhan’ın dönüşü ve Victor’un da süreklilik kazanması çok kritik.
Beşiktaş yarışta iddialı bir konumda gözükmese de yarışı sürdürebilir. Takım içinden ve/veya dışarıdan yapılacak transferler Beşiktaş’ın yarıştaki iddiasını doğrudan etkileyecek. Sezon sonunda takımın sıralamadaki yerini ise her zaman olduğu gibi zaman gösterecek.